Rumlardan BlueMed Kazığı

Rumlardan BlueMed Kazığı

Hiç akıllanmayacak olan Rum adadaşlarımız,  adada bizi ve yılda neredeyse 1 buçuk milyon yolcuya hizmet veren Ercan havaalanını yok sayıp yeni bir hava sahası anlaşmasına taraf oluyorlar.

 

BlueMed’e taraf olan ülkeler Yunanistan, İtalya, Malta, Arnavutluk, Mısır, Tunus, Ürdün, Lübnan ve Kıbrıs Rum Yönetimi. Bu grubun içinde Akdeniz’e kıyısı olan ve üzerinde de hava sahası bulunan Türkiye ve KKTC yok. Dışlama ve Türkiye ile bizi yok sayma büyük boyutta.

 

İngilizcesi “BluMed Functional Airspace Block” (BlueMed FAB) olan bu yapılaşmanın Türkçe adı “İşlevsel (veya Fonksiyonel) Havasahası Bloku” (İHB).  AB’nin kendi kaynakları ile finanse ettiği bu oluşum, Avrupa Hava sahasını oluşturacak olan 8 ana uçuş kontrol bölgenin bir tanesi. Türkiye ve KKTC hariç Akdeniz’in Levant Bölgesini yani tüm Doğu Akdeniz kıyılarındaki ülkeleri kapsarken, batıya doğru tüm kuzey Akdeniz ülkeleri ile Afrika’nın kuzeyinde yer alan Tunus’u da içine almakta.

 

Geriye kalan diğer 7 bölge, Güney Batı Portekiz-İspanya İHB, Merkezi Avrupa İHB, Merkezi Doğu Avrupa İHB, Tuna İHB, Baltık İHB, Kuzey Avrupa İHB ve İngiltere-İrlanda İHB.

 

Avrupa İşlevsel Havasahası Bloku’nu oluşturmaktaki amaç, tek merkezden Avrupa üzerindeki uçuşları “Tek Avrupa Gökyüzü” adı altında kontrol etmek. “İHB Uygulaması” 4 Aralık 2012 tarihinde yürürlüğe girdi. “İşlevsel Hava Sahası Blok”larının oluşturulması, Avrupa Komisyonunca, “Tek Avrupa Seması Programı”nın uygulamaya konabilmesi için önemli bir araç ve alt yapı olarak görülmekte.

 

Buraya kadar hepsi güzel de, bu hava sahaları içinde Lübnan, Tunus, Ürdün ve Mısır gibi AB üyesi olmayan devletler yer alırken neden Türkiye ile KKTC’nin olmadığı veya neden bu iki ülkeye yer verilmediği çok dikkat çekici. Havada uçuş yapan uçakları ve seferleri gösteren “Flight Track”  gibi “Uçak Takip sistemi” programları ile bölge tarandığı vakit, Türkiye üzerindeki uçuş yoğunluğu AB’nin neredeyse tüm bölgelerinden çok daha fazla, KKTC ve Türkiye’nin Akdeniz bölgesi havaalanları üzerindeki yoğunluk ise gerek Rum tarafının gerekse de Lübnan, Ürdün, Mısır ve Tunus üzerindeki yoğunluğun çok üzerinde.

 

Belli ki bu işe de politika karışmış ve Türkiye ile KKTC bilinçli olarak bu sistemin dışında bırakılmış. Büyük bir olasılıkla Rumların talebi ve vetoları bu konuda etkili olmuş.

 

BlueMed İHS’nı oluşturan ülkeleri ve AB’nin “Tek Avrupa Seması Programı”nı okuyunca aklıma 1964 yılında ABD Başkanı Lyndon Johnson’un, Türkiye’nin Kıbrıs’ta Rumların Türkleri katletmesi üzerine yaptığı çıkarma hazırlığına mani olmak için gönderdiği 5 Haziran 1964 tarihli mektup ve dönemin Başbakanı rahmetli İsmet İnönü’nün bu mektuba verdiği yanıt geldi.

 

Johnson’un İnönü’ye bu yakışıksız mektubu yazmaktaki gerekçesi, bölgede çıkacak bir bir savaşın ABD’nin stratejik çıkarlarına aykırı olması ve de özellikle Rusya’nın Türkiye ile Yunanistan arasında çıkacak olası bir savaşa müdahale etmesi durumunda NATO üyesi Türkiye’ye NATO’nun yardım edemeyeceğini vurgulamasıydı.

 

İnönü ünlü yanıt mektubunda “Gerektiğinde yeni bir dünya kurulur, Türkiye bu dünyada yerini bulur” cümleleri ile Türkiye’nin yeni stratejisine vurgu yapmıştı.

 

Türkiye 21. Yüzyılda İnönü’nün bu temennisini gerçeğe dönüştürdü. Ortadoğu’da yeni bir dünya kuruluyor ve Türkiye bu yenidünyanın içinde de yerini sağlam bir şekilde garantiledi.

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.org

19 Aralık 2012

 

 

18 Aralık 2012
Rumlardan BlueMed Kazığı için yorumlar kapalı
Okunma 105
bosluk

Ahmet Çalık ile Yemek (2)

Ahmet Çalık ile Yemek (2)

Aktif Bank’ın Genel Merkez binasında yaptığımız toplantıdan sonra Çırağan Sarayına geldik. Çırağan Sarayında, T.C. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün himayesinde verilen Uluslararası İşbirliği Platformu (UİP) – International Cooperation Platform (ICP) yemeğinde bize ayrılan yuvarlak masamız 8 kişilikti. Gecenin ilerleyen saatlerine doğru orantılı olarak da sayımız gittikçe arttı. Gecenin ve koyu sohbetin sonuna geldiğimizde sayımız 12’leri çoktan aşmıştı.

 

Masadaki kişilerin bazılarının isimlerinden bahsedeceğim, bazılarını da sadece meslekleri ile tanıtacağım. Türkiye’nin sayılı büyük şirketlerinden Çalık Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı olan Sayın Ahmet Çalık, aklında olan ve halen yatırıma dönüştürmediği konulara, bizlere güvenerek masada değinmesi nedeni ile etik olarak isim açıklamanın doğru olmadığı inancımdan dolayı bu isimlerden bahsetmeyeceğim.

 

Çalık Holding 7 ayrı konuda faaliyet gösteriyor ve gerçekte bir dünya devi. Finans, Tekstil, İnşaat, Enerji, Petrol-Gaz, Medya ve Telekomünikasyon alanlarında dünyanın çeşitli ülkelerinde merkezleri, şantiyeleri, faaliyetleri ve yatırımları var. Ciroları Milyar dolarla tanımlanıyor. İzin almadığım için tam miktarını belirtmeyeceğim ama gerçekten de çok büyük bir rakam. Türkiye ölçeklerinin çok üstünde ve çalışan sayısı ise 3 bini aşmış durumda.

 

Ahmet Bey de son derece alçak gönüllü ve mütevazi bir kişi. Sohbetine doyum olmuyor. Açılan her konuda derin, stratejik bilgilere sahip.

 

Masaya oturduğumuz an, bana söylediği cümle, beni çok etkiledi. “Kıbrıs’ta Barış istiyoruz. Küresel barış ve refah istiyoruz” diyen Çalık Kıbrıs’a ve Kıbrıs sorununa bakış açısını 2 cümlede özetlemiş oldu. Geriye zaten konuşacak fazla bir şey kalmadı, bu denli açık bir düşünce tanımlamasından sonra.

 

Ahmet beyin aklındaki Kıbrıs sorununun çözümüne giden yolun hedefi belli “Barış ve refah.” Barış arkasından “Refah”ı beraberinde getirecek. Adaya biran evvel barışın ve de refahın gelmesi için su, elektrik, telekomünikasyon, doğalgaz ve diğer çağdaş nimetlerin gelmesi de gerekiyor. Bunun içinde büyük yatırımlar ve harcamalar yapılıyor,

 

Masadaki yabancı dostlarımızdan birisi Çin-AB Jeopolitik Başkanı, diğeri Rus Duması (Halk Meclisi) eski üyesi ve Türkiye-Rusya Ekonomik İşbirliği Eşbaşkanı, bir diğeri de Fransa’da tanınmış bir üniversitenin Rektör Yardımcısı ve sonuncusu da EBAN Başkanı Bay Paulo. Türkiye’den ev sahipleri Çalık Holding’e bağlı Aktif Bank’ın genç CEO’su Dr. Önder Bey, Holding’in Madencilik işlerini yöneten bölümün bir başka genç yöneticisi, bitmeyen enerjisi ve girişimleriyle haklı bir ün sahibi olan Sayın Baybars Altuntaş, KKTC’mizin önde gelen iş adamı ve medya kuruluşu sahibi Ali Özmen Sefa bey ile Ahmet Çalık bey.

 

Hayatının son 20 yılı Çin’de geçmiş olan ve halen de Çin’de yaşamakta olan Hollandalı Çin-AB Jeopolitik Başkanının Çin ekonomisi ve Çin’in yapısı ile ilgili verdiği bilgiler gerçekten çok şaşırtıcı. Ama işin asıl ilginç tarafı Ahmet beyin, Çin-AB Jeopolitik Başkanının verdiği bazı sayısal bilgileri düzeltmesi oldu. Şinçan bölgesinde Çin’in ayrı ayrı ne kadar petrol, ne kadar gaz ve ne kadar kömür çıkardığının bilgisine Ahmet bey sayısal olarak çok daha vakıf ve Şinçan bölgesinin niçin Çin için vazgeçilemez olduğunu bizlere örneklerle çok iyi anlattı.

 

Konu Kuzey ve Güney Avrupa’nın çalışkanlığı, üretimi, sanayisi, ithalat ve ihracatına gelince, üretim maliyetleri, yatırım maliyetleri ve çalışma saatleri hakkında sayısal bilgiler vererek niye kuzey Avrupa ülkeleri ile Güney Avrupa ülkeleri arasında bir uçurum olduğunu çok iyi gözler önüne serdi Ahmet bey.

 

Irak’ın tümüne günde sadece 6-7 saat elektrik verebilen mevcut 5 bin MegaWatt’lık (MW) santrale takviye olarak 2 bin MW’lık yeni bir santral inşa ettiklerini bu masada öğrendim. Ben bunu kafamda Irak’ın elektriğinin üçte birini bir müddet sonra Çalık Holding üretecek şeklinde değerlendirdim. Hele de KKTC’deki elektrik üreten santralların toplam üretim gücünün (Dikmen’deki eski türbin hariç) 280 MW olduğu aklıma gelince yatırımın ne denli büyük olduğunu hesaplamam zor olmadı.

 

Ahmet Bey’in aklında yeni bir yatırım alanı var. Tabii iznini almadığım için net olarak bu yatırımdan bahsetmeyeceğim ama konuya genel olarak da değinmeden edemeyeceğim. Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek, Cumhuriyetin 100’üncü kuruluş yılı olan 2023 yılı için belirlenen hedeflere Türkiye’yi taşıyacak ana arterlerden birini oluşturacak bir yatırım bu. Ahmet Bey bu konuda çok ciddi ve istekli.

 

Araştırmacı bir akademisyen olarak -bu alanda- halen dünya üzerinde faaliyet gösteren bir kuruluşa bu güne değin hiç rastlamadım ve sanırım böyle bir kuruluş yok. Ahmet Bey’in bu düşüncesi gerçeğe dönüştüğünde Türkiye’de yeni bir çığırın açılacağı, yeni bir dönemin başlayacağı kesin…

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.org

17 Aralık 2012

16 Aralık 2012
Ahmet Çalık ile Yemek (2) için yorumlar kapalı
Okunma 117
bosluk

Çalık ile Yemek

Çalık ile Yemek

Başlıkta uzun cümleler kurulamadığı için çok açıklayıcı olamadım; Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden Çalık Grubunun başkanı “Ahmet Çalık ile İstanbul Çırağan Sarayı’ndaki Yemek” olmalıydı bu yazının başlığı.

 

Çarşamba akşamı, Business Angel Network (BAN) KKTC Başkanı Sayın Ali Sefa Özmen ile birlikte Aktif Bank’ın İstanbuldaki Genel Müdürlük binasının konferans salonunda Baybars Altuntaş’ın bitmeyen enerjisi ve girişimleriyle hayata geçen BAN toplantısına katıldım. 40’a yakın katılımcıların arasında Türkiye’nin önde gelen iş insanları da vardı. Dolayısıyla toplantıda iş dünyasının elit isimleriyle tanışma fırsatı buldum.

Açılış ve tanıtım konuşmasını yapan Sayın Baybars Altuntaş rakamsal örneklerle Melek Yatırımcılığın dünyadaki çalışma tarzını ve yerini açıkladıktan sonra Türkiye’deki gelişmeleri ve uygulamaları görsel olarak sundu. Türkiye’de artık girişimcileri destekleyen bir Melek Yatırımcı Ağı’nın kurulduğunu ve başvurular alınarak incelenmeye başlandığını dile getirdi. Yepyeni, 21. yüzyılın gelişmişliğine paralel, ekonomiye can verecek, ivme kazandıracak müthiş bir düşünce ve uygulama.

 

Türkiye’nin 5 ayrı bölgesinde çalışmalarını yürütecek olan “Manager”ler, Rusya’nın başkenti Moskova’da sıkı bir eğitim aldıktan sonra girişimcilerin sunacakları projeleri incelemeye ve sorgulamaya başladılar bile. Melek yatırımcıların dikkatine getirilmesine uygun gördükleri projeleri belirli süreler içinde Türkiye BAN merkezine iletecekler.  İçinde bizlerin de yer alacağı bu 40 kişilik “Kurucular Grubu” her ayın ilk veya son Cumartesi günü toplanacak ve bu projelerin değerlendirmesini yapacak. Dünya ortalamalarında kabul oranı yüzde 1.2, yani her yüz başvuruduan 1.2 tanesi yatırıma uygul görülmekte ve desteklenmekte.

 

EBAN (European Business Angels Network) Avrupa Melek Yatırımcılar Ağı başkanı Portekizli Bay Paulo Andrez, Baybars beyden sonra yaptığı konuşmasında “AB’ye üye ülkelerin büyük çoğunluğu Türk yatırımcıları ve Türkiye Hükümetini kıskanıyor” diyerek bu konuda AK Parti Hükümetinin aldığı kararın çok doğru bir karar ve uygulama olduğunu dile getirdi.

 

Bay Paulo’nun beni tılımcıları etkileyen bazı sözleri ve tanımlamaları oldu.

–          Avrupa ile Asya’nın bağlantı yeri neresi?

–          En iyi yatırım koşulları hangi ülkede?

–          En yüksek GSMH artışı hangi ülkede?

“Tüm bu soruların yanıtı ‘Türkiye’dir ve Avrupalı Yatırımcılar artık Türkiye’yi çok kıskanmaya başladı” diyerek, Avrupalı yatırımcıların kendi kendilerine sordukları bu soruların yanıtını kürsüden dile getirmesi gerçekten çok etkileyici idi.

 

İsteyen okurum www.eban.org sitesinden “Melek Yatırımcılar” ile ilgili tüm çalışmalar, mantık, fikir, kuruluşlar ve bu kuruluşların faaliyetleri hakkında bilgi alabilir. Araştırmaya ve öğrenmeye değer.

 

Kapanışta BAN Türkiye’ye yapılan başvurular arasında seçilen bir örnek başvurunun tanıtımı yapıldı. MobiRoller adlı bu sunu, herhangi bir şirketin web sayfasının, aktif işlemler yapabilmek yeteneği ile Android, IOS ve Windows8 tabanlı telefonlara aktarılması konusundaydı. Türk mühendislerinin yazdığı ve tasarladığı, dünyadaki akıllı telefon kullanan kişilerin kullanımına sunulacağı son derece kullanışlı ve ucuz, bir şirket için olmazsa olmaz konumunda tanıtım ve hizmet alma programı.  Gelecek vadeden ve henüz geliştirme aşamasında olan bu konu hakkında “MobiRoller.com” sitesinden girilip bilgi alınabilir.

 

Toplantımızın sonunda T.C. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün himayesinde Çırağan Sarayı’nda verilen Uluslararası İşbirliği Platformu (UİP) – International Cooperation Platform (ICP) yemeğine katıldık.

 

Yemekte Ahmet Çalık ve Çalık Grubunun genç ve dinamik yöneticileri ile tanışırken, gecenin çok geç saatlerine kadar sohbet etme,  Türkiye’nin zirvedeki bir şirketinin beyin takımını tanıma ve faaliyetlerini öğrenme fırsatım oldu.

 

Gelecek yazımda bu olağanüstü izlenimlerimi sizlere aktaracağım. Çok az tanıdığımız, mütevazi bir “dünya devi”ni size tanıtmaya çalışacağım.

 

Ata ATUN

ata@kk.tc

www.ataatun.org

@ataatun

14 Aralık 2012

13 Aralık 2012
Çalık ile Yemek için yorumlar kapalı
Okunma 166
bosluk

BM’nin Yapısı Değişmeli

BM’nin Yapısı Değişmeli

Birleşmiş Milletler’in (BM) son oluşumu ve yapısı, II. Dünya Savaşı sonrasında bu savaştan galip çıkan devletlerin bütün dünyayı kontrol edebileceği şekilde tekrar düzenlendi ve BM o günden beridir de görevini bu şekilde sürdürmekte.

 

1945 yılındaki oluşumdan tek farkı Çin’in seneler sonra nükleer silaha ve güçlü bir orduya sahip olması nedeni ile Güvenlik Konseyi “Daimi Üyeliği”ne girmesi, üye ülke sayısının da 193’e çıkması. Arada yeni yeni kurumlar kurulup hayata geçirilmiş ama bunların varlığı esasın yapısını etkilemiyor.

 

Neredeyse 70 yıl evvel son halini almış olan bu yapılaşma 21. yüzyılın koşullarına ve o günden günümüze dünyada yaşanmış değişimlere yanıt verebilecek düzeyde olmadığı gibi, adaletten de uzaklaşmış durumda.

 

Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın yapısının tekrar gözden geçirilmesi ve tüm dünya ülkelerine adil ve eşit bir şekilde hizmet verebilecek konuma getirilmesi veya da reforme edilmesi gerektiği son birkaç yılda yaşanan olaylardan iyice belli oldu artık.

 

BM’nin artık çağdışı kalmış mevcut yapısı nedeni ile 21. yüzyılın bu ilk on yılı içinde adaletsizlik maalesef yapısal bir hüviyet kazanmış durumda. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, BM’ye bağlı pek çok uluslararası kuruluşun aldıkları kararlar ve işleyiş tarzları dikkatle incelenirse, söz konusu yapısal adaletsizlik açıkça görülebilmekte ve artık iyice göze batmakta.

Özellikle BM Güvenlik Konseyi’nin yapısı ve oluşum ilkeleri 21. yüzyılın insan hakları kavramına ve uygulamalarına aykırı. Avrupa Birliği’nin (AB) toplamı 3 olan kuruluş ilkelerinden bir tanesi “Eşitlik” olmasına rağmen BM’de eşitlik kavramı yok.

BM Güvenlik Konseyi beş “Daimi Üye” ülkeden, 10’da “Geçici Üye” ülkeden oluşmakta. Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin “Daimi Üye”leri oluştururken, ikişer yıllık sürelerle geri kalan ülkeler de bölgesel temsiliyet bazında “Geçici Üye”leri oluşturmakta.

İşleyiş tarzına ve yapıya bakılırsa, “Geçici Üye”ler sanki de figuran olarak orada görev yapıyorlar. Neredeyse hiç bir karar alma veya da aldırma yetkileri yok. Hepsi birleşip aynı konu üzerinde toplamı 10’u bulan olumlu oy verseler bile, “Daimi Üye”lerden bir tanesinin “Veto”su, bu 10 devletin veya da diğer tanımlamayla “Güvenlik Konseyi”nin yüzde 67’sini oluşturan ülkelerin ortak kararının reddedilmesine yol açmakta.

“Daimi Üye”lerden tek birtanesinin bile “Hayır” demesi, diğer 4 “Daimi Üye” ile 10 “Geçici Üye”nin “Evet” oylarının geçersiz olmasına ve uygulanamamasına neden olmakta.

Beş  “Daimi Üye” ne derse ve hangi konu üzerinde mutabakata varırsa o karar uygulanmakta. Geriye kalan 188 ülkenin, halk tabiri ile “Kıymet-i Harbiyyesi yok” yani “ dikkate alınacak hiç bir değerleri yok”, tek tek veya da topluca…

Dünyanın yönetimi bu beş ülkeye bırakılmış gerçekte.

Ama dünyada bu beş “Daimi Üye” ülkenin etnik yapısından, düşünce tarzından, inancından ve olayları değerlendirmesi ile bakışından başka etnik oluşumlar, düşünceler, inançlar, değerlendirmeler ve bakışlar da bulunmakta.

Güvenlik Konseyi’nin çekirdeğini oluşturan söz konusu beş  “Daimi Üye” ülke, dünyada var olan tüm insanları ve küresel yapıyı kapsamıyor.  Bu nedenle de BM’nin tekrar ele alınmasının ve dünyadaki yeni koşullar ve kavramlara göre yeniden gözden geçirilerek, tüm ülkelerin eşit bir şekilde temsil edileceği şekilde yapılanmasının zamanının geldiği açık.

 

Bu yeni oluşumun yapılabilmesi için günümüzde fikir bazında ortaya atılan görüşlerin gelecekte silah kullanılarak ortaya atılacağını tarih bize söylemekte. Bu ikinci safhanın savaşla birlikte ayrılıkları ve parçalanmayı da beraberinde getireceği kesin.

 

Ata ATUN

ata@kk.tc

www.ataatun.org

@ataatun

12 aralık 2012

11 Aralık 2012
BM’nin Yapısı Değişmeli için yorumlar kapalı
Okunma 135
bosluk

Süheyla Küçük ve Aydın Denktaş

Süheyla Küçük ve Aydın Denktaş

Her ikisi de tarihimize mal olmuş hanımefendiler.

Büyük saygı duyduğum, çabalarına hayran olduğum, her zaman ellerini öpmek için fırsat kolladığım insanlar.

 

Süheyla hanım, 1940’lı yılların başında Kıbrıslı Türkleriörgütlemeye başlayan, İngilizlere bayrak açan, Vakıflarımızı ve okullarımızı İngiliz Sömürge İdaresinin pençelerinden koparıp almayı başaran, 1963-1974 yılları arasında yaşadığımız “Soykırım” yıllarında liderliği ile bizlerin Rumlar tarafından yok edilmemizi önlemeyi başaran rahmetlikLiderimiz Dr. Fazıl Küçük’ümüzün eşi.

Aydın hanım ise, Kıbrıs adasındaki “Varoluş Savaşı”mızdaliderimiz Dr. Fazıl Küçük ile el ele, kol kola, dayanışarak, fikir birliği yaparak, müthiş zekası, ileri görüşlülüğü, hukuk bilgisi ve mücadele azmi ile “Soykırım” yıllarında verdiği bitmeyen çaba ile bizleri 1974 Mutlu Barış Harekatına ulaştıran, 1975 yılında Kıbrıs Türk federe Devletini, 1983 yılında da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini Kuran rahmetli Kurucu cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaş’ımızın eşi.

 

KKTC’nin 29. Yıl kutlamalarında televizyonda kendileri ile yapılan söyleşileri dikkatle dinledim. Tarihimizin en zor en meşakkatli yıllarında liderlerimizin arkasında durmuş, onlara gerek duydukları gücü ve morali vermiş, üzüntülerini paylaşmış ve kader birliği yapmış bu iki çok kıymetli insanın, liderlerimizin eşlerinin söyledikleri benim için çok önemliydi.

 

Varoluş Mücadelesi tarihimizin neredeyse bilmediğim hiçbir yeri olmamasına rağmen liderlerimizin eşlerinin söylediklerini yine can kulağıyla dinledim.

 

En çok dikkatimi çeken nokta her ikisinin de sanki de ağız birliği etmişçesine söyledikleri “Bu günlere kolay gelmedik. Çok cefa ve eziyet çektik. Bunları gençlerimize ve torunlarımıza anlatmalıyız. Geçmişte bu adada var olmak için verdiğimiz mücadeleyi bilmiyorlar. Bu günlere çok kolay geldiğimizi zannediyorlar” sözleri oldu.

 

Çok doğru teşhis ettiler bu eksikliği.

Okullarımızda ders müfredatı içine “Kıbrıslı Türklerin Milli Mücadele Tarihi”ni koymalıyız. Genç beyinlerimiz, genç çocuklarımız yaşadıklarımızı ve Rum komşularımızın bu adadan bizi atmak ve adayı Rumlaştırmak için bizlere neleri reva gördüklerini bilmeleri gerekmekte. Sahte dostluklara gereksinimimiz yok, sahte Rum avukatlarına da.

 

Bazı öğretmenlerimiz bu düşünceye karşı ve organize bir şekilde tam tersini yaparak çocuklarımıza Rumları, sanki birer melekmişler gibi tanıtmakta ve Türkiye’nin 1974’de adaya ayak basarak yıllardır mutlu ve mesut birlikte yaşadığımız Rumlardan bizi ayırdığı yalanını söylemekte.

 

Artık bu kandırmacaya bir son verilmeli, gerçeklerin görülmesi gerekmektedir. Rum tarafındaki Lefkoşa Üniversitesi’nin geçenlerde yaptırdığı anketin sonuçları, Rumların bize 21. Yüzyılın tüm gelişmişliğine ve bu çağdaki yaygın hümanist düşüncelere rağmen nasıl baktıklarını açık ve net olarak ortaya koymaktadır.

 

Bu anketin sonuçları iyice incelenirse, kibar sözlerle saklanan sonucunun, Rumların bize hala daha “düşman” gözü ile baktıklarıdır.

 

Gençlerimizin de bunu öğrenmeleri en doğal hakları olduğu gibi, öğretmekte bizim görevimiz olmalı, aynen rahmetlik liderlerimizin kıymetli eşlerinin tavsiye ettikleri gibi…

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.org

10 Aralık 2012

10 Aralık 2012
Süheyla Küçük ve Aydın Denktaş için yorumlar kapalı
Okunma 231
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3

Arşivler

Son Yorumlar