Bizim Kaçırdığımız Fırsatı Rumlar Yakaladı

Bizim Kaçırdığımız Fırsatı Rumlar Yakaladı

2011-2012 yıllarında İsviçre’de kurulmuş, sahipleri Türk olan ve uluslararası yakıt alımı ile satımı yapan bir şirket, Yeni iskele bölgesinde yakıt depolama tesisi kurmak istediği vakit aramızdan bazı kişi ve kuruluşlar protesto üzerine protesto yapıp, olumsuz kamuoyu yaratmış ve yatırımcı şirketi adadan kaçırmıştı.

 

Gerçekleştirilen protesto gösterileri görülmeye değerdi. Protestocular Bir taraftan doğa kirlenecek diye bağırırken, diğer taraftan da içtikleri sigaraların izmaritlerini yerlere atıp üzerlerine basıp çevreyi fütursuzca kirletiyorlardı.

 

Neticede baskılar, eylemler derken, bizdeki tesis rafa kalkarken, Güney Kıbrıs’ta bölgenin en büyük “Yakıt depolama tesisi”nin kuruluşu bitmek üzere.

İşin ilginci, mevzubahis bizim tesis olunca ortalığı ayağa kaldıran kişi ve kuruluşlardan tek bir protesto sesi olmadığı gibi, AB’ye, BM’ye gönderilmiş tek bir satır yok. Yani İskele Boğazı’ndaki tesis doğaya zarar verecek de, Vasiliko’daki tesis mi zarar vermeyecek? Her ikisinin de adanın merkezi addedilen Lefkoşa’ya uzaklığı neredeyse aynı.

 

Elimizden büyük bir fırsatı kaçırdığımız gerçek.

Alışmışız çalışmadan, üretmeden para kazanmaya, her ay sonu Türkiye’den gönderilen çuval dolusu maaşı almaya, prim yatırmadan emekliliğe hak kazanmaya, yatırımını yapmadan emekli ikramiyesini almaya ve sonra da Türkiye’ye dil uzatmaya.

 

Vasiliko’da yapılmakta olan “Yakıt Depolama Tesisi”nin maliyeti yaklaşık 400 milyon avro. Hedefi ise parasından daha büyük. Kıbrıs adasının Süveyş Kanalı çıkışındaki stratejik konumunu iyi değerlendirerek Ortadoğu-Avrupa yakıt yolunun üzerinde depolama, dağıtım ve aktarma istasyonu olmak.”

 

Bu yatırımın Kıbrıs Rum tarafına “Sermaye akışında dikkate değer büyüklükte bir paranın girişini ve yeni işler yaratmaktan, enerji maliyetlerini düşürmeye kadar bir dizi kazanım” sağlayacağını hesaplıyor Kıbrıs Rum Enerji Bakanlığı.

 

Sadece Kıbrıs Rum Limanlar Dairesinin yıllık 18 milyon Avro’luk bir geliri olacak gemi giriş ve çıkışlarından. Kıbrıs Rum hükümetinin de bir o kadar meblağı gümrükleme işlemlerinden ve terminaldeki yakıtı pazarlayacak şirketlerin ödeyeceği gelir vergisinden kazanacağını hesaplıyorlar.

 

İleriye dönük hesap ve stratejilerinde, Güney Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’in enerji dağıtım merkezi olmasını hedefliyorlar ve bunun ilave getirisi olarak da yatırım için çekici bir ülke haline gelmesini.

 

Terminalin ayakları, kafesleri ve tablaları Yunanistan’da imal edildi ve 46 m. uzunluktaki “EDT Niki” adlı mavna ile Limasol’a getirildi. Kıbrıs Rum tarafı bu yatırımından Yunanistan’ın da pay alması için elden geleni yaptığı aşikar.

 

Yapılan iskele 1.2 km uzunlukta olacak ve hem sıvı yakıtın yüklenip boşaltılmasına olanak sağlayacak, hem de bir tankerden diğerine aktarımı sağlayacak. Yıllık kapasitesi 500 tanker  olan tesisin Birinci aşaması Kasım ayı ortalarına doğru faaliyete geçecek.

 

28 tane dev boyutlarda tankı olacak olan Yakıt Depolama Tesisinin birinci aşamada devreye girecek kısmının kapasitesi 357 bin ton. İkinci aşama 2015 yılının yaz aylarında başlayacak ve 13 tank daha yapılarak kapasite  643 bin tona çıkarılacak.

 

Biz ayağımıza gelmiş altın fırsatı, bir dizi eylem ve çirkin protestolarla kaçırırken Rum tarafı bu fırsatı eşi bulunmaz bir yatırıma dönüştürdü…   Ne diyebilirim ki…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

http://www.twitter.com/ataatun

13 Ekim 2014

 

T.C. ve KKTC’de Yüksek Öğrenim ile ilgili Resmi kuruluşlar ve Üniversitelerin Etik kurulları, Ata Atun intihal ile ilgili herhangi bir akademik bulguya rastlamamıştır.

12 Ekim 2014
Bizim Kaçırdığımız Fırsatı Rumlar Yakaladı için yorumlar kapalı
Okunma 105
bosluk

Bizim Kaçırdığımız Fırsatı Rumlar Yakaladı

Bizim Kaçırdığımız Fırsatı Rumlar Yakaladı

2011-2012 yıllarında İsviçre’de kurulmuş, sahipleri Türk olan ve uluslararası yakıt alımı ile satımı yapan bir şirket, Yeni iskele bölgesinde yakıt depolama tesisi kurmak istediği vakit aramızdan bazı kişi ve kuruluşlar protesto üzerine protesto yapıp, olumsuz kamuoyu yaratmış ve yatırımcı şirketi adadan kaçırmıştı.

 

Gerçekleştirilen protesto gösterileri görülmeye değerdi. Protestocular Bir taraftan doğa kirlenecek diye bağırırken, diğer taraftan da içtikleri sigaraların izmaritlerini yerlere atıp üzerlerine basıp çevreyi fütursuzca kirletiyorlardı.

 

Neticede baskılar, eylemler derken, bizdeki tesis rafa kalkarken, Güney Kıbrıs’ta bölgenin en büyük “Yakıt depolama tesisi”nin kuruluşu bitmek üzere.

İşin ilginci, mevzubahis bizim tesis olunca ortalığı ayağa kaldıran kişi ve kuruluşlardan tek bir protesto sesi olmadığı gibi, AB’ye, BM’ye gönderilmiş tek bir satır yok. Yani İskele Boğazı’ndaki tesis doğaya zarar verecek de, Vasiliko’daki tesis mi zarar vermeyecek? Her ikisinin de adanın merkezi addedilen Lefkoşa’ya uzaklığı neredeyse aynı.

 

Elimizden büyük bir fırsatı kaçırdığımız gerçek.

Alışmışız çalışmadan, üretmeden para kazanmaya, her ay sonu Türkiye’den gönderilen çuval dolusu maaşı almaya, prim yatırmadan emekliliğe hak kazanmaya, yatırımını yapmadan emekli ikramiyesini almaya ve sonra da Türkiye’ye dil uzatmaya.

 

Vasiliko’da yapılmakta olan “Yakıt Depolama Tesisi”nin maliyeti yaklaşık 400 milyon avro. Hedefi ise parasından daha büyük. Kıbrıs adasının Süveyş Kanalı çıkışındaki stratejik konumunu iyi değerlendirerek Ortadoğu-Avrupa yakıt yolunun üzerinde depolama, dağıtım ve aktarma istasyonu olmak.”

 

Bu yatırımın Kıbrıs Rum tarafına “Sermaye akışında dikkate değer büyüklükte bir paranın girişini ve yeni işler yaratmaktan, enerji maliyetlerini düşürmeye kadar bir dizi kazanım” sağlayacağını hesaplıyor Kıbrıs Rum Enerji Bakanlığı.

 

Sadece Kıbrıs Rum Limanlar Dairesinin yıllık 18 milyon Avro’luk bir geliri olacak gemi giriş ve çıkışlarından. Kıbrıs Rum hükümetinin de bir o kadar meblağı gümrükleme işlemlerinden ve terminaldeki yakıtı pazarlayacak şirketlerin ödeyeceği gelir vergisinden kazanacağını hesaplıyorlar.

 

İleriye dönük hesap ve stratejilerinde, Güney Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’in enerji dağıtım merkezi olmasını hedefliyorlar ve bunun ilave getirisi olarak da yatırım için çekici bir ülke haline gelmesini.

 

Terminalin ayakları, kafesleri ve tablaları Yunanistan’da imal edildi ve 46 m. uzunluktaki “EDT Niki” adlı mavna ile Limasol’a getirildi. Kıbrıs Rum tarafı bu yatırımından Yunanistan’ın da pay alması için elden geleni yaptığı aşikar.

 

Yapılan iskele 1.2 km uzunlukta olacak ve hem sıvı yakıtın yüklenip boşaltılmasına olanak sağlayacak, hem de bir tankerden diğerine aktarımı sağlayacak. Yıllık kapasitesi 500 tanker  olan tesisin Birinci aşaması Kasım ayı ortalarına doğru faaliyete geçecek.

 

28 tane dev boyutlarda tankı olacak olan Yakıt Depolama Tesisinin birinci aşamada devreye girecek kısmının kapasitesi 357 bin ton. İkinci aşama 2015 yılının yaz aylarında başlayacak ve 13 tank daha yapılarak kapasite  643 bin tona çıkarılacak.

 

Biz ayağımıza gelmiş altın fırsatı, bir dizi eylem ve çirkin protestolarla kaçırırken Rum tarafı bu fırsatı eşi bulunmaz bir yatırıma dönüştürdü…   Ne diyebilirim ki…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

http://www.twitter.com/ataatun

13 Ekim 2014

 

T.C. ve KKTC’de Yüksek Öğrenim ile ilgili Resmi kuruluşlar ve Üniversitelerin Etik kurulları, Ata Atun intihal ile ilgili herhangi bir akademik bulguya rastlamamıştır.

12 Ekim 2014
Bizim Kaçırdığımız Fırsatı Rumlar Yakaladı için yorumlar kapalı
Okunma 62
bosluk

Anastasiadis ve Makarios

Anastasiadis ve Makarios

ANASTASİADİS VE MAKARİOS-1Rum Yönetimi başkanı Anastasiadis’in müzakerelerden çekilme kararını duyunca ve gerekçelerini de okuyunca ister istemez önce saatime, sonra da takvime baktım acaba hala 60’lı yıllarda mı yaşamaktayız da, ben, kendimi gelecekte sandığım rüyadan yeni mi uyandım diye.

 

1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk Rum Cumhurbaşkanı ve de aynı zamanda Rum Ortodoks Kilisesinin başı Başpiskopos Makarios da, 1959 Aralığında baba Klerides ile girdiği seçim yarışını kazandığında muzaffer bir komutan edası ile yaptığı açıklamada bol bol “çıkılan yolun Yunanistan’da son bulacağından” bahsetmişti. Net olmasa da “hedefinin “Enosis”i gerçekleştirmek olduğunu ima ediyordu, İngiliz sömürge döneminin son demlerinde.

 

Makarios bu sözleri ettiğinde,1959 yılının Şubat ayında Türkiye, Yunanistan, İngiltere, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum tarafınca imzalanmış Zürih ve Londra Anlaşmalarının imzaları bile kurumamıştı daha.

 

1960 yılının 16 Ağustos günü Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edildiğinde Makarios kendisini önce Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sonra da dünyanın en güçlü devletinin başkanı olduğunu addetmiş, renkli rüyalar görmeye, mutlu ve kahramanlıklarla dolu hayaller kurmaya başlamıştı.

 

En büyük ve en sevdiği de, Kıbrıs adasını Yunanistan’a bağlamayı başarmış “Helen Kahramanı” olarak Helen tarihine ve dünya tarihine geçtiği ile sonlanan hayali idi. Bunu ben söylemiyorum, yazı ile kağıt üzerinde dramatize de etmiyorum. Kendisinin birçok konuşmasında ve açıklamasında yer almaktadır bu gerçekleşeceğine yürekten inandığı hayali.

 

Kendini bu hayale o denli kaptırmıştı ki, kendini adeta dokunulmaz bir kral, Kıbrıs adasının da mutlak sahibi sanmış, ne isterse yapabileceğine inanmıştı. Bu hayali peşinde, 1 Ocak 1964 sabahı, Türkleri adadan silip atmak için uygulamaya koydurttuğu Akritas planı uyarınca 21 Aralık 1963 gecesi Türklere karşı başlattığı saldırılardan sadece 10 gün sonra, altında Türkiye’nin, İngiltere’nin ve Yunanistan’ın da imzalarının olduğu, BM tarafından da kayda geçirilmiş 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını “İptal ettiğini ve yürürlükten kaldırdığını” açıklamıştı.

 

İptal kararı sadece 3 saat sürdü. Türkiye ve İngiltere’nin Makarios’a verdikleri “Geri al yoksa biz gelir Anayasayı yerine koyarız” notası etkisini göstermiş ve Makarios’u da global boyutlara ulaşmış hayalinden uyandırmıştı.  Makarios “Yanlış anlaşıldım” diyerek Anayasayı iptal kararını aynı günün öğleden sonrasında geri almıştı.

 

Geri almasına almıştı ama Türkleri adadan yok etmek ve adayı da Yunanistan’a bağlamak ülküsünden hala vazgeçmemişti. 15 Kasım 1967 yılında Türkiye’yi yok addederek Geçitkale (Köfünye) ve Boğaziçi (Aytotoro) köylerine Grivas kanalı ile yaptırttığı saldırı her ne kadar köyleri ele geçirmekle sonlanmadıysa da Demirel Hükümetinin Yunanistan’a verdiği yenilip yutulamayan veto ve TBMM’den geçirdiği TSK’yı yurt dışına gönderme kararı, ki 20 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirilen Mutlu Barış Harekatı bu karara dayandırılmıştır, Makarios’unEnosis ülküsünün ve Helen kahramanı olmak hayalinin sonunu getirmiş, megalomanik ve ırkçı düşüncelerden kaynaklanan hayallerinin de kesin bir hüsranla sona ermesine neden olmuştu.

 

Anastasiadis’in de tarihten ders almadığı ve aradan geçen 50 yıla rağmen hala daha aynı mantalitede olduğunu görmek gerçekten çok üzücü. 1950’lerin EOKA’cılarını ve 1970’lerin EOKA B’cilerini bünyesinde barındıran DISI’nin ruhani başkanı olan Anastasiadis, belli ki aynen Makarios gibi Avrupa devletlerine güvenip Türkiye’yi yok sayma hatasına düşmüş.

 

Uzun vadede Anastasiadis’in “Müzakerelerden kaçmak” kararının, Türkiye’nin bölgenin tartışılmaz politik, askeri ve ekonomik gücü olması ve başarılı dış politikası nedeni ile Kıbrıs konusunda Rum tarafına bir kazanım değil, kayıp olarak geri döneceği kesindir.

Hep birlikte bunu göreceğiz, aynen her şeyin bittiği sanıldığı bir anda Türkiye’nin 1974 yılında “Mutlu Barış Harekatını” gerçekleştirdiği ve Kıbrıslı Türkleri Rum mezaliminden kurtarıp, özgürlüklerine kavuşturttuğu gibi…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

http://www.twitter.com/ataatun

10 Ekim 2014

 

T.C. ve KKTC’de Yüksek Öğrenim ile ilgili Resmi kuruluşlar ve Üniversitelerin Etik kurulları, Ata Atun intihal ile ilgili herhangi bir akademik bulguya rastlamamıştır.

 

9 Ekim 2014
Anastasiadis ve Makarios için yorumlar kapalı
Okunma 154
bosluk

Huzur Evi Yürekler Acısı

Huzur Evi Yürekler Acısı

 

Emine Teyze ve Yurdagül hanımBayramın üçüncü günü eşimle Lapta Huzur Evi’ni ziyaret ettik.

 

(Söylemek pek doğru değil ancak kurban eti götürme niyetiyle gittik huzurevine. Zira inanmak istemesek de devletin huzurevine ödenek ayırmadığı savunuluyor.  O yüzden de oraya yapılan bağışlar büyük önem taşıyor.)

 

Gitmişken orada kalan büyüklerimizle sohbet ettik, gönüllerini almaya, morallerini hoş tutmaya çalıştık.

 

Ne var ki Lapta Huzurevi’nde kalan yaşlılar pek mutlu değil.

 

 

 

Lapta Huzurevi, benim bildiğim ve yıllar içinde, özellikle de milletvekili olduğum dönemde fırsat buldukça gidip ziyaret ettiğim deniz kenarındaki yerinden, dağ başına taşınmış.

 

 

 

Deniz kenarındaki “Huzurevi”, hatırladığım kadarı 1950 yıllarının sonlarında, 60’lı yılların başında, yaklaşık 80 dönümlük bir arazi içine yapılmıştı. Anayol ile deniz kıyısı arasında uzanan düzlük bir arazi içindeydi. Binanın her iki tarafından portakal bahçeleri yer almaktaydı ve bina denize çok yakındı.

 

 

 

Huzurevi’nde kalan büyüklerimiz,  bina tek katlı ve yer seviyesinde olduğu için, merdiven çıkıp inmek zorunluluğu olmadan istedikleri vakit istedikleri yere, deniz kenarına, portakal bahçelerine, camlı odaya, oturma salonuna ve mutfağa gidebiliyorlardı.

 

 

 

Bence en büyük ve en önemli olanağı da, hemşire/bakıcı odasının içinden büyüklerimizin kaldığı tüm odaların ve kapıların görülebilmesiydi. Büyüklerimizin o yaşta yaşayacakları en ufak boyuttaki bir sağlık sıkıntısı sonucunda hayatta kalma şansları saniyelerle sınırlı olduğundan, hemşire/bakıcı odasının böylesi stratejik bir konumda olması çok büyük bir avantajdı eski binada.

 

 

 

Prefabrik ve damı da asbest kaplı olan eski huzurevi, sağlığa zararlı olduğu ve yeniden yapılacağı gerekçesi ile 4-5 yıl önce, deniz kenarındaki yerinden, Lapta ile dağ arasında bir tepe üzerinde yer alan ve içinde bir de kilise bulunan bir manastıra taşınmış.

 

 

 

Bana anlatılanlara göre, söz konusu manastırı bir iş adamı Vakıflar İdaresinden kiraladıktan sonra elden geçirip 10 misli fiyata da Sağlık Bakanlığına tekrardan kiralamış. Yani devletin bir cebinden 1 TL’ye kiraladığı bir taşınmazı, devletin diğer cebine 10 TL’ye kiralamış söz konusu kişi.

 

 

 

Huzurevi’nin yer aldığı tepe, anlatılanlara göre özellikle sonbahar, kış ve ilkbahar mevsimlerinde son derece rüzgarlı ve soğuk. Yaşlılarımızın yazın uzun kolluyla bile üşüdükleri inkar edilemezken, böylesi bir yere taşınmaları, sık sık hasta olmalarına neden oluyor. Sürekli oda içinde oturmak zorunda kalmalarından dolayı da hayata küsmüş gibiler.

 

Üstelik manastırdaki odaların tümü de yer katında değil. Kimi zemin katta, kimi de üst katta. Mutfağa ancak 16 basamaklı bir merdivenle inilebiliyor.

 

 

 

Pencerelerden bakılınca manzara güzel ama büyüklerimizin soğuktan dolayı odalarında tek başlarına oturmaya mecbur bırakılıp manzara seyretmeye zorlanmaları onlara yapılmış en büyük kötülük ve işkence.

 

 

 

Yaşlı insan manzara istemiyor. Rahatça dolaşabileceği, üşümeyeceği, sıcak bir yaşam alanına gereksinimi var yaşlı insanın. Dolayısıyla bu taşıma yeri yanlış alınmış bir karar.

 

***

 

Öte yandan, yaşlılar buraya eski binanın yenilenmesi için taşınmış ancak öbür tarafta hiçbir hareket yok. Oysa 4-5 yıl içinde bırakın tadilatı, aynı yere yepyeni ve çağdaş alet ve olanaklar donanmış yeni bir huzurevi yapılabilecek olmasına rağmen yapılmamış maalesef.

 

Bunca zamandır hiçbir kıpırtı olmayınca, insanın aklına eski huzurevinin 80 dönümlük deniz kenarındaki arazisinin birilerine verilmiş/verilecek olması ihtimali gelmiyor değil!

 

 

 

Sosyal bir devlet isek, bundan böyle alt yapıya daha çok önem verilmesi, sosyal hakların daha da genişletilmesi, toplumun kamu görevlisi olmayan kesimine yönelik daha çok olanakların yaratılması gerekmekte. Bir avuç nüfusa başlık eden devletin, iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda yaşlıya bakamaması aklın almayacağı bir şeyken ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, bu konuda yardım istenmesi halinde seve seve finansör olacağı açıkken, bir girişim yapılmaması daha da tuhaf ve kabul edilemez bir davranış….

 

 

 

Ata ATUN

 

e-mail: ata.atun@atun.com

 

http://www.ataatun.org

 

Facebook: Ata Atun

 

http://www.twitter.com/ataatun

 

8 Ekim 2014

 

 

 

T.C. ve KKTC’de Yüksek Öğrenim ile ilgili Resmi kuruluşlar ve Üniversitelerin Etik kurulları, Ata Atun intihal ile ilgili herhangi bir akademik bulguya rastlamamıştır.

 

 

Emine Teyze ve Yurdagül hanım

7 Ekim 2014
Huzur Evi Yürekler Acısı için yorumlar kapalı
Okunma 262
bosluk

IŞİD mi, Esad mı?

IŞİD mi, Esad mı?

Baghdadi-EsadYan bahçemiz fena halde yanıyor.

Ortadoğu’daki huzursuzluk gittikçe büyümekte. Çatışmalar diz boyunu aştı, sorunlar içinden çıkılamaz hale geldi. Belli ki 1916 yılında Fransız ve İngiliz siyasi görüşmeciler tarafından belirlenen Sykes-Picot antlaşması ve İngiliz İstihbarat Teşkilatı mensubu Bayan GertrudeBell tarafından çizilen sınırlar da artık geçerliliğini yitirdi.

 

Her etnik grup, her kabile kendi hükümranlığı içindeki toprakları kendisi yönetmek istediğinden, batılı güçler tarafından bir asır önce belirlenen sınırları takmıyor ve kabul etmiyor.

 

Başbakan R. T. Erdoğan’ın daha çatışmalar başlamadan evvel ABD’ye, BM’ye ve AB’ye Irak ve Suriye konusunda yaptığı tavsiyelere o dönemde kulak tıkayıp dikkate almayanların şimdi pişman olması ve üzgünüz demesi gerçekte hem bir ders, hem de geç kalmış bir uyanma.

 

Bölgesel konuları analiz edebilmek için o yörede yaşıyor olmak veya da o yöre insanı ile iç içe yaşayıp iletişim içinde olmak gerekiyor. Uzaktan bakıp, düşünce kuruluşları ile fikir yürütüp, karara varmanın ne denli yanlış sonuçlara yol açtığı, hem Suriye konusunda hem de IŞİD konusunda, inkar edilemez bir biçimde ortaya çıktı.

 

Suriye’de bugüne değin, Esad rejimi tarafından “muhalif” suçlaması ile öldürülen kişilerin sayısı çoktan 200 bini aşmış durumda. Hepsi de Suriye vatandaşı ve zamanında hem oğul Esad’a, hem de baba Esad’a oy vermiş, destekte bulunmuş kişiler.

 

Bir ülkede demokratik yollarla başa geldiğini iddia eden bir kişinin  ve bu kişi tarafından görevlendirilen yönetiminin, ülke sınırları içinde doğmuş büyümüş, eğitim almış, yıllarca yaşamış, kendi dilini konuşan ve kendini tepeden tırnağa Suriyeli addeden insanları “muhalif” diye öldürmesini anlamak mümkün değil.

 

Dünya tarihi, hiç bir diktatörün yatağında kendi eceli ile öldüğünü yazmıyor.  Esad’ın da, Ebu Bekir Bağdadi’nin de sonunun aynı olacağını söylemek bir kehanet olmaz.

 

Suriye’de, yıllarca önce Erdoğan hükümetinin öngördüğü gibi, Esad rejimi başta olduğu ve devam ettiği müddetçe, karmaşa, iç çatışma, zulüm, kan ve gözyaşı hiç bitmeyecek. Suriye’den, Irak’tan, Filistin’den ve Ürdün’den toprak alarak İslami devlet kurmak hedefinde olan IŞİD rejiminin Suriye’de boşalttığı yerleşim yerlerini Esad hükümeti taraftarları doldurmakta ve sakinlerini de katletmekte.

 

Bu açıdan bakıldığında Esad Hükümeti ve IŞİD yönetimi arasında hiç bir fark gözükmemekte. İkisi de kendilerinden olmayan yerel halkı öldürüp yok etmek konusunda adeta yarışmakta. Buna rağmen, Esad rejimi, IŞİD ve Hizbullah tarafından yok edilmeye çalışılan Özgür Suriye Ordusu halen ayakta durmayı başarıyor.

 

BM’nin aynen Irak ve Libya’da uygulamaya koyduğu ve başarılı sonuçlar aldığı gibi, Suriye’de de sürmekte olan katliama son verilebilmesi için “Güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge” ilanı yapması ve Suriye halkına sığınabilecekleri güvenli bir bölge yaratması gerekmekte.

 

Türkiye Cumhuriyeti hükümeti daha ilk günden “Güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge” uygulamasının gerekliliğini görmüş ve çağrısını yapmıştır. Irak ve Suriye’de yaşanan olayların Türkiye’ye tehdit oluşturması durumunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin sınır ötesi harekat yapmasına izin veren “Tezkere”nin TBMM tarafından kabulü, Türkiye’nin bu konuya ne denli ciddi baktığının bir göstergesidir.

 

Tezkerenin arkasından “Güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge” ilanının, büyük boyutta caydırıcı bir etki yapacağı ve bölgedeki çatışmaları asgari düzeye indireceği de kesindir.

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

http://www.twitter.com/ataatun

6 Ekim 2014

 

T.C. ve KKTC’de Yüksek Öğrenim ile ilgili Resmi kuruluşlar ve Üniversitelerin Etik kurulları, Ata Atun intihal ile ilgili herhangi bir akademik bulguya rastlamamıştır.

 

5 Ekim 2014
IŞİD mi, Esad mı? için yorumlar kapalı
Okunma 125
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar