Derinya Kapısı (1/2)

Derinya Kapısı (1/2)

Derinya Mağusa’nın eski sınırları içinde kalmış olan bir Rum köyü. Hemen yakınında da Paralimni adlı bir başka Rum köyü var.

 

Bir dönem Paralimni köyünün geçmişini çok iyi araştırmıştım zira köyde yaşayan Rumların soyadları dikkatimi çok çekmişti. Kimininki Karaosman, kimininki Davulcuoğlu, kimininki Karamustafa, Zilingir (Çilingir) ve benzeri Türkçe isimlerdi.  Bulgularım ilginçti. Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerine adaya Yunanistan’dan gelen misyoner papazların çalışmaları, bitmeyen savaşlar, Balkan harpleri ve Türklerin vergi vermek yerine askere alınmasından kurtulmak için bu köyün sakinleri topluca din değiştirmişler ve askere gitmek yerine vergi vermeyi tercih etmişler.  O dönemlerde askere giden erkekler ya hiç geri gelmiyorlarmış, ya da 8-10 sene sonra köyün yolunu hatırlarlarsa ve hayatta kalabilmişlerse geri dönebiliyorlarmış. (Referansım, 1973 yılında Paralimni’de yaşayan yaşlı köylülerle yaptığım konuşmalar)

 

Derinya ise içimi sızlatan bir Rum köyü. Anılarımda güzel bir yeri yok.

 

Tank ve Arabalar1974, Mutlu Barış Harekatı’nın son günlerinde Türk Silahlı Kuvvetleri Mekanize Birliği Mağusa’ya ulaştıktan sonraki gün, rehber ve çevirmen olarak üzerine çıktığım tanklardan bir tanesi Mağusa-Derinya yolunda Derinya istikametinde ilerlerken, Maraş’tan kaçan ve önümüzde giden onlarca Rum otomobilini ve arkamızda sıra sıra dizilmiş elliden fazla Rum aracını uzun uzun seyretmiştim. Yüzlerinde panik ve korku vardı. Bizi geçemedikleri gibi ne yapacaklarını da bilmiyorlardı ama arkamızdan geliyorlardı. Tank komutanına rica etmiştim, “bu gidenler sivil halktır sakın ateş etmeyelim” diye. O da beni dinlemiş, belli bir yere kadar geldikten sonra tankın namlusunu havaya kaldırmış ve tankı sağa çekerek durdurmuştu. Tankın namlusu havaya kaldırılınca, “Ben savaşa hazırım. Ateş ederseniz ben de ateş eder, ilerlerim” demekmiş, bu olaydan sonra öğrendim. Panik halde hepsi geçip gittiler, bizim tarafa hiç bakmadan…  Ne var ki, aradan birkaç gün geçtikten sonra kendiliğinden oluşmuş sınırın öte tarafındaki Rum Milli Muhafız Ordusunda görev yapan askerler, bisikleti ile bize doğru gelmekte olan bir mücahidimizi roketatar ile vurarak şehit etmişlerdi. Hiç anlayamamıştım bir bisikletliye niye roketatarla saldırdıklarını. Hala daha da anlamış değilim.

 

Derinya kapısı bana aynı zamanda “1963-1967 yılları arasında Kıbrıslı Türklere uygulanan UTANÇ BARİKATLARI’nı da hatırlatır hep. Güneşin altında bizi saatlerce bekletirler, iç çamaşırımıza kadar aşağılayıcı bir şekilde üstümüzü arardı Rumlar, küfrederek, aşağılayarak ve de söverek…

 

Derinya ile ilgili hatırımdaki bir başka olay da, seneler evvel sınırlarımızı delmek için bir gösteri ve girişim yapılmasıydı Derinya sınır kapısının Rum tarafında kalan kısmında.

 

Bu olay 14 Ağustos 1996 günü yaşanmıştı. Rumlar kendi taraflarında Mağusa’nın Türk Silahlı Kuvvetler tarafından kurtarılmasının 22. yılında protesto amaçlı bir eylem yapmışlardı ve eylemin son saatlerinde ağzında sigara olan, ki daha sonra sigara izmaritinde yapılan analizde içinde uyuşturucu olduğu saptanmıştır, Solomos Solomu adlı bir Rum, sınırı izinsiz olarak geçmiş ve sınırda direk üzerinde asılı duran bayrağı indirmeye çalışmıştı. Sınırda nöbetçi Türk askerinin “Dur” ihtarını dikkate almadan ilerlemiş, nöbetçinin ihtar olarak havaya ateş etmesine aldırmamış ve direkte asılı duran Türk Bayrağını indirmek için direğe tırmanmaya başladığında da boynundan vurularak ölmüştü.

 

Bu haksız girişiminin ve yasalara aykırı olarak sınırı delmenin bedelini hayatı ile ödeyen Solomu’nun konusunu Kıbrıs Rum Yönetimi bilinçli olarak, içinde Rum ve Yunanlı hakimlerin de yer aldığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürmüş ve Türkiye’yi yaklaşık 370 bin Avro ödemeye mahkum ettirmişlerdi, hem suçlu hem de güçlü oldukları halde…..  (Devam edecek)

 

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

1 Haziran 2015

 

31 Mayıs 2015
Derinya Kapısı (1/2) için yorumlar kapalı
Okunma 154
bosluk

Annan Planı Dönemini Hatırladım

Annan Planı Dönemini Hatırladım

Geçmişte, Annan Planı’nın tartışıldığı döneminde yaşamıştık bu günlerde yaşadıklarımızı. İktidarda, gene sol eğilimli bir partinin çoğunluğunu oluşturduğu bir koalisyon hükümeti vardı.

Garavolli-Sümüklüböcek-SnailKendilerine “Barış İsteyenler” adını takmış bir takım geçmişi unutmuş vatandaşlarımız, aynen yağmur yağınca ortaya çıkan garavolliler (sümüklü böcek) gibi yıllarca gizlendikleri yerden ortaya çıkmışlar “Barış Engellenemez” diye bağırmaya, gösteriler yapmaya başlamışlardı.

Sanki onlardan başkaları “Barış” istemiyorlarmış, barışı isteyen sadece kendileriymiş gibi… Kendi akıllarındaki, Rum’un boyunduruğu altına girmek ve Rum çoğunluğun içinde Türk azınlık olmak “Barış”tı, özgür, kendi kurduğumuz devletin içinde, Türkiye’mizin garantisi altında yaşamak da “Barış” değildi.

 

Özgürce, kendi kendimizi, kendi kurduğumuz devletimizin yönetimi altında, kendi topraklarımız içinde yönetmek için verilen çabalar ve uğraş onlar için “Barış” olmadığı için, illaki Rumların idaresi altında yaşamayı “Barış” olarak lanse etmeye çalışıyorlardı o dönemde, bin bir türlü gösteri ve şaklabanlıkla.

 

ABD, 30 milyon Dolar, Avrupa Birliği de 30 milyon Avro dökmüştü bizim tarafa, Kıbrıslı Türklerin aklını çelebilmek ve Annan Planına “evet” dedirtmek için.

Karen Fogg’un “Hassanları” çıkmıştı ortaya, sahte dernekler, yapay siyasi partiler kaplamıştı ortalığı. Parayla satın alınmış medya kuruluşları ve bazı medya mensupları Annan Planı’nın içeriğine bakıp, neleri getirip neleri götüreceğini incelemeden “Evet” yönünde propagandaya başlamışlardı. ABD ve İngiltere Büyükelçileri, “Evet” yönündeki her mitinge katılıp, diplomatik katkı koyuyorlardı meydanda birikmiş topluluğa.

 

Parayı kapan, yıllarca sürmüş olan soykırımın pahasına ayakta durmayı başarmış “Kıbrıs Türk Halkını” Rumların boyunduruğu altına sokmak için uğraş vermeye başlamıştı. Ne Mercedesler, evler alınmıştı o paralarla.

 

Hele bir de, komedi gibi ama gerçekte, hastalıklı beyinlerin içinde nelerin yattığını açığa vuran bir olay yaşanmıştı, gizliden gizliye, öyle çok fazla da basına yansımadan.

 

O dönemde bir Eğitim şurası yapılmış ve komisyonlardan birinde, oradan buradan çağrılan 30 kişiyle yapay bir çoğunluk sağlanmış, KKTC sınırları içinde Rumca eski yer isimlerinin kullanılması kararı alınmıştı. Sanki de KKTC’nin Cumhuriyet Meclisi’ydi mübarek, alınan karar da “Yasa Gücünde”ydi. Kıbrıs Türküne rağmen ve halkın büyük çoğunluğunun kabul etmediği bu kararı alanlardan bir tanesi, kendine güvenerek, büyük bir iş yapmışçasına gitmiş ertesi gün Karpaz bölgesinde yer alan Sazlıköy’ün meydanına “St. Nicolas Meydanı” tabelasını elleri ile çakmıştı.

 

“Halka rağmen” kelimesini boşuna yazmadım. Anında tabelayı söktü attı köy halkı ve söz konusu kişiyi de uzun müddet köye sokmadı. Asla kabul etmedi Sazlıköylü’ler, satın alınmış beyinlerin kendi kendilerine gelin güvey olup aldıkları bu kararı.

 

Önemli olan zirziro (Ağustos böceği) gibi çığırtkanlık yapan azınlığın çıkardığı sesleri değil, sessiz çoğunluğun ne istediğini bilmek.

Bu günleri gördükçe dejavu yaşadığımı sanıyorum, 12 yıl evvelki anılarım canlanıyor birer birer… Belli ki hala da akıllanmamış, geçmişten ders almamış, uğradığımız soykırımı unutmuş, anavatan Türkiye’nin değerini anlayamamış ve Türkiye’nin garantörlüğünün ne demek olduğunu kavrayamamış insanlarımız var ülkemizde, politikacısından sıradan vatandaşına kadar…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

29 Mayıs 2015

 

28 Mayıs 2015
Annan Planı Dönemini Hatırladım için yorumlar kapalı
Okunma 180
bosluk

Yurttaş Yapmama Yasası

Yurttaş Yapmama Yasası

CTP-DP koalisyon hükümeti içinde yer alan İçişleri Bakanlığının hazırladığı “Yurttaşlıkla ilgili yasal düzenlemelere getirilmek istenen yeni kriterler” veya diğer adı ile “Yurttaşlık Yasa Tasarısı “ gerçekten de basına yansıdığı gibiyse,  getirilmek istenen kriterler tam bir yüz karası.

Buna kafatasçılık da diyebilirsiniz, ırkçılık da…

Böylesi zorlaştırılmış vatandaşlık kriterleri Avrupa Birliği’nde bile yok.

KKTC'de Yurttaşlık Yolu

Kendi ülkesinde yıllarca çalışıp, emekli olduktan sonra ülkemize gelip yerleşerek hayatlarının sonbaharını huzur içinde yaşamak isteyenlere çıkarmadığımız engel, yaşatmadığımız zorluk kalmamış. Ülkemizde çalışıp para kazanmıyorlar, tam tersine yaşamları için gerekli olan parayı kendi ülkelerinden getirip burada harcıyorlar ve ekonomimize de büyük katkıda bulunuyorlar. Ama biz onlara ne bir vatandaşlık veriyoruz, ne de işlerini kolaylaştıracak bir kimlik. Avrupa Birliği’ne üye ülkeler, başka bir ülkede emekli olup da kendi ülkelerine yerleşmeyi ve hayatlarının sonbaharını geçirmek isteyenlere bütün kapıları sonuna kadar açıyor, ekonomisine katkı koyacağı için. Ama nedense bizim ülkemizin bürokratları ve bazı seçilmiş veya da seçilmemiş siyasiler, bu tür insanları KKTC’ye sokmamak için elden geleni yapıyorlar, sanki de büyük bir marifetmiş gibi.

 

Bizim ülkemizde ikamet veya çalışma izni almak yerine, deveye hendek atlatmak çok daha kolay, birtakım hastalıklı beyinlerin getirdiği kurallar yüzünden.

 

Yönetim kadroları içinde yer alan, kendi söylemlerine göre ilerici olan ama gerçekte faşist bir kafa taşıyan bu “hastalıklı beyinler” ikamet izni çıkarılamasın ya da çalışma izni verilmesin diye öylesine kurallar getirmişler ki, gerçekten de inanması çok zor. Nazi Almanya’sının esir kamplarında bile bu denli zor, mantıksız ve eziyet veren işlemlerin yaşanmış olduğunu sanmıyorum.

 

Daha işin başında, devlet dairelerimizdeki memurlarımız, ikamet veya da çalışma izni için başvuranları hapishane duvarı gibi asık ve meyus bir yüzle karşılıyorlar ve aşağılayarak hitap ediyorlar.  Sanki de önemli, çok büyük ve özverili bir iş yapıyorlarmış gibi.

 

Dünyadaki gelişmiş ülkelerin vatandaşları devletle olan işlerini internet üzerinde, evlerinden veya da iş yerlerinden dışarı çıkmadan, birkaç dakika içinde hallederken, bizde, topraklarımız altın kaplı olduğundan, ikamet veya da çalışma iznini alabilmek veya da yenilemek için en az bir hafta koşmak gerekiyor. Damga pulu, resim, tasdik memuru, fotokopi, pasaport, kira kontratı, kan verme, tahlil yaptırma gibi bir sürü saçma sapan işlemler konuyor ülkemize çalışmak veya da ikamet etmek için gelmiş insanların önüne.

 

Maliye Bakanlığı işin kolayını bulmuş, her başvurandan bir de kira kontratı istiyor. İşin yoksa Muhaceret dairesinden, hastaneye, oradan laboratuvara, polise, Maliye bakanlığına, fotokopiciye koş, dolap beygiri gibi dön. Açıkçası ülkemizi ikinci vatanları görüp yaşamaya, çalışmaya gelen insanlara eziyet ediyoruz.

 

Yasalarımız, kurallarımızda bir acayip.

Benim eşime, her KKTC’ye giriş yaptığımızda sadece 90 günlük ikamet izni veriyorlar, pasaportuna da turist vizesi vuruyorlar, evlilik cüzdanını göstermemize rağmen. Nasıl saçma sapan, akıllara ziyan bir yasa yapılmış anlaşılır gibi değil.

Bu nedenle iktidar tarafından Meclise yeni sunulan  “Yurttaşlık Yasa Tasarısı” içinde bu saçmalıklar düzeltileceğine, yeni zorlukların şirin bir şekilde eklenmiş maalesef.

Yazıklar olsun böylesine ırkçı, ayırımcı ve kafatasçı düşünceler taşıyan yöneticilere….

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

27 Mayıs 2015

 

 

26 Mayıs 2015
Yurttaş Yapmama Yasası için yorumlar kapalı
Okunma 136
bosluk

KKTC Ulaştırma Bakanına Çağrı-2

KKTC Ulaştırma Bakanına Çağrı-2

Ulaştırma Bakanlığımızın dikkatini çekmek istediğim ikinci konu da uçaklardaki koltuk araları. Bakanlık bu aralığa minimum bir standart getirmeli.

 

Geçen hafta köşemde yer verdiğim, KKTC’ye uçuş hizmeti veren ve bizleri dünyaya bağlayan bazı havayolu şirketlerinin koltuk aralarının tam ölçümle net olarak 62 cm. olduğu ve insan sağlığına zarar verdiği konusuna, inanılmaz sayıda destek yazısı ve kişisel itirazları dile getiren mesajlar aldım.

 

Bu mesajların ortak noktası, Ulaştırma Bakanlığımızın hazırlayacağı bir tüzükle koltuk aralarını insan fizyolojisine zarar vermeyecek bir açıklığa getirmesi ve sıkı bir şekilde denetlemesi talebi. Okurlarımın önerdiği ortalama açıklık 75-77 cm arasında. Elbette bunun en doğrusunu ve yolcuyu rahatsız etmeyecek buna karşın havayolu şirketini de zarar ettirmeyecek koltuk arası açıklığının ne kadar olması gerektiğini uzamanlar bilmekte. Görev Sayın Ulaştırma Bakanımızın ve uzman bürokratlarının.

 

Yaz gelmeden, adına “High Season” denilen yoğun yolcu trafiğinin yaşandığı dönem başlamadan evvel bu tüzüğü çıkarmanın, yolcuların yani vatandaşların faydasına olacağı kesin. Görev Bakanımızın ve Ulaştırma Bakanlığının bürokratlarının.

 

Öğrencilerimin ve vatandaşlarımızın ortak iki tane şikâyetleri var özellikle de Ulaştırma Bakanlığını ve Ulaştırma Bakanını ilgilendiren. Üçüncü ve dördüncü konular da bu şikayetlerden oluşmakta.

Bunlardan birisi ülkemizde faaliyet gösteren GSM şirketlerinin faturalarını anlaşılamayacak şekilde şişirdikleri, diğeri de posta gönderilerinin evlere dağıtılmadığı şikâyeti.

 

GSM şirketleri ile Posta Dairesi’nin amiri konumundaki bakanlık Ulaştırma Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanı.

 

Öğrencilerimin ve konuşma fırsatını bulabildiğim vatandaşların ağız birliği etmişçesine şikayetleri, GSM şirketlerinden satın aldıkları “Data” paketleri veya “Modem”lerinin data tüketiminin nasıl saptandığı ve denetlenip denetlenmediği konusu.

 

Hangi özel(!) paketi satın alırlarsa alsınlar, illaki ay sonunda paketin öngördüğü limitin üstüne çıkarıldıkları ve fazla ücret ödemek zorunda bırakıldıklarından şikayet ediyor vatandaşlar. İtiraz ettikleri vakit de bunun dikkate alınmadığı ve ısrarlarına devam ettiklerinde de ellerine anlayamayacakları verilerle dolu bir evrağın tutuşturulduğu şeklinde.

 

Öğrencilerimin ve vatandaşlarımızın isteği, GSM şirketlerinin data verilerini ölçüm yöntemine bir standart getirilmesi, düzenli olarak Ulaştırma Bakanlığı tarafından denetlenmesi ve şikayet yapıldığı vakit de tarafsız olarak hesaplanması. Belli ki mağdur olan ve yasal yollardan aldatıldığına inanan çok kişi var ve buna da bir şekilde Ulaştırma Bakanlığının müdahalesi isteniyor.

 

Kiralık evde kalan öğrencilerimin, özellikle de Girne’nin Beylerbeyi, Ozanköy, Doğanköy, Çatalköy bölgelerinde oturan vatandaşların bir başka ortak şikayeti ise Posta Dairesinin günlük olarak evlere posta gönderilerinin dağıtımını yapmaması. Gönderiler haftada bir-iki kez Posta Dairesine uğrayan Muhtara veriliyor ve aranana kadar da muhtarın ofisinde sahibini bekliyor gönderiler.

 

Ülkemizde binlerce işe gitmeden maaş alan memur var ama posta gönderilerini günlük olarak evlere dağıtacak bir tek personel yok. İş özelleştirmeye kadar varınca da hemen yaygara başlıyor…

 

Ulaştırma Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanımız tüm bu sorunlara ivedilikle çözüm getirmelidir. Direkt ve endirekt vergisini aksatmadan ödeyen vatandaşlarımıza ve öğrencilerimize hizmet aksatmadan verilmeli, verilmesi için de elden gelen yapılmalıdır…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

25 Mayıs 2015

24 Mayıs 2015
KKTC Ulaştırma Bakanına Çağrı-2 için yorumlar kapalı
Okunma 93
bosluk

KKTC Ulaştırma Bakanına Çağrı-1

KKTC Ulaştırma Bakanına Çağrı-1

Halkın yaşadığı sıkıntılar bazen Bakanlıklarımızın ve de Bakanlarımızın bilgisine gelmiyor. Ya ilgilenilmesi gereken olayların çokluğundan Bakanlığın içinde bir şekilde sümenaltı edilip, yukarı kadar çıkamıyor, ya da önemsenmediği için çöpe atılıyor.

 

Halkın sağlığını, çıkarlarını ve kazanımlarını ilgilendirdiğini düşündüğüm ve hiç kimsenin ilgilenmediği 4 olayı Ulaştırma Bakanlığının ve Ulaştırma Bakanının bilgisine getirmek istiyorum bu iki serilik yazımda.

 

Umarım bakanlığın ilgili birimleri yazdıklarımı dikkate alınacak ciddiyette bulurlar ve dile getirdiğim bu konulara kalıcı çözüm ya da iyileştirme getirirler.

 

Bunlardan birincisi Trafik hız ölçüm kameraları ile ilgili.

Kaç zamandır bu hız ölçüm kameralarını inceliyorum, renkler üzerinde araştırmalar yapıyorum ve bu hız ölçüm kameralarının işletime konuş amacını bulmaya çalışıyorum.

Benim aklımı kurcalayan ve de çelişkiye düşüren de bu kameraların “gerçek amacı”nın ne olduğu.

 

Bu söz konusu “amaç”, araç kullanan kişileri eğitmek ve belirli yerlerde gerekli hız limitinin altında araçlarını kullanmalarını sağlamak mı, yoksa araç kullananları tuzağa düşürüp ceza keserek gelir elde etmek mi?

 

Önce KKTC’de işletime konan trafik hız ölçüm kameralarının fiziksel yapısını birlikte ve tarafsız bir şekilde inceleyelim.

a)     Hız ölçen radarın ve aracın resmini çeken kameranın içinde yer aldığı kutu ile direğin boyası, parlamayan ve ışığı emen bir yapıda. Boya rengi de gündüz ufuk renginde olduğu için akşamüstü ve geceleri de karanlığın içinde göz, algılamakta zorluk çekiyor.

b)     Salon araçların şoför koltuklarında oturan sürücülerin göz seviyesi yerden yaklaşık 120-140 cm. yukarıda ve gökyüzünün yer ile birleştiği seviyeden yani ufuk çizgisinden birazcık yüksekte. O seviyede gökyüzü mavi renkten uzaklaşmakta ve grimsi bir renk almakta. Bu renk ile hız kameralarının boyandığı renk neredeyse hemen hemen aynı.

 

Amaç sürücüleri yani vatandaşı tuzağa düşürmek, ceza ödemesini sağlamak, gelir elde etmek ve sürücülere ceza puanı vererek mağdur etmek ise “Hız Ölçüm Kamera”larının böylesi parlamayan, ışığı emen ve insan gözünün ilk bakışta fark etmesi zor olan bir renge boyanması tek çıkar yoldur.

 

Eğer trafik hız ölçüm kameralarının konuş nedeni, araçların belirli yerlerde belirtilen azami hızın altında kullanılmasını sağlamak, olası kazaları önlemek ve sürücüleri eğitmek ise kamera kutusunun ve direğinin renginin gündüz ve gece çok uzaklardan fark edilebilecek şekilde fosfor içeren “Parlak Turuncu” veya da “Parlak Sarı” renge boyanması gerekmektedir.

 

Böylesi bir uygulamadaki amaç insan gözünün fiziksel ve organik yapısından dolayı kamerayı fark etmemesinden veya da geç fark etmesinden faydalanıp cezalandırmak yerine, sürücülerin hız ölçer kamerayı uzaktan fark etmesini ve hızını da yöredeki hız limitine göre ayarlamasını sağlamak olmalıdır… (devam edecek … 2)

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

22 Mayıs 2015

21 Mayıs 2015
KKTC Ulaştırma Bakanına Çağrı-1 için yorumlar kapalı
Okunma 139
bosluk
  • Sayfa 1 ile 3
  • 1
  • 2
  • 3
  • >
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar