BM’nin Sunduğu Belge

BM’nin Sunduğu Belge

BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Temsilcisi Alexander Downer, geçen hafta içinde Kıbrıs Türk ve Rum Cumhurbaşkanlarına bir belge sundu.

 

Kapak ile birlikte toplamı 78 sayfa,  adı da “Convergences-2008-2012” yani “Yakınsamalar veya Yakınlaşmalar-2008-2012”

 

Belge, Dimitris Hristofyas ile dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın yakınlaştığı konular ile Dimitris Hristofyas’ın Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ile yakınlaştığı konuları kapsamakta. Gerçi Eroğlu ile yakınlaştığı herhangi bir konu olmadı ama dokümanın adı ve içeriği aynen böyle, tarihi de 30 Nisan 2013.

 

Rum lider Anastasiadis belgeyi aldıktan birkaç gün sonra, 15 Mayıs tarihinde toplanan Rum Ulusal Konseyine sunmadığı için Rum tarafında siyasi kriz çıktı ve muhalif partiler Anastasiades’i yerden yere vurdular.

 

Anastasiadis, üzerine doğru gelmekte olan baskıların farkına vardığından savuşturma amaçlı olarak kendi kurduğu hükümetinin geçmiş Rum lider tarafından yürütülmüş olan müzakerelerde Türk tarafı ile uzlaşmaya varılmış olan konuların kendisini ve hükümetini bağlamadığı açıklamasını yaptı. Yapmaya yaptı da bu açıklamanın hiç bir değeri yok. İstese de istemese de hem belgeyi kabul etmek, hem de Hristofyas’ın bıraktığı noktadan başlamak zorunda müzakerelere.

 

Zaten kendisi de BM’den gelecek baskılardan kurtulmak için müzakerelerin sıfır zeminden de başlamayacağı açıklamasını yaparak,  bu konuda geri adım atabilme kapısını açık bıraktı.

 

Belgenin içeriğine “Hayır” diyebilmek için Rum Ulusal Konseyinin arkasına saklanmayı tercih eden Anastasiadis,  konuyu “görüş birlikleri yani yakınlaşmalar incelenecek ve hangisinin kabul, hangisinin reddedileceğine Ulusal Konsey karar verecek” diyerek Rum Ulusal Konseyine havale etti.

 

Engelin ikinci adımı olarak da Anastasiadis müzakerelerde Rumların tezlerini ve görüşlerini dile getirecek “Müzakereciyi” belirlemeyi ve atamayı ne kadar geciktirirse, müzakereler de o denli geç başlayacak hesabıyla  “Müzakereciyi atamamak” oyununu oynuyor.  Buna karşın şimdi BM yetkilileri Anastasiadis’e, 29 Mayıs gecesi Eroğlu ile yiyeceği yemeğe ‘Rum Müzakereci’nin de katılması gerektiği telkini yapmaya başladılar.

 

Anastasiadis’in “Müzakereleri başlatmama oyunu” sonuçta pek geçerli olmadığı gibi, Rum tarafının hayrına da olmayacak. Karşı tedbir olarak Birleşmiş Milletler’de, “masaya oturup müzakereye başlamazsanız KKTC’nin siyaseten seviyesinin yükseltilmesi gündeme gelecek” savını ortaya atacak ve Rumları sıkıştırmaya başlayacak. Tabii Rumların bu söyleme tepkisi de her zamanki gibi “BM bize şantaj yapıyor” olacak. Olmaya olacak da, bu serzeniş Rumları sevindirecek bir sonuç getirmeyecek.

 

Downer tarafından taraflara sunulan bu belge gerçekte bir “Ara Anlaşma” metni. Dolayısıyla müzakereler de bu zeminden ileriye doğru gidecek. Bunun farkında olan Rum tarafı da sorun üreterek, kriz ortamı yaratarak bundan kurtulma çabası içine girmiş durumda. Kendilerini Kaf dağının tepesinde gören ve müzakerelerin de kendi istek ve arzuları doğrultusunda gideceğini zanneden komşular, eski köprülerin altından çok sular aktığının farkında değil.

 

Kıbrıs konusu ile ilgili bütün plan ve program, müzakerelerin 2013 Sonbaharı içinde başlaması ve 2014 İlkbaharı içinde de bitirilmesi üzerine kuruldu. Rumların bu takvimden kaçabilecekleri pek olası da gözükmüyor. Belli ki 2004 yılında yapılan Annan Planı Referandumunda oynadıkları oyunun ve AB’yi kandırmalarının bedelini bu sefer çok ağır ödeyecekler.

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

20 Mayıs 2013

19 Mayıs 2013
BM’nin Sunduğu Belge için yorumlar kapalı
Okunma 62
bosluk

Küçük’ün ABD Ziyareti

Küçük’ün ABD Ziyareti

Ben Başbakan İrsen Küçük’ün beraberindeki heyetle ABD’ye yaptığı ziyareti çok önemsiyorum.

 

Zamanlaması mükemmel ve heyette yer alan kişilerin misyonları da belli. 11 saatlik yorucu bir uçuştan sonra hiç kimse 2 veya 3 günlüğüne ABD’ye gitmek istemez. Hele de bu denli yoğun bir program sizi bekliyorsa.

 

Başbakanın Washington programı o denli görüşmelerle yoğundu ki, bazı görüşmeler zaman yetersizliğinden dolayı iptal edildi. Geçmişte hiç böyle olmazdı, görüşme yapmak için hem yalvarıp yakarılırdı, hem de saatlerce /günlerce beklenirdi.

 

Bu sene çok farklı oldu. Belli ki ABD’nin Kıbrıs konusuna bakışında büyük değişiklikler var. Özellikle yapılan resmi görüşmelerde Cumhurbaşkanımız Sayın Derviş Eroğlu’ndan “Türk Toplumu Lideri” olarak değil de “Cumhurbaşkanı” olarak bahsedilmesi bence çok önemli bir gelişme.

 

Başbakan İrsen Küçük’ün, ABD Dış İşleri Bakan Yardımcısı Vekili Eric Rubin ile görüşme yapması çok önemli ve dikkate alınması gereken bir gelişme. Sayın Eric Rubin’in lakabı “Mr. Cyprus” yani “Bay Kıbrıs”. ABD hükümetinde ve Dış İşleri bakanlığında Kıbrıs dendi mi akla gelen en yetkili kişi Bay Rubin.  ABD’nin Kıbrıs politikasının temellerini oluşturan kişi de denilebilir kendisine.

 

Rum Bakan Kasulidis, ABD Dış İşleri bakanı John Kerry ile görüşürken, Bakanın yanında yer alan Rubin, aynı şekilde T.C. Başbakanı Sn. R. T. Erdoğan Kerry ile görüşürken ABD’li bakanın yanında yer alacak.

 

Başbakan Küçük’ün, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun danışmanı olan ve ABD’nin önde gelen bir Düşünce Kuruluşunun Başkanı ile ve de ABD Dış İşleri Bakanlığının (State Department) en üst düzey İstihbarat (Intelligence) görevlisi ile ayrı ayrı görüşmeler yapması, bu sefer, geçmiştekilerden farklı olarak KKTC’nin Başbakanına ABD tarafından verilen önemi ve değeri ortaya koymakta. Ben daha evvel böylesi bir yaklaşıma ve Başbakanımızın statüsünün bu denli yükseltilmesine hiç şahit olmadım.

 

KKTC’nin ABD Washington temsilciliğinin çok etkili ve verimli çalıştığı kesin.

 

Çarşamba günkü etkinlik ise çok önemli. Türk Amerikan Dernekleri Kurulu (ATAA) ABD’de çok faal ve bazı kapıların açılmasında da çok etkin oldular. Başkanımızın öğlen yemeğini  ATAA başkanı ve Yönetim Kurulu ile yedi ve daha yoğun bir şekilde hem destek hem de işbirliği mutabakatına varıldı. Zaten Washington ve New York Temsilciliğimiz ATAA ile derin bir işbirliği içinde. Güç birlikten doğar misali, birlikte yapılan çaba ve girişimlerle yıllardır açılmayan kapılar aralanmaya ve bazıları da ardına kadar açılmaya başladı.

 

Çarşamba günü ABD Temsilciler Meclisinden 22 ABD Temsilciler Meclisi Üyesinin (Milletvekilinin) , Kıbrıs konusunda Türk tezlerini destekleyen bir mektubu birlikte imzalayarak BM Genel Sekreterine göndermeleri, hem Temsilciliğimizin ne denli iyi çalıştığını ortaya koymakta, hem de Başbakan Küçük’ün ABD ziyaretinin önemini ve verimi gözler önüne sermekte. Geçmiş yıllarda bırakın 22 Temsilciler Meclisi Üyesinin Türk tezlerini içeren bir mektubu imzalamalarını, 2 tanesinin bile imzalaması mucize olarak addedilmekteydi.

 

BRT Genel Müdürü Tümerkan’ın heyette yer alması hiç boşuna değil. Gezi için değil, BRT ile “Amerika’nın Sesi”nin -yani yılların başarılı yayıncısı “Voice of America” ortak yayın yapabilmesinin kapısını açabilmek için orada. Aynı şekilde CNN ile de ortak yayın için görüşmelerini sürdürmekte.

 

Heyetteki Müsteşarlar ise ABD tatili ile ödüllendirilmiş değiller. Özellikle Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı, Washington Temsilciliğimizin başarılı girişimleri ile hiç yılmadan milim milim olumlu bir sona doğru götürmeyi başardıkları, KKTC’nin hayrına olacak bir girişim için orada. Bu çabaların sonucunun hepimiz için hayırlı olacağı kesin.

 

Washington’daki toplam 2 günün heyet için dolu dolu, adeta nefes bile alamayacak denli yoğun geçtiğini görüyoruz. Çarşamba günü New York’a geçen heyetimiz 18 Mayıs’ta yapılacak Türk Günü Yürüyüşüne katılacak. Bence en önemlisi de New York’ta ilk kez KKTC standının açılacak olması. Bu standın yürüyüşe katılan ve seyreden kişileri üzerindeki etkisinin ve sonraki siyasi getirisinin çok fazla olacağını dile getirmek yanlış olmayacak.

 

Bu dönemde, özellikle de Doğu Akdeniz’de doğalgazın varlığı tespit edildikten sonra ABD’nin bölgeye bakışının değiştiğine, Kıbrıs konusunda da yeni bir strateji belirlediğine inanmaktayım. Bu sefer, siyasi değerlendirme değişikliğinin bizim lehimize olduğu,

2013’ün sonlarına doğru, sonunda referandumun olmayacağı, süratlendirilmiş ve takvimi belirlenmiş zorlu bir müzakere sürecinin başlayacağı gün gibi aşikar…

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

17 Mayıs 2013

16 Mayıs 2013
Küçük’ün ABD Ziyareti için yorumlar kapalı
Okunma 57
bosluk

Doğalgaz Rumların Başına Bela Oldu

Doğalgaz Rumların Başına Bela Oldu

1963 yılından beridir devam etmekte olan Kıbrıs Sorununa çözüm bulma çabaları, Doğu Akdeniz bölgesinde doğalgazın varlığının tespit edilmesiyle yeni bir aşamaya girdi.

 

Rumlar önce bu doğalgazın, kendilerine Kıbrıs konusunda yardımcı olacağını ve gelişmiş sanayileri nedeni ile enerjiye her zaman gereksinim duyan Avrupa Birliğine üye ülkeleri ile ABD’yi yanlarına alarak Türkiye’yi ezebileceğini ve adadan atabileceğini sanmıştı.

 

Bu yönde de her tür kolaylık ortamını hazırlayarak çalışmalarını başlatmışlar, arama yapmak için ihaleye katılacak şirketlere vergi bağışıklığı, personel giderlerinin ve sosyal yatırımların Rum Yönetimi tarafından ödenmesi, kira alınmaması ve benzeri gibi görülmedik kolaylıklar sağlayarak ABD, Rus, Çin, Fransa ve İngiltere gibi gelişmiş ülkelere ait uluslararası şirketleri bu işe bulaştırmaya çalışmışlardı.

 

Nihayet bu çabaların sonucunda yönetim kurulunda üç Yunanlı ortak bulunan Nobel şirketi ihaleye girdi ve aramaları başlattı. Yapılan sondajlar sonucunda bölgede doğalgazın varlığı tespit edilince Rumlar kendilerini arpa ambarındaki aç tavuk gibi görmeye başladılar.

 

Atıp tutması kolay olduğu için, büyük konuşmaya, İsrail ile ittifak yapıp Yunanistan’la birlikte Türkiye’nin karşısına dikilebileceklerini sanma yanılgısına kapıldılar. İçine düştükleri ekonomik darboğazdan var olduğu iddia edilen doğalgazı teminat vererek kurtulmanın hayalleri içinde AB’nin alınması gereken ekonomik tedbirleri tavsiye etmesi için gönderdiği Troika’ya bile rest çektiler.

 

Rest çekmeye çektiler ama işin sonunda bu restin altında kaldılar.

Hızla koşullar aleyhlerine dönmeye başladı ve ezmeyi hedefleri Türkiye’nin diplomatik ve bölgesel ağırlığı altında ezilmeye başladılar. Hem de ne ezilme Kıbrıs Türkçesi ile “bittaga” (dümdüz) oldular.

 

Üyesi oldukları ve çok güvendikleri Avrupa Birliği, Kıbrıs sorununu çözmeden doğalgazı çıkarmamaları tavsiyesinde bulununca küplere bindiler ama arkasından NATO Genel Sekreteri Fogh Rasmussen de aynı tavsiye de bulundu.

 

Pür telaş yardım istemek ve bu baskılardan kurtulmak için ABD’ye giden Rum Yönetimi Dış İşleri Bakanına da meslektaşı ABD Dış İşleri Bakanı Kerry de diğerleri ile ağız birliği etmişçesine aynı tavsiyede bulunması Rumlarda soğuk duş etkisi yaptı. Sanki de duşun suyu Antarktika’dan gelmişti, buz gibi bir duş oldu bu…

AB, NATO ve ABD ortak bir ağızla Rumlara;

“-Kıbrıs sorunu çözülmeden doğal zenginliğini kullanmayı “Sakın” planlama,

– Yunanistan battı, sakın ona güvenip Don Kişot’luğa soyunma,

-İsrail Türkiye ile barıştıktan sonra sırtında senin ed yükünü taşımak istemeyecektir. İsrail’e bel bağlama,

-Var olduğu iddia edilen doğalgaz, ihracat için az, iç kullanım için fazladır ve senin başına dert açacak miktardadır. Boru ile Türkiye üzerinden ihraç etmekten başka seçeneği düşünme,

-Doğalgazdan yararlanmak istiyorsan Kıbrıs sorununu çözecek adımlar at, yoksa var olduğu iddia edilen bu doğalgazdan da olacaksın.” dediler ve de baskılar başladı.

 

AB, NATO ve ABD müzakerelerin 2013 sonbaharında başlamasını ve de makul bir süre içinde, doğalgazın kimler tarafından sahiplenileceği veya da adada var olan iki halkın bu doğalgazı nasıl uluslararası yasalara uygun ve uluslararası camianın da kabul edeceği bir şekilde sahipleneceğinin belirlenebileceği en kısa zamanda sonuçlandırılmasını istiyor şimdi.

 

Doğalgazın yasal sahipleri belli olmadan, denizden bir yemek yapımlık doğal gazın bile çıkması mümkün değil. Uluslararası kurallar böyle söylüyor.

Yani, Rumlar bu sefer fena sıkıştı köşeye. Ekonomik krizden çıkmak için doğalgaza, doğalgazı çıkarmak için de Kıbrıs’ta çözüme razı olmaya gereksinimleri var…

 

Aksi takdirde doğalgaz yerine hava alacaklar…

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

15 Mayıs 2013

14 Mayıs 2013
Doğalgaz Rumların Başına Bela Oldu için yorumlar kapalı
Okunma 77
bosluk

Gıda Yasasına Gereksinim Var

Gıda Yasasına Gereksinim Var

Dünya güzeli ülkemizde sağlıklı yaşayabilmemiz için gerekli olan temel unsurlardan bir tanesi de tükettiğimiz “GIDA”ların üretimden tüketime kadar geçen süreç içinde sistematik bir şekilde gerekli kontrollerinin veya da gerekli denetimlerinin yapılması.

 

Ülkemizde maalesef bu denetim eksik. Hem de ne eksik.

Üstelik çağdışı yasakçı bir zihniyetle, Gıda denetimi yapabilecek laboratuarların açılması bile yasaklanmış. Gerekçesi ise tam bir yüz karası. “Gıda Yasası olmadığı için laboratuar açılmasına izin veremeyiz” denmiş üst düzey bir bürokrat tarafından. Yapmak için kolları sıvayan laboratuarlara da hemen ve derhal gözdağı verilmiş “elinizdeki mevcut yetkileri alırız, laboratuarınızı kapatırız, size hiçbir iş de vermeyiz” diye.

 

Vatandaş “Lanet olsun bu zihniyete” diyor, kısa ve net bir açıklamayla. Doğru da söylüyor.

 

Bu çirkin zihniyetin ve uygulamanın benzerini geçmişte yaşamıştık. İçme suyu tahlili yapan bir laboratuarı Sağlık Bakanlığı hemen ve derhal kara listeye almış, çalışma izni ve diğer işlemler için gerekli laboratuar hizmetleri verenlerin listesinden çıkarmıştı. Hem kendileri gerektiği ciddiyetle analiz yapmaz, hem yeteri kadar çalışmazlar, hem de yapanları kara listeye alıp cezalandırırlar. Bu yasakçı ve cezalandırıcı mantığa ve uygulamaya artık son verilmeli, insan sağlığı için gece gündüz çalışan bu laboratuarlara da gerekli her tür kolaylık yapılmalıdır.

 

Vizyonsuz bürokratların, yasakçı zihniyetleri ile varılacak hiçbir başarılı hedef yoktur. Olamaz da…  Sağlık Bakanlığı yasakçı ve cezalandırıcı uygulamalarını bir kenara bırakmalı, Tarım Bakanlığı ile Sağlık bakanlığı işbirliği yapıp, önce Gıda Yasasını çıkarmalı, sonra da eldeki iki önemli laboratuarın hangi analizlere hizmet vereceğine karar verip, her ikisini de geliştirmeli ve halkın kullanımına açmalıdır.

 

Her iki bakanlık Gıda analizine yönelmek isteyen özel laboratuarlara da her türlü maddi ve manevi desteği vermeli, müşterek bir uygulama içine girmelidir.

 

Türkiye Cumhuriyeti mükemmel bir yasa ile bu sorunu çözmüş ve gıda üzerindeki etkili denetimlerini yıllar önce başlatmıştır. En azından diğer konularda gerekli olan yasalarla ilgili yaptığımız gibi, Türkiye’den bu yasayı alıp kendi koşullarımıza adapte ederek uygulamaya koyabiliriz.

 

Ben gıda denetimini “üretimden tüketime” diye yazdım ancak bu sözün gelimi. Gerçekte kullanılan tohumların “Genetiği Değiştirilmiş Organizma” (GDO) olup olmadıklarının kontrolü ile başlamalı “Gıda Denetimi” ve bu gıdaların insan dışkısı halinde katı atık formunda yeraltı sularına katılımına kadar sürmelidir.

 

Günümüzde erkeklerde çok yaygın olarak tespit edilen kısırlığın nedenleri peşine düşmüş olan bilim insanları ve araştırmacılar çok ilginç bir neden üzerinde yoğunlaşmaya başladılar. Bu bulgunun kökeninde gene laboratuarlar yapılması gereken çeşitli analizlerin eksikliği yatıyor.

 

Kadınların doğum kontrolü amaçlı kullandıkları haplar görevlerini yaptıktan sonra gerek idrar, gerekse de dışkı yolu ile önce evlerin septik kuyularına gitmekte oradan da yer altı sularına karışmakta. Yer altı sularına karışan bu hormonlu atık sular, içme suyu olarak kullanılan kuyulara ulaşarak kuyularda bulunan suyun içinde yerini almakta. İçme suyuna dönüştürmek amacı ile yukarı çekilen bu sular, adına “Ters Ozmoz” (Reverse Osmosis) denilen arıtma ve her türlü kimyasal işlemden geçirildikten sonra mikroplardan arındırılıp, gerekli mineraller de katıldıktan sonra pırıl pırıl ve mikropsuz bir şekilde halkın kullanımına sunulmakta.

 

Sunulmaya sunulmakta ama bu sulara Gıda Yasası altında hormon analizi başta olmak üzere gerekli olan her tür analiz yapılamadığından, bu sular keyifle içilmelerine rağmen birçok ülkede erkeklerin kısırlığına neden olmakla suçlanmakta artık.

 

Ülkemizin nüfusu yeraltı sularını atık hormonlarla kirletecek denli yoğun olmasa da, hükümetimiz, Sağlık bakanlığı ve Tarım bakanlığı müştereken tedbir almak zorundadır. Bu konuda faaliyete geçmek isteyen ve gıda analizi yapmak isteyen laboratuarlara derhal izin verilmeli, ilk fırsatta da “Gıda Yasası” çıkarılmalıdır.

 

Bu güne değin “Gıda Yasası”nın KKTC Meclisinden çıkmamış olması gerçekten de büyük bir eksikliktir ve eğitim düzeyi çok yüksek olan ülkemize de hiç yakışmamaktadır…

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

13 Mayıs 2013

12 Mayıs 2013
Gıda Yasasına Gereksinim Var için yorumlar kapalı
Okunma 42
bosluk

Rumlar Zamana Oynuyor

Rumlar Zamana Oynuyor

Rumlar müzakereleri başlatmamak için elden geleni yapıyorlar.

Oynamak istemeyince yer dar oluyor, dolayısıyla bahanesi çok bizim komşuların.

 

1968 yılından beridir devam eden görüşmelerde konuşulmamış, tartışılmamış bir konu kalmamışken hazırlık yapmak için 6 ay gibi uzun bir süre talep ediyorlar. Aslında maksatları ipe un sermek ve müzakereleri olabildiğince uzatmak.

Buna ilaveten bir de ekonomik kriz içinde olduklarını, önceliklerinin ekonomik krizden çıkmak olduğunu belirtip uzatma istiyorlar.

 

Rum Yönetiminin Dışişleri Bakanı Kasulidis bu nedenle ABD’ye gitti ve müzakerelerin ertelenmesi  ile ilgili gerekçelerini evvelki gün New York’ta BM Genel Sekreterine aktardı. Bu gün de Washington’da görüşeceği ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’ye anlatacak.

 

John Kerry, Kasulidis’i dikkate alır mı, emin değilim.

ABD’nin ilgilendiği tek konu bölgedeki doğalgaz ve onun da sorunsuz çıkması için Kıbrıs sorununun BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerini oluşturan ülkelerin kabul edeceği bir çözümle sonuçlanması şart. Bu çözüm “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti” de olabilir, adada 2 ayrı devletin varlığının kabulü de olabilir.

 

Zaten bu nedenle, BM ve ABD Rumların ekonomik sorunlarını aşabilmeleri için belli bir zaman dilimi vermeye sempatik bakıyorlar ama müzakerelerin sonbaharda yeniden başlamasını ve belli bir süre sonra da bitirilmesini öneriyorlar.

 

Önermesine öneriyorlar de Rumların müzakereleri başlatmak gibi bir niyetleri yok.

Zaten niyetleri olsaydı, Şubat ayında yapılan seçimlerden makul bir süre sonrasında Anastasiades müzakereleri başlatmak için “Özel Temsilcisi”ni atardı ki;  Hala daha bu atama yapılmış değil.

 

Bir evvelki başarısız Rum lider Hristofyas 24 Şubat 2008’de,- 2.turda- seçimi kazanmasının ardından 22 Mart tarihinde de hem Özel Temsilcisini atamış, hem de 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile ilk görüşmesini yapmıştı.

 

Anastasiades biliyor ki, Özel Temsilcini atarsa, BM her iki tarafın Özel Temsilcilerinin bir araya gelmesi için olanaklar yaratacak ve müzakereler bir şekilde başlayacak. Ama istedikleri farklı, stratejileri de farklı.

 

Türkiye’deki uzun soluklu seçim takviminin başlangıcı 2014 yılının Mart ayı. Rumların planı ve hedefi bu tarihe kadar müzakerelerin başlamasına bir şekilde engel olmak ve sonra da sürecin bitimi olan 2015 Haziran ayı veya Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi Milletvekilliği seçimlerinin yapılacağı Mayıs 2016’ya kadar süreyi uzatabilmek. Ondan sonrasında Allah Kerim.

 

Mart 2014’de Türkiye’de Belediye Başkanlıkları, Belediye Meclis üyelikleri ve Muhtarlık seçimleri;  Nisan 2014’de KKTC Meclisi Milletvekilliği seçimleri, Mayıs 2014’de KKTC Belediye Başkanlıkları, Belediye Meclis üyelikleri ve Muhtarlık seçimleri,  Ağustos 2014’de T.C. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Nisan 2015’de KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Haziran 2015’de, Türkiye’de TBMM Milletvekilliği seçimleri, Mayıs 2016’da Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi Milletvekilliği seçimleri yapılacak.

 

Önümüzdeki 36 ay içinde yapılacak bu seçimlerde, ya Türkiye Hükümetinin siyasileri, ya KKTC hükümetinin siyasileri, ya da Rum siyasiler seçimlerle meşgul olacaklarından her seçim için ortalama 3 ay müzakerelere zoraki ara verilecek. Bu zoraki aranın toplamı 24 ay ediyor.

 

Bu günden Mayıs 2016’ya kadar olan zaman süresi içinde müzakerelere başlayabilmek ve üzerinde halen daha mutabakata varılamamış 6 başlıktan oluşan konuları görüşebilmek için bölük pörçük bir 12 aylık bir dilim kalıyor.
Bu nedenle BM ve ABD bir an evvel müzakerelerin başlamasını ve adada son 58 yıldır süregelen huzursuzluğu ve “Kıbrıs sorunu”nu artık bitirmek için müzakerelere bir de son tarih tespit edilmesini istemekte…

 

T.C Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Ya Taksim, Ya Çözüm”  önerisi belli ki bayağı bir taraftar bulmuş…

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

10 Mayıs 2013

9 Mayıs 2013
Rumlar Zamana Oynuyor için yorumlar kapalı
Okunma 51
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar