





Dün bir arkadaşımın davası ile ilgili olarak Lefkoşa’daki Mahkeme binasına gittim ve bütün gün Ağır Ceza Mahkemesi salonunda oturarak duruşmaları takip ettim.
Daha evvel hiç görmek veya katılmak olanağımın olmadığı bu dünya ben çok etkiledi.
Hukukçu değilim ve bilmiyorum. Belki de mahkemeler ve duruşmalar hakkında yazı yazmak suç ama, ben kesinlikle gözlemlerimi yazmam gerektiğine inanıyorum. Varsa cezama da razıyım.
Toplumun büyük bir kesiminin, yargının bu dünyasını hiç görmediğini düşünüyorum. Pek çok kişi belki de normal dava salonunda yani tek yargıçlı bir salonda bulundu ama üç yargıçlı bir ağır ceza mahkemesi salonunda veya duruşmasında hiç bulunmadı.
Zaten benim de ilk kat...
AB Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Kretschmer, TESEV’in “Almanak Türkiye: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim” adlı yayınının tanıtıldığı toplantının açış konuşmasında Türk Silahlı Kuvvetleri’ni eleştirerek, son zamanlarda Brüksel’den yapılan benzer eleştirilerin dozunu iyice arttırdı.
Akıllara, AB-Türkiye müzakerelerinde devamlı olarak haksız duruma düşen AB’nin ipe un sermek için bahaneler yaratıp, sürtüşme çıkarmak ve Türkiye’yi bıktırmak istediği geliyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Kretschmer’in saçmalamalarına, Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın 2 Ekim’de Harp Okulu’nun açılış töreninde yapacağı konu...
Evvelki sene Papadopulos biraz ileriye gitmişti ve 1964-74 yılları arasında hiçbir kayıp Türk olmadığından da bahsetmişti. Ona kalsa ortalık süt limandı 1964-74 arasında. İnanmayacaksınız ama, Rumlar 1964-74 yılları arasında hiçbir kayıp Rumun olmadığı da iddiasındalar.
BM raporlarına göre Rum kayıpların 43’ü 1963 olaylarında kayboldu, ancak Rum yönetiminin Kıbrıs sorununun 1974’te başladığına ilişkin resmi politikası nedeniyle kendi resmi raporlarında bu bilgi yer almıyor. Ancak bu yıllar içinde masum Türklerin, Rumlar tarafından yollardan toplanıp hunharca öldürüldükleri de bir Kıbrıs gerçeği.
Kayıplar sorununu bugüne kadar istismar eden Rum tarafı son zamanla...
Türkiye’nin AB Ortaklık müzakerelerinde Limanlar sorunu nedeni ile geldiği kavşakta seçtiği yol artık açık seçik belli oldu. Bu yolun istikameti “İmtiyazlı Ortaklık”.
Zaten başka türlüsü de olamazdı. Kıbrıs Rumlarını tanıma konusu veya Limanların Rum bandıralı gemilere açılması konusu, olsa da olmasa da, veya bunlar Müzakere Çerçeve Belgesi içine yazılmamış olsa da olmasa da, yolun sonu belli; İmtiyazlı Ortaklık.
Kıbrıs sorunu her ne kadar görüşmelerin seyrini değiştirecek bir etken durumunda gözükse de, 24 Nisan 2004 tarihindeki referandum oylamasında her iki taraftan “EVET” çıkmış ve Annan Planı gereğince “Birleşik Kıbrıs Devleti” kurulmuş ve Kıbrıs sorunu masadan kalkmı...
Ne biçim bir hükümet sistemi bu “Makyavelli”. Yeni mi çıktı da biz duymadık, kitaplarda yazıyor da biz mi okumadık dediğinizi duyar gibi oluyorum.
Nicolo Makiavelli, 1469-1527 yıllarında İtalya’da yaşamış olan Floaransa’lı asil bir ailesinin 2.ci çocuğu. 1505 yılında kaleme aldığı, 1515 yılında da basılan (Yöneticinin Oğlu) “Prens” adlı kitabı hala daha güncelliğini korumakta. Bu ünlü kitabın çok kısa bir özeti, 5 kelimelik bir cümle ile tanımlanabilir; “Hedefe giden her yol mübahtır[1]”.
Yani siz bir hükümet mi kurmak istiyorsunuz, Milletvekili ayartmak da, para teklif etmek de,...