Ankara Antlaşması uyum protokolü görüşmeleri korkulduğu gibi gelişmiyor

Ankara Antlaşması uyum protokolü görüşmeleri korkulduğu gibi gelişmiyor

AB’nin 3 Ekim’deki müzakerelerin başlayabilmesi için şart koştuğu Ankara Anlaşması’nın Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni de içine alacak biçimde genişletilmesini öngören uyum protokolü, 2 Mart’ta AB’nin başkenti olarak addedilen Brüksel’de Avrupa Birliği Komisyonu ile müzakere edilmeye başlandı.

Türkiye tarafından gönderilen görüşmeciler Deniz Bölükbaşı ve Ertuğrul Apakan. Geçen sene BM gözetiminde Rumlarla, Lefkoşa Uluslararası Hava Alanında yapmış olduğumuz Annan Planı görüşmelerinde her ikisini de yakından tanımak ve beraber çalışmak fırsatım oldu. İkisi de mükemmel birer diplomat, hariciyeci, Kıbrıs uzmanı ve görüşmeci.

İlk gün müzakereler olumlu bir havada geçti. Masada şimdilik ciddi bir anlaşmazlık yok ve görüşmeler teknik seviyede yapılıyor. Daha ilk günden Dışişleri bakanlığının Kıbrıs konusundaki uzmanları Müsteşar Yardımcısı Bü­yükelçi Ertuğrul Apakan ile Büyükelçi Deniz Bölükbaşı, AB Komisyonunun önüne 4 önemli mesaj koydu.

1. Ek protokol, ticari bir anlaşma protokolüdür ve siyasi bir içerik taşımamaktadır.  Bu nedenle sadece “ticari amaçlı” uygulanabilir.  Bu protokolden  Türkiye’nin Rumları  tanıdığı anlamının çıkarılmaması için, “Rumların tanınmadığına” dair resmi çekince yazısı protokole iliştirilecektir.

2. Protokol “Rumlara limanların ve hava alanlarının açılması” ile ilgili bir madde  içermediği için AB’nin bu talebi dikkate alınmayacaktır.

3. Tüm uluslararası anlaşmalarda olduğu gibi, ek protokolün imzalanması halinde Kıbrıs (Rum) Cumhuriyet’nin ayrı bir devlet olarak “sınır tanımı” yapılacaktır.

Bu 3 maddeden de görüldüğü gibi, şimdilik Rumları tanıma, limanları açma ve Kıbrıs’ın tümünün Rumların idaresinde olduğu kavramları görüşülmeyecek bu ek protokolde görüşülmeyecek.

Müsteşar Yardımcısı Ertuğrul Apakan ile Deniz Bölükbaşı’nın temsil ettiği Türk tarafı, protokole paraf atılması konusundaki Türk mevzuatından kaynaklanan sorunları AB’ye aktardı. AB Komisyonu üyeleri de uyum protokolü süreci konusunda hala daha kafaları karışık ve de nasıl bir metot takip edecekleri konusunu da halen bilmiyorlar.

Türk heyeti, uyum protokolünün imzalanmasının Rumların tanınması anlamına gelmeyeceğini ve Türkiye’nin KKTC ile ilişkilerini etkilemeyeceğine ilişkin bir beyanı uyum protokolü ile birlikte açıklamak isteklerini de ayrıca AB Komisyonuna iletti.

Şimdilik işler emin ellerde ve yolunda… Hayırlısı

5 Mart 2005
Ankara Antlaşması uyum protokolü görüşmeleri korkulduğu gibi gelişmiyor için yorumlar kapalı
Okunma 71
bosluk

Rumların AB komisyonu ile inatlaşması ve arkasına saklandıkları 1990 Lahey Adalet Divanı Kararı

Rumların AB komisyonu ile inatlaşması ve arkasına saklandıkları 1990 Lahey Adalet Divanı Kararı

Avrupa Birliği (AB) ile Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti arasında KKTC için öngörülen doğrudan ticaret tüzüğü inatlaşması ve çatışması hala devam devam ediyor. AB’nin ilgili Komisyonu, KKTC’ye verilen sözlerin tutulmasını ve Kıbrıslı Türklerin izolasyonuna son verilmesi konusundaki ısrarını sürdürürken, Rumlar doğrudan ticaret kararına “felik” koymaktan asla vaz geçmiyor.

Önceki gün Brüksel’de AB Komisyonu Başkanı J. M. Barroso ile bir araya gelen Papadopulos’a doğrudan ticaret tüzüğünün yasal çerçevesinin değiştirilmesi karşılığında tüzüğe itiraz etmeyecekleri sözü vermesi önerildi. Bu öneriye göre  Rumlar bu tüzüğü kabul edeceklerini oylama öncesi garanti edecekler ve ondan sonra AB Komisyonu da doğrudan ticaret tüzüğünün yasal temeli olan AB Anlaşması’nın 133.cü maddesi yerine 308.ci maddesini kullanacak.

Söz konusu öneri yeni olmamakla birlikte, Papadopulos’tan sözlü de olsa böylesi bir garantinin istenmesi çeşitli spekülasyonlara yol açıyor. 24 Nisan referandumunda eski genişleme komiseri Günter Verheugen’in “Rumlar tarafından aldatıldım.” açıklamasının ardından komisyonun Papadopulos’a olan güveninin azaldığı kesin.

Hatırlarsanız,  Lüksemburg’daki Avrupa Adalet Divanı , 1990 yılında aldığı bir kararla, KKTC’den Avrupa Birliği’ne, sadece Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin vereceği sağlık sertifikasıyla narenciye ve patates ihracatı yapılabileceğine karar vermişti.

Tüm bunların temelinde 133.cü maddenin “oy çoğunluğu” ile kabul edilebilmesi yatıyor.  Bu maddeye göre alınacak karar oy birliği istemiyor ve Rumlar  kolayca devreden çıkarılabilir. Ancak Komisyon, 133.cü  madde yerine kararın oybirliği ile alınacağı 308.ci maddeyi öneriyor. Böylece de Rumlara da söz hakkı verilmiş oluyor. Ancak Papadopulos “Mister NO” olan lakabına uygun olarak bu teklifi de reddetti.  Papadopulos’un söz konusu öneriyi, tüzüğün özünü değiştirmediği ve “gayri meşru” yani Rumlara göre yasal olmayan limanlardan ticarete izin vereceği için reddettiği belirtiliyor. Rumlar, KKTC limanlarını 1975 yılında kapalı olarak ilan ettiler ve o günden beridir de yasa dışı olduğunu iddia ediyorlar.

AB dönem başkanı Lüksemburg, doğrudan ticaret tüzüğünün Rumları devreden çıkararak nitelikli oy çoğunluğu ile kabul edilmesine soğuk bakıyor. 26 Nisan 2004 tarihinde AB Dışişleri Bakanları, KKTC’ye karşı uygulanan  izolasyonların  kaldırılması kararı almıştı. Bu güne kadar izolasyonların  kaldırılmasına ilişkin AB Komisyonu tarafından hazırlanan 3 adet tüzüğün sadece Yeşil Hat ile ilişkili olanı kabul edildi. KKTC için hayati önem taşıyan “Doğrudan Ticaret Tüzüğü” ise Rumların engeline takıldı.

Papadopulos gerekçe olarak, Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’nın (ATAD) 1990’lı yıllarda aldığı bir kararı gerekçe göstererek, kendileri kabul etse bile söz konusu tüzüğün ATAD’dan döneceğini iddia ediyor.

Buna karşın (bende dahil olmak üzere) son 15 yılda koşulların iyice değiştiğini ve dolayısıyla tüzüğün iptal edilebileceğini savunanlar da var.

Papadopulos’a göre AB ile KKTC arasında yapılacak doğrudan ticaretle ilgili uygulama, sadece yasal zeminde değil aynı zamanda niyet bakımından da sorun çıkarmakta. Kendisine göre ihracatın Kıbrıs’ın yasal limanlarından yapılması gerekliği,  Lüksemburg’daki Avrupa Topluluğu Adalet Mahkemesi’nin değiştirilemez bir kararı olması nedeni ile kesin bir koşul. Bu nedenle de Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin yasadışı olarak kabul bir ettiği limanlardan ve havaalanlarından ihracat yapmak da yasal değil. AB Komisyonu yapı itibarı ile Adalet Mahkemesi’nin söz konusu kararını geri alabilecek veya bu kararın aksine bir işlem yapabilecek yetkilere de sahip değil.

Rumlar bize ne zaman yaşama hakkı tanıyacak gerçekten de çok merak ediyorum….

Ufukta artık kaçınılmaz bir şekilde Konfederasyon gözüküyor. Meclis tutanaklarına bakarsanız ben bunları 1978 yılında KTFD Meclisinde yapılan gizli bir oturumda, daha 30 yaşındayken de deneyimsiz bir Milletvekili iken söylemiştim. Bakabilirsiniz…. Sözlerim tutanaklarda hala duruyor….

4 Mart 2005
Rumların AB komisyonu ile inatlaşması ve arkasına saklandıkları 1990 Lahey Adalet Divanı Kararı için yorumlar kapalı
Okunma 45
bosluk

Arkia İsrail Havayolu şirketine ve İsrail Turizm Bakanı Sayın Benjamin Eylon’a açık çağrımdır

Arkia İsrail Havayolu şirketine ve İsrail Turizm Bakanı Sayın  Benjamin Eylon’a açık çağrımdır

Önce konuyu okuyucularıma aktarmak sonra da Sayın Bakana ve ilgili şirketin yöneticisine çağrımı yapmak istiyorum.

Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Sivil Havacılık İdaresi, Güney Kıbrıs ile İsrail arasında tarifeli seferler yapan “Arkia İsrail Havayolu” şirketinin seferlerini iptal etti.

İptal gerekçesi çok ilginç.  Şirketin “izin koşullarını ihlal ettiği”ni iddia ediyor sivil Havacılık Dairesi. Onlara göre Arkia İsrail Havayolu şirketiyle Kıbrıs’a gelen İsrailli yolcular, Güney Kıbrıs’ta otel rezervasyonu dahi yapmadan, sabahleyin Güney Kıbrıs’a iner inmez KKTC’deki kumarhanelere yönelmekteler ve akşam olunca da sadece ülkelerine geri gitmek amacı ile Güney’e dönmekteler. Güney Kıbrıs’ta hiç konaklama yapmıyorlar ve tüm bunlara ilaveten de bu yolculardan birçoğu başka havayolu şirketiyle ülkelerine geri gidiyorlar.

Aslında gerekçe çok açık ama yukarıdaki bahane arkasına saklanıyorlar. Bence gerekçeleri, gelen İsrail vatandaşlarının Kuzeyi daha çekici ve cazip bulmaları ve hemen oraya yönelmeleri. Rumlar, bize hiç kimsenin gelmesini istemiyorlar. Para kazanmamızı, ayakta durmamızı ve ekonomimizin düzelmesini arzu etmiyorlar. Aslında bunu düşünmek veya rüyalarında bile görmek istemiyorlar. İstiyorlar ki, biz zayıf olalım, açlıktan sürünelim, ekonomimiz batsın ve onlara muhtaç olalım.

Benim anlayamadığım bir şey var. Bize kötülük etmekten başka bir şey düşünmeyen ve bunu gerçekleştirmek için her tür yolu deneyen Rumlarla niye biz hala daha birleşmek istiyoruz ve ortak bir devlet kurmak istiyoruz bir türlü anlayamıyorum. Artık Rumların samimi olmadıklarına inanıyorum. Hele bu örneği de gördükten sonra, düşüncelerim artık bayağı değişmeye başladı.

Hatırlayın. Daha birkaç gün önce AB Komisyonu’nun değiştirdiği Yeşil Hat tüzüğüne Parlamento’da ivedilik istemesine bile tahammül edemediler ve bunu da önlediler.  Aslında bizim lehimize olabilecek her şeyi önlüyorlar.

Bence bu iş artık böyle devam edemez. Buna bir şekilde son vermek gerekmektedir.

Ben bu işe Rumların Arkia İsrail Havayolu şirketinin İsrail-Kıbrıs seferilerini sudan bir gerekçe ile iptal etmesine çok bozulan İsrail Turizm Bakanı Benjamin Eylon, Bakanlık sözcüsü Sayın Vardit Kaplan ve Arkia İsrail Havayolu şirketinin sahibi Knafaim-Arkia Holdings’in CEO’su Sayın Izzy Borovich’dan başlamak istiyorum ve onlara bir çağrı yapıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti, Milli Havayolu olan THY’nin ve yerel bir kuruluşu olan KTHY’nin Türkiye’den KKTC’ye uçuşlar yapmasına izin veriyor ve bu uçuşların tümü de yasal. Tüm uçaklar, yolcular ve bagajlar sigorta kapsamında.

Knafaim-Arkia Holdings yöneticisi Sayın Izzy Borovich. Siz  sermayesi yaklaşık 174 Milyon Dolar olan ve İsrail’in efsanevi havayolu şirketi olan EL-AL’ın %25 hisselerini elinde tutan büyük ve köklü bir şirketin yöneticisisiniz. İsrail’li vatandaşlarınızın daha rahat ve daha kolay bir biçimde KKTC’ye gelebilmeleri için Türkiye Cumhuriyeti’nin uygulamasının benzeri bir uygulama ile grubunuzun içinde küçük bir şirket olarak yer alan Arkia İsrail Havayolu şirketine ait uçakların, Dov Hava alanından KKTC Ercan’a uçuş yapması için direktif verin. Göreceksiniz ki, masraflarınız daha az ve karınız daha çok olacaktır. Belki de size KKTC hükümeti çok özel bir tarife uygulayacak ve Larnaka Hava alanına ödediğiniz iniş-kalkış ve konaklama ücretlerinin çok daha azını ödeyeceksiniz.

Ben size aracı olmaya ve KKTC’deki tüm başvuru hizmetlerinizi ücretsiz ve gönüllü olarak yapmaya hazırım. Gerekli izinleri alabileceğimi de size şimdiden taahhüt ediyorum.”

Sayın İsrail Turizm Bakanı Benjamin Eylon. Larnaka’ya uçuşları Rum idaresi tarafından sudan gerekçelerle iptal edilmiş Arkia İsrail Havayolu şirketini, vatandaşlarınızın KKTC’ye gitmek isteklerini aksamasız gerçekleştirebilmesi için KKTC Ercan Hava Alanına direk uçuş yapmasına teşvik edin ve gerekli izinleri verin.

KKTC Hükümetinin sizlere kucak açacağından ve her türlü kolaylığı yapacağından eminim ve size de bunun garantisini şimdiden verebilirim.

Deneyin sakın Bakan. Siz pişman olmayacaksınız. Vatandaşlarınız ise memnun olacaktır…

3 Mart 2005
Arkia İsrail Havayolu şirketine ve İsrail Turizm Bakanı Sayın Benjamin Eylon’a açık çağrımdır için yorumlar kapalı
Okunma 49
bosluk

Rumlar sıkıştıkça taktik değiştiriyor

Rumlar sıkıştıkça taktik değiştiriyor

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreterliği, KKTC’de 17 Nisan’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından, Nisan ayı sonu veya Mayıs ayı başlarında, Kıbrıs sorununun çözümü müzakerelerinin yeniden başlamasıyla ilgili olarak Kıbrıs’a bir ziyaret düzenlemeyi programlıyor. Genel Sekreter Kofi Annan, bu program çerçevesinde muhtemelen yardımcısı Kieran Prendergast’ı Kıbrıs’a gönderecek ve tarafların nabzını yoklayacak.

Türkiye Cumhuriyeti 3 Ekim’de AB ile müzakereleri başlatabilmek için bir an evvel Kıbrıs sorununu çözmeyi planlıyor ve devamlı olarak Papadopulos’u masaya oturtabilmek için girişimlerde ve tekliflerde bulunuyor. Bu tür girişimlerin en son örneği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gündeme getirdiği ve soruna dahil tüm tarafların yer alacağı 5’li görüşme yapılması önerisi idi.

Birkaç gün evvel AB Parlamentosunda Mali Yardım ve Doğrudan Ticaret tüzüğü ile ilgili bir oylama yapıldı. Avrupa Parlamentosu (AP), Rum parlamenterlerin yoğun girişimleri sonucunda KKTC’ye yapılması kararlaştırılan Mali Yardım ve Doğrudan Ticaret tüzüklerinin hemen onaylanmasını öngören karar tasarını 250’ye karşı 254 oyla reddetti. Avrupa Konseyi’nde Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nü engellemekle yetinmeyen Rumlar, yoğun bir propaganda ile Avrupa Parlamentosu’nun tüzüklerin onaylanması yönünde çağrı yapmasını da engelledi.

İşin doğrusu, AB Kıbrıs’lı Türklere verdiği sözleri yerine getirmek için çaba sarf ederken, sırtını Avrupa Birliği’ne dayamış olan Güney Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin diplomatik çözüm yollarını tıkamasından artık bıktı ve usandı.

AB Dönem Başkanı Lüksemburg’un AB işlerinden ve Göçten sorumlu Devlet Bakanı Nicolas Schmit, 27 Şubat pazar akşamı Ankara’ya geldi. AKP ile tanışmak istediği belirtilen Schmit, pazartesi sabahı ilk olarak AKP yetkilileriyle buluştu ve görüştü. Bunun ardından Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ile yaptığı toplantıda 3 Ekim’de başlayacak olan AB üyeliği müzakerelerine ilişkin konuları ve Kıbrıs’ı görüştü.
Papadopulos, karakterine uygun olarak sıcağı sıcağına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gündeme getirdiği ve soruna dahil tüm tarafların yer alacağı 5’li görüşme önerisini reddetti. Arkasından Yunanistan’da reddetti. Halbuki teklif son derece mantıklı idi ve 1960 Zürih Anlaşmasını temel alarak tüm tarafları bir araya topluyordu.

Gün geçtikçe yavaş yavaş bir köşeye doğru itildiğinin ve kaçınılmaz olarak köşeye sıkıştırılacağının kokusunu alan Rum yöneticiler hemen taktik değiştirdiler.

Önce Papadopulos, Kıbrıslı Türklerle diyaloğu reddetmediğini ve KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat ile 17 Nisan’da yapılacak KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “Kıbrıs Türk toplumunun Cumhurbaşkanı (lideri) olarak seçilmesi halinde, Kıbrıs sorununu BM çerçevesinde görüşebileceğini” açıkladı. Tabii bu görüşme bence Mehmet Ali Talat’a münhasır değil. Kim Cumhurbaşkanı seçilirse onunla görüşürüm manasında alıyorum ben bu sözleri.

Arkasından Erdoğan’ın önerisine yanlış yaklaştığını hemen fark etti ve Rum hükümeti sözcüsü Kipros Hrisostomides kanalı ile, Birleşmiş Milletler gözetiminde olması koşuluyla müzakerelere başlamaya hazır olduklarını ancak bunun dışındaki herhangi bir yöntemi kabul etmeyeceklerini açıklattı.

Dikkat edin, 17 Aralık’tan sonra ısrarla konuyu AB platformuna çekmeye çalışan ve çözüme yönelik her tür görüşmeyi reddeden Papadoplus, ilk defa resmi yoldan “BM çerçevesinde” müzakerelere başlamayı kabul ettiğini açıkladı.

Ufukta BM gözetiminde bir dizi görüşmeler gözüküyor…Bu defaki ufuk elle tutulacak kadar yakın…

2 Mart 2005
Rumlar sıkıştıkça taktik değiştiriyor için yorumlar kapalı
Okunma 44
bosluk

Türkiye’nin AB ile Rumları tanıma(ma) protokol görüşmeleri 2 Mart’ta Brüksel’de başlıyor

Türkiye’nin AB ile Rumları tanıma(ma) protokol görüşmeleri 2 Mart’ta Brüksel’de başlıyor

AB’nin 3 Ekim’deki müzakerelerin başlayabilmesi için şart koştuğu “Ankara Anlaşması’nın ek protokol ile yeni üyeleri de kapsaması” meselesi, mevcut kriz daha hala atlatılamadıysa da hayata geçiyor. Türkiye, Ankara Anlaşması’nın Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni de içine alacak biçimde genişletilmesini öngören uyum protokolünü, 2 Mart’ta AB’nin başkenti olarak addedilen Brüksel’de Avrupa Birliği ile müzakere etmeye başlayacak.

Türkiye, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni bir şekilde tanıması anlamına gelecek bu genişletme konusunda “pek de hevesli” değildi. Ancak Türkiye’nin bu sıkıntısını anlayan AB, Konsey kararı olan bu koşulda geri adım atamayacağını, ama bunun da “tanıma anlamına gelmeyeceğini” söyleyerek son bir ay içinde Türkiye’ye sürekli uyarılar yapmaya başladı. AB’nin yaptığı uyarılar sonrasında Türkiye “içinden gelmese” de süreci başlatmak zorunda kaldı. Yapılan planlamaya göre görüşmelerin, pazarlıkların ve ek protokolün yazılmasının 2 ay içerisinde bitmesi gerekiyor. Bu iki aya metnin son şeklinin AB’de geçerli olan 8 dile çevirisi ve bütün ülkelerce onaylanması da dahil.

Görüşmeciler belli oldu. Deniz Bölükbaşı ve Ertuğrul Apakan. Geçen sene BM gözetiminde Rumlarla, Lefkoşa Uluslararası Hava Alanında yapmış olduğumuz Annan Planı görüşmelerinde her ikisini de yakından tanımak ve beraber çalışmak fırsatım oldu. İkisi de mükemmel birer diplomat, hariciyeci ve görüşmeci. Bu ikilinin Türkiye’yi istenen hedefe götüreceğinden ve görüşmelerden arzu edilen sonuçları kopracağından eminim. En küçük bir şüphem dahi yok.

Türkiye’nin niyeti, ankara Antlaşması ek protokolunu yeni üye on ülkeyi kapsayacak şekilde genişletmek ama bu genişletmenin direkt veya indirekt bir şekilde Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni siyasi olarak tanıması anlamına gelmemesini hukusal olarak garanti altına almak. Türkiye’nin aklında olan Roma Anlaşması örneği, bu imzayı atarken “işlemin Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni resmen tanıdığı anlamına gelmediği”ni belirteceği bir çekinceyi koymak. Bu çekincenin protokol metnine eklenememesi durumunda ise bir deklarasyon yayınlayarak Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini siyasi olarak  tanınmadığı bir kez daha vurgulamak.

Türkiye’nin bu çekinceyi koyabilmek için emsal aldığı örnek, AB’nin Makedonya ile yaptığı ve Yunanistan’ın baskıları sonucu “Söz konusu ülkeyi Makedonya Cumhuriyeti olarak tanımıyoruz.” ibaresini koyduğu anlaşma. Bu anlaşma ile AB, Makedonya ile her tür ekonomik, kültürel ve siyasi ilişkileri başlatırken, çekince olarak da Makedonya’yı “Makendonya Cumhuriyeti” olarak tanımadığını anlaşma metni içine koymuştu.

Ankara’nın “Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni siyasi olarak da tanıması konususu” dışında, Ankara Antlaşmasını ek protokolünün yeni üyeleri de kapsayacak şekilde genişletilmesine ikinci itirazı da Gümrük Birliği’nin hangi sınırlar içinde uygulanacağına ilişkin. 2 Ekim 2004 tarihinde Gümrük Birliği’nin Rum Kesimi için de geçerli olduğu yönündeki Bakanlar Kurulu kararı yayınlanırken AB’nin genel talebinin aksine, “Kıbrıs Cumhuriyeti” yerine “Kıbrıs” ifadesini kullanan Türkiye, uyum protokolünde de benzer yolu seçecek. Ancak bu noktada, “Kıbrıs” ifadesi ile adanın tümünün değil, sadece güneyinin kastedildiği hukuki olarak vurgulanacak.

Önümüzde çetin geçeceği şimdiden belli olan bir 2 ay var. Mayıs ayı, AKP hükümeti için “Zafer” veya “Deprem” ayı olabilir…

1 Mart 2005
Türkiye’nin AB ile Rumları tanıma(ma) protokol görüşmeleri 2 Mart’ta Brüksel’de başlıyor için yorumlar kapalı
Okunma 40
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 kktc-bayrak kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar