





Zaman içinde rekabete dayanamayan, kendini yenileyemeyen ve devletin hemen hemen her kuruluşunda olduğu gibi yüksek yüksek ücretlere ve verimsiz çalışmaya dayanamayan Mare Monte kapılarını kapatmak zorunda kaldı ve çürümeye terk edildi.
Terk edilişle yok oluş süreci başlar güzelim Mare Monte otelin. Zamanın acımasız...
Devletimiz ve devletin neredeyse tüm kurumları maalesef dökülüyor.
Uzun vadeli plan yapmak yok, zaten böylesi bir mantık hiç yok.
Büyük boyutta planlama yapmak diye bir alışkanlığımız da yok.
Hükümetin aldığı kararlar, Bakanlıkların uygulamaları hep günü birlik olaylara yönelik ve çoğu da art niyetli. Bazıları popülizme yönelik, bazıları da yasaklamaya. Araştırma yapmak ise hak getire. Yasaklama zaten yeteneksiz idareciler için en kolay çözüm. Yaşanan olayın köküne inmek ve sorunu çözmek yerine, yasaklama getirerek sorunu çözdüklerini zannederler.
15 Kasım 1967 tarihinde Grivas komutasındaki Rum Milli Muhafız Ordusunun Geçitkale (Köfünye) ve Boğaziçi (Ayios Theodoros) köylerine saldırmasından sonra Türkiye’nin ağır protestosu ve müdahale kararı ile karşılaşan Makarios, silah zoru ile Kıbrıslı Türkleri adadan yok edemeyeceğini anlayarak strateji değiştirmiş ve kendi tarafında ekonomik gelişmeye hız verirken, Kıbrıslı Türklere de ekonomik baskı ve ambargo uygulamaya başlamıştı.
1955’leri, 57’lileri, 63’leri, 64’leri, 67’leri ve 1974 Barış Harekatını yaşayan jenerasyonun içinden kaç kişinin Sayın Mehmet Altan’ın dediği gibi Rumcayı iyi bir şekilde konuştuğunu, okuyabildiğini ve yazmayı bildiğini çok merak ediyorum doğrusu. Rum okullarında okuyan veya jimnasyoya (Rum Lisesine) gitmiş olan hiçbir arkadaşım yok benim. Benden önceki jenerasyonda da bu sayının yok denecek kadar az olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Dün yerel bir gazetemizde Prof. Dr. Mehmet Altan’ın, söz konusu gazetenin muhabiri ile yapmış olduğu röportajı büyük bir merak ve ilgi ile okudum. İlgimin nedeni, Van 100. Yıl Üniversitesinin kurucu rektörü olan rahmetlik babam Prof. Dr. Hakkı Atun’un bir Çetin Altan fanatiği olmasından kaynaklanmıştı.
Babam, Türkiye’nin önde gelen yazarlarından biri olan Çetin Altan’ın hemen hemen tüm yazılarını okumuştu. Günlük gazeteleri alınca ilk işi Çetin Altan’ın ve diğer kıymetli yazarların köşe yazılarını okumak olurdu. Köşe yazılarını okuması bittikten sonra da ön sayfaya geçer, neler olup bittiğine bakardı.
Bu nedenle de Sayın Mehmet Altan’ın röportajını söz konusu yerel gazetemizin ön sayfası...