İngiltere’den Papadopulos’a şamar

İngiltere’den Papadopulos’a şamar

Bu şamarı gerçekten bekliyordum.

 

Çok değil daha 12 gün evvel, aşağıdaki yazıyı Straw’ın  Kıbrıs’ı ziyaretinden sonra yazmıştım. Cumhurbaşkanı Talat ile makamında görüşecek diye Papadopulos’un Straw’ı kabul etmemesi ve Straw’ın Kıbrıs’lı Rumlarca protesto edilmesinden sonra. Hem de çirkin  bir şekilde yumurta fırlatılarak.

 

İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw’un Yakovu ile görüşmesi sırasında, Rum Dışişleri Bakanlığı ve İngiliz Yüksek Komiserliği binası önünde çirkin protestolar yapılmışsa, çeşitli Rum öğrenci birliklerine mensup yaklaşık 900 öğrencinin İngiliz Yüksek Komiserliği önünde eylem gerçekleştirip “KKTC’nin Düzeyinin Yükseltilmesine Hayır, Halkımızın ve Vatanımızın Yeniden Birleşmesi, Dünya Halkları Boyun Eğmiyor” şeklinde sloganlar atmışlarsa ve de Straw’un aracına yumurta fırlatıp, İngilizler tarafından 1950’li yılların sonunda asılarak idam edilen EOKA mensuplarını da betimleyen pankartları açmışlarsa, benim bildiğim İngiliz hükümeti bunun altında kalmaz ve en ağır şekilde cezalandırır.

 

Straw, Salı günü Avam kamarasında bir konuşma yaptı. Tabi bu konuşma kendi adına değil, İngiliz Hükümeti adına bir konuşmaydı ve Blair Kabinesinin Kıbrıs’a nasıl ve hangi boyutta baktıklarını ortaya koydu. Bu nedenle bu konuşma siyasi açıdan çok önemli. Kıbrıs konusunda bir dönüm noktası olabilecek değerde.

 

Straw, konuşmasında bu gidişle Papadopulos hükümetinin izlediği politika ile KKTC’nin aşamalı olarak tanınacağını ve eğer bugünkü şartlar altında Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti AB’ye üyelik için başvurmuş olsaydı, başvurusunun asla kabul edilemeyeceğini  söyledi.  Açık ve net olarak.

 

Ben bu sözlerden ne anlarım.

ABD ile İngiltere’nin, KKTC’nin statüsünün gün be gün, her fırsatta yükseltilmesine ve sonunda tanınma veya bağımsız bir devlet olmasa bile, dünya ile kucaklaşmış, dünyayla  kendi limanlarından kendi belgeleri ile ticaret yapan, diğer ülkelerle karşılıklı her tür sportif, ekonomik, kültürel ve hukuksal faaliyetlerde bulunan bir devlet veya yönetim haline gelmesi için iş birliği yapmaya karar aldıklarını ve uygulamaya da koyduklarını anlarım.

 

Bir zamanlar, ABD ve İngiltere, kendini Ortadoğu’nun yenilmez komutanı sanan Irak başkanı Saddam Hüseyin’e de benzeri uyarıları yapmışlardı ama Saddam, yenilmez olduğuna iyice inandığından bu uyarılara kulaklarını tıkamıştı.

 

Şimdi aynı uyarıların 21.ci yüz yıl versiyonu Papadopulos’a da yapılıyor. Politik bir dilde tabii. Sonunda savaş olmayacak ama ada kesin kes ikiye bölünecek.

 

Jack Straw, Papadopulos’a, Saddam Hüseyin hakkında İngiltere’nin vaktiyle yaptığı açıklamalara benzer bir üslupla iki önemli uyarıda bulundu:

1-Sen bu kafada gidersen biz (ABD ve İngiltere) izlediğimiz politika ile Kıbrıs’lı Türklerin kurdukları KKTC’nin aşamalı olarak tanınmasına destek vereceğiz.

2-Aklını başına topla. Bu günkü şartlar altında Kıbrıs hiçbir şekilde AB’ne üye olmazdı. Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti zamanında, Rum Yönetimi Başkanı Glafkos Klerides’in Kıbrıs konusundaki çözüm çalışmalarına mantıklı yaklaşımı ve olumlu politikasının hatırına üye kabul edildi.

Straw’ın İngiltere Parlamentosu’nda konuşurken  Olli Rehn’e atıf yapması ise AB’nin önde gelen ülkelerinin de aynı fikirde olduğuna işaret etmektedir.

 

İngiltere’nin Kıbrıs manifestosu içinde Başkan Tasos Papadopulos’un Türkiye’nin Avrupa sürecini engellemek için Kıbrıs’ın AB’ne üyeliğini istismar ettiği ve Kıbrıslı Türklerin kalkınmasını engellemekle suçlanması var.  Avam Kamarasında temsilcileri bulunan tüm İngiliz siyasi partileri, İngiltere hükümetinin Kıbrıs sorunundaki politikasına katılıyorlar.

Bu durum tabi bu güne kadar hiç gerçekleşmemiş bir politik durum ve eminim dalga dalga AB içinde de genişleyecek.

Papadopulos’un “OXI” politikası sarpa sarıyor anlaşılan.

10 Şubat 2006
İngiltere’den Papadopulos’a şamar için yorumlar kapalı
Okunma 35
bosluk

Bryza Şubat sonu Kıbrıs’ta

Bryza Şubat sonu Kıbrıs’ta

Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Başkanı Papadopulos Annan’ın ısrarlı taleplerine rağmen, 5.ci Annan Planındaki itiraz noktalarını kendisine iletmeyince, Mayıs başında ABD Dış İşleri Bakanlığı Müsteşar yardımcısı Bayan Laura Kennedy adaya gelmiş ve Papadopulos ile bir görüşme yapmıştı.

 

Bayan Kennedy bu görüşmede Papadopulos’a 3 mesaj iletmişti.

Birinci mesajı; BM Genel Sekreteri’nin yaptığı gibi, Kennedy de Papadopulos’a, Annan planındaki değişikliklere ilişkin önerilerini yazılı olarak sunmasını idi.

İkinci mesajı ise, BM Genel Sekreteri ile işbirliği yapmadığı takdirde Kıbrıs sorununun çözülmesi için yeni sürecin başlamayacağı, ve tam aksine “Kıbrıslı Türklerin izolasyonuna son verilmesi”ne yönelik gelişmelerin ivme kazanacağı uyarısı idi.

Üçüncü mesajı ise, güvendiği çalışma arkadaşlarından oluşacak bir heyeti New York’ta bulunan BM Sekretaryasına göndererek Kofi Annan ile direk temas kurmasının ve Annan’ın nabzını tutmasının, Rumların çıkarları açısından çok iyi olacağı tavsiyesi idi.

 

Papadopulos bunların hepsini tek tek yerine getirdi ama yeterli olmadı yaptıkları. Bunun üzerine tekrar adaya ve yöreye bir ziyaret programlandı ama  Papadopulos’tan gelen olumsuz sinyaller neden ile ertelendi bu ziyaret.

ABD ve BM, Kıbrıs konusunda gene ortak bir girişim başlatmak kararı aldılar.

 

İlk adım olarak BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Başkanı Tasos Papadopulos’la yakın bir zamanda görüşecek. Bu görüşme büyük bir olasılıkla Cenevre’de Şubat sonunda gerçekleşecek. Arkasından da ABD Dışişleri Bakanlığı, Müsteşar Yardımcısı Mathew Bryza’yı bölgeye tekrar gönderecek.

 

Bryza halen Brüksel’de ve ABD, BM ve AB eşgüdüm çalışmasını başlatmak amacı ile görüşmeler yapıyor. Hedefi Türkiye ile Kıbrıs sorununun  Avrupa yörüngesinde tutulmasını sağlamak. Brüksel ve Washington, Türkiye’nin ortaklık sürecinin tam üyeliğe gitmesi gerektiği konusunda hemfikirler.

ABD  ve AB Komisyon’u,  Kıbrıs sorunu ve özellikle Türkiye’nin protokolün hayata geçirilmesi konusunda, yani özellikle limanların açılması konusunda, yerine getirmek niyetinde gözükmediği yükümlülükleri nedeniyle hiçbir engel veya karışıklık olmamasını güvence altına almaya çalışıyorlar. Bunda mutabakat sağlanmış durumda.

 

Buna karşın Güvenlik Konseyi’nde Kıbrıs konusu ile ilgili olarak Annan’ın sunduğu raporun kabul edilmesi ve işlerlik kazanabilmesi için müşterek kabul edilir bir tutum ve bir referans noktası bulunması konusunda somut bir başarı veya gelişme yok.

 

Washington, Ankara’nın önerilerini olumlu nitelemekte ve Kıbrıslı Türklerle direkt ticari ilişkiler kurulmasının Kıbrıs’taki siyasi sorunun halledilmesi çabalarına destek olacağına inanmakta. Mehmet Ali Talat’ın “izolasyonlara son verilmesi yeniden birleşmeyi gündeme getirecek” felsefesini de kabul etmiş gözüküyor.

Bu nedenle ve bu savı güçlendirmek için önümüzdeki yaklaşık iki hafta içinde Mathew Bryza’yı Lefkoşa-Atina-Ankara üçgenine gönderecek. Adaya gelip önce Papadopulos ile görüşecek olan Bryza aynen Straw modelini izleyecek ve KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda görüşecek.

 

Bence bu defa görüşme yerinde bayraklar olacak ve ortak basın açıklaması da yapılacak.

9 Şubat 2006
Bryza Şubat sonu Kıbrıs’ta için yorumlar kapalı
Okunma 34
bosluk

Kıbrıs’ta çözüm kaf dağında

Kıbrıs’ta çözüm kaf dağında

Kıbrıs Rum Yönetimi daha başından beri, ortak devlet yapısındaki her hangi bir çözüme karşı durdu.

Akıllarındaki hep, üniter, Kıbrıs’lı Rum çoğunluğun idaresinde ve yönetiminde, Kıbrıs’lı Türklerin azınlık olduğu, adaya kesin kes hakim ve egemen, her hangi yabancı (Türk) askeri bir müdahaleye karşı AB güvencesinde olan bir devlet.

 

Bir başka deyimle istedikleri, Yunanistan’ın Kıbrıs’ta kurulmuş minyatürü. Ana dil Rumca, yasalar Rumca, Resmi yazışmalar Rumca, polisler Rum, Gümrükler ve hava-deniz limanları Rumların kontrolünde olan bir ülke.

Bundan başka her olası çözüme “Hayır” dediler ve diyecekler de.

 

Kıbrıs sorununun çözümündeki olumsuzlukların kaynağında AB ve BM var.

AB’nin yarattığı yapay ve düşüncesizce sorun, Kıbrıs sorunu hallolmadan Kıbrıs’ı AB’ye üye kabul etmek.

BM’nin hatası ise Genel Sekreter Kofi Annan’ın Kıbrıs sorununu kişisel başarıları düzeyine indirgemesi ve  “Gene başarılı olmazsam” düşüncesi ile inisiyatifi ele almak istememesi.

Bunun bedelini biz Kıbrıs’lı Türkler ve anavatan Türkiye ödüyor.

 

Kıbrıslı Türkler adada her zaman bir çözüme hazırken ve bunu içtenlikle isterken Papadopulos’un “Referandumda hayır diyenlerin gücünün artması gerekir” demesi adada hiçbir zaman ortak bir devletin kurulamayacağının belirgin işaretidir.

 

Kıbrıs Türk halkı, dünyayla entegre olmak ve AB’ye girmek için “Evet” oylarını kullandı.

Ama Güney Kıbrıs’ta Referandumdan çıkan “Hayır” oyları sayesinde, Kıbrıs’lı Türkler bunca yıldır görmezden geldikleri ve bir türlü kabul etmek istemedikleri gerçeklerle yüz yüze geldiler.

Bu gerçekleri elle tuttular, yaşayarak farkına vardılar. Açıkçası kafalarına dank etti.

 

Kıbrıs’lı Türkler, dünya ile entegre olmak için gösterdikleri çabaya karşın, Kıbrıs’lı Rumlar tarafından sürekli olarak engellenmekten ve dünyadan koparılmaktan artık bıktılar ve usandılar.

Aslında Rum Yönetiminin Kıbrıs’lı Türklerin dünya ile entegre olmak çabalarına karşı  koydukları her engel, her olumsuz taş, her felik, Kıbrıs’lı Türklerle aralarını bir o kadar daha açtı.

 

Şimdi birde işin içine Rusya’nın perde arkasından destek verdiği, Rum Yönetimi’nin, BM’nin herhangi yeni bir Kıbrıs girişiminde Güvenlik Konseyi’nin bir veya iki üyesinin değil 5 daimi üyesinin de katılması talebi girdi. (Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin)

 

Bu talep tam olarak  Nasreddin Hoca’nın ipe un sermesine benziyor.

 

Eğer hala daha, 24 Nisan 2004 Referandumundan sonra, BM Genel sekreteri Kofi Annan’ın kaleme aldığı ve Kıbrıs’lı Türkleri haklı gösteren Raporu,  BM Güvenlik Konseyinde Rusya’nın Veto’su nedeni ile onaylanmadı ise ve bu nedenle de Genel Kurula gelemediyse,  Rumların bu önerisi, açıkça Kıbrıs’ta çözüm istemiyorlar demektir.

 

Dünya’daki genel konjonktür dönem dönem çok hızlı bir şekilde değişiyor ve aniden ters yüz oluyor.

2008  yılının Şubat ayında Kıbrıs’ın Rum tarafında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar adada ve dünyada çok şeyler değişebilir. Bir çok dengeler de alt üst olabilir. Kıbrıs konusunun böyle gitmeyeceği kesin. Uzaktan köyün minareleri gözüktü.

8 Şubat 2006
Kıbrıs’ta çözüm kaf dağında için yorumlar kapalı
Okunma 41
bosluk

Annan Planı masada mı, çöpte mi?

Annan Planı masada mı, çöpte mi?

Annan görüşmelerine katıldığımda, planı okurken ilk gözüme çarpan ve dikkatimi çeken madde, taraflardan birisinin “Hayır” demesi durumunda planın “Null and Void” yani “Hükümsüz ve geçersiz” veya daha basit bir Türkçe ile “Yok ve geçersiz” olacağı idi.

 

İlgili maddeyi aynen aşağıda yazıyorum.

Madde 1. Kuruluş anlaşması.

5.            Kuruluş Anlaşması ayrı ayrı ve eşzamanlı yapılacak referandumlarda onaylanmadığı takdirde hükümsüz ve geçersiz olur ve işbu kapsamlı çözümde öngörülen taahhütlerin başka hiçbir yasal etkisi kalmaz.

 

Rumlar 24 Nisan 2004 referandumunda “Hayır “dedikleri için Annan Planının 1.ci maddesinin 5.ci fıkrasına göre Annan Planı artık Hükümsüz ve geçersiz.

 

Gerçekte de acaba öylemi?

Bunun yanıtı “Hayır öyle değil”dir.

 

Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Başkanı Papadopulos, ısrarla Annan Planının masada olmadığını söylüyor.

Kıbrıs Türk tarafı, Annan Planı masadadır diyor.

Türkiye ve Yunanistan Annan Planı rafta duruyor diyor.

AB, Kıbrıs BM ilkeleri çerçevesinde çözülmelidir diyor.

BM, anlaşırsanız gelin karşıma oturun. Planı bir yerlerden bulup masaya koyarız tartışırsınız sonra da ben sizi anlaştırırım diyor.

ABD ve İngiltere, Plan masanın üstünde. Gelin yan yana karşımızda oturun, biraz değiştirelim, anlaşın diyor.

 

ABD ve İngiltere her zaman Kıbrıs görüşmelerinde öncülük yapmak ve görüşme olanakları yaratmak peşinde. İllaki Kıbrıs sorununu çözmek ve dünya gündeminden çıkarmak istiyorlar.

 

Bir taraftan ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Matt Brayza, Brüksel’de AB yetkilileri ile görüşmelerde bulunuyor. Diğer taraftan ABD Kıbrıs Büyükelçisi Ronald Schlicher, Kıbrıs’ta her iki toplumun barış istediğini, Kıbrıslı Rumların ve Türklerin de en kısa zamanda kalıcı bir çözümün tesis edilmesi arayışı içinde olduklarını söylüyor. Arkasında da Annan Planı masadadır ve görüşmelere açıktır diyor.

 

Matt Brayza, Brüksel’de AB Komisyonu Başkanı Başkanı Jose Manuel Durao Barroso, Komiser Olli Rehn’in ve AB üyesi ülkelerin üst düzey yetkilileri ile Kıbrıs konusunu görüşüyor.

 

Bu görüşmelerden sonra da ayın ortalarına doğru adaya gelecek.   Tabi ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Matt Brayza’nın adaya gitmeden önce AB yetkililer ile görüş alışverişinde bulunması politik olarak çok dikkat çekici.

 

Anlaşılan o ki, Amerika, İngiltere’nin desteğinde AB ile Kıbrıs sorununa çözüm bulunması amacıyla ortak bir hareket yapmak için çabaları yoğunlaştırdı. Yakında baskılar başlayacak ve Annan Planının masada olduğu, ölmediği ve taraflara batan kısımları varsa, ki Papadopulos vardır diyor, değiştirilerek anlaşmaya gidilebileceği söylenmeye başlanacak.

 

Bana ters gelen, Papadopulos’un istediği şekilde bu Annan Planı değişirse, KKTC’de bu plana “Evet” oyu verecek birileri bulunabilecek mi?

Hiç sanmıyorum. Papadopulos’un istedikleri, bizden kesilecek haklar, kısıtlanacak yetkiler olacak. Sanırım hiçbir Kıbrıs’lı Türk üniter ve Rum çoğunluk idaresindeki yeni bir devlette 2.ci sınıf vatandaş veya azınlık olmak istemeyecektir.

7 Şubat 2006
Annan Planı masada mı, çöpte mi? için yorumlar kapalı
Okunma 43
bosluk

Rum yerleşikler 230,000 kişi

Rum yerleşikler 230,000 kişi

Kıbrıs Rum tarafındaki Milletvekilliği seçimleri 21 Mayıs tarihinde yapılacak.

Seçim tabiî ki kıran kırana geçecek.

Özellikle muhalefette olmaktan bıkmış usanmış olan DISY bu defa başa oynamaya ve birinci parti olmaya niyetli. DISY Genel Başkanı Nikos Anastasiades’in atakları şimdiden başladı.

 

Rum İçişleri Bakanı Andreas Hristu evvelki gün seçim bölgelerini ve seçmen sayısını açıkladı. Seçim sandık merkezi bin 300 adet ve seçim yöresi de 6 tane. (Baf, Limasol, Larnaka, Lefkoşa, Mağusa ve Girne). Kıbrıs Rum Milletvekilliği seçimleri 2.5 milyon KL (5 milyon dolar)  mal olacak. Bu sefer de yurt dışında sandık kurulmuyor.

 

Mevcut seçim yasasına göre Meclis 13 Nisan tarihinde dağıtılacak, 3 Mayıs’ta siyasi partiler aday listelerini sunacak ve 5 Mayıs’ta da seçim merkezleri ile sandık numaraları tam ve kesin olarak belirlenip ilan edilecek.

Seçimin ilk sonuçları, hayali seçim bölgesi olan Girne’den alınacak, sonra onu Baf takip edecek. Diğer bölgelerdeki partisel sonuçlar ise akşam saat 21:00 ve 22:00 saatlerinde belli olacak. Kimlerin milletvekili olduğu ise sabaha doğru belli olacak. Sayım elle yapılacak.

 

Bu yıl ilk defa olarak Güney Kıbrıs’ta ikâmet eden ve seçmen kütüklerine kayıtlı olan Kıbrıslı Türkler de oy kullanacak. Seçimlere katılacak olan Kıbrıslı Türkler, yerel İngilizce yayımlanan gazetelere verilecek olan ilanlarla ve televizyon ile radyolarda yapılacak Türkçe programlarla seçimler ve oy kullanma hakkında bilgilendirilecekler.

 

Yerel seçimlerdeki seçmen listesine ilave olarak tamı tamına 30 bin kişi daha seçmen listesine yeni kayıt yaptırdı ve böylece seçmen sayısı 470 binden 500 bine çıktı.

 

Bu beşyüz bin seçmen içindeki “RUM YERLEŞİKLER”in dökümü yaklaşık olarak şöyle;

a) Pontus Rumları : 60,000 -70,000

b) Eski SSCB vatandaşları : 30,000

c) Lübnan’dan kaçan hristiyanlar : 15,000 -20,000

d) Yunanistan’dan göç edenler : 100,000

e) İltica eden Kürtler : 2,500-3,000

f) İltica eden 3.cü ülke vatandaşları : 9,500

 

Toplam “Rum Yerleşikler” : yaklaşık 230,000

 

Mevcut 1964 yasasına göre, Kıbrıs’ta askerliğini yapan her Yunan vatandaşı otomatikman Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti vatandaşı oluyor. Yıllardır Kıbrıs’ta 1 adet Yunan Alayı, 2 Tabur Yunan Komandosu ve RMMO’da onlarca Yunanlı subay var. Her iki yılda bir değişen bu er ler ve subaylar otomatikman vatandaş oluyorlar. Yüksek öğrenim için Yunanistan’a giden Kıbrıs’lı Rumların çoğu evlenip geri geliyor. Eşleri de hemen vatandaş oluyor.

 

Pontus Rumları ve eski SSCB vatandaşları zaten 1974’den sonra gelip hemen vatandaş oldular. Lübnan savaşından kaçan Hıristiyan zenginlere kucağını açan Rumlar onları hemen vatandaş yaptı. Kürtlerin ve iltica eden 3.cü ülke uyrukluların vatandaşlığı ise AB normlarına göre otomatikman hemen oluyor.

 

Toplam “Rum Yerleşikler” 230,000 kişi. Bunların içinde oy kullanacakların sayısı ise yaklaşık 160,000 kişi. Yani mevcut toplam sayının %32’si.

 

Rumlar gözlerindeki merteğe bakmadan, KKTC’ye Türkiye’den gelen ve otuz yıldır bu topraklarda yaşayan vatandaşlarımıza hem “ Yerleşik” diyorlar hem de geri dönmelerini istiyorlar.

Kendi  yerleşikleri ne olacak peki. Lütfen biri bana söylesin.

 

Papadopulos %51 oyla seçilmişti. Aldığı %51 oyun %16’lık bölümü bu yerleşiklerden geldiğine göre Kıbrıs’lı Rumlardan aldığı oy oranı %35 demektir. Bu durumda Papadopulos’un Cumhurbaşkanlığı yasal mı?

6 Şubat 2006
Rum yerleşikler 230,000 kişi için yorumlar kapalı
Okunma 58
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar