Would Mr. Burrowes inspect the Mosques

Would Mr. Burrowes inspect the Mosques
Arpalık (Agios Sozomenos) Once a Turkish Village. Burnt and Razed down by Greeks

Arpalık (Agios Sozomenos) Once a Turkish Village. Burnt and Razed down by Greeks

Last November, the British Conservative MP and the  leader of the Cyprus Group in parliament (APPG), Mr. David Burrowes stated that
he was appalled by the disrespect shown towards the sacred places like Churches  and graveyards during his visit to the Turkish Republic of Northern Cyprus (TRNC).

 

I would like to  ask him, whether he actually visited the Turkish Cypriot cemeteries, mosques,
villages and enclaves in the south of Cyprus?

 

I am not sure if  he really visited these places.

 

I have a strong  feeling that he did not, because if he really did, then surely it would have
turned his stomach to see the condition of our sacred places.

 

From time to time I ask myself whether we are experiencing  a modern crusade in the 21. Century?

 

Mr. Burrowes  stated  recently he would visit the following villages, Paşaköy (Asha), Gaziköy
(Afanya), Gazimağusa (Famagusta), Nergisli (Yenagra) to clean the Greek  Churches and cemeteries there.

 

Please also visit an area, where once a Turkish Cypriot  village named Arpalık (Agios Sozomenos) stood, while you are journeying to
Gaziköy (Afanya). It is on your way, it’s after you pass the village of  Akıncılar (Lourigina), and it is just to the right. Once upon a time, or to be
precise, exactly 48 years ago, there used to be a Turkish Cypriot village there.
Now only the razed ruins and burned beams of a ghost village remain.

 

Please do ask the people accompanying you,  especially your Greek Cypriot colleagues, what happened to this village? And
where are the Turkish Cypriot residents of this once proud village?

If you really do have intentions of cleaning sacred sites,  would it not be better if you start from here?

 

If your flight  is landing at Paphos airport, than I would strongly advise you to visit Yağmuralan (Vroisha) village, located close to the
main highway near the airport, you would be fortunate to find a road to this village,  where 48 years ago stood another proud village that was habited by mainly
Turkish Cypriots.

If by blind chance you do find the route and reach the  ruins of the village on foot, please do give me a call and I’ll give you the
history of this village and what happened to its inhabitance.

Of course, now, there is no road leading to the  village because there is no village, just a few rocks that were once people’s
homes, people’s work places.

 

If you don’t succeed in finding this village, never  mind, just ask your guides where the Camii Cedid is? This New Mosque in Paphos,
and the adjacent Turkish bath, situated in the Turkish quarter, were knocked  down and the area converted to an open air car park, all in a flash of a
second, not so much of a single thought of how sacred these buildings were to  Turkish Cypriots, hey, who cares, they only belonged to the ‘second class
citizens’ of the then Republic of Cyprus.

Please do ask for the history of this car park, you  wouldn’t lose anything, you might even learn something new, assuming your
guides told you the truth of course.

 

Where were you Mr. Burrowes for the past 48 years?
Why you don’t have any idea about these places or what happened to us, Turkish  Cypriots, on the night of 21st December  1963 and the genocidal attacks on innocent
Turkish Cypriots, men, women, children, either buried alive in mass graves or  forced to flee into enclaves, it all started on this notorious night.

 

Why did you not visit Cyprus while the Greek  Cypriots were ruthlessly killing us? burning down our homes and crops, destroying
the fields and looting the animal stock.

 

You might say that you do not want to deal with the  past, and then my advice would be for you to visit Limassol and the Köprülü
Hacı İbrahim Ağa mosque, situated in Ankara street.

Only Last week this mosque was attacked and the wooden  beams on the vaulted roof were completely burned down, as well as the windows
and the doors.

 

This was not the first or the last assault on  Islamic sacred places or cemeteries.

 

If by chance you are traveling to Nicosia, please  stop by the village called Lakadamya (Lakatemia) and ask the Greek settlers now
living in this once Turkish Cypriot village, where the Turkish Cypriot cemetery  is, then get your brooms and weed trimmers ready to clean up this cemetery,
that is if you can find it of course.

If you cannot find it, please ask the locals when was  this area converted to a highway?, if no Greek Cypriot can answer you, then
please allow me to inform you that it  was made into a highway in 2005.

This centuries old Turkish cemetery was demolished in  2005 when the Nicosia-Deftera road was renewed.

 

Where were you Mr. Burrowes and your colleagues from  the year 2005 and onwards, whilst the Turkish sacred places were being ruthlessly
destroyed and burnt down by the Greek Cypriots?

 

Please sweep and clean the Turkish mosques and  cemeteries before you come to the TRNC to clean the Christian churches and
cemeteries.

 

If not please do not come. We are not going to  welcome you.

 

Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

April 21, 2012

22 Nisan 2012
Would Mr. Burrowes inspect the Mosques için yorumlar kapalı
Okunma 190
bosluk

DÜNYA SİYASETİNDE LOBİCİLİK

DÜNYA SİYASETİNDE LOBİCİLİK

DÜNYA SİYASETİNDE LOBİCİLİK

 

İkinci Dünya Kıbrıs Türkleri Kongresi

18-20 Nisan 2012, Acapulco Tatil Köyü, Girne

 

Prof. Dr. Ata ATUN

Yakın Doğu Üniversitesi ve SAMTAY Vakfı

 

 

Konu:

Yabancı ülkelerdeki Kıbrıs Türklerinin yaşadıkları ülkelerde siyasi-ekonomik-sosyal alanlarda görev üstlenmek ve tanınma/tanıtma faaliyetleri düzenlemek suretiyle KKTC adına siyasi etkinlik kazandırılmasını sağlamak amacıyla strateji geliştirilmesi.

 

Lobicilik

Bir rivayete göre, lobi kelimesinin doğuşunda, otel lobisinden esinlenilmiş. 1870’lerin başında ABD Başkanı Ulysses S. Grant, Beyaz Saray’da geçirdiği yoğun gündemin ardından, hemen yakındaki Willard Otel’in şık lobisinde puro ve konyak eşliğinde stresini atmaya çalışırmış. Bu sırada, dertlerini anlatmak için etrafına doluşanlara da “Lobiciler” adını takmış.

 

Tarih kayıtlarına göre, Amerikan İngilizcesi’nde “Lobi yapmak” fiili, 1850’lerden beri var. Kongre’nin geniş koridorlarında bazı yurttaşların milletvekili ve senatörlere “bir istirhamda” bulunma çabalarını tanımlıyor lobi yapmak sözcüğü.

 

Daha sonraki yıllarda ABD’deki demokrasi ile birlikte lobicilik de evrim geçiriyor, çeşitleniyor, kurumsallaşıyor ve yasalarla düzenlenir hale geliyor. Etik kurallarla biçimleniyor ve öyle ki; ABD Başkanı’nın kendinden bile bağımsız olan yasama gücü, Kongre nezdinde bir lobi ile etkili olmaya çalışabiliyor.

 

Kısa tanımı ile Lobicilik, özellikle siyaset dünyasında bireylerin ya da bazı grupların kanun yapıcıları etkilemek için planlayıp, organize ettikleri her türlü girişim ve etkinliktir.

 

Bir başka ifadeyle, bir fikri, bir ürünü, bir konuyu satma, kamuoyunda olumlu izlenimler oluşturulmasını sağlama, lanse etme, yanlış izlenimleri silme yada düzeltme, gerektiğinde baskı grupları yaratma, aleyhte olan bir durumu lehe çevirme olarak ta açıklanabilir.

 

Lobicilik ayrıca karar alma mekanizmalarını etkilemek demektir. Bilgilendirme ve sempati kanallarını çalıştırıcı etkenleri öne çıkarır. Bu sempati kanalları bazen ikili ilişkilerle, bazen kültürel ve sosyal ilişkilerle, bazen de ekonomik ilişkilerle olur.

 

Lobicilik hükümetler tarafından verilen kararları etkileme çalışması olarak da tanımlanabilir.

 

Bu çalışmalar kanun koyucuları ve memurları etkilemeye yönelik her türlü faaliyeti kapsar. Faaliyetler organize gruplar tarafından ya da kanun koyucular ve memurlar arasındaki gruplar tarafından yürütülebilir. Devlet çalışmalarını ve yasaları özel bir çıkar ya da bir lobi faydasına etkilemeye çalışan kişilere lobici denir.

 

Hükûmetler çoğunlukla organize grup lobiciliğini tanımlar ve regüle ederler. Lobicilik ilk kez 1946’da Amerika’da “Federal Regulation of Lobbiying Act”ile yasal bir çerçeve içine alınmış, federal hükümetler lobicilik faaliyetlerini modern devlet sisteminin ve hükümet anlayışının önemli vazgeçilmez bir unsuru olduğunu kabul etmişlerdir.

 

Kıbrıs Sorununda Rum Lobi faaliyetleri

 

Kıbrıs sorununun başladığı gün olan 21 Aralık 1963 tarihinden itibaren bakıldığında, Rumların saldırgan ve haksız taraf olmalarına rağmen, adayı Türklerden temizlemek ve Rum Üniter Devletini kurarak yasallaştırmak için her yolu denedikleri görülmektedir.

 

Bu emellerine silahla ulaşamayacaklarını anlayınca da lobiciliği öne çıkararak diplomasi ile adayı ele geçirme çalışmalarını başlattılar.

 

Bağlantısızlar grubuna liderlik yapmak heveslerinin, kendilerini BM’de istedikleri kararı çıkartabilmek aşamasına getirdiğini görünce, özellikle ABD’de deki Rum ve Yunan lobi gruplarını birleştirerek Kongre üzerinde etkili olmaya çalıştılar ve bunun meyvesini de Barış Harekatı sonrası Türkiye’ye silah ambargosu uygulatarak aldılar.

 

ABD yönetimi yaptıklarım yanlışın farkını varınca ambargoyu kaldırdı ancak artık Helen Lobisi de alt yapısını tamamladığından ve yöntemi de iyice öğrendiğinden her yer ve aşamada etkili olmaya başladı.      

 

Terör örgütü PKK’ın lideri Abdullah Öcalan yakalandığı vakit üzerinden çıkan Kıbrıs Rum Cumhuriyeti pasaportunun hesabının sorulamamasının nedeninin her ne kadar hukuksal bir konu olduğu düşünülse de gerçekte yaptıkları başarılı lobicilik sayesinde bu ithamdan sıyrılmayı başardılar.

 

18 kasım 1983’de BM Güvenlik Konseyi tarafından alınan 541 No.lu karar tamamen Rum lobisinin etkin faaliyetinin bir sonucudur.

 

Rumların Lobi faaliyetlerinin bir devamını da Rumların AB’ye giriş isteklerinde görmek mümkün. Dönemin Rum Cumhurbaşkanı AB’ye yaptıkları katılım başvurusunun ekonomik beklentilerden çok siyasi kazanımlar olduğunu açıklaması Lobiciliğin ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

 

Türk Lobi faaliyetleri

 

Dünya Kıbrıs Türkleri Kongrelerinin yapılması, dünyanın çeşitli ülkelerindeki Kıbrıslı Türkleri bir araya getirirken, örgütlü bir şekilde tek bir merkezden yöneltilebilen lobi faaliyeti yapmalarına da kapı açacaktır.

 

Aynı şekilde Başbakanlığın bünyesinde kurulan “Yurtdışı Türkler Birimi”nin de aynı doğrultuda organize çalışmalar yapması gerekmektedir.

 

Artık Kıbrıslı Türklerin haklılığını dünya politikasına yön veren kişi ve kuruluşlara duyurabilmek için bir LOBİ örgütü kurulması kaçınılmaz olmuştur.

 

Dünyanın neresinde ve hangi ülkesinde yaşarsa yaşasın her Kıbrıslı Türk’ü, KKTC’ye gönül vermiş Türklerle yabancıları ve Türklerin kurucusu oldukları dernek ve birlikleri bir çatı altında toplamanın zamanı gelmiştir.

 

Üniversitelerimizden mezun olan yabancı uyruklu gençleri, mezuniyetlerinden evvel LOBİ kuruluşumuza çağırarak bilgilendirmek ve bilinçlendirmek bu yoldaki çalışmalara büyük katkı koyacaktır.

 

Bu organizasyonun içine ATCA ve AMBARGOED gibi etkili kuruluşları da almak, LOBİ merkezine ve örgütüne büyük güç katacaktır.

 

ABD Temsilciler Meclisi Üyeleri ve Senatörleri ile Avrupa parlamentosu üyelerine periyodik ve düzenli olarak İngilizce olarak düşünce ve savlarımızın iletilmesi, Kıbrıs konusunda Türk tarafının tezlerinin de daha iyi anlaşılmasına yol açacaktır. Bu gibi dünyanın politikalarının belirlendiği merkezlerde, Kıbrıslı Türkler ve KKTC ile ilgili doğru bilgilerin bulunması en azından aleyhimize çıkacak kararları birkaç kez gözden geçirilmeden alınmamasını sağlayacaktır.

 

Türkiye’nin Bölgesel Rolü ve 1 Temmuz

 

Türkiye ve KKTC siyasilerinin son 1 yıldır ısrarla dile getirdikleri Kıbrıs Rum Yönetiminin AB dönem Başkanlığını devralacağı 1 Temmuz 2012 tarihi, Türkiye ve KKTC için çok önemli bir siyasi köşe taşı olacak, Türkiye’nin AB’ye yönelik siyaseti ile KKTC’nin dünya üzerindeki politik konumunun yeni bir kulvara girişine yol açacaktır.

 

1 Haziran’dan 1 Temmuz’a kadar geçecek olan süre LOBİ faaliyetlerimizin yoğunlaştığı ve doruğa çıkacağı dönem olmalıdır. Bu bir ay içinde 1 Temmuz sonrasında yapacaklarımızı, haklılığımızı destekleyen savlarla birlikte AB’ye ve BM Güvenlik Konseyi daimi ve geçici üyelerine anlatmamız, aynen 20 Temmuz Barış Harekatı öncesi Türkiye’nin haklı savlarını günler öncesi aynı odaklara anlatarak yapması, harekata müdahaleyi önlemiş, Türkiye’nin kınanması olasılığını da ortadan kaldırmıştır.

 

1 Temmuz sonrası atacağımız adımların dünyaca kabulünü istiyorsak, LOBİ faaliyetimizi şimdiden programlamalı ve hayata geçirmeliyiz.

 

Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

 

Prof. Dr. Ata ATUN

 

20 Nisan 2012
DÜNYA SİYASETİNDE LOBİCİLİK için yorumlar kapalı
Okunma 1.354
bosluk

1974 Sonrası Kuzey Kıbrıs’ta Deniz Taşıtı Üreten Karadenizliler

1974 Sonrası Kuzey Kıbrıs’ta Deniz Taşıtı Üreten Karadenizliler

1974 Sonrası
Kuzey Kıbrıs’ta Deniz Taşıtı Üreten Karadenizliler

Prof. Dr. Ata
ATUN

 

Yakın
Doğu Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Lefkoşa, KKTC

SAMTAY
VAKFI, 936013 Gazimağusa, KKTC

E-posta:
ata.atun@atun.com

 

Özet

20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı (TSK,
1974), Kıbrıslı Türklere özgürlüğü getirirken beraberinde de yaşamın her
alanında kendi ayakları üzerinde durmak zorunluluğunu da getirmiştir. Barış
Harekatından sonra Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden Kıbrıs’ın Türklerle meskun
kuzey yarısına, Kıbrıslı Türklerle uzaktan akrabalıkları olanlar, 1923 Lozan
Anlaşması (Treaty of LAUSANNE, Article 21) ile adayı terk eden Türk ailelerin
genç kuşakları ve yeni bir Türk yurdu olan Kuzey Kıbrıs’ta yeni bir yaşam
kurmak isteyen kişiler gelerek yerleşmiş ve yeni bir hayata başlamışlardır.

Bunların arasında, elinde keseri,
beyninde gemi yapım bilgileri ile Karadeniz bölgesinden insanlar da gelmiş ve
Kuzey Kıbrıs’a yerleşerek zanaatlarını devam ettirmişler ve belirli boylarda
tahta tekneler imal etmişlerdir.

Bu bildirinin amacı, bu tür faaliyetleri
Türk Deniz Tarihi’ne (TSK, Deniz) kazandırmak, kimlerin Kuzey Kıbrıs’a
Karadeniz bölgesinden gelerek yerleştiklerini, hangi yörede ahşap tekne üretimi
yaptıklarını, kaç tane ve hangi model ve şekilde tekne ürettiklerini bilimsel
olarak tespit ederek, Türk Deniz Tarihi kayıtlarına geçirmektir.

Yöntem olarak “Sözlü
Tarih” (Sabancı Ü, 2012) kayıt sistemi kullanılarak, kişiler ile birebir
görüşülerek bildiri hazırlanmış, imal edilen teknelerin resimleri çekilmeye,
planları kayıt altına alınmaya çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler

Kıbrıs,
Karadeniz, Deniz, Tekne, Ahşap, İnşa

 

Summary

While the July
20, 1974 Peace Mission brought freedom to Turkish Cypriots, along by it brought
the need to be able to stand alone in life. After the Peace Mission, distant
relatives of Turkish Cypriots, the younger generation of the 1923 Lausanne
Treaty emigrants and the settlers who had aims to start a new life in a newly set
up Turkish land came to the Northern parts of Cyprus from various parts of
Turkey and started to a brand-new life.

Among these, skilled people from Black Sea region,
with an adze and traditional boat plans carved in to their brains settled to
the Northern Parts of Cyprus,  performed
their skill and built various boats in different sizes.

The aim of this paper is to bring in such into the
Turkish Maritime History and to register officially who came to North Cyprus
from which part of Black Sea region, where did they perform their handcraft and
built wooden boats, and how many and what boat did they built.

As a procedure, “Live History” method used to write
this paper. Live conversations took place, the pictures of the boats taken and
the blueprints asked.

 

 

Key Words

Cyprus, Black Sea, Marine, Vessel, Timber, Construction

 

GİRİŞ

20 Temmuz 1974
Mutlu Barış Harekatından sonra 28 Nisan 1975’de başlayan Viyana Görüşmeleri’nde
(Atun, 2007: 262) (BM Belgesi S/11789) varılan mutabakat sonucu Kıbrıslı
Türklerin yönetimi altına giren Kıbrıs’ın Kuzey bölümüne, Güney Kıbrıs’ta
mahsur kalan 60,000 Kıbrıslı Türk göç ederken, Türkiye’nin çeşitli
bölgelerinden de göçler yaşanmıştır.

Kıbrıs
adasının Kuzey topraklarına, Türkiye’nin Karadeniz bölgesinden topluca ve
münferiden gelen kişiler ve aileler DipKarpaz, Sipahi, Kaplıca, Mersinlik, Yeni
İskele (Vikipedi, 2012) gibi ve benzeri yerleşim merkezlerine iskan
edilmişlerdir. Toplu yerleşimlerden sonra yıllar içinde kendi istekleri ile
adaya gelip yerleşenler de adanın çeşitli yerlerindeki yerleşim merkezlerinde
iskan olmuşlar ve yaşamlarını sürdürmeye başlamışlardır.

KARADENİZLİ DENİZCİLER          

Karadeniz’in
kendine özgü olan deniz ile bağlantısı nedeni ile adaya gelen göçmenlerin bir
kısmını, geçimini deniz ile ilişkilendirmeye yöneltmiştir. Balıkçılıkla
geçimini sağlayan yerli halka ait teknelerin bakımı, ağ tamiratı, boyama ve
raspa gibi küçük hizmetlerle başlayan denizcilik hizmetleri zaman içinde tekne
yapımına ve tersane kurulumuna kadar ilerleme göstermiştir. (KKTC Bayındırlık
ve Ulaştırma Bakanlığı Raporu, 2010: 58)

Girne’de Eski
Liman mevkiinde küçük tekne tamiri ve yapımına başlayan Eşref Usta [Tel: 0533
872 9351]  ile Gemi Konağı’nda kayık
tamiri ve imalatı yapan kayıkçı ustası Mustafa Usta [Tel: 0533 847 7870]
adadaki mevcut Karadenizli tekne ustalarıdır.

İlk adı ile “Gemyat”
ve sonradan değiştirilen adı ile “Shipyard Tersanesi”ni Gazimağusa’da hayata
geçirerek kayık, römork, tekne ve gemi inşası ile bakım tesisini kuran
Karadeniz, Cide’li, Sayın Ramazan Gündoğdu [Tel: 0533 861 0304] olmuştur.

Karadeniz’den
Kıbrıs’a göç ederek adanın Kuzey Topraklarına, Karadeniz’in denizciliğini ve
babadan oğula asırlarca aktarılmış olan deniz bilimini ve disiplinini getiren
Gündoğdu (Shipyard, 1989) kurduğu tersane ile deniz araçlarının yapımını ve her
tür bakımını vermeye başlamıştır.

TERSANENİN KURULUŞU

Shipyard
Famagusta Ltd. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde,  Gazi Magosa Limanı içinde 1989 yılında Sn. Ramazan
Gündoğdu tarafından kurulmuştur. Kurulduğu ilk yıllarda şirket Gemyat
Denizcilik (Gemyat D., 2012) olarak başlamış ancak 2000 yılında aynı sahip ve
ortaklarla isim değişikliğine gidilmiş ve daha kurumsal bir yapıyla Shipyard
Famagusta Ltd. olarak ismini değiştirmiştir.

Tersanede gemi
havuzlama, kızaklama ve bakım-onarım faaliyetleri yanında, her türlü deniz
aracı imalatı yapılmaktadır.  Şirketin
bünyesinde halen 94 personel olup, havuzda-kızaklarda-rıhtımda ve havuz
bordasına bağlanan gemilerdeki iş yoğunluğuna göre taşeron işçi çalıştırılmak
üzere bu sayı 120 kişiye ulaşmaktadır. Tersanede faaliyetler ağır sanayi
dalında olup, endüstriyel anlamda uluslararası hizmet sunulmaktadır.

Tersane,
Uluslararası denetleme Kuruluşu olan Bureau Veritas (Bureau V., 1828) onaylı
ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi ve OHSAS 18001:2000 İş Sağlığı ve
Güvenliği Belgelerine sahiptir. Yine Denizcilik sektörünün önde gelen denetleme
kuruluşlarından olan Türk Loydu (Loydu T. 1962) onaylı Tersane Uygunluk
Belgesine sahip, Birleşmiş Milletler Sosyal Sorumluluk Projesi Kapsamında
Global Compact (Evrensel Birleşim) Ağında Yönetim Kurulunda 2006 yılından bu
yana aktif görev almış durumdadır.

Shipyard
Tersanesi Doğu Akdeniz’deki en büyük örgütlenme kuruluşu olan Gemi İnşa
Sanayicileri Birliği (GİSBİR, 1971) üyesidir.

TERSANEDE MEVCUT ATÖLYELER

Shipyard
Tersanesi kurulduğu ilk yıldan bu yana sürekli yeniliklere açık ve teknolojinin
ilerlemesine paralel olarak sürekli kapasite artırımında bulunmuştur.

Shipyard
Tersanesinde;

•    Torna Atölyesi

•    Marangoz Atölyesi

•    Makine Bakım Atölyesi

•    Elektrik İşleri Atölyesi

•    Gemi Boya Atölyesi

•    CNC Kesim Atölyesi (CNC, 2012)

olmak
üzere üç ayrı tesisinde toplam 22.000 m2 açık ve kapalı alan mevcuttur.

TERSANEDE VERİLEN HİZMETLER

Shipyard
Tersanesinde Gemi bakım-onarım faaliyetleri, havuzlama ve kızaklama olmak üzere
2 şekilde yürütülmektedir. Havuz ve kızaktaki işlere ek olarak borda da ve GaziMağusa
(Vikipedi, 2006)  Liman rıhtımında olan
gemilere de muhtelif bakım-onarım-saç değişimi gibi hizmetler sunulmaktadır.

KIZAK VE BAKIM HAVUZU KAPASİTESİ

Tersanede;

– Kara kısmında 2 kızak mevcut olup burada 3.000
DWT’a (Vikipedi, 2012) kadar gemilere bakım-onarım hizmetleri sunulmakta,

– Deniz üzerine konuşlandırılmış olan “Yüzer Havuz”
(Dictionarist, 2012) ise 8.000 ton yük taşıma kapasiteli gemileri kaldırma
kapasitesine sahip olup,  25.000 DWT’ a
kadar gemilere bakım-onarım hizmetleri sunulmaktadır.

YÜZER BAKIM HAVUZU

Şirketin kurulduğu
ilk yıllarda gemiler sadece kızaklama yöntemiyle bakıma alınabilirken, kapasite
artışı 2005 yılında gerçekleştirilerek büyük ve çağdaş olan havuzlama yöntemiyle
bakım-onarım işleri yapılmaya başlanmıştır.

2005 yılından
2011 yılına kadar mevcut havuz ve kızaklarında bakım faaliyetlerini sürdüren
Shipyard Tersanesi, gelişen dünya düzeni ve artan nüfusa oranla paralel olarak
çoğalan deniz taşımacılığı  ve navlunlardaki
artışında etkisiyle armatörlerin daha büyük tonajlı gemiler satın almasına
paralel olarak mevcut havuz yapısı yetersiz kalmış ve havuzunu 2011 yılında
elden çıkararak 2011 yılı itibarıyla çok daha donanımlı ve büyük bir havuz
yatırımı gerçekleştirmiştir.

Havuzun;

Kapasitesi : 25,000
DWT

Uzunluğu : 160.00
m.

Genişliği   :
23.60 m.

Derinliği   :
6.50 m.

Vinçler     : 2 tane 5 tonluk Portal tipi vinç
(Dewinch, 2011)

Kısıtlama  : 8,000 ton kaldırma kapasitesi

 

Büyüyen
havuz kapasitesiyle daha fazla gemiye daha hızlı ve kaliteli hizmet sunarak iş
kapasitesini arttırmayı gerektirmiş, bu nedenle de bakım onarım faaliyetleri şirketin
ana hizmet grubu olan Boya-Raspa-Temizlik işleri bölümü tarafından kendi
bünyesi içinde yapılmaya başlanmıştır.

PERSONEL YAPISI

Büyümeye
ve kapasite artırımına bağlı olarak çalışan personel sayısı da büyümeye
paralele olarak artmıştır. Bildiri hazırlanırken çalışan sayısı 94 kişi olmakla
birlikte yeni havuz yatırımıyla bu sayıya 60 kalifiye personel daha artırmak
hedeflenmiştir.

KKTC’YE UYGULANAN AMBARGOLAR VE REKABET

Kurulduğu 1989
yılından bu yana adada hizmet veren Shipyard Tersanesi ülkeyi olumsuz yönde
etkileyen tüm ambargolara rağmen faaliyetlerini sürdürmüş, sürekli çevre
tersanelerle rekabete girmiş ve ilerleme yolunda sürekli kendini
iyileştirmiştir.

Shipyard
Tersanesi’nin mevcut müşterileri KKTC, TC, Suriye, Malta, Lübnan, İsrail,
Rusya, Panama, İngiliz ve Yunan orjinli gemiler olup tersanede uluslararası
standartlarda gemi bakım-onarım faaliyetleri sürdürülmektedir.

SHİPYARD TERSANESİ’NİN BAŞLICA FAALİYETLERİ

Tersane 1989
yılında liman içinde kızaklama yöntemiyle gemilere ve tüm deniz araçlarına  bakım-onarım hizmeti sunmak üzere
kurulmuştur. 1989 yılından 2005 yılına kadar geçen dönemle gemileri 3 farklı  boydaki kızakta (Uludağ S. 2010) karaya
alarak bakım onarım faaliyetleri sürdürmüş ve gelişen teknoloji ve gemi
ebatları dolayısıyla ilk kez 2005 yılında büyük bir yatırım yaparak daha
teknolojik ve modern bir yapıya ulaşarak hizmet grubu içine havuzlama yöntemiyle
bakım –onarım hizmetlerini de eklemiştir.

2005 yılında
büyüyen bu yapıyla çalışan sayısı 20-25 kişi iken 80-85’lere ulaştırmış ve ada
genelinde büyük bir istihdam kapısı haline gelmiştir. Daha sonra büyüyen dünya
nüfusuyla orantılı olarak 2011 armatörlerin daha büyük gemilerle daha çok
navlun taşımları gerektiğinden daha büyük gemiler satın almaya başlaması
nedeniyle tersane olarak daha büyük bir havuz alarak bakım-onarım iş kapasitesini
arttırma kararı alarak Temmuz 2011 itibarı ile yeni ve daha büyük havuz alımı
gerçekleşti ve tersanede çok daha büyük gemilere bakım onarım hizmeti verilmeye
başlandı.

Yeni
yatırımın yapılmasıyla iş kapasitesi arttığı için mevcut çalışan sayısı
yetersiz kalınca yeni istihdamlar yapıldı ve gerektiğinde de taşeron işçi çalıştırılarak
gerekli olan hizmet aksatılmadan verilmeye devam edildi. Tersane çatısı altında
kızaklarda, havuz üzerinde, havuz bordasında ve Liman rıhtımındaki bakım-onarım
ihtiyacı olan gemilerin iş yoğunluğuna bağlı olarak toplam çalışan sayısı 120
kişiye ulaşmaktadır.

SHİPYARD TERSANESİ’NDE SUNULAN BAŞLICA HİZMETLER

–    Her türlü gemi ve deniz aracı inşası

–    Havuzlama ve kızaklama yöntemiyle büyük
tonajlı gemilere ve  her türlü deniz
aracına bakım onarım hizmeti sunmak

–    Yüksek basınçlı su Püskürtme makinesiyle su
raspası ve boya öncesi temizlik işleri

–    Boya işleri

–    Tutya yenileme işleri (Sözlük, 2012)

–    Kaynak işleri

–    Montaj işleri

–    CNC ile saç kesim işleri

–    Çelik konstrüksiyon, ve tüm tadilat
işlemleri

–    Boru, vana, valf bakım ve onarımı

–    Çapa, zincir kontrolleri

–    Ultrasyonik gemi saç ölçüm hizmetleri

–    Torna işleri

–    Marangoz işleri

–    Kum raspası işleri

–    Gemi makine yenileme, değişim ve bakım
işleri

–    Dümen, Pervane- Şaft yenileme, değişim ve
bakım işleri

–    Elektrik ve elektronik işleri

 

Tersanede
yürütülen işler, şirket bünyesinde bulunan Gemi İnşa ve  Makine Mühendisleri,  Makina Mühendisleri, Kaynak Mühendisleri, İş
Güvenliği Uzmanları, ile tersanecilik alanında uzun yıllar deneyimli ve uzman
personellerin  kontrolüyle
yürütülmektedir.

Shipyard Tersanesi bünyesinde
sunulan her hizmet ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Standartları (ISO, 2008) çerçevesinde
yürütülmektedir.

SHİPYARD TERSANESİ’NDE SUNULAN HİZMETLERİN
SINIFLAMASI

Kurulduğu 1989
lu yıllardan bu yana tersanecilik sektöründe faaliyetlerini sürdüren Shipyard
Tersanesi Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyetinde bu sektörü temsil  eden tek kuruluştur.

NACE rev.2 (NACE)
Avrupa Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması sistemini
esas alındığında yapılan işler ve verilen hizmetler aşağıdaki  kapsamlara girmektedir.

 

C- İMALAT

30.11   Gemilerin
ve yüzen yapıların inşaası

30.12   Eğlence
ve spor amaçlı teknelerin yapımı

 

33.       Makine
ve Ekipmanların kurulumu ve onarımı

33.12   Makinelerin
Onarımı

33.15   Gemilerin
ve teknelerin bakım ve onarımı

 

N-
İDARİ VE DESTEK HİZMET FAALİYETLERİ

81.20   Temizlik
faaliyetleri deniz teknelerinin içlerinin temizliği

faaliyetleri

81.22   Diğer bina ve endüstriyel temizlik
faaliyetleri

HİZMET VERİLEN SEKTÖRDEKİ RAKİPLER

Ada ülkesinde
yer alması ve ülke genelinde üretim alanında yeterli kapasiteye ulaşılamamasından
dolayı bakım onarım faaliyetlerimin sürdürülmesi esnasında gereken yan sanayi
ürünleri 1. Derece yakın olan Türkiye’den temin edilmektedir. Yan sanayi ürün taleplerinin
adaya ulaşması süresinde yaşanan zaman kayıpları- buna bağlı olarak
maliyetlerimin artması rekabet gücünü doğrudan etkileyen olumsuz bir faktör
olmaktadır.

Buna karşın konusunda
ortalama 15 yıl deneyimli kadrosuyla faaliyetlerini sürdürmekte olan tersane
verdiği kaliteli hizmet ve zamanında teslimatla müşterilerine kendini kabul
ettirmiştir.

Shipyard
Tersanesinin birinci derecede rakipleri İstanbul, Tuzla tersaneleridir. Orada
tersanelerin sık biz düzen üzerine kurulu olması, her an istedikleri sayıda
taşeron işçiye ulaşabilmeleri, bakım onarım esnasında gereken yan sanayi ürünlerine
düşük maliyette ulaşmaları rekabet güçlerini olumlu yönde etkilemektedir. Ancak
her defasında başka taşeron firma ile çalıştıklarından dolayı ürün teslimi
esnasında kalite garantisi verememeleri de Shipyard Tersanesi’ni onlara göre
üstün kılmaktadır.

MEVCUT YAPISAL DURUM

Shipyard
Tersanesi karada kızaklama ve su üzerinde havuzlama yöntemiyle sürdürdüğü bakım
onarım hizmetlerine kendi bünyesi içinde yer alan torna, marangoz, boya,
kaynak, CNC atölyeleri ile lojistik destek vererek yıl boyu hizmetini aksamasız
sürdürmektedir. Tersanenin fiziki durumu ve bulunduğu konum itibarıyla kapalı
ve açık olmak üzere 22.000 m2 alan içinde hizmetlerini
sürdürmektedir.

YILLAR İÇİNDE TERSANEDE BAKIMI YAPILAN GEMİLER

Kuruluş yılı
olan 1989 yılından itibaren tersanede bakımı yapılan gemi sayısı;

1989: Kızak: 26
gemi

1990: Kızak: 50
gemi

1991: Kızak: 53
gemi

1992: Kızak: 70
gemi

1993: Kızak: 62
gemi

1994: Kızak: 58
gemi

1995: Kızak: 64 gemi

1996: Kızak: 71
gemi

1997: Kızak: 47
gemi

1998: Kızak: 51
gemi

1999: Kızak: 69
gemi

2000: Kızak: 76
gemi

2001: Kızak: 41
gemi

2002: Kızak: 43
gemi

2003: Kızak: 39
gemi

2004: Kızak: 42
gemi

2005: Kızak: 43
gemi, Havuz:   3 gemi

2006: Kızak: 22
gemi, Havuz: 37 gemi

2007: Kızak: 13
gemi, Havuz: 41 gemi

2008: Kızak:   6 gemi, Havuz: 58 gemi

2009: Kızak:   9 gemi, Havuz: 40 gemi

2010: Kızak: 20
gemi, Havuz: 44 gemi

2011: Kızak: 16
gemi, Havuz: 38 gemi

2012:
Kızak:   3 gemi, Havuz:   9 gemi
(5 Mart 2012 tarihine kadar)

TERSANEDE İMAL EDİLEN GEMİLER VE TEKNELER

Kasım
1991  : 1
adet Yat. Mal sahibi Muhammed Fadlieh, KKTC

Kasım
1994  : 1
adet Yat. Mal Sahibi Ata ve Suna Atun, KKTC

Ekim
1999  : 1 adet Pilot teknesi, Mal Sahibi KKTC
Limanlar Dairesi

Aralık 2009   : 2 adet Work Boat. Mal sahibi Andre Shelling,
Hollanda

 

KAYNAKÇA

 

Kitap

Atun, A. (2007).
Kıbrıs anlaşmaları, Planları ve Önemli
BM, AB Kararları (1571-1983)
, cilt 1. Lefkoşa: SAMTAY Vakfı yayınları.

 

İnternet Adresi

 

Bureau V. (2012). Bureau Veritas Turkey,
“Bureau Veritas’ın Kalite, Sağlk, Güvenlik ve Çevre Politikası”, http://www.bureauveritas.com.tr/wps/wcm/connect/bv_tr/Local/Home/About-Us/QHSE/  (Mart 2012)

 

CNC, (2012). CNC Kesim. “Ana Sayfa”, http://www.cncrouterkesim.com/cnc-kesim.html
(Mart 2012)

 

Dewinch, (2011). Dewinch Vinç Üretim
Teknolojisi. “Portal Vinç”,

http://www.portalvinc.com/Dewinch_Portal_Vinc_Gezer_Vinc_Monoray_vinc_Yer_Vincleri_Ekipmanlar/galeri/23/0/Portal-Vinc.html
(Mart 2012)

 

Dictionarist, (2012). Yüzer Havzu.
“Yüzer havuz nedir”. http://nedir.dictionarist.com/y%C3%BCzer+havuz
(Mart 2012)

 

Gemyat D. (2012. Gemyat Delta Marina,
“Marina Map in Cyprus”,

http://www.marinamap.com/tr/marinas/642.shtml
(Mart 2012)

 

GİSBİR, (1971). Gemi İnşa Sanayicileri
Birliği, “Tüzük”, http://www.gisbir.org/hakkimizda-2/1
(Mart 2012)

 

ISO K. Y., (2008). Standart Kalite, “ISO
9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi”,

http://www.standartkalite.com/iso9001_nedir.htm
, (Mart 2012)

 

Loydu T. (1962), Türk Loydu Vakfı. “Türk
Loydu Deniz Endüstrisi Hizmetleri”,

http://www.turkloydu.org/TurkLoydu/Deniz-Endustrisi-Hakkinda.aspx
(Mart 2012)

 

NACE International  – The Corrosion Society, “Home Page/Standarts”,
http://www.nace.org/Standards/  (Mart 2012

 

Sabancı Üni. (2012). Sözlü Tarih Sabancı
Üniversitesi. “Sözlü Tarih Nedir.”,  http://myweb.sabanciuniv.edu/sozlutarih/
, (Mart 2012)

 

Shipyard, (1989). Famagusta,
Cyprus,  “Main Page”, http://www.shipyardfamagusta.com/en/Hakkimizda/MedyaFamagusta
(Mart 2012)

 

Sözlük, (2012). Gündelik – Türkçe Sözlük
– Lugat, “Tutya nedir”.

http://www.sozluk.info.tr/tutya.html
(Mart 2012)

 

Treaty of Lausanne (1923), “Treaty of
Peace with Turkey Signed at Lausanne, July 24, 1923”, Article 21. http://wwi.lib.byu.edu/index.php/Treaty_of_Lausanne
(Mart 2012)

 

TSK. (1974). Türk Silahlı Kuvvetleri
Genel Kurmay Başkanlığı, “Kıbrıs barış harekatı (20 temmuz 1974)”, http://www.tsk.tr/8_tarihten_kesitler/8_4_turk_tarihinde_onemli_gunler/kibris_baris_harekati/kibris_baris.htm
, (Mart 2012)

 

TSK, Deniz. Türk Deniz Kuvvetleri, “Türk
Deniz Tarihi Yayınları”, http://www.dzkk.tsk.tr/turkce/YAYINLAR.php
(Mart 2012)

 

Uludağ S. (2010). Uludağ sözlük. “Kızak
Nedir”. http://www.uludagsozluk.com/k/
(Mart 2012)

 

Vikipedi, (2006). Vikipedi Özgür
Ansiklopedi, “Gazimağusa, 2006”,

http://www.cncrouterkesim.com/cnc-kesim.html
(Mart 2012)

 

Vikipedi, (2012). Vikipedi Özgür Ansiklopedi,
“Kategori: İskele İlçesi, 21 Şubat 2012”,
http://tr.wikipedia.org/wiki/Kategori:%C4%B0skele_il%C3%A7esi
, (Mart 2012)

 

Vikipedi, (2012). Vikipedi Özgür
Ansiklopedi. “Detveyt Nedir”,

http://tr.wikipedia.org/wiki/Detveyt
(Mart 2012)

 

20 Nisan 2012
1974 Sonrası Kuzey Kıbrıs’ta Deniz Taşıtı Üreten Karadenizliler için yorumlar kapalı
Okunma 987
bosluk

Karadeniz’e Hayran Kaldım

Karadeniz’e Hayran Kaldım
Sümela Manastırı by Ata ATUN
Sümela Manastırı by Ata ATUN

Pazartesi ve Salı günü Trabzon’daki Karadeniz Teknik Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi’nin düzenlediği “Türk Deniz Tarihi IV” konferansına katıldım, konuşmacı olarak.

Sunduğum bildiri “20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatından Sonra KKTC’ye Yerleşen Karadenizli Tekne Yapımcıları” konusunu içermekteydi.

Sözlü Tarihe dayalı olarak hazırlanan bu akademik bildirinin, konferansın başında tüm katılımcılara dağıtılan bildiri kitabında da 1. sıraya konması beni çok gururlandırdı.

Trabzon’a ve Karadeniz Teknik Üniversitesi’ne (KTÜ) hayran kaldım.

Sırtı bir tepeye, etekleri de denize kadar uzanan bir arazi üzerine kurulmuş olan KTÜ, hemen şehrin yanı başında, doğu tarafındaydı.

Üniversiteden şehir merkezine gidiş minibüsle sadece 1.50 TL. Dakika başında bir taşıt öğrencileri ve üniversitedeki görevlileri şehre götürüp getirmek için hizmet vermekte.

Çok geniş bir alana yayılmış olan kampüste hemen hemen her fakülte var.

KTÜ 57 sene evvel kurulmuş ve bu güne değin 155 bin mezun vermiş. Bu sayı nüfusumuzun yarısından da fazla.

Kaldığım misafirhanenin 5 yıldızlı otelden hiç farkı yoktu. Binalar yepyeni, pırıl pırıl ve son derece modern döşenmiş.

Kampüsün içinde şelale bile vardı.

Yapay mı, gerçek mi anlamak zor. Tek bildiğim gürül gürül akmakta olduğu.

Konferansın organizasyonu da şöhretlerine uygun olarak mükemmeldi.

Trabzon ise bir başka harika.

5.5 saatlik bir otobüs yolculuğu ile Samsuna gidip Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığı iskeleyi ve temsili Bandırma gemisini gördüm, hem de fırsat bu fırsat yol üzerindeki Ordu ve Giresun’u.

Beni asıl etkileyen Trabzon’un merkezindeki Osmanlı döneminden kalan Arasta (çarşı) ile şehrin dışındaki doğal güzellik oldu.

Arasta’nın güzelliğinden ve çekiciliğinden kendimi kaybettim diyebilirim.

El yapımı, yöresel imal edilmiş ürünlerle, evlerde özenen bezene yapılmış gıda maddelerini satan onlarca, tarihi güzelliklerinden hiçbir şey yitirmemiş dükkan vardı daracık, Arnavut kaldırımı kaplı sokakların içinde. Zaten tarihe aşığım, hemen yüzyıllarca geri gittim o tarih kokulu sokakların içinde.

Ben bu güne değin hiç bu kadar çok çeşitteki yerel peyniri ve süt ürünlerini bir arada görmemiştim.

Belki de kırk çeşit bal vardı raflarda, en az bir o kadar da peynir…

Bıçak satan bir dükkandan “Sürmene Bıçağı” aldım, daha doğrusu cep çakısı. En ünlüsü Sürmene yapısı olanmış. Rizeli bir arkadaşım tavsiye etmişti bana ve “sakın Sürmene bıçağı almadan Kıbrıs’a gelme” diye de sıkı sıkı tembihlemişti. Dükkan sahibine şaka olsun diye “El yapımı tabanca var mı?” diye sorunca da kahkahayı basmış “eskidendi onlar” diye gülerek yanıtlamıştı beni.

Trabzon’a gidilir de Sümela Manastırı’na gidilmez mi.

Sabah sabah düştük Maçka yollarına. Dağların vadilerin arasından ve çağıl çağıl coşku ile akan derelerin üzerinden geçen bir yoldu.

Nefis bir doğanın içinde aracımız ilerledi. Yeşilin her tonunu görmek mümkün o yolda. Yol boyunca bilmediğim görmediğim tonlarını da gördüm yeşilin. Maçka’dan sonra biraz daha ilerledik ve sonra aracımız uygun bir yere park etti. Bundan sonrasını yayan gitmek gerekiyordu. Müthiş güzellikteki doğanın içindeki patika yoldan tırmanmaya başladık. O yoldan manastırı inşa etmek için gerekli olan taşları, keresteyi, kumu, harcı nasıl taşıdıklarını düşünmek bile istemedim.

Sıkı bir tırmanıştan sonra kartalların yuva yaptıkları bir yere kurulmuş olan manastıra geldik. Manastır anladığım kadarı ile insanlık kadar eski. Hıristiyanlıktan önce de tapınak varmış orada. Doğu Roma İmparatorluğunun kurulması ve İstanbul’un Vatikan gibi Ortodoksların ruhani merkezi (Papalığı) olmasından sonra da hızla yayılan Hıristiyanlar tarafından manastır olarak kullanılmaya başlanmış. Adı da “Meryem Ana” zaten.

Dönüşümüz öğleni bulduğundan yol üzerinde uygun ve güzel bir yerde durup yöresel bir yemek olan “Kuymak” yedik. Tereyağı, mısır ununu ve peyniri hafif ateş üzerinde bir tava içinde karıştırarak yapılan, kalorisi çok yüksek, tadı güzel bir yemek. Bunu yedikten sonra bir hafta yemek yemeseniz aç ve enerjisiz kalmazsınız.

Karadeniz’e gidin. Mutlaka gidin. Görmeye ve sıcak kanlı insanlarını tanımaya değer.

Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

20 Nisan 2012

19 Nisan 2012
Karadeniz’e Hayran Kaldım için yorumlar kapalı
Okunma 144
bosluk

Bay Burrowes Camiye de Bakacak mı?

Bay Burrowes Camiye de Bakacak mı?

 

David Burrowes by Ata ATUN

David Burrowes by Ata ATUN

İngiliz Muhafazakâr Partili milletvekili ve İngiliz Parlamentosu Kıbrıs Grubu Başkanı David Burrowes, Kasım ayında KKTC’ye yaptığı ziyaret sırasında Hıristiyan kiliseleri ve özellikle mezarların durumunun kendisinde “tiksinme” yarattığını ve “kutsal yerlere yönelik saygısızlıktan” sarsıldığını söylemişti!

Şimdi Bu Sayın Milletvekiline sormak lazım;  her zaman beleş tatil yaptığı Güney Kıbrıs’ta hiç Türk mezarlığına, camilere, Türk köylerine ve Türk yerleşim yerlerine gitti mi acaba?

Gerçekten de çok merak ediyorum gidip gitmediğini ama muhtemelen gitmediğini düşünüyorum zira gitmiş olsaydı, tiksinmeden öteye midesi bulanıp başı dönecekti.

Zaman zaman kendime de soruyorum “Biz 21. Yüzyılda farklı şekilde bir Haçlı seferi mi yaşıyoruz” diye.

Burrowes, 10 -11 Mayıs tarihlerinde KKTC’de aralarında Paşaköy (Asha), Gaziköy (Afanya), Gazimağusa ve Nergisli (Yenagra) köylerini ziyaret edip, Rum mezarlıkları ile kiliselerini  temizleyecekmiş.

Hazır Gaziköy’e gitmişken Arpalık’a (Agios Sozomenoz) köyüne de uğrayıver Bay Barrows. Yolunun üstünde. Akıncıları geçtikten sonra sağda. Orası bir zamanlar, daha doğrusu bundan tam 48 yıl evvel bir Türk köyü idi. Şimdi yerinde yakılmış yıkılmış hayalet bir köy var.

Hazır oraya gitmişken bir sor sana zahmet, ne oldu bu köye ve Türk köylüler nerede diye.

Temizleyeceksen ve de onaracaksan, işe Arpalıktan başlarsan daha iyi olacak.

Eğer Kıbrıs’a Baf havaalanından geldiysen yolunun üstündeki Yağmuralan (Vroisha) köyüne uğrarsan çok makbule geçer.

48 yıl evvel canlı bir Türk köyü olan bu yerleşim yerine gidebilecek bir yol bulabilirsen şanslısın derim sana.

Hadi şansın yaver gitti ve yola benzer bir şey buldun ve yürüyerek bir zamanlar bir Türk köyünün bulunduğu bu yere ulaştın. İşte o zaman bana telefon et hemen geleyim ve sana bir ödül vereyim.

Orada ne bir köy var artık ne de bu köye giden bir yol.

Hadi yolu bulamadın diyelim, Baf’taki Camii Cedid’i sor bari hazır oraya gitmişken. Baf’ın merkezi yerindeki Türk bölgesi içinde kalan tarihi Türk hamamı ve yanındaki cami, maalesef kaşla göz arasında yıkılmış ve kalıntılar alelacele temizlenerek arazi, otopark haline getirilmişti. Nerden çıktı bu oto park diye sorarsan pek bir şey kaybetmezsin.

48 yıldır aklın neredeydi Bay Burrowes?

Bizler soykırıma uğrarken, yüzlercemiz öldürülürken, evlerimiz, tarlalarımız yakılıp, köylerimiz yıkılırken ne gelmedin Kıbrıs’a da şimdi gelmeyi planlıyorsun?

Geçmişle uğraşmak istemiyorsan, bari Limasol’a git ve bir zamanlar Türk mahallesi olan bölgede, Ankara sokakta bulunan Köprülü Hacı İbrahim Ağa Camisini ziyaret et.

Çok değil daha evvelki gün, bu Cami’nin girişi üzerine gazyağı dökülerek ateşe verildi. Bu kundaklama ile kemerli bölümün üst tavanındaki mertekler tamamen yandı. Kapı ve pencere ile kapının üstündeki tarihi kitabe zarar gördü.

Bu Müslüman ibadet yerlerine ve mezarlıklarına ne ilk ne de son saldırı.

Yolun Lefkoşa’ya düşecekse, bir zahmet antik adı Chitocatamia olan Lakadamya (Lakatameia)’dan geçerken durdur arabanı da Türk Mezarlığını sor o köyde yaşayan Rum yerleşiklere.

Eline al bir süpürge ve Türk mezarlığını bulabilirsen iyice temizlersin.

Türk mezarlığı ne vakit yok edildi biliyor musun? 2005 yılında.

Mayıs 2005 tarihinde Lefkoşa-Deftera arasındaki yolun yenilenmesi ve genişletilmesi amacı ile yapılan çalışmalar sırasında, Lakadamya köyü çıkışında yol kenarında yer alan tarihi Osmanlı Mezarlığına gelinince, tarihi Osmanlı Mezarlığında yol genişletme kapsamı içine girdiği görülmüş ve mezarlıkta kazı yapıldığı vatandaşlar ve de özellikle Türkler tarafından fark edilmesin diye etrafı paravanlar ve perdelerle kesilerek çalışmalara devam edilmişti.

Şimdi artık Türk mezarlığı diye bir yer yok o tarihi Türk köyünde.

Sen o vakit de neredeydin be Bay Burrowes, şimdi tam bir Helenofil (Yunan hayranı) kesildin de, KKTC’deki Hıristiyan kiliselerini ve mezarlıkları gezip ahkam keseceksin.

Önce git hayranı olduğun taraftaki Türk cami ve mezarlarını temizle veya yerine koy, sonra gelirsin bizim tarafa!

 

Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

18 Nisan 2012

17 Nisan 2012
Bay Burrowes Camiye de Bakacak mı? için yorumlar kapalı
Okunma 122
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar