Kıbrıslı Türklerin Hakları Devam Ediyor

Kıbrıslı Türklerin Hakları Devam Ediyor
Prof. Dr. Ata ATUN'un GKK Konferansı

Prof. Dr. Ata ATUN'un GKK Konferansı

11, 12 ve 13 Ocak tarihlerinde Prof. Dr. Ata ATUN sırası ile Lefkoşa, Boğaz bölgesindeki Güvenlik Kuvvetleri
Komutanlığı, Mağusa Gülseren 4. Piyade Alay Komutanlığı ve Lefkoşa, Boğaz
bölgesindeki Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı konferans salonunda Doğu
Akdeniz’deki Gaz ve Petrol Aramaları, Münhasır Ekonomik Bölge ve Kıbrıslı
Türklerin, Doğu Akdeniz’de bulunması olası petrol ve doğalgaz  üzerindeki yasal hakları konusunda ve de KKTC
Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ile GKRY Başkanı Dimitris Hristofyas arasında
sürdürülen Kıbrıs Müzakereleri konusunda konferans verdi.

 

Prof. Dr. Ata Atun, konferansının Birinci bölümünde Doğu Akdeniz’deki Gaz ve Petrol Aramaları, Münhasır Ekonomik
Bölge ve Kıbrıslı Türklerin, Doğu Akdeniz’de bulunması olası petrol ve
doğalgaz  üzerindeki yasal hakları konusunda bilgi verirken, ikinci bölümde de KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş
Eroğlu ile GKRY Başkanı Dimitris Hristofyas arasında sürdürülen Kıbrıs
Müzakereleri’nin geçmişi, nasıl başladığı, hangi aşamalardan geçtiği,
Müzakerelerin günümüzdeki son durumu ve Kıbrıs Sorununun geleceği hakkında
katılımcıları bilgilendirdi.

 

Özellikle KKTC’yi kurmakla Kıbrıslı Türklerin 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti üzerindeki mevcut haklarını
kaybetmiş olmadıklarını, bunun bir Rum propagandası olduğunu basit bir dille ve
görsel bir sunu ile dinleyicilere aktaran Prof. Atun, müzakerelerin Birleşmiş
Milletler tarafından bir sonuca bağlanmadığı ve Kıbrıslı Türklerin 1960 Kıbrıs
Cumhuriyeti üzerindeki mevcut haklarının neler ve ne kadar olduğu uluslararası
hukuk çerçevesi içinde belirtilmediği müddetçe, Kıbrıslı Türklerin haklarının
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm faaliyetleri üzerinde devam ettiğini somut bir
şekilde dile getirmiştir.

 

24 Ocak 2012
Kıbrıslı Türklerin Hakları Devam Ediyor için yorumlar kapalı
Okunma 150
bosluk

Halk Adına Grev

Halk Adına Grev
KKTC Halkı Grevcileri Lanetliyor

KKTC Halkı Grevcileri Lanetliyor

Bu söylemde yeni moda oldu.
Her yapılan grev “Halk adına” yapılıyormuş artık.
Bence sendikacılar ve grevciler kendi arkadaş toplulukları içine değil, halkın içine karışıp sorsun halka, ne düşünüyorlar grevlerle ilgili olarak.
Halkımız kendi adına grev yapıldığına değil, grevcilerin cebi ve sendikacıların çıkarları adına grev yapıldığı inancında ve “Halk Düşmanı” diyorlar greve gidenlere sade ve yalın olarak, “Halk Düşmanı”.
Sonra da ekliyorlar;
“Sen halkı elektriksiz bırakacaksın, yaşlıların, hastaların ve fakirlerin durumunu dikkate almayacaksın;
Hayat çizgililerini oluşturmaya çalışan Öğrencileri düşünmeyeceksin;
Hastanede yaşamla mücadele edenlere “ölsünler, grev şehidi olurlar” diyeceksin;
Dükkânında, küçük işyerinde, atölyesinde yaşamlarını sürdürmek yılda senin gibi 15 maaş almadan ve günde 12 saat çalışıp mücadele edenleri göz ardı edeceksin;
Bütün gün çalışıp kir pas içinde kalanların evlerine gidip yıkanmalarına ve rahat etmek için birkaç sokum yemelerine mani olacaksın;
Köylüyü, çiftçiyi, esnafı, ev kadınını, ev halkını perişan edeceksin;
Devleti gelirsiz bırakacaksın ama ay sonunda maaşını bir tamam isteyeceksin;
İnsanların aylarca para biriktirerek satın aldıkları elektronik eşyalar senin grevinden dolayı zarar görecek ve sen tınmayacaksın, grevini sürdüreceksin.
Sen kendi çıkarları için halka eziyet çektiren “Halk Düşmanısın”.
Diyor insanlarımız.
İnanmazsanız inin sokaklara ve grev dolayısı ile haksızca ezgi çektirilen insanlarımıza sorun ne düşündüklerini.
Eğer bu halkın yüzde seksen beşi yaptığın grevden dolayı sizlere lanet okuyorsa, sizlere “Halk Düşmanı” adını taktıysa yaptığın yanlış demektir.
Geçitkale ve Ortaköy bölgesinde hatlarda elektrik olmasına rağmen halk elektriksiz kalsın diye trafolara sabotaj yapılıyorsa, bunun grevcilerin yüz karası olduğunu ve halka karşı duyduğu düşmanlığın açık göstergesi olduğunu hiç fark etmeyeceksin;
Mağusa ile dünyanın telefon bağını şalter indirerek koparacaksın ve buna “Halk adına yaptım” diyeceksin.
Sonra da halkı perişan etmek için elektriğini ve telefonunun keseceksin, grevi yaparken de “Halk adına Grev yaptığını” utanmadan, sıkılmadan söyleyeceksin.
Kim verdi size, kim verdi sendikalara bu yetkiyi.
Bu ülkede tüm KKTC halkını sadece kişi olarak KKTC Cumhurbaşkanı temsil etmektedir, tüm halkın oyları ile seçildiği için.
Bu ülkede tüm KKTC halkını sadece kurum olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi temsil etmektedir. Meclisin aldığı her karar, yaptığı her yasa KKTC halkı adına yapılmaktadır.
Milletvekillerimiz halkın bölgesel temsilcileridir. KKTC’yi yönetmekle ve KKTC adına yasalar yapmakla yani icra ve yasama ile halkımız tarafından görevlendirilmişlerdir.
Grev yapanların ve sendikacıların halkı temsil etmedikleri kesindir. Sadece üyelerini temsil etmektedirler.
Dokunulmazlıkları da yoktur.
Grev yaparken de suç işlerlerse ceremesine katlanmak zorundadırlar.
Halk adına konuşma gibi yetkileri de hiç yoktur ve asla da böyle bir yetki kendilerine verilmemiştir.
Artık vatandaşın karnı böylesi “Halk adına Grev yapıyoruz” laflarına, uyduruk sloganlara tok. Hiçte inandırıcı değil artık.
İyi ki, Türkcell, Telsim gibi GSM operatörleri ve AKSA gibi elektrik üreten bir şirket var ki halk olarak bu halkı ezerek hak elde etmeye çalışan “Halk Düşmanı” grevcilere teslim olmadık.
Bakanlar Kurulunun Grev erteleme kararından sonra iş başı yapmamak suç ise, grev yasağından sonra halkın uğradığı zararı, yasaktan sonra hala grevi sürdürmekte ısrar eden sendikacılar ve “Halk Düşmanı” olarak tanımlanan grevciler ödemelidir. Hükümet bu konuda tedbir almalı ve savcıya talimat vererek kamu davası açtırmalıdır.

Prof. Dr. Ata ATUN
ata.atun@atun.com
http://www.ataatun.com
http://twitter.com@ataatun
23 Ocak 2012

22 Ocak 2012
Halk Adına Grev için yorumlar kapalı
Okunma 161
bosluk

Gizli Kahramanlar

Gizli Kahramanlar
Cumhurbaşkanlığındaki kalabalık by ATA ATUN

Cumhurbaşkanlığındaki kalabalık by ATA ATUN

Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş’ın Hakkın Rahmetine kavuştuğu 13 Ocak gecesinden sonra defin için yapılan toplantılar, tören hazırlıkları, gerçekleştirilen törenler, katılımcılar, düzen, korumalar, basının çabaları ve halkın gösterdiği sevgi ile katılımı bana o üzüntümün içinde bir de gözlem olanağı tanıdı.

Törene başta Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm üst düzey politikacılarının katılması çok anlamlıydı. Meclis Başkanı, Kıbrıs’tan Sorumlu Devlet Bakanı, diğer bakanlar, Azerbaycan Cumhuriyeti üst düzey politikacıları ve Türk dünyasından çeşitli üst düzey kişilerin hepsi törende hazır bulundu.

Olağanüstü bir koruma düzeni göze çarpıyordu. Birbirinden bağımsız en azından dört ayrı koruma çemberi içindeydi liderler. Çevredeki tüm binaların üzerinde kesin nişancıları gördüm. Müthiş akıllıca önlemler alınmıştı. Sanırım protokolün yakınına gelmesine izin verilenlerin yarısı, çeşitli kıyafetlerdeki sivil polisler ve korumalardı.

Zaman zaman basın mensuplarını ve törene katılan bazı vatandaşları kırdıkları olduysa da görevlerini başarı ile yerine getirdiler. Onlar da kendilerine verilen görev doğrultusunda hareket ettiklerinden, söyleyecek bir şey yok.

Rauf R. Denktaş sevdalıları caminin dışında on binleri oluştururken, caminin içinde ve avlusunda da sıkışıklık had safhadaydı. Cenaze namazı kılınırken herhalde metrekareye 15 kişi gibi çok yoğun bir sayı düşmekteydi.

Beni en çok etkileyen Türkiye Musevi Cemaati Hahambaşı İsak Haleva ile beraberindeki Türkiye Musevi Cemaati üyelerin cenaze için gelmiş olmalarıydı. Cemaat üyeleri arasında basından tanıdığım Sayın Cefi Kamhi’de vardı. Hahambaşına, Cefi Kamhi’ye ve diğer cemaat üyelerine Selimiye camisinde rastladım. Hahambaşı tören elbisesini giymişti. Yer yer mor renkli kısımların yer aldığı siyah ağırlıklı cübbesi, tören şapkası ve boynunda da- sanırım- üzerinde 10 Emir’den bir bölümün yer aldığı altın tören madalyonu vardı.

Uzaktan onları izledim. İlk defa bir Hahambaşını ve Yahudi cemaati üyelerini camide görmüştüm. Benim hiç alışık olmadığım bir durumdu bu. Rumlarla asırlardır yan yana yaşadık ama cenazelerimizde hiç Rum Papaz, Piskopos, Metropolit veya da Başpiskopos görmemiştim bu güne değin.

Cenaze namazına onlar da katıldılar. Saf tutmadılar ama ellerini açıp dua ettiler. Herhalde duaları İbranice idi ama Rauf bey için dua ettiklerinden, Allah’tan, ruhunun cennete gitmesini dilediklerinden eminim. En azından yüzleri ve vücut dilleri öyle söylüyordu.

Törenden sonra yoğun kalabalığa rağmen yanlarına gitmeyi başardım. Hahambaşı İsak beye ve Yahudi cemaati üyelerine katılımları, ince düşünceleri ve Rauf beye olan saygıları için teşekkürlerimi ve en derin saygılarımı sundum. Cefi bey bana büyük bir mutlulukla “Biliyor musun vatandaşınızım” dediği vakit yüzündeki gururlu ifadeyi görmenizi isterdim. “Evet muhterem babanız da vatandaşımız” diye yanıtladım kendisini. “Sizleri tanıyorum. Keşke sizler gibi onlarca, yüzlerce kıymetli insan bizim vatandaşımız olsa” dileklerimi ilettim kendisine. Sevgiyle ayrıldım yanlarından.

Keşke Rum Ortodoks Kilisesinden de üst rütbeli papazlar katılsaydı bu törene. Müzakerelerin akışını yumuşatırlardı en azından. Ama tam tersi oldu ve Rum basını çok acı kelimeler kullandı Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş için.

Ve “Gizli Kahramanlar” KKTC ve Türkiye Basının cefakar elemanları ile kusursuz bir organizasyon yapabilmek için gece gündüz çalışan Cumhurbaşkanı Eroğlu ile eşi Meral hanım, Cumhurbaşkanlığı Müsteşarlığı, Cumhurbaşkanlığı personeli ve Özel Kalemi, Dış İşleri Bakanlığı personeli, Protokol Dairesi, Enformasyon Dairesi, en üst rütbelisinden erine kadar Türk Barış Kuvvetleri, Güvenlik Kuvvetleri ve Polisimiz idi. Hem KKTC’nin hem de Türkiye’nin polisleri.

Hangi birisini yazacağımı gerçekten şaşırdım. Hepsi de büyük bir özveri ile çalıştılar, bıkmadan, usanmadan, şikâyet etmeden, soğukta, ayazda, yağmur altında ve olumsuz hava koşullarında.

Basın da, halkın gözü, kulağı olmak için olumsuz hava koşullarına ve korumaların yarattığı kısıtlamalara rağmen müthiş bir çaba, müthiş bir gayret gösterdi, töreni an be an okuyucularına ve izleyicilerine aktarabilmek ve yakaladıkları anı tarihe geçirebilmek için…

 

Prof. Dr. Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

http://twitter.com@ataatun

20 Ocak 2012

19 Ocak 2012
Gizli Kahramanlar için yorumlar kapalı
Okunma 95
bosluk

Denktaş’ı Tanımak (2)

Denktaş’ı Tanımak (2)
R. R. Denktaş ve Ata Atun

R. R. Denktaş ve Ata Atun

KTFD Meclisi Dış İşleri Komisyonunda bildiriler, açıklamalar, kınamalar ve diplomasi metinlerini hazırlarken mutlaka Rauf Bey’e danışır, görüşlerini alır, ondan sonra metni sonuçlandırırdık. Dolayısıyla Genel Sekreteri Kurt Waldheim’in hamiliğinde 1977 Şubatında yaptığı ve Makarios’a kabul ettirdiği 4 maddelik Doruk Anlaşması Rauf beyin diplomatik zaferidir.

Özellikle de 3. Maddesi, Kıbrıs Türk halkının ada üzerindeki varlığını sürdürmesinin zeminini pekiştiren, son derece kurnazca hazırlanmış ve kullanılan kelimeleri, ileriki yıllarda olacakları ve Rumların Megali İdeaları göz önüne alınarak seçilmiş.

Zaten Makarios’un da aradan sadece 6 ay geçtikten sonra kahrından ölmesinin nedeni de bu 3. Madde.

Günümüzde Hristofyas’ın, Güzelyurt’u da isterim, Karpazı’da, Maraş’ı da, Mesarya’yı da taleplerine dur diyebilmemizi sağlayan da işte bu 3. madde.

Gali Fikirler Dizisi, Troutbeck, Glion ve diğer görüşmelerde Rauf beyi daha da yakından tanıma fırsatım oldu.

Annan Planı döneminde yine birlikte çalışma şansı buldum büyük liderimizle. Yoğun bir çalışma süreci geçirdiğimiz o dönem, Denktaş’a hayranlığımın kat be kat arttığı dönem oldu. Müthiş bir temposu, bitmeyen, tükenmeyen bir enerjisi vardı. Beyni adeta, bir süper bilgisayar gibi olayları ve konuları eksiksiz hatırlamakta ve o günkü gelişmelere göre de hemen gerekli stratejiyi belirleyebilmekteydi. Birçoğumuzun uzmanı oldukları konuları bizlerden çok daha iyi ve detayları ile bilmekteydi.

Filistin halkının “Abu Ammar” dediği rahmetlik Yaser Arafat’ı da Rauf beyin sayesinde tanımıştım.

“Rumlarla mücadele edeceksen kendilerini çok iyi bilmeli ve anlamalısın” diyerek Helen dünyasını derinlemesine araştırmanın içine adeta iteklemişti beni.

Makarios’u, Klerides’i, Kiprianou’yu, Papadopulos’u, Lissarides’i, Rum Ortodoks Kilisesini, Rum siyasi partilerini Rauf bey sayesinde tanıdım ve kim olduklarını, ne düşündüklerini, geçmişlerini, ülkülerini ve düşünce tarzlarını derinlemesine öğrendim.

Bu çalışmanın faydalarını hep yaşadım ve hala da yaşamaktayım. Rum liderlerle ilgili yaptığım her öngörü doğru çıktı bu güne değin. 2008 Şubatında yapılacak Rum Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Papadopulos’un kaybedeceğini ve kazanma şansının hiç olmadığını tam 7 ay evvel, Temmuz 2007’de, her hafta sunduğum televizyon programımda söylemiş ve diğer programlarımda da defalarca öngörümden en küçük bir şüphe bile duymadan tekrar etmiştim bu bulgumu.

“Aferin. İyi tanımışsın Rum siyasileri” demişti bana Rum Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra. “Sen Rum Piskoposlarını da iyi tanırsın. Nedir bu Karpaz’a metropolit atamaları” diye sormuştu bir keresinde. Hem de televizyon ekranında, seyircilerin karşısında. Konuyu benden daha iyi bildiğinden hiç şüphem yoktu ama sorması da beni etkilemiş, gururumu okşamıştı.

Beni birçok yönden etkiledi Sayın Cumhurbaşkanımız.

Birçok vasfını ve özelliğini aynen almaya ve adeta kendi kişiliğimin üstüne giydirmeye çalıştım çoğu kez.

Unutamadığım anılarımdan bir tanesi de Mücahitlik dönemimde Temel eğitimden sonra O’na hitaben okumuş olduğum bölük adına yaptığım yeminimizdi. St. Hilarion’daki 2. temel eğitimimden sonra da gene yemini ben okumuş, O’na hitap etmiştim. Beni yanına çağırmış “Türkçen ne kadar da güzel ve akıcı” demişti. Elini mi öptüm yoksa sadece selam durup teşekkürlerimi ifade etmek için “Sağolun” mu dedim pek hatırlamıyorum ama çok onur duymuştum “Liderimiz Denktaş”tan bu sözleri duymaktan. Böyle bir onur herkese nasip olmazdı.

Kendisinden çok şeyler öğrendim, çok bilgiler aldım. En önemlisi de hayat çizgimi, düşünme doğrultumu belirledim ondan aldığım öğretilerle.

O’nu birkaç sayfalık yazıyla anlatmak mümkün değil.

Binlerce yılık şanlı bir geçmişi olan Türk tarihine bir bayrak, bir devlet armağan etti Kurucu Cumhurbaşkanımız, dava adamı ve liderimiz Rauf R. Denktaş bey.

O’nu kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyorum.  Allahtan kendisine rahmet, ailesine baş sağlığı dilerken, cennetteki mekanının nur içinde olmasını diliyorum.

 

Prof. Dr. Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

http://twitter.com@ataatun

18 Ocak 2012

17 Ocak 2012
Denktaş’ı Tanımak (2) için yorumlar kapalı
Okunma 140
bosluk

Bir Dünya Liderini Tanımak

Bir Dünya Liderini Tanımak
O. Örek-Dr. Küçük-R.R. Denktaş

O. Örek-Dr. Küçük-R.R. Denktaş

Çocukluğumda mahallemizde yaşayan Rumlarda vardı. Tek bildiğim benim Türk olduğum, sokak arkadaşım Yorgo’nun da Rum olduğu ve farklı
bir dil konuştuğuydu. Bizim evin bahçe girişi kapısında kırmızı beyaz boyalı bayrak direği dururdu, Yorgo’nun evindeki de mavi beyaz boyalıydı. Bazen biz ay
yıldızlı bayrağımız asar, bazen de onlar mavi beyaz bayraklarını. Her Pazar sabahı giyinip kuşanıp ailecek bir yerlere giderlerdi. Cumaları biz camiye
giderdik ama onlar nedense gelmezdi.

Çocukluğumun en önemli olayı “Bayrağımız kanımız, kanımız bayrağımız” andını öğrenmek ve ezbere söyleyebilmekti. Birkaç kez aferin bile almıştım bu yüzden.

Ben Türk olduğum için kanım kırmızıydı bu nedenle de bayrağımız da kırmızı beyazdı. Yorgo’nun bayrağı mavi beyaz olduğundan kanı da mavi idi benim çocuk aklımın nedenleme ve sonuçlandırma yeteneğine uygun olarak.

Bir gün Yorgo düşüp eli kanayınca kıpkırmızı bir kan akmıştı ve bende hayretler içinde Yorgo’ya “Esi ine Turko?” diye de saf saf sormuştum, yani “Sen Türk müsün” diye.

Sonraları birşeyler olmaya başladı yaşadığımız yerde ama daha anlayabilecek kadar da büyük değildim. Yorgo’lar taşındı mahallemizden.

Büyüklerimizin konuşmalarından farklı birşeylerin olduğunu algılıyordum ama aklım ayın oyunda olduğundan da çok umurumda değildi neler olduğu.

Rum saldırıları yeni yeni başlamıştı artık. İngiliz çocuklardan birtakım kişilerin İngilizleri vurduğunu duyuyordum. İlk kez EOKA adını İngiliz arkadaşlarımdan duydum. Zaman içinde evler, sokaklar ve bölgeler de yavaş yavaş Türk ve Rum diye ayrılmaya başladı.

Kurucu Cumhurbaşkanımız merhum Rauf R. Denktaş’la tanışmam bu yıllara rast gelir. Mücadele arkadaşları ile birlikte gelip kahveye oturur, ağabeylerimize, babalarımıza,
dedelerimize büyük bir coşku ile hitap ederlerdi.

Anlamadığım konuları konuşurlardı. “Türkiye, anavatan, asker, mücadele, taksim, ölüm, bağımsızlık” kelimelerini duyardım ama bu kelimeler çocuk beynime pek hitap etmezdi. Sadece “Türk askeri” lafını duyunca kulaklarım dikilir, kalbimden aşağıya doğru akan ılık sular bütün vücudumu kaplardı.

O, çocuk dünyamın 3 büyük adamından birisi idi.

“Doktor Küçük, Rauf Denktaş, Osman Örek,

Üç arkadaş, birleşmişler gardaş, gardaş…”

Diye şarkı söyleyerek, ellerimizde bir gece evvelden özene bezene kağıttan yaptığımız ve kusursuzca boyadığımız Türk bayrakları ile karşılardık kendilerini.

Bir keresinde ben de bacak kadar boyuma rağmen Türkçem güzel ve düzgün olduğu için bir şiir okumuştum onlara ve kocaman bir aferin almıştım.  Geceler ve gündüzler boyu ezberlemiştim o şiiri. Ama neyi okumuştum, neydi o şiir, kim yazmıştı şimdi hiç hatırlamıyorum.

Ertesi gün beyaz boyalı evlerin duvarlarında gördüğüm ortadan yataylama ikiye bölünmüş Kıbrıs haritası ve Volkan imzalı “Ya Taksim, Ya Ölüm” kelimeleri,  Rauf beyin ve Dr.
Küçük’ün kahvede söyledikleri ile uyumlaşmaya başlamıştı küçücük beynimin içinde.

Yıllar içinde birçok kez bizim evin yakınındaki kahveye gelmiş büyüklerimiz ile konuşup kahve içmişlerdi.  Zaman zaman kahveye gelen Türkçe gazetelerin ön sayfalarında resimlerini görürdüm Dr. Küçük’ün, Rauf beyin ve Osman Örek beyin. Bilirdim onların önemli insanlar olduklarını ama ne iş yaptıklarını bilemiyordum bir türlü. Liman işçisine, Gümrük memuruna, Oksilari Polisine, Limandaki Bekçilere hiç benzemiyorlardı, Kahveci de değillerdi.

Aradan geçen yıllardan sonra ilk kez Rauf beyi yakından 22 Aralık 1963 günü gördüm. Artık bıyıklarım da terlemeye başlamıştı. Okula gelip bize hitap etmiş, mücadeleye hazır olmamızı söylemişti. Birkaç gün sonra da hayatımda ilk kez gerçek bir silahla tanışmış, eğitim aldıktan sonra da nöbetlere girmeye başlamıştık. Kıbrıs Türk halkı olarak soykırıma uğradığımız ve korkunç bir mücadele verdiğimiz yıllar başlamıştı artık.

Kaderim Rauf beyle 1970 yılında kesişti. Artık büyümüş genç bir delikanlı olmuştum. Yıllar sonra ilk kez seçimler yapılıyordu ve Rauf beyin halka hitabını ilk kez dinlediğimde de adeta büyülenmiş, Kıbrıs konusunun özünün ne olduğunu artık iyice anlamaya başlamıştım.

Mücahitlik dönemimde Temel eğitimden sonra O’na hitaben okumuştum bölük adına yeminimizi, St. Hilarion’daki 2. temel eğitimimden sonra da gene yemini ben okumuş O’na hitap etmiştim.

Artık yollarımız daha sık kesişmeye başlamıştı. Uzun bir uğraşıdan sonra hazırladığım RMMO Kamplarını ve mevzilerini gösteren harita nedeni ile beni tebrik etmiş, birlikte bir öğle yemeği yemekle ödüllendirmişti.
O gün herhalde bulutlarda dolaşıyordum mutluluktan.

1976 seçimlerinde de beni seçimlere katılmaya ve aday olmaya teşvik etmişti. Katıldım ve UBP Mağusa Milletvekili seçildim. İngilizcemin ana dilim kadar iyi olması nedeni ile Dış İşleri Komisyonuna seçilince Rauf beyle yakından çalışmak olanağım oldu ve bu birliktelik yıllarca devam etti.

Çok zeki bir insandı.
Büyük çoğunluğumuzun “enine boyuna” düşünüp karar vermek yeteneğine karşın Rauf beyin başka hiç kimsede görmediğim, geometrik olarak küre şeklinde diye tanımlayabileceğim bir düşünme ve analiz yeteneği vardı.

Olayları ve kelimeleri, beyninde adeta bir kürenin üzerine konmuş gibi çevirir ve her açıdan bakarak artılarını ve eksilerini görürdü.

Müzakerelerde karşısındaki ile tartışırken, eli ile de aynı anda minitleri yazardı. Sanki iki ayrı beyni vardı ve biri düşünüp konuşurken, diğeri de duyduklarını kağıda yazı olarak döküyordu.

İsterseniz deneyin. Bunu yapabilmek neredeyse olanaksız.
Sakız çiğnerken yol yürümeye benzemiyor Rauf beyin yaptığı.

KTFD Meclisi Dış İşleri Komisyonunda bildiriler, açıklamalar, kınamalar ve diplomasi metinlerini hazırlarken mutlaka kendisine gider, danışır, görüşlerini alır ve ondan sonra sonuçlandırırdım metni.

Makarios’u, Klerides’i, Kiprianou’yu, Papadopulos’u, Lissarides’i, Rum Ortodoks Kilisesini ve Rum siyasi partilerini Rauf bey sayesinde tanıdım ve kim olduklarını, ne düşündüklerini, geçmişlerini,
ülkülerini ve düşünce tarzlarını derinlemesine öğrendim.

“Rumlarla mücadele edeceksen kendilerini çok iyi bilmeli ve anlamalısın” diyerek Helen dünyasını derinlemesine araştırmanın içine sokmuş, adeta iteklemişti beni.

Makarios ile BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim’in hamiliğinde 1977 Şubatında yaptığı ve Makarios’a kabul ettirdiği 4 maddelik Doruk Anlaşması bence Rauf beyin diplomatik bir zaferidir.

Özellikle de 3. Maddesi, Kıbrıs Türk halkının ada üzerindeki varlığını sürdürmesinin zeminini pekiştiren, son derece kurnazca hazırlanmış ve kullanılan kelimeleri, ileriki yıllarda olacakları ve Rumların Megali İdeaları göz önüne alınarak seçilmiş.

Zaten Makarios’un da aradan sadece 6 ay geçtikten sonra kahrından ölmesinin nedeni de bu 3. Madde.

Günümüzde Hristofyas’ın, Güzelyurt’u da isterim, Karpazı’da, Maraş’ı da, Mesarya’yı da taleplerine dur diyebilmemizi sağlayan da bu 3. Maddedir.

Annan Planı döneminde ise kendisi ile yakından çalışma olanağım doruğa çıktı. Müthiş bir temposu, bitmeyen, tükenmeyen bir enerjisi vardı. Beyni adeta, bir süper bilgisayar gibi olayları ve konuları eksiksiz hatırlamakta ve o günkü gelişmelere göre de hemen gerekli stratejiyi belirleyebilmekteydi. Birçoğumuzun uzmanı oldukları konuları bizlerden çok daha iyi ve detayları ile bilmekteydi.

Kendisinden çok şeyler öğrendim, çok bilgiler aldım. En önemlisi de hayat çizgimi, düşünme doğrultumu belirledim ondan aldığım öğretilerle.

Binlerce yılık şanlı bir geçmişi olan Türk tarihine bir bayrak, bir devlet armağan etti Kurucu Cumhurbaşkanımız, dava adamı ve liderimiz Rauf Denktaş bey.

O’nu kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyorum.  Allahtan sevgili kendisine rahmet, ailesine baş sağlığı dilerken, cennetteki mekanının nur içinde olmasını diliyorum.

 

Prof. Dr. Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

http://twitter.com@ataatun

17 Ocak 2012

 

17 Ocak 2012
Bir Dünya Liderini Tanımak için yorumlar kapalı
Okunma 156
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 kktc-bayrak kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar