





Hocalı Kıbrıs’ta bir köy veya kasaba adı değil.
Evet bizler de katliama, soykırıma uğradık ama bu başka.
1963-1974 dönemi içinde Kıbrıslı Rumlar bizlere soykırım uygulamışlardı, aradan yirmi yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra da Ermeniler, Dağlık Karabağ’da savunmasız masum Azerilere hem vahşet uyguladılar hem de suçları Türk olmaktan başak bir şey olmayan soydaşlarımızı soykırıma tabi tuttular.
1988 yılında Ermenistan kendi topraklarında yaşayan Azerbaycan Türklerini trenlere doldurup Azerbaycan’a gönderince, Azerbaycan’ın Sumgayıt ve Bakü şehirlerinde de Ermeniler Ermenistan’a gönderildi. Fakat daha sonra özellikle Sumgayıt olaylarının Rusya istihbaratının ...
24 Nisan 204 tarihinde yapılan referandumdan hemen sonra AB tarafından çıkarılan MALİ YARDIM TÜZÜĞÜ Rumların 1 Mayıs 2004 tarihinde AB’ye üye olması ile bloke edilmiş ve neredeyse 2 yıl sürünceme de kaldıktan sonra yürürlüğe konabilmişti.
O dönemin iktidarının AB toplantılarına gönderdiği gözlemcileri, güya yürürlüğe konmuş olan bu “MALİ YARDIM TÜZÜĞÜ”nü basında ve televizyonlarda allayıp pullayıp halka yutturmaya çalışmışlardı. Ne de olsa serde bir AB hayranlığı vardı ve hiç durmadan da %65’lik iradeden bahsediyorlardı.
CTP’nin o dönem AB’ye gönderdiği gözlemcisi ile MALİ YARDIM TÜZÜĞÜ konusunda bir televizyon programında bayağı çekişmiş v...
KKTC bu son senelerde ne çektiyse, acemi politikacılar yüzünden çekti.
Türkiye’de doğmuş, büyümüş ve halen de yaşamını Türkiye’de sürdürmekte olan Jak Kamhi, önde gelen iş adamı sıfatına ilaveten, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 16 Ağustos 2007’de kendisine layık gördüğü “Devlet Üstün Hizmet Ödülü”nü de şerefle taşımaktadır.
Kamhi, 1974’deki Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra ABD’nin Türkiye’ye uygulamaya başladığı ambargoyu kaldırmasında da önemli rol oynamış ve bunu da 33 yıl kendine saklayarak hiç açıklamamıştı. Bu konudaki girişimlerini de ancak Devlet Üstün Hizmet Ödülü’ne layık görüldüğünün açıklanmasından...
Rumların adada ne bizlerle ortak yaşamaya, ne de kapsamlı ve sürdürülebilir bir anlaşma yapmaya niyetlerinin olmadığı her gün bir başka şekilde ortaya çıkıyor.
Müzakerelerin boşuna yapıldığı inancım da gün geçtikçe daha çok pekişiyor.
Müzakerelerin Türk tarafı ayağını oluşturan Sayın Cumhurbaşkanı M. A. Talat ne kadar iyi niyetli, yapıcı ve çözüm için çabalıyorsa, Rum tarafı ayağını oluşturan Rumların Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas da bir o kadar, adil ve hakça, BM kıstaslarına uygun, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümden kaçmak için çaba gösteriyor.
Adeta, müzakereleri hiç çaktırmadan ve üzerine sorumluluk almadan sabote etmek ve kendi istekleri doğrultusunda yönlendirm...
Son zamanlarda çeşitli çevrelerin dile getirdiği “Kıbrıslı çözüm” ile “Ada’da çözümü Kıbrıslı Türklerin ve Rumlarının bulacağı” söylemleri, ilk anda kulağa çok hoş geliyor. Yenmesi, yutulması ve kanması kolay bir sözcükler dizisi aslında. Gerçekten de dâhiyane bir şekilde hazırlanmış.
Aslında buna, “Çok usturupluca hazırlanmış bir yutturmaca” dense daha doğru olacak.
Yavaş yavaş bu tanımlamanın gerçek yüzü ortaya çıkmaya başladı bile.
Görünen o ki, Kıbrıslı Türklere ve anavatanımız Türkiye’ye atılmak istenen bir başka kazığın habercisi, bu cicili bicili tanımlama.
Bu kulağa hoş gelen güzel başlığın ne deme...