Çözümü İsteyen Taraf Hangisi

Çözümü İsteyen Taraf Hangisi

AKEL’in Kıbrıs Sorunu Bürosu Sorumlusu Tumazos Çelepis, evvelki gün yaptığı açıklamada KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Kıbrıs sorununun iç boyutlarını çözebilme olasılığının yükseldiğini,  Akıncı’nın 3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’ndan farklı olduğunu, Eroğlu’nun çözüm istemeyen bir lider olduğunu ve Akıncı’nın çözüm istediğini belirterek, bir fırsat penceresinin açıldığına işaret etti.

 

Aynı Çelebis, ki benim tanıdığım Tumazos Çelebis üst düzey görevlerde bulunmuş, Rumların 6. Cumhurbaşkanı Hristofyas’a danışmanlık yapmış, Rum müzakere heyetinde yer almış kıymetli ve gerçekleri görebilen bir Kıbrıslı Rum’dur, belli ki bu sözleri sarf ederken gözlüklerini çıkarmış ve müzakereleri sabote edenin, masadan kalkanın ve çözüm istemeyenin şimdiki Rum Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis olduğunu görememiş. Bence gözlüklerini taktıktan sonra etrafa bakarak bir açıklama daha yaparsa çok daha iyi olacak.

 

Eroğlu’nu niye çözüm istemeyen bir lider olarak gördüğünü ve Rum politikacıların niye böyle gördüklerini anlamam mümkün değil.

 

Cumhurbaşkanı seçildikten sonra 11 ay masaya oturmamak için direnen ve her görüşmemek için tür bahaneyi yaratan Eroğlu değil, Anastasiadis idi.

Müzakere masasına oturmamak için Özel Temsilcisini ancak 6 ay sonra seçebilen de Anastasiadis idi, Eroğlu değil.

Daha Cumhurbaşkanı seçildiğinin ertesi günü, yüzünü yıkamadan, yemin etmeden, yasal Cumhurbaşkanı olarak ilan edilmeyi bile beklemeden “Ulusal Konseyin yüzde 75’inin evet demediği hiçbir teklifi kabul etmem, hiçbir belgenin altına da imzamı atmam” diyen gene Anastasiadis’di.

Nasıl oluyor da Eroğlu “Çözüm İstemeyen bir lider” olarak takdim edilmeye çalışılıyor, gerçekten de anlamış değilim. Bazı kişiler özellikle de ağzı laf yapan, eli kalem tutanlar Anastasiadis’in uzlaşma istemediğini görmek istemiyor galiba.

Nasıl olsa bu isteksizliği birkaç ay sonra ortaya çıkacak. Sayın Akıncı bütün iyi niyetine rağmen kiminle dans ettiğini ve müzakere yaptığını çok iyi anlayacak.

 

Anastasiadis’in yıllarca Başkanlığını yaptığı DISY’in kurucularının EOKA B’ciler olduğunu, 15 Temmuz 1974 günü darbe yaptıklarını, binlerce Rum’u AKEL’ci ve Makarios’cu oldukları için öldürdüklerini, bunların neredeyse tümünün 1955-1960 yılları arasında canice masum Türkleri acımasızca öldüren kişiler olduklarını, asla Kıbrıs adasının tümüne hakim olmadan ve adayı Kıbrıslı Türklerden temizlemeden rahat etmeyecekleri unutulmuşa benziyor anlaşılan.

 

Sosyalist bir düşünceye sahip olan Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, EOKA B’cilerin ruhani lideri ile nasıl anlaşmaya varabileceğini ve müzakereleri hangi koşullarda devam ettirebileceğini gerçekten çok merak ediyorum, hem de pek çok.

 

Zaman bize gerçekleri gösterecek göstermesi de, aklıma hep 2008-1010 yılları arasında Kıbrıs Rum tarafında sol görüşlü Dimitris Hristofyas’ın Cumhurbaşkanı olduğu, KKTC’de de sol görüşlü Mehmet Ali Talat’ın Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönem geliyor.

Her ikisi de Rusya sempatizanı ve Sosyalist yönetim destekçisiydi ama bırakın anlaşmaya varmayı, çoğu zaman birbirlerini destekleyecek basit bir açıklama bile yapamadılar kendi iç dinamikleri yüzünden.

Anastasiadis’ten hiçbir şey beklenmemeli. Onu memnun edecek yegane çözüm, KKTC’nin lağvedilmesi, Türk askerinin geri gitmesi, Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılması ve adanın tümünün Kıbrıs Rum yönetimin idaresi altına girmesidir.

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

20 Mayıs 2015

 

19 Mayıs 2015
Çözümü İsteyen Taraf Hangisi için yorumlar kapalı
Okunma 101
bosluk

Kaybeden Biz Olduk

Kaybeden Biz Olduk

Kıbrıs’ta Cuma günü yapılan liderler arasındaki ilk görüşmede, kaybeden taraf ve boşu boşuna taviz veren taraf biz olduk maalesef.

 

Liderlerin “Güven Yaratıcı Önlemler” çerçevesinde aldıkları karara göre, Güney Kıbrıs’tan KKTC’ye veya da KKTC’den Güney Kıbrıs’a kara sınır kapılarından yapılacak geçişlerde artık adına vize kağıdı denilen “Giriş-Çıkış Belgesi” bir diğer adıyla “Geçiş Belgesi” doldurulmayacakmış.

23 Nisan 2003 tarihinde kara sınır kapıları açılırken KKTC’ye girişlerde adına Vize kağıdı denilen “Giriş-Çıkış Belgesi” veya “Geçiş Belgesi” doldurulmasının talep edilmesinin gerekçesi, Rumların KKTC’ye geçerlerken, kuzeyde bir devletin olduğunu, Kıbrıs Rum hükümetinin herhangi bir egemenliğinin ve söz hakkının olmadığını, bu belgeyi imzalamayanın KKTC’ye giremeyeceğini vurgulamak içindi.

Ledra Sınır Kapısı

Rumlara verilmek istenen mesaj, adanın tek hakimi olmadıkları, 1958 yılında Paris’te, 1959 yılında da Zürih ve Londra’da yapılan anlaşmalarda açık ve net olarak kayda geçirildiği ve üzerinde mutabakata varıldığı gibi, adada iki farklı halkın yaşadığını vurgulamak ve kafalarına sokmak amacını taşıyordu.

 

Nitekim, bir çok Rum ve Rum siyasi, “ben elimi kolumu sallayarak kuzeye gitmedikçe, bu formları doldurmam ve altına da imzamı da atmam” diyordu, kendilerini adanın tek hakimi sandıkları ve Kıbrıslı Türklerin kurdukları devletlerini de tanımadıklarını dile getirmek için.

Kıbrıs Rum tarafına KKTC’den geçerken doldurulan herhangi bir belge veya kağıt yok. Güneyden KKTC’ye geçerken dolduruluyor adına Vize kağıdı, “Giriş-Çıkış Belgesi” veya da “Geçiş Belgesi” denilen evrak.

 

Sayın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın “Güney’e geçerken bir vatandaş nasıl arabasından inmiyor ve polis vatandaşın ayağına gidip notlarını alıyorsa, bizim uygulamamızın da bu şekilde sağlanmasını istedik” şeklinde açıklama yapmasının gerekçelerini de pek anlamış değilim.

 

Bu açıklama ile Sayın Cumhurbaşkanı, “benim vatandaşım güneye geçerken arabasından inmesin diye biz bu Vize Kağıdını kaldırdık” demeye getirmek istiyorsa, Kıbrıs adası üzerinde asırlardır yaşayan Kıbrıslı Türklerin silah zoru ile kaybettirildikleri 11 yılın ve uğranılan soykırımın karşılığında, anavatan Türkiye’nin yardımı ve desteği ile kurdukları KKTC’nin varlığını silikleştirmeyi veya da itibarsızlaştırmayı yeğlemişse,  bir yerlerde bir yanlışlık var demektir.

 

Sınır kapılarından geçişlerinde kendi vatandaşının arabasından inmesini istemiyor idiyse, İçişleri Bakanı’mıza bir yazı gönderir, Kıbrıslı Türklerin sınır kapılarından girerken veya da çıkarken adına Vize Kağıdı denilen formu doldurması zorunluluğunu iptalini rica ederdi.

Bu Vize Kağıdını, Kıbrıslı Rumların KKTC’ye girişlerinde ve çıkışlarında doldurmaları  zorunluluğunu karşılığında hiçbir şey almadan iptal etmek bence büyük bir politik hata ve kayıp, aynen Kıbrıs Rum Polisinin Beyarmudu köyündeki sınır kapısına kadar gelip kontrol kulübesi kurmasına izin verildiği gibi…

 

Politik pazarlıklarda bir şey alınmadan bir şey verilmez. Dünyada mevcut veya da ortadan kalkmış devletlerin asırlardır uyguladıkları bir kuraldır bu. Sayın Akıncı, Rumların talebi üzerine kaldırmayı taahhüt ettiği bu Vize Kağıdı karşılığında, Rum Yönetiminden KKTC devletinin resmi evraklarını tanıması talebinde bulunabilirdi. Ama böylesi bir talepte bulunmadı ve bu tarihi fırsatı, Rumları memnun etmek uğruna kendi aleyhimize çevirdi.

Kıbrıs Rum Yönetimi Sayın Akıncı’nın Ercan Havaalanının uluslararası uçuşlara açılması konusunu karşılığında Maraş’ın teklif edilmiş olmasına rağmen “açılırsa benim kontrolümde açılır, kabul etmiyorsanız rafa kaldırırım” diyerek dürdü ve rafa kaldırdı.

 

Cuma günkü görüşmenin galibi Anastasiadis oldu maalesef ve Rumları memnun etmek uğruna KKTC’nin varlığına küçük bir darbeyi de biz, kendi ellerimizle vurduk. Bunun karşılığında Anastasiadis bize ne verdi, gerçekten çok merak ediyorum. Umarım, 41 yıldır saklanan 28 adet Mayınlı bölgenin haritası değildir karşılığı. Zira onun karşılığı, Kıbrıslı Türklere karşı işlenmiş insanlık suçu ile “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine” başvuru olmalıydı…

 

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

18 Mayıs 2015

 

17 Mayıs 2015
Kaybeden Biz Olduk için yorumlar kapalı
Okunma 187
bosluk

Müzakerelerde Siftah Bugün

Müzakerelerde Siftah Bugün

Yeni seçilen Cumhurbaşkanımız Mustafa Akıncı ile Rum lider Nikos Anastasiadis’in ilk görüşmesi bugün. Cumhurbaşkanımıza kolay gelsin.

 

AKVIS KullanılmıştırIII. Cumhurbaşkanımız Dr. Derviş Eroğlu görev süresi içinde, “Benim hedefim Kıbrıs Türk halkının kabul edebileceği bir anlaşma yapmaktır. Bunun için çabalıyorum” diyordu.

IV. Cumhurbaşkanımız Mustafa Akıncı da seçildikten sonra “Kıbrıs Türk halkının hayır demeyeceği bir anlaşma yapmak için müzakere masasına oturacağım ve bunun için uğraşacağım” mealinde bir açıklama yaptı.

 

Gerçekte ben halef, yani Cumhurbaşkanlığı görevini devralan kişi ile selefin, yani Cumhurbaşkanlığı görevini devreden kişinin, müzakereler ile ilgili söylediklerinin arasında pek bir fark görmüyorum.

 

Zaten ileriki günlerde de göreceğiz, Kıbrıs müzakerelerinin çıkmaza girmesinin nedeninin Rumların, 1963 yılında silah zoru ile gasp ettikleri devletin egemenliğini ve ortaklığını bizlerle paylaşmak istememeleri olduğu ortaya çıkacak. Bu isteksizlik rahmetlik Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş döneminde de böyleydi, II. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat döneminde de öyle oldu, III. Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu döneminde de aynı şeyler yaşandı. Rumlar masada sıkışınca veya da köşeye sıkıştırılınca, hep Türkleri bir bahane ile suçlayıp masadan kalktılar.

 

Anastasiadis de tezgâhladı aynı oyunu. Müzakere süreci “Al-Ver” aşamasına gelince, Türkiye’nin ilan ettiği Navteks’i bahane etti ve masadan kalktı. Zaten Navteks ilanı olmasaydı, illaki Türkleri suçlayacak bir başka bahane bulacak ve masadan kalkacaktı. Müzakereler artık Al-Ver aşamasında geldiğinden illaki egemenliğe ve yönetime Türkleri ortak etmek zorunda kalacağından Yunan tarihine “Ulusal hain” olarak geçecekti. Masadan kaçmayı yeğledi ulusal hain olmak yerine.

 

BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi Eide’nin Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis ile yeni seçilen KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın çok uyumlu bir ikili olduğunu açıklaması ise tam bir komedi.

 

Eğer Eide bu sözleri ile her ikisinin de ABD yönetimine yakın kişiler olduğunu söylemek istemiş ise bu açıklaması doğru olabilir. Zaten Rumların büyük bir çoğunluğu, Anastasiadis’ın Amerikalıların adamı olduğu yönünde bir inanca sahip. Asla ABD’nin istekleri dışına çıkamayacağını söylüyorlar.

 

Ama Eide bunun dışında bir yakınlık kurmuşsa çok fazla aldanıyor demektir.

Gerçekte Kıbrıs müzakereleri sürecinde en ideal ve birbirleri ile en uyumlu liderler Rumların VI. Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas ile KKTC’nın II. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat idi.  Her ikisi de sol görüşlü liderlerdi ve Rum Ulusal Konseyinin, Rum Cumhurbaşkanları üzerinde yaptırım gücü olmasaydı, Hristofyas ile Talat bir şekilde her iki halkın kabul edebileceği bir anlaşmayı yaratıp halklarına imzalatabileceklerdi. Eğer bu iki lider, 2 yıllık ortak görev dönemlerinde anlaşamamışlar ise diğer liderlerin anlaşması tam bir hayaldir. Hele de Enosis, yani Kıbrıs adasının Yunanistan’a bağlanması için canlarını ortaya koymuş EOKA B’cilerin partisi olan sağcı DISY’nin lideri olan Anastasiadis ile sol bir parti olan TDP’nin büyük kurucu ortağı olan TKP’nin başkanlığını yapmış Mustafa Akıncı’yı aynı kefeye koymak ve uyumlu olduklarını söylemek çok büyük bir yanılgı.

 

Daha seçildiği gün “Ulusal Konsey”in yüzde yetmiş beşinin onaylamadığı hiçbir öneriyi kabul etmem diyen Nikos Anastasiadis’in, Mustafa Akıncı’nın önereceği herhangi bir “Al-Ver” takasını kabul etmeyeceğini şimdiden söylemek hiçte yanlış olmayacaktır.

 

Sayın Cumhurbaşkanımıza Allah sabırlar versin dememiz gerekiyor, eğer Anastasiadis hala daha geçmişten ders almamış ve aynı hamamda aynı tasla geziyor ise…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

15 Mayıs 2015

 

14 Mayıs 2015
Müzakerelerde Siftah Bugün için yorumlar kapalı
Okunma 110
bosluk

Akıncı’nın İşi Zor

Akıncı’nın İşi Zor

Müzakereler Cuma günü başlıyor.

Tarafların, ABD’nin ve BM’nin beklentileri yüksek.

BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Temsilcisi Eide de, eşsiz bir fırsatın yakalandığından bahsediyor.

Her yerde memnuniyet var ve her iki lider de öncellerinin bugüne kadar başaramadıklarını başaracaklarını umut ediyorlar.

Umut etmesine umut ediyorlar da, Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Kasulidis ile Rum lider Anastasiadis’in görüşmecisi Mavroyannis’in açıklamalarını okuduğumda ben bir umut görmüyorum.

 

Drawn by AKVIS

Mustafa Akıncı

Anastasiadis, 1976 yılında Rum halkından dışlanmış EOKA-B’cileri kucaklayarak, partisinin içinde, tabanda ve üst düzeyde yer veren Glafkos Kleridis tarafından kurulmuş DISY’nin başkanı. Kendisi şimdilik pek konuşmuyor ama Kasulidis’i, Mavroyannis’i ve hükümet sözcüsünü konuşturuyor, kafasındakileri de onlar kanalı ile halka ve Kıbrıs Türk tarafına aktarıyor.

 

Kıbrıslı Rum müzakereci Andreas Mavroyannis, Kıbrıslı Türklerle yapacakları anlaşmanın daimi derogasyon olmayacağını ve dışta bırakılmasını istediklerini açıkladı evvelki gün.

Halkın anladığı dilden konuşan Mavroyannis, “Anlaşma yaparsak, bu anlaşma Avrupa Birliğinin Birincil Hukuku dışında kalacak, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti varlığını sürdürecek ama bizim insafımız oranında birazcık kabuk değiştirecek ve Kıbrıslı Türkler bunun içine alınacak. Toprak, mülkiyet ve diğer konularda dava açmak hakkımız baki kalacak” demek istiyor.

Mavroyannis’in sözleri açık ve net.

Mavroyannis’e veya Anastasiadis’e göre, “AB üyesi olarak Kıbrıs’ın tüm vatandaşlarının AB’nin öngördüğü haklara sahip olacak, özgürlüklerin tümü uygulanacak ve daimi derogasyonlar da dışta bırakılacak.

Hedefleri bu.

Adada hemen ve derhal dolaşım, yerleşim ve mülkiyet haklarına sahip olmak serbest olacak, 1974 yılında güneye göç etmiş tüm Rumlar ve onların varisleri kısıtlamasız olarak geri dönecekler ve mülklerini geri alacaklar. KKTC’de veya da Kıbrıs Türk Devletinde veya da adı her ne olacaksa orada iş kuracaklar, politikaya karışacaklar, çoğunluk oylarını alırlarsa kuzeydeki devletin Meclisine seçilip hükümet kurabilecekler, kuzeydeki devleti üzerinde de hak sahibi olacaklar.

 

Mavroyannis devamla, “Kurulacak yeni devlet, federal bir çözüm yoluyla, özerk, gücünü kendinden alan işlevsel bir ülke olacak ve aynı zamanda karar alma yöntemlerinin dış faktörlerden etkilenmeyecek” diyor.

Bu cümle kısa ve öz olarak, “Türkiye’nin garantörlüğü olmayacak” manasında. Esasen başta Anastasiadis olmak üzere tüm Rum siyasilerin bunun hayalini kurduğu biliniyor.

 

Kasulidis ise Ercan Havaalanı’nın uluslararası uçuşlara açılabileceğinden bahsediyor, “uluslararası kurallara uygun olmak koşulu ile”  ekinini de sonuna ilave ediyor.

Bunun da halkın anlayacağı dildeki çevirisi, “Ercan havaalanı Rum Yönetimi kontrolüne girecek. Sivil havacılık, Gümrük, Yer hizmetleri ve Trafik Kontrolörleri Rum yönetimi idaresi altında olacak, o zaman Ercan havaalanı uluslararası uçuşlara açılır!”

 

Yeni seçilen Cumhurbaşkanımız Mustafa Akıncı, umarım bu ve benzeri Kıbrıslı Türkler üzerinde egemenlik hedefi taşıyan isteklerin üstesinden gelebilir. Rumların tüm isteklerine evet demediği takdirde, geçmiş yıllarda olduğu gibi müzakereler gene aksamaya, Türk tarafı suçlanmaya başlanacak ve Cumhurbaşkanı Akıncı da uzlaşma istemeyen Türk lider olarak lanse edilmeye çalışılacak Rumlar tarafından…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

13 Mayıs 2015

12 Mayıs 2015
Akıncı’nın İşi Zor için yorumlar kapalı
Okunma 107
bosluk

41 Yıldır Büyüyemeyen Yavru (5)

41 Yıldır Büyüyemeyen Yavru (5)

Komşu çocuklar da, gittiklerinden beri hiç rahat durmuyorlardı bir türlü. İllaki şu veya bu nedenle, bir şekilde bahçelerine girmek istiyorlardı. Allah’tan anasının gönderdiği güçlü kuvvetli bekçiler vardı da bahçede, bir türlü cesaret edemiyordu komşu çocukları çitlerin üzerinden atlayıp bahçeye girmeye.

 

41 yaşındaki yavru, gerçekte hiç bunları aklından geçirmemişti… Anasının bugüne değin yaptıkları o kadar çoktu ki, sıradan gelmişti onun için.

 

 Türk Askeri

 

41 yaşındaki yavrunun aklına aniden, bu güçlü bekçilerin ne yiyip içtikleri geldi. Kendisinin kaldığı evdeki masada hiç görmemişti onları yemek yerken. Demek ki başka bir yerde yemek yiyip, yatıp kalkıyorlar diye geçirdi içinden. “Acaba kim ödüyor onların yeme içme masraflarını” sorusu takıldı aklına…  

 

 

“Anam gönderdiğine göre demek ki giderlerini de kendi karşılıyor” diye düşündü… Üstelik anası karşı yakadaki evinden gönderdiği bu bekçilerin tüm yiyecek içecek parasını kendi ödüyor, sebze meyvesini bahçesinden sunuyordu. Bu nedenle de ev gül gibi geçinip gidiyordu.

 

Yani anası evin tüm masraflarını ödediği gibi, evdekilerin cebine bir de harçlık koyuyordu.

 

“Bu bekçilerin ellerindeki sopaların, ceplerindeki çakıların ve bahçeyi dolaşmak için kullandıkları aracın benzinini kim ödüyor acaba” diye geçirdi içinden çocuk. Kendisi vermediğine göre birileri veriyordu herhalde. Bu anası olmalıydı mutlaka. Başka kim olabilirdi ki diye geçti kafasının içinden. Zaten etraftakilerin birçoğu hem annesinin çalışkanlığını kıskanıyor hem de kuyusunu kazmak için elden geleni yapıyorlardı. Niye ödesinlerdi, durup dururken bir de bu bekçilerin maaşlarını ve giderlerini. Bayram, seyran değildi zaten.

 

“Vay be!” dedi kendi kendine.

“Benim haberim yokmuş ama anam neler yapmış benim için yıllar içinde…” Etrafına bakındı gene. Bu sefer alıcı gözlerle, yapılanları görmek için baktı. Baktıkça da şaşkınlığı arttı.

 

Kendisi içerde yan gelip yatarken, evini sil baştan yenilemişti anası, diğer çocuklarının boğazından keserek… Evine elektrik getirmiş, suyunu getirmiş, yollarını yapmış, telefonunu yenileyip bağlamış, yollar, okullar, binalar yapmış. Neredeyse 52 yıldır da cebine hiç aksatmadan harçlığını koymuştu, hem kendisinin, hem de vefat eden abisinin.

 

Zaman zaman kendisini uyardığı için kızıyordu annesine ama “acaba haksızlık mı ediyorum bu fedakar ve vefakar anneme” diye de geçirdi içinden…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@gmail.com veya ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.org  

Facebook: Ata Atun

http://www.twitter.com/ataatun

11 Mayıs 2015

 

10 Mayıs 2015
41 Yıldır Büyüyemeyen Yavru (5) için yorumlar kapalı
Okunma 108
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar