Kıbrıs’ta Çözüm İsteyenler

Kıbrıs’ta Çözüm İsteyenler

Kıbrıs Türk tarafı, Türkiye, Yunanistan ve BM’li bazı diplomatlar Kıbrıs sorununun 2013 yılının sonunda çözülmeye başlanabileceğinden, 2014 ilkbaharında da sonuçlandırılabileceğinden bahsetmekte.

 

T.C. Başbakanı R. T. Erdoğan’ın, dünyanın ekonomik olarak gelişmiş ve Gayri Safi Milli Hasılası en yüksek olan 20 ülkesinden oluşan, uzun ismi ile Group 20, kısa ismi ile G-20’nin Rusya’nın kültür başkenti St. Petersburg’da, 5-6 Eylül tarihlerinde yapılan zirve toplantısında, BM Genel Sekreteri Ban ki Moon’a “Kıbrıs sorununu 3 ayda çözelim” teklifini götürmesi, Türkiye’nin Kıbrıs sorununun en kısa zamanda çözülebilmesi için ne denli istekli ve yapıcı olduğunu ortaya koymakta.

 

Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin bu görüşü ve isteği doğrultusunda Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, Yunanistan Dışişleri bakanı Evangelos Venizelos ile geçen hafta New York’taki BM binasında yapılan BM Genel Kurulu toplantısı sonrasında yaptığı görüşmede, Kıbrıs sorununa çözüm getirme hedefiyle Kıbrıs Türk ve Rum liderlerinin özel temsilcilerinin/ müzakerecilerinin adada yaşayan iki halkın anavatanlarının Dışişleri bakanları ile çaprazlama görüşme yapmaları önerisi hem ileriye doğru atılmış radikal bir adım oldu, hem de Türkiye’nin çözüm isteğini net bir şekilde ortaya koydu.

 

Yunanistan Dışişleri bakanı Evangelos Venizelos da New York dönüşü 30 Eylül’de Atina’da yaptığı resmi açıklamada, T.C. Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu ile yapıcı bir görüşme yaptığını ve bu kapsam içinde, Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin talebi üzerine, Türk hükümetinin Kıbrıs Rum müzakereci ile görüşmeyi kabul etmesi üzerine Yunanistan hükümetinin de Kıbrıs Türk tarafının müzakerecisi ile görüşmeyi kabul ettiğini resmi olarak dile getirdi.

 

Kıbrıs Türk tarafı da, gerek Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun, gerekse de Dışişleri bakanı Özdil Nami’nin açıklamaları ve müzakere süreci hakkındaki resmi değerlendirmeleri ile Kıbrıs sorununu en kısa bir zaman dilimi içinde sonuçlandırmayı ve 2014 yılının ilkbaharında da referandumla çözümü pekiştirmeyi arzuladıklarını dile getiriyorlar.

 

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve yeni seçilen Rum lider Anastasiades ise yapmacıkta olsa çözüm ister gözükmeye çalışsa, çözümü savunan söylemler dile getirse de uygulamaları hiç öyle değil. Müzakereci olarak atadığı Mavroyannis ile müzakerelerin başlamaması için elden geleni yapıyor.

 

Anastasiades, seçildiği Şubat 2013 tarihinden günümüze kadar geçen 7 aylık zaman dili içinde müzakerelerin başlamaması için elinden geleni yaptı.  Bu doğrultudaki ilk adım olarak ekonomik bunalımı bahane ederek, çözümü odaklanamayacağını dile getirdi. İkinci adım olarak kendisinin bizzat müzakereci olmayacağını ve kendi yerine bir başka kişiyi müzakereci olarak atayacağını açıkladı. Arkasından, geri alınması kendisine politik olarak büyük zararlar verecek, boyundan çok büyük koşullar koydu masaya müzakerelere başlamak için.

 

Bunlara şimdi bir de, Rum müzakereci Mavroyannis’in (Karayannis) daha müzakerelerin ön hazırlığı aşamasında çıkardığı engeller ve yarattığı sorunlar eklenmeye başladı. Ertuğ ile Mavroyannis, halen daha müzakerelerin ön hazırlığı konusunda yaptıkları 3 görüşmede anlaşabilmiş değiller.  Eğer ön hazırlık görüşmeleri 3. görüşmede tamamlanamadıysa veya tamamlanamıyorsa, müzakerelerin kendisi kaç görüşmede tamamlanabilecek acaba bu kafadaki Rum müzakereci ve Anastasiades ile?

 

Mavroyannis zaten çözüm konusunda sabıkalı. Annan Planı görüşmeleri ve referandumu döneminde, “Annan Planına Hayır” kampanyasının baş mimarı olan bu adamdan başka bir şey beklemek hataların en büyüğü gerçekte.

Zaten kendisini Anastasiades’ten ziyade, Helen milliyetçiliğini kendine ilke edinmiş kişilerin oluşturduğu DIKO atadı müzakereci olarak.

 

DIKO ile Yunanistan’da yöneticileri tutuklanan aşırı milliyetçi Altın Şafak Partisi arasındaki fark, düşünce veya katı milliyetçilik bazında değil, mücadelenin silahlı yapılıp yapılmaması konusunda. Ülküleri ise tamamen aynı…

 

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

7 Ekim 2013

6 Ekim 2013
Kıbrıs’ta Çözüm İsteyenler için yorumlar kapalı
Okunma 57
bosluk

Doğalgazla Oyun

Doğalgazla Oyun

Rum basınında çıkan haberlerle, doğalgaz konusunda bilirkişi konumundaki kuruluşların açıklamaları biraz çelişkili.

 

Rum basını adı Afrodit olan 12. parseldeki doğalgaz miktarını şişirirken, yetkili kurumlar Afrodit parselinde tespit edilen doğalgaz miktarının sıvılaştırma tesisi kurmaya yetmediği görüşünde.

 

Neredeyse 10 gün evvel tamamlanan ilk teyit sondajında Afrodit parselindeki doğalgazın, Vasiliko’da kurulması planlanan doğalgaz sıvılaştırma terminalinin verimli olabilmesinin “optimum noktası” veya da “emniyet sınırı” olan 5.5 trilyon ayak küpün(tcf) altında olduğu ortaya çıktı. Yapılan hesaplamalar doğalgaz’ın 4 ile 4.5 trilyon ayak küp civarında olduğu şeklinde.

 

Şimdi Kıbrıs Rum Yönetimi belki miktar biraz daha artabilir düşüncesi ile hem Afrodit parselinde yeni bir araştırma daha yapma veya yaptırma hazırlığını sürdürürken, 10. ve 11. parsellerde araştırma yapmakta olan Fransız Total şirketinden ve İtalyan Eni şirketinden gelecek iyi haberi beklemekte.

 

Afrodit parselinde araştırma, sondaj ve çıkarma hakları olan Noble Energy Company ve ortakları İsrail kökenli Delek Drilling ve Avner Oil’in yaptıkları açıklamalar biraz spekülatif görünümlü.

 

Delek Drilling Şirketi, Tel Aviv Borsasına yaptığı beyan, Afrodit parselinde tespit edilen doğalgaz’ın tahminlerin çok üstünde olduğu şeklinde yorumlandı ama gerçekte Delek’in beyanı sadece teknik notlardan ibaret. Afrodit parselindeki ikinci teyit sondajı en erken 5 ay sonra, Mart 2014’de yapılacak.

 

Bir şeylerin ters gittiği kesin. Doğru bilgiler bir nedenle saklanıyor çabası var sanki.

Anlaşılan var olduğu varsayılan doğalgaz miktarı, Kıbrıslı Rumların iç tüketimi için çok fazla ama yatırım yapmak için de çok az. Ne İsa’ya yarıyor ne de Musa’ya.

 

Siyasi kökenli bir oyun oynanıyor gerçekte.

Rum lider Anastasiades, Kıbrıs sorununa kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm getirmek için Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun yaptığı görüşme çağrılarına olumlu yanıt vermekten kaçınıyor ve müzakere masasına oturmamak için de elden geleni yapıyor.

 

Kıbrıs Rum Yönetimi şu anda ekonomik olarak tamamen batmış bir ülke ve durum gün geçtikçe daha da kötüye gidiyor. Normal yollardan kurtuluş ümitleri hiç yok. Bir mucize bekliyorlar.  Bu mucizenin adı da doğalgaz.

 

Kurtuluş beklentilerini tamamen doğalgaza bağladılar. Biliyorlar ki, gidişat böyle devam ederse ve de doğalgazdan herhangi bir kazanımları olmazsa, hem ekonomik olarak iflas edecekler hem de müflis bir taraf olarak Kıbrıs konusundaki politik üstünlükleri elden gidecek.

 

Rum lider Anastasiades’in masaya oturmaktan kaçınmasının nedeni bu. İflas etmiş bir ülkenin liderinin masada hiç bir saygınlığı olmayacağından, masaya oturursa daha ilk baştan batık bir ülkenin zavallı başkanı konumuna indirgenecek, sonraki süreçte de taviz vermek zorunda kalacak taraf olacak. Bu nedenle de Eroğlu ile masaya oturmaktan hep kaçıyor…

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

7 Ekim 2013

3 Ekim 2013
Doğalgazla Oyun için yorumlar kapalı
Okunma 51
bosluk

Hala Sultan İlahiyat Koleji

Hala Sultan İlahiyat Koleji

Lefkoşa’nın Haspolat bölgesinde kurulan ve sonraki etaplarının da yapımı devam eden “Hala Sultan İlahiyat Kompleksi”, 193 yıldan sonra adada Türkler tarafından ilahiyat alanında kurulan ilk eğitim yuvası.

 

İngiliz Sömürge döneminde Vakıflar İdaremiz, İngilizler, Rumlar ve Ermeniler tarafından planlı ve bilinçli bir şekilde yıkıma uğratılmış, elinden mülkleri, toprakları ve gelir getiren önemli varlıkları alınarak güçsüzleştirilmiştir.

 

İngiliz Kraliyet Yönetimi, İstanbul’da 4 Haziran 1878 tarihinde İngiliz Elçisi Henry Layard ve Sadrazam (Başbakan) Saffet Paşa arasında imzalanan ve Sultan Abdülhamid Han tarafından da “Egemenlik haklarım baki kalmak kaydı ile onaylarım” cümlesi ile parafe edilen Kıbrıs Konvansiyonu adlı kiralama anlaşmasına harfiyen sadık kalsaydı ve kendi ulusal çıkarları doğrultusunda kalleşçe davranmasaydı, bu gün Kıbrıs adasında taşınmaz malların yüzde sekseni Türklere ait olacaktı.

 

Vakıflar İdaremiz, İngilizler tarafından gün geçtikçe bilinçli olarak zayıflatıldığından, yeni okullar açamaz ve binalar yapamaz duruma düştüğünden, Vakıflar İdaresi, asıl faaliyet alanı olan ilahiyat konusunda her hangi bir yatırım yapamadı.

Aradan neredeyse iki asır gibi çok uzun bir zaman geçtikten sonra ilk kez ilahiyat alanında böylesi büyük çapta ve komple bir yatırım yapıldı.  Hala Sultan İlahiyat Kompleksi en azından birkaç yüzyıl ayakta kalacak olan bir eser olmasının yanında Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs adasına kalıcı olarak vurduğu mühürlerden de bir tanesi.

Kompleksin içinde, ilahiyat koleji binalarına ilaveten erkek yurdu, kız yurdu, yemekhane ve bir de cami yer alıyor.

 

Hala Sultan İlahiyat Kompleksi içinde yer alacak olan “Lefkoşa Hala Sultan Camisi”, Kıbrıs adasının 1571 yılında Osmanlılar tarafından fethinden sonra camilerin kiliselerden dönüştürülerek kullanılması geleneğine ilaveten asırlar içinde Türkler tarafından inşa edilmiş camilerin en büyüğü olmaya aday.

 

İsminin “Lefkoşa Hala Sultan Camisi” olmasının nedeni ise, Allah Resulu Peygamber efendimizin (S.A.V.) süt teyzesi (Arapça halası)  Ümmü Haram binti Milhan’ın M.S. 649 yılında Muaviye Ordularının Kıbrıs adasına yaptığı ilk saldırı esnasında şehit düştüğü yere inşa edilen Hala Sultan Tekkesi’nin (Camii) Güney Kıbrıs’taki Larnaka kentinin Tuzla bölgesinde olmasından dolayıdır.

 

Lefkoşa Hala Sultan Camisi, Mimar Sinan’ın ustalık devri eseri olan Edirne’deki Selimiye Camii’nden örnek alınmıştır. 7 bin 500 kişi kapasitesinde olacak olan cami, Türkiye Diyanet Vakfı, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ve Kıbrıs Türk Vakıflar İdaresi’nin işbirliğinde inşa ediliyor.

 

“Kıbrıs İlim Vakfı”, “Hala Sultan İlahiyat Kompleksi”nin fikir babası ve hayata geçirilmesinde çok büyük katkıları olan kuruluş.  Vakıf, KKTC’ye gönülden bağlı ve KKTC’ye hizmet etmeyi kendine ilke edinmiş.

 

İnşası tamamlanmış olan Hala Sultan İlahiyat Kolejinin ve inşasına başlanmış olan yurtların, yemekhanenin ve caminin tüm masraf ve giderleri hayırsever, dini bütün vatandaşların katkıları ile yapılmakta. Devletin bütçesine yük olmuyor zira bu konuda bir gider kalemi konmuş değil.

 

Hala Sultan İlahiyat Kolejinde okutulan dersler ve müfredat devlet kolejlerinde ve özel kolejlerde okutulan ile tamamen aynı. Hiç bir fark veya eksik olmadığı gibi fazlalık var. İlahiyat Koleji öğrencileri, normal lise ve kolejlerde okutulan derslere ilaveten Arapça, İngilizce ve Kuran dersleri de alıyorlar.

Gerçekte iyi bir eğitim veren tam bir “Genişletilmiş Eğitim Yuvası” Hala Sultan İlahiyat Koleji…

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

2 Ekim 2013

1 Ekim 2013
Hala Sultan İlahiyat Koleji için yorumlar kapalı
Okunma 530
bosluk
  • Sayfa 3 ile 3
  • <
  • 1
  • 2
  • 3
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3

Arşivler

Son Yorumlar