Messages to Greek Cypriots from President Erdoğan

Messages to Greek Cypriots from President Erdoğan
Presidents Erdogan and Eroglu

Presidents Erdogan and Eroglu

The 12th President of Republic of Turkey H.E. Recep Tayyip Erdoğan made his maiden overseas visit to Turkish Republic of Northern Cyprus (TRNC) on Monday, September 1, 2014.

 

Hundreds of happy and a cheerful Turkish Cypriots greeted him warmly wherever he stepped in or visited.

 

During his visit to TRNC he addressed to the public and gave messages also to the

Greek Cypriot Administration, United Nations and European Union.

 

The real messages underneath the obvious, hidden within the sentences , in between the lines were clearly as follows.

 

  • Both sides will get advantages if a solution is reached in Cyprus and solution will make contribution to peace, stability and prosperity in the region.The aim of the Turkish Government is to move the negotiation process to a simultaneous referendum process.
  • No one has a right to put off the international community.
  • Studies concerning the water supply project from Turkey to TRNC, have been continuing speedily and it is planned to be completed within 2-3 months.
  • Studies for electricity project have been continuing and the electric supply to TRNC will be realized right after the water supply.
  • Both projects could give life to the whole island not only to North Cyprus as long as Greek Cypriot side holds peace hand of the Turkish Cypriot side.
  • TRNC has a modern democratic state structure and a  joint aim should be to transform the TRNC into a global attraction centre in the Eastern Mediterranean and to make per capita income double in the next 10 years.
  • Turkey will never allow the downward escalation of the rights of Turkish Cypriots ending as a minority within the Greek Unitary State.
  • It should be comprehended by everyone that current negotiation process cannot be opened forever.
  • He made a call on Greece to become involved in the peace talks concerning the dispute in Cyprus.
  • A viable and fair settlement,  based on a bizonal, bi communal and political equality as per the UN parameters is the target and bases of solution in the mind of Turkey.
  • The last two Presidents of the Greek Cypriot Administration had no political will for a settlement and were not sincere.
  • He called for the placing of a time-frame on the talks to enable to solve the Cyprus dispute within a certain period.

 

These messages given by the President Erdoğan should definitely be evaluated by the Greek Cypriots in order to establish a new state in the future jointly constituted by the Turkish Cypriots and Greek Cypriots.

 

Either wise,  as the Greek Cypriots bitterly experienced during the past 50 years, the northern one third of the island of Cyprus will slip from their hands off and be lost forever.

 

Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

September 6, 2014

9 Eylül 2014
Messages to Greek Cypriots from President Erdoğan için yorumlar kapalı
Okunma 201
bosluk

Batı Medyasının Yeni Manipülasyonu

Batı Medyasının Yeni Manipülasyonu

Medya ManipülasyonuYirminci yüzyılın son çeyreğine değin “Medya”yı en iyi kullanan kişi bence Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’di. Sonrasında bayrağı batı basını devraldı ve halen daha sıkı sıkıya elinde tutuyor.

 

Batı basını bütün dünyayı elinde fırıldak gibi oynatıyor, istediği mesajı da istedi şekilde verip olayları kendi çıkarları doğrultusunda manipüle ediyor.Kolayca haksız olanı haklı, hakkı yeneni de haksız, daha beteri canavar gibi dünyaya takdim edebiliyor.

 

Basının bu gücünü fark ettiğimde daha 10’lu yaşların ilk çeyreğindeydim. Kıbrıs’ta Rumlar hem biz Kıbrıslı Türkleri acımasızca öldürüyor, hem köylerimizi, evlerimizi yakıp yıkıyor, taşınır-taşınmaz mallarımıza, hayvanlarımıza, zahiremize el koyuyordu. Ben o dönem basında, özellikle de Avrupa basınında, sadece, dükkanlarda İngilizlerin evlerinden sarma kağıdı niyeti ile toplanarak bir kenara yığılmış veya yolda belde yerlere atılmış günü geçmiş İngilizce gazeteleri okuyabiliyordum, Türklerin Kıbrıs’ta isyan ettiği ve Makarios güçlerinin silahlı müdahalede bulunmak zorunda kaldığı haberleri çıkıyordu gazetelerde.

 

Çok şaşırıyordum, bu doğru olmayan, tek bir merkezden çıkmış, gerçeklerin ters yüz edilip  saptırıldığı, Rumların çıkarları doğrultusunda olayların değiştirilerek, dünyaya Reuters, BBC, Ajans Press gibi ünlü haber merkezleri tarafından bilinçli olarak yayılan taraflı haberleri okuduğumda.

 

Mutlu Barış Harekatından sonra ilan edilen Kıbrıs Türk Federe Devletinin Kurucu Meclisinin hazırladığı ve halkımız tarafından oylanan ilk anayasasından sonra gerçekleştirilen Milletvekili seçimlerinde Mağusa bölgesinden UBP milletvekili seçilerek Meclise girdikten sonra Hanya’yı Konya’yı çok daha iyi anladım.

 

Basının ve medyanın gücü ne demekmiş, halk üzerindeki etkisi ne kadarmış, olaylar nasıl manipüle edilirmiş, basında tekel  ne demekmiş ve neye yararmış, gerçekten çok iyi gözlemledim ve çok iyi anladım.

 

Adına “Barış Gazeteciliği” denilen eğitimlere katıldıktan sonra artık bende, amiyane tabirle “Jeton düştü.”  İlk yaptığım iş dünyanın başına bela olarak tanıtılan ve terörist devlet olarak ilan edilen “Kuzey Kore” hakkında basında okuduklarımı, özellikle de batı basınında okuduklarımı bir kenara itip, “Kuzey Kore”yi hakkındaki gerçek ve manipüle edilmemiş bilgileri bulmak ve okumak oldu. Tahmin ettiğim gibi de karşımda farklı bir tablo ve bu tablonun içinde de farklı bir resim gördüm. Söylenenler ve yazılanlarla ilgisi olmayan doğrulara ulaştım.

 

Şimdi de hedefimde Ukrayna var.

Ukrayna’da yaşananlarla ilgili olarak sadece tek taraflı yayın yaptığını düşündüğüm Batı basının yazdıklarını okumuyorum, ilaveten Rus basınını da okuyorum, Ukrayna basınını da… Çin’in Ukrayna konusunda ne dediğini ve Çin basınında Ukrayna ile ilgili olarak nelerin yer aldığını da araştırıyorum.

Ukrayna 2010 yılında Rusya ile yaptığı Kharkiv Anlaşmaları ile Rus doğalgazına karşılık toprakları içinde  Rus deniz üssü kurulmasını kabul ederken, AB’ye ve NATO’ya üyelik için başvurmayacağını kabul etmişti. Bu anlaşmaya göre Ukrayna AB ile üyelik dışında her türlü işbirliğine açık olacak, NATO ve AB ile “yapıcı işbirliği” izleyebilecek, fakat üyelik çabalarına girişmeyecekti.

 

Şimdi de batı basını ağız birliği etmişçesine, ülkenin doğusunun ve güneyinin Rusya tarafından işgal edildiğini yazmakta ama bu insanlarının ana dillerinin Rusça ve kültürlerinin, tarihlerinin, edebiyatlarının, geleneklerinin ve dini inançlarının Ruslarla tamamen aynı olduğundan hiç bahsetmemekte… Dolayısıyla Batı basınında çıkan haberleri okuyanlar sanki de Rusya’nın bölgeye çok uzaklardan geldiği izlenimine kapılıyorlar.

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com  veya  ata@kk.tc

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

8 Eylül 2014

Yüksek Öğrenim ile ilgili Devlet kuruluşları, Ata Atun intihal ile ilgili herhangi bir akademik bulguya rastlamamıştır.

 

7 Eylül 2014
Batı Medyasının Yeni Manipülasyonu için yorumlar kapalı
Okunma 180
bosluk

Vasiliu Hikaye Anlatıyor

Vasiliu Hikaye Anlatıyor

Ülkemizin tanınmış bir kitabevinin geleneksel Kitap Fuarı’nda evvelki gece söyleşi yapmış olan Kıbrıs Rum Yönetiminin III. Başkanı Yorgo Vasiliu tam bir manipülasyon ve pazarlama örneği verdi.

 

Anlaşılan Vasiliu hikaye anlatmayı çok seviyor ve hayal gücü de çok zengin.

Önce kendisi hayal gücünü çalıştırıyor ve aklında bir hikaye uyduruyor sonra da kendisinin yarattığı bu hikayeye inanıp dört elle sarılıyor ve pazarlamaya başlıyor. Aynen geçen akşam söyleşide yaptığı gibi.

 

Yorgo Vasiliu’nun Rum Yönetimi Başkanlığını hangi yıllar arasında yaptığını bilmek, söz konusu o 5 yıllık dönemde BM’nin hangi planı masaya koyduğunu, hangi kararı aldığını ve sonucunun ne olduğunu çok iyi hatırlamak lazım, söylediklerine kanmamak için…

 

Gerçekte Kıbrıs konusunda bu günkü çıkmazın yaşanmasına neden olan Yorgo Vasiliu’dur.

Başkanlık dönemi Makarios’un ölümünden sonra 2 dönem Rum Yönetimi Başkanlığı yapan Spiros Kyprianu’dan sonradır.

 

Makarios 1977 yılının Şubat ayında rahmetlik Kurucu Cumhurbaşkanımız ile bugünkü görüşmelerin çerçevesini çizen 4 maddelik I. Doruk Anlaşmasını imzalamış, adada Türklerin de eşit haklara sahip olduğu iki Federal devletin varlığını kabul etmiş ve her federal devletin de ekonomik olarak ayakta durabileceği topraklara sahip olacağının da altına imzasını atmıştı. Bu imzanın ruhunda yarattığı fırtınaya çok dayanamamış ve Ağustos ayında da kahrından ölmüştü.

Arkasından Rum Yönetimi Başkanı seçilen Spiros Kyprianou, EOKA’nın namlı bir taktisyeni olmasına rağmen, Makarios’un attığı imzadan kaçamamış ve BM’nin de baskısıyla 10 maddelik II. Doruk Anlaşmasını imzalamıştı. Sonra da bunu inkar edemediği için, müzakerelere devam etmemek adına “Denktaş benim muhatabım değildir” deyip masadan kaçmıştı.

 

İşte ortamın anlaşmaya müsait olduğu bu dönemde Yorgo Vasiliu 1988 yılında yapılan Başkanlık seçimlerini kazanmış ve Rum Yönetiminin III. Başkanı olmuştu.

 

Tesadüfe bakın ki birkaç sene sonra da BM’nin Genel Sekreterliğine Butros Butros Gali adlı Mısırlı bir diplomat getirildi ve Butros Gali, kısa bir müddet içinde adına “Gali Fikirler Dizisi” denilen bir plan ve harita hazırladı. BM bu planı benimsedi ve Güvenlik Konseyi de 789 sayılı karar ile bu planı desteklediğini kayıtlarına geçirdi.

Gali Fikirler Dizisi gerçekte Annan Planı gibi bir plandı ve ekinde bir de harita bulunmaktaydı. Toplamda Türklerin halihazırda kullandığı 37 köy ve Güzelyurt Kıbrıslı Rumlara iade edilecekti, Karpaz burnunda Annan Planında olduğu gibi 4 adet köyün kapsadığı alan “Rum Kanton” haline dönüşecekti ve o köyün Rumları da köylerine geri döneceklerdi. Türklere kalan toprak miktarı da yüzde 28.2 olacaktı.

 

Toplamı 100 madde olan bu plan, 2bölgeli, 2 toplumlu, siyaseten eşit 2 Federe devletten oluşan Federal bir devletin kurulmasını öngörüyordu. ABD hemen bu kararı desteklediğini açıkladı, Türkiye Plana karşı olumsuz tavır ortaya koymadı.

 

Rahmetlik Cumhurbaşkanımız, 100 maddelik planın 92 maddesini kabul ettiğini, 8 maddeyi reddetmediğini buna karşılık tartışmak istediğini açıkladı.

 

Geçen akşamın desteksiz atıcısı Yorgo Vasiliu, 100 maddeyi kabul ettiğini ama Kıbrıs’a giderek “Rum Ulusal Konseyi” ile tartıştıktan sonra imzalayacağını açıklayarak hemen Kıbrıs’a uçtu.

Sonunda ne mi oldu?

Zaten imzalasaydı, bugün Kıbrıs müzakereleri hala devam ediyor olmazdı. Yani sorun o günden çözülmüş olurdu.

 

Yorgo Vasiliu geri dönmedi ve sudan bahanelerle rahmetlik Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ı suçlamaya çalıştı.

 

İşte geçen akşam desteksiz atan ve “Barış Havarisi” gibi ortalıkta dolaşan Yorgo Vasiliu, adaya barışın gelmesine engel olan ve barış planını ayağının tersi ile iten kişi.

Dolayısıyla bu at cambazlarının söylediklerine fazla inanmamak ve aldanmamak gerekiyor…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com  veya  ata@kk.tc

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

5 Eylül 2014

Yüksek Öğrenim ile ilgili Devlet kuruluşları, Ata Atun intihal ile ilgili herhangi bir akademik bulguya rastlamamıştır.

4 Eylül 2014
Vasiliu Hikaye Anlatıyor için yorumlar kapalı
Okunma 95
bosluk

KKTC’nin Bıktıran Bürokrasisi (7-Son)

KKTC’nin Bıktıran Bürokrasisi (7-Son)

KKTC’nin bıktıran bürokrasisine, iş üretmeyen memurlarına, ikamet izni için bu ülkeye gelip kalmak zorunda olanlara ve ülkemizde çalışarak ekonomimize katkı koyan insanlara çalışma izni ile ilgili çıkarılan zorluklara değindiğim 7 serilik bu yazı dizisini umarım devleti yönetme erkine sahip kişiler dikkate alırlar ve bir dizi çözümler serisi üretirler.

 

Bu yazı serime yorum olarak gönderilen ve yaşanmış olayları dile getiren bir kaç iletiye daha yer vermek istiyorum bu serinin son yazısında.

 

O. C: “Rumların elindeki en güçlü silah nüfus üstünlüğüdür.Bu nedenle içimizdeki bazı kesim, Kuzey’deki Türk halkının artmasını istemiyor.Nüfus az kalmalı, Rum’a yamalanma sağlanabilsin.

Bunun doğru bir varsayım olduğu inancındayım. Nüfusumuz ne kadar çok olursa, Rum tarafının politik ve ekonomik baskınlığına o denli kolayca karşı koyabilir, kendi içimizde de boyutları daha büyük bir ekonomik devinim yaşarız. Pasta daha büyür, dilimlerin sayısı daha da artar.

 

MB: “Allah yardımcımız olsun, her ay 8 bin TL ye yakın Sigorta, İhtiyat Sandığını, KDV almayı biliyorlar ama adam yerine koymuyorlar çok zoruma gidiyor.”

Bu yakınmayı çok yerden duydum gerçekte. Ülkemize yatırım yapmaya gelen kişilerin arkasında devletimiz ve bürokrasimiz çok sağlam durmalı eğer gelişen bir ekonomi istiyorsak. Yok “hiç kimse gelmesin, biz bize yeteriz” diye düşünülüyorsa, aynen 1974 sonrasında başımıza geldiği ve yaşadığımız gibi komşu ülkelerden en az bir 20 yıl daha, Türkiye’den de bir 50 yıl daha geride kalırız, ilk 10 yılın içinde. Arkamızda Türkiye gibi dev bir ülke ve tüketim kitlesi varken ve de dururken, üretim ve halka hizmet veren sektörlerinin tek tek kapanıp herkesin memur olmaya can atmasının ülkeyi batıracağı kesin. Zaten ülkemizdeki pahalılığın nedeni memur sayısının çokluğu ve maaş, emeklilik primi, sağlık primi, emeklilik ikramiyesi yatırımı gibi ödemeleri vatandaşın sırtına yükleyip, hiç bir vergi vermemesinden kaynaklanıyor. Toplamda nüfusumuzun yüzde 20’sini oluşturan memurlar, Gayrı Safi Yurt içi Hasılanın yüzde 80’ine el koymuş durumda.

 

Türkiye’nin KKTC devleti bütçesine her yıl yaptığı mali yardım olmasa, bu devlet çoktan çökmüş, tarihin tozlu sayfalarında kaybolmuş, halkı da Rum’un boyunduruğu altına girmiş durumda olacaktı. Avrupa Birliği’nin sözde “Mali Yardımı” ise tam bir kandırmaca hikayesi.  Beş yıl içinde verdiği yardımın iki mislinden fazlasını Türkiye Cumhuriyeti her yıl KKTC’ye vermekte. Bunu bir kenara bırakın, AB’nin KKTC’ye yaptığı yardımın yüzde 60’lık kısmı ise gene kendi görevlendirdiği Avrupa Birliği bürokratlarına maaş olarak geri gitti. Gerçekte yapılan yardım, açıklanan miktarın ancak yüzde 40’ı kadar. Tam bir göz boyama ve kandırmaca…

 

ATS: “İyi günler hocam, yazılarınız da bozuk düzeni çok iyi ifade etmişsiniz ben de bir şey ilave etmek istiyorum.. Hastanelerde görev yapan asık yüzlü sağlık görevlileri demişsiniz bir yazınızda.. Hizmet içi eğitimden bahsetmişsiniz. Ben …Üniversitesi Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik Bölümü mezunuyum. Hastanelerde görev yapmak için 2 yıl meslek eğitimi aldık. 6 yıldır bölüm mezun veriyor sadece üç Tıbbi Sekreter atandı, yani neredeyse hepimiz işsizken temizlik şirketi adı altında şirket kurup eş dost ahbabı hastanelere memur yaptılar. Daha on gün önce bile alım yapıldı gizli gizli. Yani demem o ki meslek eğitimini almış olan insanlar yok değil var ama devlet bizi yok sayıyor.

 

B.F: “Devlet dairelerinde var olan insanı aşağılayıcı üslubu ortadan kaldırmak ve orada ‘memur’ diye yuvalananlara ”Sen halka hizmet için buradasın” gerçeğini hatırlatmak aslında öylesine kolay ki…. Fakat öncelikle, bunu hatırlatacak olan ERK’in ”halka hizmet için” o koltukta oturduğunu HATIRLAMASI gerek….!!! Yani mesele, o malûm İMAM ile bez ihtiyaçlı CAFER meselesi….

 

Artık bürokrasiyi düzeltmenin, çalışmayan, üretmeyen, sorumluluk üstlenmeyen ve inisiyatif kullanmayan memuru acımadan işten atmanın, bugüne değin vatandaşa hiç bir hizmet vermeden aldıkları yüksek yüksek maaşlarla hazineyi soyup soğana çeviren verimsiz devlet kuruluşlarını da kapatmanın zamanı geldi….

Aksi takdirde hergün biraz daha batağa saplanıp, toptan iflas edeceğiz. Sonra da birileri gelip ensemize vurup, bizi idare edecek…(Son)

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com  veya  ata@kk.tc

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

3 Eylül 2014

Yüksek Öğrenim ile ilgili Devlet kuruluşları, Ata Atun intihal konusunda herhangi bir akademik bulguya rastlamamıştır.

2 Eylül 2014
KKTC’nin Bıktıran Bürokrasisi (7-Son) için yorumlar kapalı
Okunma 88
bosluk
  • Sayfa 3 ile 3
  • <
  • 1
  • 2
  • 3
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar