





Bayağı hızlı ve dolu dolu geçen bir KKTC Cumhurbaşkanlığı seçim süreci yaşadık bu son bir buçuk ayda.
İlk turda 7 olan aday sayısı, yasalarımıza göre adaylardan herhangi birisi yüzde 50’nin üzerinde oy alamadığı için, ikinci turda 2’ye indi.
Birinci turda, KKTC halkından en yüksek oyu alan KKTC’nin 3. Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ile ikinci sırada en yüksek oyu alan eski Lefkoşa Belediye Başkanı ve eski Milletvekili, Bakan olan Mustafa Akıncı, ikinci turun Cumhurbaşkanı adayları oldular.
İkinci turda matematiksel olarak kim diğerinden bir tek oy fazla almışsa yüzde 50 barajını geçmiş olacağından KKTC’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı olacak. Bana göre biz bu yıl, ilki 1959 yılı...
Mustafa Akıncı’nın ikinci tura kalması, “çözümcüler” ifadesine et kemik giydirdi ve Akıncı çözümcünün sözlük anlamı oldu sanki. Şimdiye kadar nerelerde olduklarını anlayamadığım bir kısım, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nu çözümsüzlüğün, Akıncı’yı çözümün lideri olarak lanse edip, “korku, bölünmüşlük, düşmanlık, ırkçılık üzerine kuran zihniyete karşı barış, demokrasi, insan hakları ve Birleşik Federal Kıbrıs siyasetini savunan toplumun aydınlık yüzü” ifadeleriyle desteklerini ortaya koydu.
Oysa Akıncı dün çıkan bir politikacı değil. Bu ülke siyasetinin içinde olan, 1987-2001 yılları arasında Toplumcu Kurtuluş Partisi başkanlığı (TKP) yapmış biri. Uzun yıllar Amerika’d...
Seçimin ikinci turuna saatler kaldı.
Peşinen söyleyelim, kimsenin inancı, kararı hiçbir şekilde horlanamaz, halkın iradesine de kimse bir şey diyemez, sandıktan ne çıkarsa amenna.
Kendi adımıza bir başka gerçeğin daha altını çizelim: Siyasi konularda ahkam kesecek durumumuz yoktur ve onu işin ehline bırakıyoruz ancak altı çizilmesi gereken bir hususu da belirtmeden geçmeyelim; Oy, kişisel değil, toplumsal bir sorumluluktur. Kişiler, “bana şunu verirse, bana şunu yaparsa” veya “beni kızdırdıydı, bana şunu dediydi” diye değil, topluma katacaklarını ve kaybettireceklerini hesap ederek oy vermek zorunda, bazı UBP’lilerin yaptığı gibi değil.
UBP ile geçmişte TKP, bugün TDP olan partinin görüşleri arasında dünyal...
Bundan tam 11 yıl evvel Kıbrıs adası, BM’nin baskıları ile kısa ömürlü olacağı kesin olan bir çözüme yaklaşmıştı.
Adadaki soruna çözüm geleceğini sanan ve kendilerine “Çözüm Yanlısı” adını takan bir takım kişiler, büyük havalar içine girmişler, 80 bin kişinin İnönü meydanında toplandığını iddia edecek kadar hayal dünyası içine gömülmüşlerdi. İşler iyi gidiyordu, Rumlarla her tür ortak faaliyetler yapılıyordu ama Rumları böylesi bir çözümü istemediklerini bu hayalperestlerin hiç biri fark edemedi maalesef.
Ellerindeki devlet ve yönetim gücünü kaybetmek istemeyen Rumlar, Kıbrıslı Türklerin- aşağıda belirteceğim- tüm kayıplarına rağmen Annan Planı’na HAYIR diyerek...
KKTC’de bütün dikkatler 26 Nisan günü yapılacak seçimlere yönelik.
Kim kazanacak, kim kimi destekleyecek, falan aday desteğini kime verecek gibi sorular herkesin ağzında. Dedikodu mekanizması da, ışık hızından daha da süratli bir şekilde, müthiş bir hızla çalışıyor.
Bugünlerde Rum tarafında nelerin olduğuna ve nelerin yaşandığına dönüp bakan yok, işin gerçeği aldıran da yok. İster batsın, ister çıksın havasında herkes.
Bu tabii sadece bir hafta süreli bir düşünce ve 27 Nisan günü birçok insanın gözü gene Rum tarafına dönecek. 2015-2020 dönemi boyunca Cumhurbaşkanlığı görevini yapacak kişinin asli görevi görüşmeler olacağından, Rum tarafının ekonomik durumu, politik duru...