Genel Sekreter Ban’ın Kıbrıs ziyareti Rumlar için bir düş kırıklığı oldu.
Zaten hiçte istemiyorlardı gelmesini.
Her gelen yabancı adadaki gerçek durumu görünce ve de özellikle kuzeye geçip Türklerle görüşünce, Rumların yıllarca söylediklerinin doğru olmadığını ve duyduklarının da kaşarlanmış bir yalan olduğunu anlıyor hemen.
Bu nedenle de her gelen yabancı diplomatın kuzeye geçmemesi ve Türk liderlerle görüşmemesi için her tür yolu deniyorlar.
Bu sefer de Genel Sekreter Ban’ın Lokmacı Barikatını geçip Cumhurbaşkanı Talat’ı sarayında ziyaret etmesi Rumların hiçte hoşuna gitmedi. Üstelik Talat’ın Ban’ı kabulü sırasında yaptığı konuşma da bunun üzerine tuz biber ekti.
Durup dururken Kıbrıslı Türklerin “Adam Yerine Konulmaları” , Talat’ın resmi kabul konuşmasında “Kıbrıslı Türklerin yarım asır önce başlayan çatışmalar sebebiyle acı çekmekte olduklarını ve 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasından üç yıl sonra zorla hükümetten kovulduklarını” dile getirmesi Rumları çılgına çevirmeye yetiverdi.
Kıbrıslı Türkleri dünyadan soyutlamaya çalışan ve adadaki bölünmenin suçunu hep Türklerin üstüne yıkmaya çalışan Rum siyasiler, duymak istemedikleri konular dile getirilince çözümü Ban’ın davetini boykot etmekte buldular ve Pazartesi akşamı Ledra Palas’ta Ban onuruna düzenlenen resepsiyona katılmadılar.
Ve de biz, hala daha geçmişten ders almayan ve ırkçılıktan kurtulamamış bu adamlarla “Ortak Devlet” kurmak için canımızı yiyoruz, çabalar harcıyoruz.
BM Genel Sekreteri adamıza geldi, liderlerle görüştü ve gülücükler dağıtarak gitti. Yıllardır müzakereleri sürdüren, aynı yola baş koyduklarını söyleyen ve adanın birleşmesi için tarihi şans olduklarını her fırsatta dile getiren Hristofyas ve Talat, Ban giderken yapmaları gereken “Ortak açıklama”da bile anlaşamadılar.
Genelde üçyüz kelimeyi bile geçemeyecek kısalıkta olan “Ortak Açıklama” üzerinde bile anlaşamayan bu liderler, nasıl olup ta İngiliz döneminden itibaren adadaki Türk mülklerini sistematik olarak yağmalayan ve Türklerin adadaki varlığını yok etmek için “Soykırım” da dahil olmak üzere her yolu deneyen bu kişilerin de taraflardan biri olduğu ömürlük “Kıbrıs Konusu”nda bir anlaşmaya varacaklar çok merak ediyorum.
Gerçekte adaya Genel Sekreter’in gelişi ile Mart 2008’den beri sürmekte olan ve anlaşmaya çok yakın olduğu iddia edilen Kıbrıs Müzakerelerinde, tarafların birbirine çok uzak olduğu net bir şekilde ortaya çıktı.
Rum tarafının müzakerelerde hiçbir şey vermek istemediği kesin. Bunu zaman zaman Hristofyas, zaman zaman da Rum siyasi liderler bir vesile ile dile getiriyorlar. Belli ki, Rumlar anlaşmaya varmaktan ziyade, müzakereleri sürdürmek isteyen taraf görüntüsünü vermeye çalışıyorlar. 48 yıldır sürmekte olan müzakerelerde Kıbrıslı Türklere verdikleri hiçbir hak yok. Bütün çabaları da 1974 öncesine dönebilmek, Kıbrıslı Türkleri “Azınlık” statüsüne sokmak, Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırabilmek ve Türk askerinin adadan gitmesini sağlamak.
Ondan sonra zaten biz Kıbrıs Türklerini adadan silmeleri çok kolay olacak.
Bütün hayalleri de bu.
BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un dün adaya gelişi tam da Türkçemizdeki “Bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptü” deyimine çok benziyor.
Eğer Cumhurbaşkanı Talat bizlere doğruları aktarıyorsa ve gelişmeler Rum Basınında yazıldığı gibi değilse, son 42 yıldır süren Kıbrıs görüşmelerinde de elle tutulur bir ilerleme yok.
Görüşmeyi sürdüren liderlerin üzerinde tartışmasız ve soru işaretsiz mutabakata vardıkları bir anlaşma da yok.
Bırakın bütünlüklü bir anlaşmayı, parçalı bir mutabakat bile yok.
Bu durumda geriye, BM Genel Sekreteri Moon’un adayı ziyaret etmesinin gerekçesinin “Cumhurbaşkanı Talat’a destek vermek ve müzakerelere devam etmesini garanti altına almak” olduğu kalıyor.
Ocak ayı ortalarında “Dönüşümlü Başkanlık”, Başkan ve Başkan yardımcısının seçilmesinde uygulanacak “Çapraz Oylama”, Kıbrıslı Türk ve Rum başkanın görev yapacağı “Yılların Sayısı” ve toplumların Bakanlar Kuruluna ve Federal kurumsal organlara katılımlarına ilişkin “Oran” ile karar alınması yönteminde Başkan ve Başkan Yardımcısının “Veto” haklarıyla ilgili yürütme yetkileri konularında uzlaşma olduğu Rum Basınında yer almıştı.
Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri gene Rum Basınında yer alan haberlerde belirtildiği gibi Cumhurbaşkanı Talat gerek FIR hattı (Flight Information Region – Uçuş Bilgilendirme Bölgesi), gerek Kıbrıs Türk Devleti’nin iç sularının denetimini ve gerekse de Kıbrıs Türk Devleti’nin Dış İlişkiler yetkilerini Federal Devlete bırakmış ise, büyük bir olasılıkla Genel Sekreter Ban Ki Moon bu gün yapacağı ortak açıklamada, bu konuları “Uzlaşma” ve “Büyük Başarı” vurgulaması ile adadaki iki halka ve dünyaya duyuracak.
Açıklamasında büyük bir olasılıkla müzakerelerin çok yapıcı gittiği, Güç ve Yönetim konusundaki pürüzlerin aşıldığı, İki liderin çok iyi anlaştığı ve bu nedenle de Barış’a büyük katkı koydukları, Kıbrıs sorununun geçmişte olmadığı kadar çözüme yaklaştığından bahsedecek.
Rum ve Avrupa basını da, “Ban’ın ziyareti Türk tarafında yumuşama yarattı ve çıkmaza doğru ilerlemekte olan Barış Müzakereleri yapıcı bir yola girdi” mealinde başlıklar veya tanımlamalar ile okuyucularına duyuracak.
Ban Ki Moon’un “Hakem olmayacak, Kısıtlayıcı Takvimler istenmeyecek, BM görüşmelere müdahale etmeyecek ve masaya da bir Plan koymayacak” tanımlamaları ile “Hristofyas, Talat ile çok iyi anlaşıyor, birlikte barış sürecine büyük katkılar koyuyorlar” sözleri de, daha başından beri adaya gelişine karşı çıkmış olan Hristofyas’ı çok memnun edecek ve büyük keyifle kendisini yarın Larnaka’dan yolcu edecek.
Moon bu ziyareti ile hem Talat’a destek vermiş olacak, hem müzakerelerin devamını garanti atına alacak, hem de yerel kamu oyunda yapılan tüm anketlerin gösterdiği gibi Eroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda da müzakerelerin bırakıldığı yerden devamını teminat altına almış olacak.
Ban Ki Moon’un kendisine yürekten verdiği bu destek ile Cumhurbaşkanı Talat da büyük bir olasılıkla bu hafta içinde adaylığını büyük bir zafer edasıyla ve görkemli bir şölen ile ilan edecek.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale daha adaylar bile kesinleşmeden en üst düzeyden başladı. Sıra Avrupa Birliğinde ve ABD’de.
Hayırlısı!
