Öğrencilerimizin Muhaceret Ezgisi

Öğrencilerimizin Muhaceret Ezgisi

 

Eğitim adasıyız diyoruz ama devletin kaşarlanmış bürokrasisinin “Yüksek Öğrenim”e en ufak bir katkısı yok, zorluklar çıkarmaktan öteye.

 

Devletin her birimi, her dairesi kendi başına bir krallık adeta. “Ben bunu böyle isterim” diye buyuruyorlar ve vatandaşı talep ettikleri işleri yaptırmak için ayaklarına çağırıyorlar, kendileri bu hizmeti vermeleri gerekirken.

 

Nerde bizde memnuniyet odaklı hizmet…

Tam tersine vatandaş devlet dairesinin, memurların kölesi ve memurlarımız kendileri sıkıntıya girmeden işlerin yürümesi için vatandaşları hizmetkârlarıymış gibi kullanıyorlar.

 

KKTC’nin üniversiteler adası olduğunu söyleriz ki doğrudur. KKTC halkını ve devletini ayakta tutan en gelişmiş sektör olan üniversitelerin getirisi de turizm sektörünün getirisinden çok daha fazladır. Yapılan istatistiki veriler bunu açık ve net olarak ortaya koymaktadır.

 

Akademi sektöründeki yerli istihdamda, diğer sektörlerdekinden fazladır. Buna rağmen memurlarımız ve bürokrasi, öğrencilerimize olmadık zorluklar çıkartmaktadır. Bu iş neredeyse  “ülkemize okumaya gelmeyin”e kadar varmak üzere.

 

Bu hastalıklı mantaliteyi ve bu gencecik misafirlerimize, geleceğin KKTC temsilcilerine çıkarılan zorlukları kınıyorum. “Öğrencilerimize zorluk çıkartan değil, ben velinimetimiz olan bu öğrenciler için ne yapabilirim” diyen insanlara gereksinimimiz var.

 

Pul gibi çağdışı bir uygulamayı sürdürdüğümüz halde nedense hiçbir devlet dairesinde pul yok. Evraklara pul yapıştırma kuralını dünyanın önde gelen ülkeleri,- ki bunların arasında uzak doğu ülkeleri de var- 50 sene evvel yürürlükten kaldırdılar. Ama bizde hala devam eden pul işinde memurlar işin kolayını bulmuşlar; “Git postaneden pul al gel” deyip öğrencileri baştan savıyorlar iki dakikada.

Binlerce ailenin direkt ve endirekt geçim kaynağı olan öğrencilerimizin “Öğrenci ikamet belgesi” almak için çektikleri çile, 21. Yüzyılda tam bir yüz karası.

 

Önce polise gidilecek, başvuru yapılacak ve “Giriş-Çıkış” kağıdı alınacak. Yanınızda pul olması olmazsa olmaz. Bu kâğıt alındıktan sonra Vergi Dairesine gidilecek. Toplu taşımacılığı olmadığı ülkemizde yayan olarak bir öğrencinin Polis Müdürlüğünden Vergi Dairesine yürümesi en az 45 dakika almakta.

 

Kan ter içinde Vergi dairesine geldiğinizde, öğrenci belgeniz yanınızda olacak. Öğrenci belgeniz yanınızda yoksa, yanınızda bulunan- imzalı dahi olsa- “Ders Seçme Kağıdı”da  işe yaramayacak. Tekrar okula gidip öğrenci belgesi alınacak, şayet mesai saati bitmediyse Kira Bölümüne başvurulacak. (Bu da en az bir gün ekstradan sürünmeniz demek.)

 

Kira Bölümüne geldiniz. Şayet kira kontratı sunamazsanız vay halinize. İllaki kiracı olmak zorundasınız. (Ben olsam bunu isteyen dairenin müdürüne çıkıp “Mezarlıkta yatıp kalkıyorum, Sana ne” diye sorardım.)  Neyse kontratla birlikte ne işe yaradığını pek anlamadığım bir de evrak doldurulacak.

 

Sonra Vezneye gideceksiniz.  Okul Belgesi, Kontrat ve doldurduğunuz evrakı vezneye uzatacaksınız. Tabii yanınızda pul da olacak. Yoksa en az 2 km uzaktaki postaneye gitmek zorundasınız. Eğer Veznedeki görevli okuldan getirdiğiniz kağıdı kabul etmez ise ki öyle bir yetkisi de var, doğru üniversiteye geri gideceksiniz. Üniversiteniz Lefkoşa’da ise birkaç saat içinde belgeyi tekrardan alır dönersiniz Vergi dairesine. Yok üniversite Lefkoşa dışındaysa Allah kerim ertesi güne veya bir başka güne.

 

Vezneye geri döndüğünüzde, Veznedeki personel aynı ise, size kaç yıllık istersin diye soracak. Yanında birkaç yıllık izne yetecek kadar paran varsa sorun yok, yoksa doğru bankaya gitmek gerekecek. Bu arada mesai bitmezse ve de geri vezneye dönebilirseniz şanslısınız demektir.

 

Nihayet parayı yatırmayı başardıktan sonra size verilen makbuzla gerisin geriye üniversiteye gideceksiniz ve sıraya girdikten sonra Muhaceret İşlerini yapan birime tüm elinizdeki evrakları teslim edeceksiniz. Siz bu kadar işi hallettikten sonra üniversitenin ilgili birimi de sizin muhaceret işlerinizi kendisi takip etmeye başlayacak! Baştan sona ilgili evrakları üniversiteye teslim edene kadar geçen süre ortalama 3 veya 4 gün. Yazık değil mi boşa harcanan bu günlere ve kaçırılan derslere.

 

Bu nasıl bir bürokrasidir, bu nasıl bir eziyettir anlamış değilim. Öğrencilerimize bu eziyeti çektiren sisteme lanet okumamak mümkün değil.

 

Devletin ilgili birimleri, öncelikle bu hantal ve çağdışı bürokrasiyi ortadan kaldırmalı ve “o evrakı getir, bu evrakı getir” isteminden vazgeçilmeli. Burada yapılacak olan öğrencinin gereken para ve pasaportu okuluna verip, üç gün sonra almaya gitmesidir.

Öğrencilerimizi “o daire senin, bu daire benim” dolaştırmak eziyetinden kurtarmadıktan sonra e—devlet söylemlerinin ve öğrenci beklemenin hiç anlamı yoktur.

En önemlisi “Pul Yasası” artık bitmeli. Son derece ilkel bir uygulama olan pul yüzünden enerji harcamak ancak vakti bol, icraatı az ülkelerin işi.

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.twitter.com/ataatun

http://www.ataatun.org

31 Ekim 2012

30 Ekim 2012
Öğrencilerimizin Muhaceret Ezgisi için yorumlar kapalı
Okunma 78
bosluk

AB’den Türkiye’ye Çirkin Tuzak

AB’den Türkiye’ye Çirkin Tuzak

Avrupa Birliği çaktırmadan Türkiye’nin çok hassas olduğu bir konuda Türkiye’ye çirkin bir tuzak hazırlıyor.

 

Bu kadarına da pes doğrusu.

 

Bu tezgahın aynısı Avrupa Birliği’ne yapılsa, herhalde yer yerinden oynar, 27 üye ülkeden koro halinde yaygara yükselirdi.

 

Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri hiçbir zaman ve hiçbir koşulda 4 Mart 1964 tarihinde BM’nin aldığı yüz karası 186 numaralı karardan sonra 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının tek taraflı olarak,  -Kıbrıslı Türklere ortaklık hakkı tanıyan- 13 ayrı maddesini değiştiren Kıbrıs Rum Yönetimini tanımadı ve muhatap almadı.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nde 2002 yılından beri iktidarda olan AK Parti hükümeti de geçmişten gelen bu karara sadık kalarak, Kıbrıs Rum Yönetimini iktidarları süresince hiç muhatap almadı ve her zaman, her koşulda Kıbrıs Rum Yönetimine muhatapları olarak KKTC devletini, KKTC makamlarını gösterdi.

 

Bu kararlılıklarını daha da pekiştiren bir uygulama olarak da Kıbrıs Rum Yönetiminin AB Dönem Başkanlığını tanımadıklarını ve Rumların Başkanlık dönemleri olan 1 Temmuz-31 Aralık 2012 tarihleri arasında da hiçbir şekil ve koşulda kendileri ile muhatap olmayacaklarını 1 Temmuz 2012 tarihinden çok önce açıkladılar.

 

Bu güne değin Türkiye’nin bu kararlı tutumunu ve uygulamasını bir türlü kıramayan Avrupa Birliği şimdi Türkiye’ye geri dönüşü zor, “hayır” demesi zor, illaki Türkiye’yi Kıbrıs Rum Yönetimi ile karşı karşıya getirecek ve diplomatik temas kurmak zorunda bırakacak bir tuzak kurma hazırlığı içine girdi.

 

Avrupa Birliğinin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle başkanlığında Strazburg’da Cuma günü gerçekleştirilen komite hazırlık toplantısında, “9 Kasım Cuma günü Türkiye-AB Karma Parlamenterler Komitesi (JPC –Turkey – European Union Joint Parliamentarian Committee) toplantısının AB Dönem Başkanı Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin başkanlığı altında Türkiye’de yapılması kararı alındı.

 

Tabii bu karar boşuna alınmadı.

Amaç Türkiye’yi şöyle veya böyle bir şekilde zorla Kıbrıs Rum Yönetimini tanımaya ve politik ilişkiler kurmaya zorlamak, boynunu eğdirmek.

 

Türkiye, Komitenin bu kararını belli geçerli gerekçelerle yerine getiremeyeceğini ve iptal edilmesi gerektiğini politik dille AB komisyonuna iletti. Toplantının iptal edilmesi talebinin gerekçesi, Türkiye-AB Karma Parlamenterler Komitesi’nin Kıbrıs Rum Yönetiminin AB Başkanlığı dönemi içindeki son toplantısının 20-22 Aralık tarihleri arasında yapılacak olması. Türkiye 9 Kasım toplantısının başka bir ülkede yapılmasına Komiteyi ve AB komisyonunu ikna etse bile aynı sorunu Aralık ayı içinde tekrar yaşayacağı için iptal edilmesini ve Ocak ayı içinde yapılmasını talep ediyor.

 

Sanki AB-Türkiye müzakereleri çok iyi ve verimli gidiyor da, şeker suya düşmüşcesine acil olarak toplantı yapmak gereği oluştu! AB illaki toplantının Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanlığı altında yapılmasını, üstelik te Türkiye’de toplanılmasını istiyor.

 

AB şimdi Türkiye’nin bu toplantıyı erteletme çabalarını sonuçsuz bırakmak için elinden geleni yapıyor, her fırsatı kullanıyor.

 

Türkiye’de ve KKTC’de AB’ye katılım düşüncesi artık dibe vurdu. 2000’li yılların başındaki istek yerini isteksizliğe bıraktı. Nedenlerden bir tanesi ve en önemlisi de AB’nin her fırsatta Türkiye’ye ve KKTC’ye kazık atmaya çalışması.

Bu güne değin AB’nin herhangi bir konuda bariz ve net bir şekilde Türkiye’yi ya da KKTC’yi desteklediği görmediğim gibi, göreceğimi de hiç sanmıyorum.

 

Okuyucularımın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramlarını Kutlarım.

 

 

Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.twitter.com/ataatun

http://www.ataatun.com

29 Ekim 2012

28 Ekim 2012
AB’den Türkiye’ye Çirkin Tuzak için yorumlar kapalı
Okunma 65
bosluk

Our enemy is Ankara, not the northern Cypriot Turks’

Our enemy is Ankara, not the northern Cypriot Turks’

 

These words belong to Archbishop Chrysostomos II, the archbishop of the Church of Cyprus, taken from his interview given to the Greek newspaper Kathimerini, published on Jan. 5, 2007, and these shameful words start the very last sentence of the first paragraph. Of course this was not the first time he spoke of Turkey or Turkish Cypriots and targeted them as the eternal enemy.

 

The sentence “Europe is Christian” also belongs to him. “Of course Christianity is not simply European, but in any case Europe is Christian. Europe before Christianity was just a geographical term. Its inhabitants were distinguished as those who lived within the borders of the Roman Empire or Oikoumene (lands inhabited by Greeks), and those who lived outside the borders, and were generally called ‘barbarians’,” he said.

 

How about his overdosed speech on the occasion of the official visit of former Greek President Kostis Stephanopoulos to Cyprus?

In his speech at the ceremony, Archbishop Chrysostomos said: “They say Cyprus is away from Greece. But we expect our Hellenic brothers to help us to vanquish the Turks from our lands. I hope we will not be disappointed.”

He claimed that “Turkey is looking for a reason to occupy the whole of Cyprus by using the federation betrayal” and warned Stephanopoulos, saying, “If Turks reach their aim in Cyprus, a few years later it will be time for the occupation of the Aegean islands.”

Archbishop Chrysostomos calls periodically upon the Greek Cypriot administration to review its stance concerning the Cyprus problem. Chrysostomos recently said that Greek Cypriot leaders should attempt to implement the UN resolutions on the island in order to bring about the withdrawal of the Turkish Army, and pointed out that the withdrawal of Turkish soldiers from the island should be a pre-condition.

Once an apostle of the notorious Greek Orthodox Archbishop Makarios, Archbishop Chrysostomos also advocates violence to achieve Greek aims for Cyprus. From time to time — and without missing the opportunity to jolt Greek Cypriots on some occasions — Chrysostomos persists in making statements about “fighting to the end” and “drinking the blood of Turks.”

He recently attempted to enlarge the boundaries of the Church of Cyprus to cover the northern Turkish parts of Cyprus as well.

The last session of the Holy Synod (ruling body of the Church of Cyprus) decided that the historic Monastery of the Apostle Barnabas in the northern territories would be declared Stavropegial (a monastery that falls directly under the archbishop’s authority) and determined the details of the changes, especially the boundaries, the parishes and the communities of the new Metropolitanates and Chorepiscopates.

The decision was also made to establish three Metropolitanates in the northern Turkish territories and elect the relevant Metropolitans.

The crowning ceremony of the Metropolitan Vasileos of Konstantia and Arsinoe, both in the territories of Turkish Republic of Northern Cyprus (KKTC), were also attended by the representatives of the Fener Patriarchate in İstanbul and Archbishop Christodoulos, the primate (head) of the Church of Greece.

 

Ata ATUN

Email: ata@kk.tc

http://www.twitter.com/ataatun

http://www.ataatun.org

October 25, 2012

 

28 Ekim 2012
Our enemy is Ankara, not the northern Cypriot Turks’ için yorumlar kapalı
Okunma 104
bosluk

Ara Anlaşma Kapıda

Ara Anlaşma Kapıda

Birleşmiş Milletler, Şubat 2013 tarihinde yapılacak Rum Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar dondurulan müzakerelerde, kaybedilen zamanı telafi edebilmek için yoğun çaba sarf ediyor.

 

Bu doğrultuda, son 44 yılda yapılan görüşmelerle oluşmuş Kıbrıs Müktesebatı çerçevesinde 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Hristofyas’ın vardığı fikir birliklerini ve Cumhurbaşkanı Eroğlu ile sağlanan yakınlaşmaları içinde topladığı bir belgeyi “Ara Anlaşma” adı altında masaya koyma hazırlığı içinde.

 

Bu belgede, uzlaşılan konular üzerleri çizilerek listeden çıkarıldığından sadece uzlaşılamayan konular yer almakta.

 

Gerçekte üzerinde mutabakata varılan veya anlaşılan hiçbir başlık yok.

 

Talat döneminde iyi gidiyorduk diye şimdi ağlayan Hristofyas, o dönemde Talat’ın masaya koyduğu veya da sözlü olarak dile getirdiği hiçbir öneriyi -sanki bir marifetmiş gibi- kabul etmemişti. Şimdi herhalde pişman olmalı ki, Talat’dan çok farklı bir müzakere stratejisi uygulayan ve farklı ilkeleri olan Eroğlu karşısında ağlamayı tercih ediyor.

 

Ara Anlaşma taktiğini daha evvel BM, birkaç kez uygulamıştı. Şimdi de BM’nin seçilecek olan Rum Cumhurbaşkanının müzakerelere, uzatmak amacı ile sil baştan başlamaması için tedbir almaya çalıştığı kesin. Aksi takdirde ortalama her 2 buçuk yılda bir müzakereler, sil baştan başlayacak bir sistemin içine girmiş olacak. Kıbrıs Türk Cumhurbaşkanları ile Rum Cumhurbaşkanlarının seçim günleri senkronize değil ve aralarında yaklaşık 2 yıl 10 ay gibi bir zaman dilimi farkı var. Her yeni seçilen Cumhurbaşkanı, Kıbrıs Türkçesi tabiri ile “Tu baştan” görüşmelere başlarsa, Kıbrıs sorununa çözüm getirmek amaçlı yapılan bu müzakereler hiçbir zaman bitmez.

 

Rum tarafı bu “Ara Anlaşmanın” sunulmasına taraftar gözüküyor ama gerçekte fena halde karşı. Eğer “Ara Anlaşma” resmen sunulursa, üzerinden mutabakata varılmış her konu bir bir listeden çıkarılacağından kısa bir zaman dilimi içinde bir anlaşma yapmak zorunda kalacağını biliyor.  “Ara Anlaşma”nın arkasında da bir müddet sonra “Çok Taraflı Toplantı”nın yapılacağı aşikar.

 

Rum tarafı bunların her ikisine de karşı. Bu nedenle de BM’ye kerhen “evet” derken perde arkasından da bu “Ara Anlaşma”nın masaya konmasına mani olmak için elden gelen her şeyi yapıyor, her fırsatı değerlendiriyor.

 

Rum Yönetimi Başkanı Hristofyas, bu amacı doğrultuda Fransa ve Çin’den yüz bulamayınca, Rusya’nın kapısına dayandı. Bütün istediği Genel Sekreter Ban Ki Moon, söz konusu “Ara Anlaşma” belgesini Güvenlik Konseyi’nin onayına sununca, Rusya’nın Veto hakkını kullanması ve belgenin resmiyet kazanmaması.

 

Geçmişte 2010 yılının Şubat ayı başında adaya gelen BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un planı, Kıbrıs konusunda süre gelmekte müzakerelerde liderlerin ortak yaklaşımlarını bir belge olarak açıklamak ve 2011 yılı sonunda yapılacak BM Genel Sekreterliği seçimlerine bir başarı tablosu ile girmekti. Fakat Rumlar Genel Sekreterin bu düşüncesini, böylesi bir belgenin bir “Ara Anlaşma” olabilir veya da Annan Planı benzeri bir plana dönüşebilir mantığı ile reddetmişlerdi.   

 

2. Cumhurbaşkanı Talat, içinde Hristofyas’la vardığı görüş birliklerini içeren buna benzer bir belgeyi, Türk tarafındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce oylarını arttırmak amacı ile Hristofyas’la birlikte sunmak istemiş, Hristofyas Talat’ın bu isteğini geri çevirince kendisi tek yanlı olarak açıklamıştı. Talat’ın açıkladığı belgede 31 adet ortak yaklaşım konusu yer almaktaydı.

 

BM Genel Sekreterinin, selefi Kofi Annan’ın Annan Planı sonrası sunmak istediği Kıbrıs Raporu’nun, Güvenlik Konseyinde Rusya tarafından Veto edileceği bilgisi akabinde yayınlayamaması tuzağına düşmeyeceği ve bu belgeyi bir şekilde yayınlayacağı kesin. Aksi takdirde müzakerelerin başarısızlığa mahkûm olduğunu açıklamak zorunda kalacak.

 

Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.twitter.com/ataatun

http://www.ataatun.com 

26 Ekim 2012

25 Ekim 2012
Ara Anlaşma Kapıda için yorumlar kapalı
Okunma 85
bosluk

BM’de Kıbrıs Toplantısı

BM’de Kıbrıs Toplantısı

Önümüzdeki hafta içinde New York’ta BM’nin iki müzakereciye Kıbrıs sorunu konusunda sunacağı belge ile ilgili olarak gerçekleştireceği bir dizi toplantının Rumları endişelendirdiği kesin.

 

BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Aleksander Downer, Genel Sekreterlikte yapılacak bir dizi toplantıya “Kıbrıs Uzmanı ve Arabulucusu olarak” katılmak için hafta başında Avustralya’dan New York’a gitti.

 

Bu toplantıların amacı, Şubat 2013 tarihinde yapılacak Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanlığı seçiminden sonra büyük bir olasılıkla seçimleri kazanacak olan DİSİ Başkanı Nikos Anastasiades ile KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu arasında yeniden başlayacak müzakereler için zeminin ve görüşme içeriğinin hazırlanması.  Bu yeni kan müzakerelerin temelini ve esasını, BM’nin bu dizi toplantılarda oluşturacağı “Yakınlaşma ve Görüş Ayrılıkları Belgesi” oluşturacak. Zaten başka bir alternatif de yok.

 

BM bu belgeyi zaten hazırlamış durumda. Her görüşmeden sonra, yakınlaşmalar listesi ile ayrılıklar listesine eklemeler ve çıkarmalar yapılarak konu zaten güncellenmekteydi.

 

Büyük bir olasılıkla Mart 2013 ortalarında masaya konacak olan bu belge, müzakerelerin zeminini belirleyeceği, daha evvelki görüşmelerde anlaşmaya varılanları değiştirilemez ve dokunulamaz olarak sınıflayacağı ve sadece üzerinde mutabakata varılamamış ve sonraya ertelenmiş konuları görüşmeye açacağı için “Ara Anlaşma” olarak da değerlendirilebilir.   

 

BM belli ki Kıbrıs konusundan ve Rumların uzlaşmaz tutumlarından bıkmış usanmış. Artık bu 49 yıldır BM’nin gündemini meşgul eden, başladığı 1963 yılından beri milyarlarca doların harcamasına neden olan Kıbrıs konusunu bir şekilde çözmek ve kurtulmak istiyor. 

 

Rumları fena halde huylandıran ve telaşlandıran da BM’nin bu düşüncesi.

 

Bu nedenle de BM’de yapılacak söz konusu toplantılar dizisi ve ortaya acıkması büyük bir olasılık olan “Ara Anlaşma” daha şimdiden telaşlanmaya başladılar.

 

Yunan Milliyetçiliğini kendine ilke edinmiş olan DİKO’nun Basın Sözcüsü Fotis Fotiu dün yaptığı resmi açıklamada “BM yetkilileri tarafından yapılan toplantının rutin bir toplantı olduğuna inanmak istediklerini, DİKO’nun, Kıbrıs Rum tarafı için bağlayıcı olacak bir yakınlaşma belgesini kabul etmelerinin söz konusu olmadığını” belirtti. Açıkça “BM’de kim oluyor” demeye getirdi bu hazırlık toplantısı ile ilgili olarak.

 

Rum Yönetimi Başkanı Hristofyas’ın ruhani başkanı olduğu dünyanın son ayakta duran komünist partisi olan AKEL ise, Genel Sekreteri Andros Kiprianu vasıtası ile yaptığı açıklamada, “BM’nin bu toplantılar sonunda bir paragraf içinde toplayacağı yakınlaşmaların Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bundan sonraki başkanını bağlamayacağını” belirterek, BM’ye “Boşuna uğraşıyorsunuz. Ne yaparsanız yapın, biz Kıbrıslı Rumlar olarak sizin bulgularınızı kabul etmeyeceğiz” manasına gelen ifadeler kullandı.

 

Bunlar gerçekten çok ilginç açıklamalar. Boylarına ve poslarına bakmadan Birleşmiş Milletleri takmayan bir tavır sergiledikleri gibi, AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un Kıbrıs Özel Danışmanı Aleksander Downer’ın, hidrokarbon gelirleri ile ilgili Türklerle Rumların ortaklaşa kullanacakları bir kasa kurulması yönündeki tezi için de “samimi olmam gerekirse, Sayın Downer’ın ne dediği beni ilgilendirmez” yanıtını vererek, BM’yi ne kadar dikkate aldıklarını gösterdi!

 

Kıbrıs Rum tarafı, geçmiş yıllarda buna benzer bir belgenin masaya konmasına yoğun bir şekilde itiraz etmiş olmasına rağmen bu sefer -BM’li diplomat arkadaşlarımın yorumlarına göre-  beklenmedik bir şekilde BM’nin “Ara Anlaşma” niteliğinde bir belgeyi masaya koymasına razı olacak gibi görünüyor.

 

Belli ki, Mart 2013’de başlayacak “Yeni kan Kıbrıs müzakereleri” daha başından her iki tarafın elini kolunu bağlayacak ve görüşmeleri sadece daha evvel üzerinde mutabakat sağlanamayan başlıklara ve konulara yoğunlaştıracak, diğer konuları da ‘üzerinde mutabakata varılmış konular’ olarak addedecek. 

 

Sevgili okuyucularımın Bayramını Kutlar, sağlık ve mutluluklar dolu Bayram tadında nice günler ve Bayramlar dilerim.

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.twitter.com/ataatun

http://www.ataatun.com 

24 Ekim 2012

23 Ekim 2012
BM’de Kıbrıs Toplantısı için yorumlar kapalı
Okunma 63
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar