Atatürk Öğretmen Akademisi

Atatürk Öğretmen Akademisi

Kıbrıs adasındaki ilk Öğretmen Koleji 1937-1938 öğretim yılında Omorfo Öğretmen Koleji adı ile Güzelyurt’ta açıldı.
Önce sadece Türk ve Rum erkek öğrenci alan bu okul 1943 yılından sonra Türk ve Rum bayanlar için de iki ayrı Öğretmen Eğitimi Merkezinin kurulması ile bayanların da öğretmen olabilmelerine olanak sağladı. Bu merkezlerde Türklerin öğretim dili Türkçe, Rumların ise Rumca olmuştur.


1955-1958 yılları arasındaki EOKA terör olaylarının adanın tüm yerleşim birimlerine yayılması Omorfo Öğretmen Kolejinin ikiye bölünmesine yol açtı. Rumlar 1958 yılında yapılan yeni binada kalırken Türk öğrenciler ve Öğretmenler Baf Kapısı’na yakın Terresanta’da bir bina içine taşınarak eğitimlerine devam etmişlerdir. 1969-1970 öğretim yılında şimdiki Devlet Halk ve Sanat Müziği Binası’na yani eski İdadi binasına taşınmışlar, 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatından sonra Girne’ye taşınan Öğretmen Koleji, 1990 yılında Lefkoşa Küçük Kaymaklı’ya, 1994-95 öğretim yılında ise Atatürk İlkokulu’nun binasına taşınmıştır. 1999 yılında Lefkoşa Dumlupınar bölgesindeki yeni binasında eğitime hizmet vermeye başlayan Öğretmen Koleji 2000 yılında yeni bir Yasa ile Akademi’ye dönüşmüştür.


“Kıbrıs Türk Varoluş Mücadelesinde” öğretmenlerimizin inkar edilemeyecek düzeyde büyük katkıları olmuştur. Özellikle TMT’nin köylerde ve kasabalarda örgütlenmesi, bu yörelerde yaşayan insanlarımızın yapılacak mücadele konusunda bilinçlendirilmeleri ve eğitilmeleri hep öğretmenlerimiz tarafından gerçekleştirilmiştir.


Milli Eğitim G. ve S. Bakanlığı’nın 2003 yılında Yakın Doğu Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü’ne “Eğitime Başlama İzni” vermesi,  2 Şubat 2010 tarihinde Okul Öncesi Öğretmenliği programını Açma İznini değerlendirerek, yeniden uygulamaya koyması ve YÖDAK’ın  da 18 Şubat 2010 tarihinde “Eğitime başlama izni”ni onaylaması gerçekte alkışlanması gereken bir davranıştır.


2003 yılında Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı tarafından eğitime başlama izni verilen Yakın Doğu Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü o tarihten itibaren, KKTC uyruklu öğrencileri kabul etmeye başlamıştır. Halen de bu öğrenciler eğitimlerine başarı ile devam etmektedirler. 2003 yılından sonra iktidara gelen hükümetlerin Eğitim Bakanlarının bu kararı kasıtlı olarak yok saymaları Yakın doğu Üniversitesi’nin Okul Öncesi Öğretmenlik öğrencilerini acımasızca bir gelecek bunalımı içine sokmuştur.
Eğitim Bakanı Sn. Kemal Dürüst’ün bu doğru yaklaşımı, ucunda belirsizliğin gözüktüğü bu gelecek bilinmezliğine bir son vermiştir.


Dünya üzerinde “Tekel türü uygulamalar” artık sadece bir dönem Komünizm’in kalbi sayılan eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin kötü kopyası ülkelerde kalmıştır.

Çağdaş ülkeler, monarşiye benzeyen tekel türü uygulamaları yıllar önce kırmış ve çok sesliliğin eşiti olan çoğul üretimi hayata geçirerek, rekabet ortamı içinde iyi ile kötünün ayrılmasına ve bir yarış içinde daha iyi bir kalitenin elde edilmesini sağlamışlardır.

Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın talebi üzerine Kamu Hizmetleri Komisyonunun açtığı Okul Öncesi Öğretmenlik münhallarına farklı üniversiteler ile AÖA’den mezun olanlar başvuru yapabilecekken bu münhallara sadece AÖA mezunlarının girmesini ve diğer üniversite mezunlarının, örneğin “Yakın Doğu Üniversitesi”nin, Gazi Üniversitesinin, ODTÜ’nün, Boğaziçi, Hacettepe ve benzeri diğer Üniversite mezunlarının başvurularının kabul edilmemesini talep etmek, büyük bir haksızlık olup, akademik ilkelere, toplumsal etiğe ve 21.ci yüzyılın iyiyi yakalama prensibi olan “rekabet” kavramına ters düşmektedir.
 
Böylesi bir süreç başladığı için de Atatürk Öğretmen Akademisinin kapanacağını iddia etmek gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Tam tersine, öğretmen münhallarını tüm üniversitelerin mezunlarına açarak daha iyi bir kaliteyi elde etmek yarışı hep devam edecek, gözbebeğimiz yavrularımız da her zaman hak ettikleri şekilde, bu sınavlarda en yüksek notu alan en başarılı öğretmenlerden eğitimlerini alacaklardır.

7 Nisan 2010
Atatürk Öğretmen Akademisi için yorumlar kapalı
Okunma 84
bosluk

Egemenlik Nereden Nereye

Egemenlik Nereden Nereye

Talat’ın Hristofyas’la üzerinde anlaştıklarını iddia ettiği “İki toplumlu ve iki kesimli, BM genel Sekreterinin raporlarında ve BM Güvenlik Konseyi kararlarında belirtildiği gibi siyasi eşitliğin bulunduğu, iki eşit statüde Kıbrıs Türk ve Rum Kurucu Devletlerinin olduğu, Uluslar arası tanınmışlığı olan Federal Ortaklık zemini” kavramı, kaba hatları ile 1975 yılında Ecevit tarafından ortaya atılmış, Şubat 1997’de Denktaş ile Makarios ve Mayıs 1979’da Denktaş ile Kiprianu arasında yapılan Doruk Anlaşmalarının taraflarca imzalanmasından sonra da BM kayıtlarına geçmiştir.

Bu Federasyon zemininin içine yıllarca hiçbir şekilde “Tek Egemenlik ve Tek Vatandaşlık” kavramları girmemiştir.


10 Eylül 1984 tarihinde BM GS Perez de Cuellar, Denktaş ve Kiprianu arasında sürdürülen görüşmelerin 3. Turunda masaya getirdiği belgede “Egemenlik”ten bahsetmiş ve “Kıbrıs’ta iki toplumun egemenliği paylaşacağını” açıklamıştır. Dönemin Rum Cumhurbaşkanı Kiprianu, Türk halkının egemenliği tanınıyor gerekçesi ile bu belgeyi reddetmiştir.


18 Haziran 1992 tarihinde BM Genel Sekreteri Butros B. Gali’nin taraflara sunduğu Gali Fikirler dizisi içinde bu kavram yer almış fakat bu fikirler dizisi de dönemin Rum Cumhurbaşkanı Yorgo Vasiliu tarafından reddedilmiştir.


11 Kasım 2002 tarihinde BM GS Kofi Annan, BM Planı olarak kendi adını taşıyan Annan Planı’nın 2.1.b maddesinde “Egemenlikten” bahsetmiş fakat bu plan da 24 Nisan 2004 Referandumunda Rumlar tarafından reddedilmiştir. 


“Tek Egemenlik ve Tek Vatandaşlık” kavramı ilk defa BM kayıtlarına, 2008 yılının 1 Temmuz günü Talat’ın Hristofyas’la yaptığı görüşmeden sonra BM GS Özel Temsilcisi ve BM BGücü Misyon Şefi Sn. Taye-Brook Zerihoun tarafından okunan ve liderlerin “Tek Egemenlik ve Tek Vatandaşlık” konusu üzerinde prensipte anlaştıkları açıklamasından sonra girmiştir.


Kıbrıs adasında yaşayan iki halkın, barış içinde ve birbirleri ile kavga etmeden “Federasyon” tanımlı ortak bir çatı altında yaşamlarını sürdürmesi fikri ve önerisi, 15 Temmuz 1974 tarihinde Yunan Cuntasının adayı ilhak etmek için Makarios’a karşı organize ettiği darbeden sonra, Kıbrıslı Türkleri katliamdan kurtarmak için “20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı”na cesurca karar veren rahmetli “Bülent Ecevit” tarafından ortaya atılmıştır.


Ecevit, Barış harekatı sonrasında Kıbrıs’ta oluşan yeni durumu dikkate alarak Kıbrıs adasında yeni bir “Kıbrıs Federal Cumhuriyeti’nin kurulmasını ve bu yeni oluşumun hayata geçebilmesi için de, Kıbrıs Türk Federe Devleti ile Kıbrıs Rum Federe Devletlerinin kurulmasını önermiştir. Bu öneri doğrultusunda da 13 Şubat 1975 tarihinde kendi toprakları üzerinde “Egemen” olduğu açık ve net olarak Anayasasında belirtilen “Kıbrıs Türk Federe Devleti” ilan edilmiştir. Bu ilana her hangi bir uluslararası itiraz da olmamıştır.


Yıllardır elimizde tutmayı başardığımız egemenlik hakkımız ve Kıbrıs Türk halkının büyük bir kısmı tarafından benimsenmiş olan “Rumlarla imzalanacak bir barış anlaşmasında kendi topraklarımız üzerinde biz egemen olacağız” kavramı, 1 Temmuz 2008 tarihinde Talat tarafından verilen bu büyük tavizden sonra elimizden uçup gitmiştir.
18 Nisan’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kıbrıs Türk halkı, bunun bilinci içinde sandığa gidecek ve oyunu kullanacaktır. Halka rağmen alınan kararların geçerliliğinin, seçim günlerinde duvara tosladığını bu güne değin çok gördük.

5 Nisan 2010
Egemenlik Nereden Nereye için yorumlar kapalı
Okunma 31
bosluk

TR-AB Hava Sahası Anlaşması

TR-AB Hava Sahası Anlaşması

Türkiye ile AB arasında görüşmeleri tam 7 yıldır süren “Havacılık Alanında Yatay Anlaşma”, AB Komisyonu ile Brüksel’de yapılan 8 turluk seri toplantılar ve yapılan müzakereler sonucunda Türkiye adına Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Suat Hayri Aka tarafından AB Komisyonu yetkilileriyle 25 Mart tarihinde sessizce parafe edildi.


Konu ile ilgili resmi açıklamayı da Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) yaptı.


Açıklama özetle aşağıdakileri kapsıyor.


Bu Anlaşmaya göre, AB’nin yasal anlamda tanınması sağlanacağı gibi, 26 AB üyesi ile ayrı ayrı anlaşmalar yapmak yerine bu ülkeler adına AB Komisyonu ile yapılacak tek bir anlaşma ile 26 Hava Ulaştırma Anlaşması yasal zemine kavuşmuş olacak.


Bu anlaşma ile Türkiye’nin AB havacılık sistemine olan entegrasyonunun önündeki engellerin kaldırılması amaçlanıyor ve özellikle Tek Avrupa Hava Sahası (Single European Sky-SES) gibi Avrupa için son derece önemli olan projelere katılma olanağı ve AB Havacılık Emniyet Ajansı (EASA) ile işbirliğinin geliştirilmesi de sağlanabilecek.


AB’ye tam üyelik kapsamında sürdürülen müzakere sürecinde askıda bulunan “Ulaştırma Faslı”nın müzakerelere açılması için bir ön şart olması beklenen yatay anlaşmanın parafe edilmesi ile bu ön şart şimdiden karşılanmış olacak. Yatay Anlaşma’nın yürürlüğe girebilmesi için de önümüzdeki aylarda Bakanlar nezdinde imzalanması gerekiyor.


Türkiye anlaşmayı, 3’üncü bir ülke gibi değil, Birlik ile tam üyelik müzakerelerini sürdüren aday ülke olarak imzalayacak.


Avrupa Birliği Komisyonu ile parafe edilen bu Havacılık alanındaki yatay anlaşma, Türkiye’nin üye ülkelerle imzaladığı hava ulaştırma anlaşmalarını Birlik mevzuatı ile uyumlu hale getiriyor.


Türk havacılık sektörü de, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin pazarlarına daha etkin şekilde girerken, Türkiye’nin Avrupa ortak havacılık alanına katılım ve Tek Avrupa Hava Sahası projesi ile bütünleşmesinin de önü açılacak.


Buraya kadar Anavatan Türkiye açsından hepsi güzel ve Türkiye Rumların bozgunculuğundan çekindiği için İspanya’nın dönem başkanlığı bitmeden bu antlaşmanın Bakanlar düzeyinde imzalanmasını hedefliyor.


AB,  bu anlaşmanın Türkiye ile de imzalanması için 2003 yılından beri talepte bulunmaktaydı ve ısrarla hatırlatılarak ilerleme raporlarında da eksiklik olarak belirtilmekteydi. Ancak AB’nin yıllardır peşinde koştuğu bu antlaşmanın ucu bize de dokunuyor.


Her ne kadar yapılan paraf 26 ülke ile sınırlanmış olmasına rağmen, Ortak Hava Sahası tüm AB üyelerini, yani Rum kesimini de kapsıyor.


Üstelik (Single European Sky – SES) Tek Avrupa Hava Sahası’nın Orta Doğu bölgesi ve Güney Akdeniz üzerindeki hava sahası kontrolü de Rum tarafında, Lefkoşa’nın yaklaşık 10 km batısındaki Koççinodrimitya (Kokinotrimitia) köyünde inşa edilen Hava Kontrol Merkezine verildi.


Avrupa Sivil Havacılık Örgütü “Eurocontrol” Hava Trafiği Kontrol Merkezi Müdür Yardımcısı Lex Hendriks, 16 Kasım 2006 yaptığı açıklamasında Ercan Havaalanı’nı Kuzey Kıbrıs Kesimi’nin kontrolündeki yasadışı bir havaalanı olarak değerlendirmişti.


Bu gelişmeler pek de parlak değil.


Ercan Havaalanı ve Sivil Havacılık Dairesi tarafından yapılan hava sahası kontrolü bir müddet sonra Rumların denetimi altına girebilir veya devre dışı kalabilir.


Türk hava limanları ve hava sahası Rum uçaklarına endirekt olarak açılabilir.


En önemlisi de, elimizdeki önemli bir kozu daha kaybetmiş olabiliriz.


Hayırlısı….

2 Nisan 2010
TR-AB Hava Sahası Anlaşması için yorumlar kapalı
Okunma 78
bosluk
  • Sayfa 3 ile 3
  • <
  • 1
  • 2
  • 3
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3

Arşivler

Son Yorumlar