Türkiye’yi Tanıyor muyuz (4/7)

Türkiye’yi Tanıyor muyuz (4/7)

Türkiye’nin havacılıkta en önemli projelerinden bir tanesi “Milli Savaş Uçağı”, diğeri de “Uydu Yapımı ve Uydu Fırlatma.”  Uydu yapımı ile uydu fırlatma birbirlerine bağlı gözükse de çok farklı teknolojiler gerektiren iki farklı sanayi dalları.

 

Bu maksat için yıllar önce 15 Mayıs 1984 tarihinde Türk Ticaret Kanunu ve Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu uyarınca tamı tamına 30 yıl evvel TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş. kurulmuş Türkiye’de. Böylesi bir kararı o günlerin tüm olumsuz koşullarına rağmen geleceği görüp alan kişileri kutlarım, vefat edenlere de Allah’tan rahmet dilerim. İngilizce adı “Turkish Aviation Industries” olan ve kısaca TAI olarak tanımlanan bu gözde kuruluşumuz ile Türk Hava Kuvvetlerimiz, geçmiş yıllar içinde “Milli Savaş Uçağı”nın yerli olarak tasarımı ve imal edilebilmesi için ortak bir çalışma başlattılar ve 2014 yılına üç farklı tasarımla girdiler. Güçlü motorlu, ağır silah donanabilen, hızlı ve dövüşken savaş uçakları artık tasarımdan da öteye geçti ve şimdi masanın üstündeler. Hangisi uygun görülürse o imal edilecek.

 

Radara yakalanmayan “Milli Savaş Gemisi” gibi radarlara yakalanmadan uçmak özelliği de olacak bu “Milli Savaş Uçağı”nın ve Türk Hava Kuvvetlerine 2023’de katılması şimdiden planlanmış durumda.

 

2014 yılı içinde “Milli Savaş Uçağı”nın kavramsal tasarımı ve fizibilite çalışmaları bitecek ve ikinci aşama olan ön tasarıma geçilecek. Bunu “Kritik Tasarım Aşaması” izleyecek ve son adım olarak da “Detay tasarımı” ile yerli uçağın mühendislik çalışmaları tamamlanmış olacak. Çalışma ve üretim projesine göre 2021 yılında “Milli Savaş Uçağı”nın imalatına başlanacak.  İmalat sonrasında test uçuşları başlayacak. Hedef 2023 yılında  “Milli Savaş Uçağı”nı Türk Hava Kuvvetlerine teslim etmek.

 

Bilgisayar programcısı Türk Mühendislerinin yoğun çalışmaları sonrasında bu son derece zor ve meşakkatli yazılım hiçten yaratıldı ve uçaklarımıza uygulanabilir hale getirildi. “Milli Savaş Uçağı”nın elektronik aygıtlarının yazılımı ise çoktan millileştirildi. Dolayısıyla hiç bir yabancı ülkenin, bizim uçaklarımız üzerinde herhangi bir uzaktan kontrol yeteneği olmayacak artık.

TAI’nin ve Türk hava Kuvvetlerinin bu ortak çalışmasına paralel giden bir diğer sanayi dalı da, Uydu Yapımı.

 

Göktürk-2 uydusu,  görüntüleme amaçlı bilimsel Araştırma ve Teknoloji Uydusu Geliştirme Projesi kapsamında TÜBİTAK kaynaklarıyla gerçekleştirilen ilk Milli yer gözlem uydusu olup 18 Aralık 2012 tarihinde fırlatılarak yörüngesine oturtuldu. Daha fazla bilgi (https://www.tai.com.tr/tr/proje/gokturk-2) internet adresinden alınabilir.

 

Bu Türk yapımı uydu ile dünyanın farklı bölgelerinden resimler çekiliyor ve görüntüler yer istasyonlarına indiriliyor. Yörüngesi Güneş eşzamanlı ve yerden yaklaşık 700 km. yukarıda olup, dünyayı her 98 dakikada bir turluyor.

 

Türkiye’nin 3. yer gözlem uydusu olan Göktürk 2, sınırlarımızı ve denizlerimizi sürekli kontrol altında tutmanın yanında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) savaşma kabiliyetini arttırmak, uydu ihtiyacını karşılamak üzere tasarlanmış olup 15 gigabyte resim depolama kapasitesine sahip ve 20 km’lik kare şeklinde fotoğrafları çekebilmek özelliğine sahip.

Bu yazı serimden sonra anavatan Türkiye’ye daha farklı bir şekilde bakacağınızdan eminim. Hayal gücünüz içindeki anavatan Türkiye resminin içinde, mevcutlara ilaveten doğruluğu şüphe götürmeyecek yeni bilgiler de yer alacak ve daha farklı bir perspektife sahip olacaksınız…

(Devam Edecek…)

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

8 Ocak 2014

7 Ocak 2014
Türkiye’yi Tanıyor muyuz (4/7) için yorumlar kapalı
Okunma 303
bosluk

Türkiye’yi Tanıyor muyuz (3/7)

Türkiye’yi Tanıyor muyuz (3/7)

Türk Silahlı Kuvvetlerinin önemi ve caydırıcılığı her ne kadar köklü geçmişinden, disiplinli ordusundan, çağdaş silahları en iyi şekilde kullanmayı bilmesinden, dünyanın sayılı ve gözde Harp Akademilerinden bir tanesine sahip olmasından kaynaklanıyorsa da, öne çıkan özelliği, dünyanın sınır ötesine aksamasız bir lojistik destekle harekat yapabilen dört ordusundan biri olmasıdır. Burada kullanılan tanımlamayı ve kurulan cümleyi iyi okumak gerekmektedir. Dünyanın dördüncü sıradaki başarılı ordusu olması değil, “sınır ötesi harekatı aksamasız yapabilen dört ordudan biri” olma özelliğini taşımasıdır, Türk Silahlı Kuvvetlerini bu denli önemli ve caydırıcı kılan…

 

Şimdi bu caydırıcılığa yerli silah üretim sanayii, yeni üretilen yerli silahlar, üretim çalışmaları, veriler ve yetiler de eklenmeye başlanmıştır.

Türk Savunma Sanayii yeni nesil “Savaş Uçağı”, yeni tip “Denizaltı”, “Altay” milli muharebe tankı, “Atak” helikopteri, A400M “Ulaştırma Uçağı”, MİLGEM “Savaş Gemisi”, Güdümlü Füze gibi projeleri yürütmekte.

 

Uluslararası standartlarda üretilen Zırhlı Araçlar, Sahil Güvenlik Botları, Karakol Gemileri, Gece Görüş ve Hedef Sistemleri, Elektronik Harp, Test ve Eğitim Sistemleri, Yazılım Tabanlı Telsizler, Atış Kontrol Sistemleri, Uçak Simülatörleri, Hava Savunma Sistemleri, Topçu Roketleri ve Obüsler Türk Silahlı Kuvvetlerinde yerlerini alırken, birçok ülkeye de ihraç edilmeye başlanmıştır.

 

Türkiye, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde güçlü ve caydırıcı ordusu ve harp sanayisi ile birçok ülkenin işbirliği yapmak istediği bir devlet konumuna yükselmiştir.  Türkiye Cumhuriyeti bugüne değin 67 ülke ile askeri alanda eğitim teknik ve bilimsel işbirliği anlaşması,  55 ülkeyle Savunma Sanayi işbirliği anlaşması ve 52 ülkeyle de eğitim işbirliği anlaşması imzalamış durumdadır. İmzalanan bu anlaşmalarla, ikincil stratejik plan döneminin sonu olan 2016 yılında Savunma ve Havacılık Sanayi ihracatının 2 milyar Dolar’a ve Savunma ve Havacılık sektörünün cirosunun da 8 milyar Dolar’a ulaşacağı ortaya çıkmıştır.

 

Bu gelişmeler Türk Silahlı Kuvvetlerinin dış ülkelere olan bağımlılığını dikkate değer bir düzeyde azaltmıştır. Resmi veriler son 10 yılda Savunma Sanayinin yakaladığı gelişmenin, askeri kışlalardaki gereksinimlerin karşılanmasında yerli üretimin yüzde 54’e çıktığını, Savunma ve Havacılık sektöründe de ihracatın 5 kat arttığını göstermektedir.

Yapılan ihracat kalemleri arasında zırhlı araçlar, yüksek hızlı sahil güvenlik botları, uçuş simülatörleri, insansız hava araçları ve geleneksel silahların yer alması, 2023 vizyonu kapsamından Savunma Sanayinde ana hedefin bu alanda dünyanın ilk 10 ülkesi arasında girmek olduğunu ortaya koymaktadır.

 

Hayata geçirilen projeler kapsamında Türkiye’nin kendi tasarımı ilk tankı ALTAY, ilk Operatif İnsansız Hava aracı ANKA, ilk savaş gemisi MİLGEM, ilk Piyade Tüfeği MPT ve ilk Eğitim Simülatörleri üretilmelerinin ardından ihraç edilmeye başlandı bile.

 

2023 vizyonu kapsamında tamamlanacak olan projeler aşağıdaki gibidir.

– Jet Eğitim Uçağı imalatı,

– İstihbarat Uydusu yapımı ve fırlatımı,

– Savaş Uçağı üretimi,

– Çıkarma Gemisi yapımı,

– TF 2000 Fırkateyni yapımı,

– Orta sınıf helikopter üretimi

 

1960’lı yıllarda sadece montaj olarak başlayan otomobil üretiminin aradan geçen 50 yıl içinde Türkiye’yi dünyanın sayılı otomobil üreticisi konumuna yükseltmesine ilaveten, bu sektör sayesinde can bulan ve gelişen yan sanayinin Türkiye’yi silah üreticisi ve tasarlayıcısı bir ülke konumuna getirdiği kesin…. (Devam Edecek)

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

6 Ocak 2014

 

5 Ocak 2014
Türkiye’yi Tanıyor muyuz (3/7) için yorumlar kapalı
Okunma 265
bosluk

Prof. Dr. Ata Atun’un makalesi “Research Academy of Social Sciences” tarafından yayınlandı.

Prof. Dr. Ata Atun’un makalesi “Research Academy of Social Sciences” tarafından yayınlandı.

Yakın Doğu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ata Atun’un makalesi dünyanın önde gelen akademik yayın kuruluşu olan “Research Academy of Social Sciences” tarafından yayınlandı. 

 

Ata Atun-Würzburg

Prof. Dr. Ata Atun Würzburg Üniversitesinde makalesini sunarken.

18-19 kasım 2013 tarihinde Almanya’nın Würzburg kentinde Würzburg Üniversitesi ve Uşak Üniversitesi tarafından ortaklaşa yapılan Türkiye-Almanya ilişkilerinin 250. yılı Konferansında sunduğu bildiri, dünyanın önde gelen akademik dergilerinden olan ve Copernic, Thomson Reuters gibi bilimsel akademik kuruluşlar tarafından taranan “Research Academy of Social Sciences”ın yayınladığı “Journal of Empirical Economics” dergisininj Vol. 1, No. 4, 2013, sayısının 115-125 sayfaları arasında İngilizce dilinde yazılmış makale, “International Journal of Management Sciences” dergisinin Vol. 1, No. 8, 2013, sayısının 290-301 sayfaları arasında da Almanca dilinde yazılmış makale yayınlanmıştır.

 

Türk – Alman ilişkilerini detaylı olarak ele alan ve Türkçe, İngilizce ve Almanca olarak sunulan makalenin içeriği, tarihi tarayarak, Osmanlı İmparatorluğu ile Almanya Krallıkları arası (Prusya Krallığı, Baverya Krallığı gibi) ilişkilerde, 1’ci Dünya Savaşı sonuna kadar vuku bulmuş bazı önemli olayları vurgulamaktadır.

Bu çalışmanın önemi, geçen asırda Osmanlı İmparatorluğu ile Almanya Krallıkları arasındaki devasa siyasî, sosyal, hukuksal ve askerî münasebetleri öne çıkarmak olmuştur.

 

Sultan II-Mahmut’un talebi üzerine, genç subay Yüzbaşı Möltke’nin (Helmuth Karl Bernhard Graf von Moltke) 1838’de danışman olarak Anadolu’ya yollanması ve böylece Prusya Krallığı ile Osmanlı İmparatorluğu arasında askerî ilişkilerin başlaması iki ülke arasında bir dönüm noktasını oluşturmaktadır. Möltke’nin Almanya’ya dönüşünde Rus-Türk ihtilâfları hakkında bir kitap yazması Almanların Türklere karşı ilgi duymalarını başlatır. Moeltke 1857 yılına Prusya Ordusu Genel Kurmay başkanlığını 30 yıl için üstlenir ve 1871 yılında Mareşal rütbesine çıkartılır.

 

Bu ilk atılım iki imparatorluk arasında sağlam askerî bağların kurulmasına sağlam bir temel teşkil etti ve Alman-Türk ilişkileri, Abdülhamit II devrinde zirveye erişti. Alman Milli Birliğinin kurulmasının öncesinde ve Bismark zamanında bu münasebetler daha yakınlaşmıştı fakat Bismark bir sulhsever idi ve “Doğu Meselesine” karışmak istemiyordu.

 

Abdülhamit II’ nin Almanya’ya karşı sempatisi (veya ihtiyacı) bu defa kültürel münasebetlerin kurulmasının önünü açtı ve bazı Türk subayları Almanya’ya eğitim için yollandı. Almanya da,  Wettendof kumandası altındaki bir danışman heyetini yolladı. Birkaç yıl sonra, bu heyet de (1883-1895) Von der Goltz kumandası altında daha büyük bir heyet ile değiştirildi. Alman Deutsche Bank İstanbul’da bir şube açtı ve Alman askerî malzemesi ile malların ithalatı başladı.

 

1888 yılında Almanlara İstanbul – İzmit arası demiryolunun işletilmesi ve Ankara’ya kadar uzatılması imtiyazı verildi. Eskişehir – Konya arası 1896’da tamamlandı. Projeye göre, demiryolu Bağdat ve Basra’ya kadar uzatılacaktı. İngiltere, bu demiryolu imtiyazını almak için rekabet etmekteydi faka proje Almanlara verildi.

Osmanlı İmparatorluğu ile Alman Krallıkları arasındaki bu karşılıklı askerî,  sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkiler her on yılda, eskisine nazaran daha da kuvvetlenerek, iki ülke arasındaki bağları sağlamlaştırmıştır.

 

Bu makale, son bölümdeki özetlemede de vurgulandığı gibi: Alman ve Türk Devletleri ve halkları arasındaki bağlar, bütün devirlerde, oldukça sakin, işbirlikçi ve tarafların istifadesini olduğu görülmektedir.

 

5 Ocak 2014
Prof. Dr. Ata Atun’un makalesi “Research Academy of Social Sciences” tarafından yayınlandı. için yorumlar kapalı
Okunma 248
bosluk

Türkiye’yi Tanıyor muyuz (2/7)

Türkiye’yi Tanıyor muyuz (2/7)

Yazımın ilk bölümüne Türkiye’de yer altında var olan madenlerin varlığı ile girmiş ve sadece “Uranyum”un miktarını belirtmiştim.

 

Şimdi, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün (MTA) yayınlamış olduğu resmi listeye devam edelim. Listenin içeriğini biraz inceleyince benim dudaklarım uçuklamıştı. Eminim sizin de hayal gücünüzdeki Türkiye resminin içinde değişiklikler yapacak ve beyninizdeki resmi daha da anlaşılabilir hale getirecek.

 

MTA’nın 2012 yılı için açıkladığı listenin başına bir evvelki yazımda bahsettiğim Uranyum’u da tekrardan ilave ederek bilginize sunuyorum;

9 bin 129 ton Uranyum,

380 bin ton Toryum, (Dünyanın sayılı zengin yataklarından bir tanesi)

1 milyar 126 milyon 548 ton Taşkömürü,

1 milyar 479 milyon ton Pomza (ponza taşı),

5 milyar 161 milyon ton Mermer,

13 milyar 300 milyon ton Linyit Kömürü,

626 bin ton Kükürt,

860 bin ton Kuars,

26 milyon ton Krom, (Dünyanın en zengin krom kaynağı)

354 bin 362 ton Kil,

5 milyar 733 milyon 708 bin Kaya Tuzu,

90 bin ton Gümüş,

70 milyon 500 bin ton Fosfat,

44 milyon 224 bin Dolamit (Dolomit),

122 milyon ton Demir,

2 milyon 294 bin ton Çinko,

3 bin 820 ton Civa,

3 milyar 66 milyon 300 bin ton Bor, (Dünyanın yüzde 70 rezervi Türkiye’dedir)

87 milyon 375 bin ton Boksit,

250 milyon 543 bin ton Bentonit,

1 milyar 641 milyon 381 bin ton Bitümlü Şist,

35 milyon ton Barit,

1 milyon 786 bin ton Bakır,

29 milyon 646 ton bin Asbest,

203 bin ton Antimuan (Antimon),

4 milyon ton Alunit,

700 ton Altın,

Miktarı halen tespit edilememiş Kaya Gazı (Shale gas)

Kesin miktarı bilinmeyen Petrol.

 

Tüm bunlar yer Türkiye’nin altı zenginliklerini göstermektedir.

Yer üstü zenginlikleri olarak tarım üretiminden, su kaynaklarından ve hidro zenginliğinden, deniz limanları ve hava alanlarının Türkiye’nin coğrafik konumundan dolayı öneminden, tekstil, geleneksel sanayi üretimi ve otomobil üretiminden bu yazı dizinde bahsetmeyeceğim. Zaten bunlarla ilgili verileri ve haberleri hemen hemen her gün basınımızdan öğrenmekteyiz…. (Devam edecek)

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

 

2 Ocak 2014
Türkiye’yi Tanıyor muyuz (2/7) için yorumlar kapalı
Okunma 158
bosluk
  • Sayfa 3 ile 3
  • <
  • 1
  • 2
  • 3
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar