Katil Devlette azınlık olmak (1)

Katil Devlette azınlık olmak (1)

1 Nisan 1955 tarihinde özellikle Kıbrıs adasını Yunanistan’a ilhak etmek için, dönemin Başpiskoposu Makarios ve Kıbrıs kökenli Yunan Ordusu Albayı Yorgos Grivas tarafından kurulan EOKA, –Türkçe okunuşu: Ethniki Organosis Kyprion Agoniston, Türkçe manası: Kıbrıslıların Millî Mücadele Örgütü-, 1974 yılına dek adadaki Kıbrıslı Türklere yönelik temizlik harekatı çerçevesinde toplam 689 kardeşimizi şehit etti, 493 kardeşimizi de ortadan kaldırarak yok etti. Naaşlarını bulabildiğimiz bu kardeşlerimiz, neredeyse yarım asır sonra devlet töreni ile şehitliklerimize gömülmekteler, dualarımız ve şükranlarımız ile birlikte.

 

EOKA faaliyete geçtikten sonra, belirtilen seneler içinde aşağıdaki listede belirtilen sayılar kadar silahsız ve masum kardeşimizi, yollardan, evlerinden, tarlalarından, işyerlerinden ve benzeri yerlerden toplayarak şehit ettiler.

1956 yılında 14 şehit,

1957 yılında 9 şehit

1958 yılında 85 şehit

1959 yılında 1 şehit

1960 yılında 2 şehit,

1961 yılında 3 şehit,

1962 yılında 3 şehit,

1963 yılında 139 şehit (sadece 1 hafta içinde)

1964 yılında 270 şehit,

1965 yılında 22 şehit,

1966 yılında 20 şehit,

1967 yılında 91 şehit,

1968 yılında 6 şehit,

1969 yılında 3 şehit,

1970 yılında 3 şehit,

1972 yılında 8 şehit,

1973 yılında 3 şehit,

1974-75 yılında 321 şehit,

1956-1974 yılları arasında da 493 kayıp.

Toplam olarak 1298 sivil kardeşimizin, sadece ve sadece Türk oldukları için hayatlarına son vermiştir, eli kanlı EOKA örgütü ve Makarios yönetimindeki Kıbrıs Rum Yönetimi, Mart 1964 tarihinde aldığı kararla kurulan Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO).

 

Rumlar tarafından kahpece ve kalleşçe şehit edilen bu kardeşlerimizin;

200 tanesi çocuktur,

268 tanesi 46 yaş üzeri erkeklerdir,

124 tanesi kadınlarımızdır,

706 tanesi de genç erkeklerimizdir.

 

Adı “Kıbrıs Rum Yönetimi” olan bu katil devlet, devlet olmanın tüm olanaklarını kullanarak özellikle resmi yollardan 1963-1974 yılları arasında her tür silahı, adada yaşamlarını sürdüren Kıbrıslı Türkleri yok etmek için, işine geldiği zaman yasal yollardan, işine gelmediği zaman da yasal olmayan yollardan Kıbrıs adasına ithal etmiş ve Kıbrıslı Türkleri imha etmek için acımadan kullanmıştır.

 

1964 yılında Brezilya’dan ve Çekoslavakya’dan sonraki yıllarda da Rusya’dan aracılar ve Mısır devleti kanalı ile her tür mermi atan silahı, her tür roket atarı, zırhlı piyade taşıyıcıları, tankları, topları ve savaş kazanmak için gerekli olan her tür silahı adaya ithal etmiş ve Kıbrıslı Türklere karşı kullanmıştır…. (devam edecek)

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

18 Nisan 2016

17 Nisan 2016
Katil Devlette azınlık olmak (1) için yorumlar kapalı
Okunma 118
bosluk

KKTC’deki paralel yapı (2)

KKTC’deki paralel yapı (2)

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kontrolü altında olan adanın kuzey topraklarını, Kıbrıslı Türklerin yönetiminden ve bu topraklarda konuşlanmış Türk Silahlı Kuvvetlerinden arındırmak için, küresel aktörler Annan Planı dönemi olan 2002-2004 yılları arasında müthiş bir faaliyette bulunmuşlardı.

 

Paralel Yapı

Paralel Yapı

Sadece KKTC’de yaklaşık 57 milyon Euro harcamışlar, yapay siyasi partiler, dernekler ve birlikler kurmuşlar, para dökerek binlerce kişinin katıldığı mitingler düzenlemişler, herkese bir ev-bir araba-bol paralı iş vaatlerinde bulunmuşlar, bazı köşe yazarlarını ve medya kuruluşlarını satın alarak halkın beynini yapılacak referandumda “Evet” oyu kullanmak yönünde yıkamaya çalışmışlardı. Kıbrıslı Türkler 24 Nisan 2004 tarihinde yapılan referandumda “Evet” derlerken, hiç beklenmedik bir şekilde ve küresel aktörlerin hesaplarının içine bile katılmadığı şekilde Kıbrıslı Rumlar “Hayır” demişler ve Kıbrıs adasının Türklerden arındırılması planı akamete uğratılmıştı.

 

Kıbrıslı Türklerin birçoğunun 2004 yılında nasıl bir oyuna getirildiklerini zaman içinde öğrenebilmek fırsatını bulmalarından dolayı, Akıncı ile Anastasiadis’in sürdürdüğü müzakereler sonucunda yapılacak referandumda ne pahasına olursa olsun “Hayır” diyecekleri için, küresel aktörler bu sefer başka bir stratejinin uygulanması gerektiğine karar verdiler ve hemen uygulamaya koydular.

Bu yeni strateji, müzakereler olumsuz bitse de istenen sonucun elde edilebileceği dahiyane bir plan.

 

Planın özü “Kıbrıslı Türkleri Türkiye’ye karşı kışkırtmak ve Kıbrıslı Türklerin Türkiye’ye işgalci demelerini sağlamak.” Ancak bu şekilde batı bloku Türkiye’ye “İşte artık seni Kıbrıslı Türkler de istemiyor, askerini Kıbrıs’tan çek” diyebilecek ve Türkiye’ye müthiş bir baskı uygulayabilecek, güya….

 

Daha birkaç yıl evvelsinden plan uygulamaya kondu ve “Paralel Yapı”nın temelleri atılmaya başlandı. Toplum içinde özenle seçilmiş provokatör toplum mühendisleri, KKTC’de her işlenen suçu Türkiye’den gelerek vatandaş olmuş kişilerin sırtına yüklemeye ve Türkiye ile bu kişilerin suçlanacağı bir ortam yaratmak için elden geleni yapmaya başladılar. Bu yönde bazı köşe yazarları ile medya kuruluşları aynen 2002 yılında olduğu gibi satın alınırken, sosyal medyada da müthiş bir faaliyet başlatıldı.

 

Yıllar evvel dahiyane bir şekilde tezgahlanarak yaşama geçirilen “Paralel Yapı”, inceden inceye gayet güzel çalışmakta ve KKTC toprakları içinde işlenen suçların tümünü Türkiye’den gelerek ülkemize yerleşmiş kişilerin sırtına mahir bir şekilde yüklenmekte. Sonra da laf oyunları ile sosyal medyada, Türkiye’yi ve Türkiye’den gelen kardeşlerimizi suçlayan hayali, uyduruk gerekçe ve iddialar yaratmaktalar.

 

Bazı seçilmiş görsel ve yazılı basın kuruluşları ve de onların maşalarının da yardımı ve katkıları ile halkımız bilinçaltında Türkiye’den gelen kardeşlerimize karşı süreğen ve kalıcı bir şekilde kışkırtılmakta. Bu süreç belli ki Kıbrıs adasının kuzeyinde egemen olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, aynen Ekim 1913 tarihinde kurulan ve Ağustos 1913 tarihinde Batılı ülkelerin Osmanlı Devletine uyguladığı baskılar sonucu lav edilerek Yunanistan’ın hükümranlığı altına giren Batı Trakya Cumhuriyeti örneği gibi KKTC’mizin de lav edilerek ortadan kaldırılmasına ve adanın tümünün Rum egemenliği altına girmesine kadar sürecek.

 

Girit’in ve Batı Trakya Cumhuriyeti’nin siyasi oyunlarla, düzenbazlıklarla ve bir tek mermi atmadan elimizden alınarak Batılı devletler tarafından Yunanistan’a hediye edilmesinden sonra böylesine bir oyuna tekrar düşeceğimi sanmıyorsam da, aramızdaki “Paralel Yapı” daha şimdiden yanına aldığı ve içine çektiği siyasilerle bu işi götürebileceği inancında.

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

15 Nisan 2016

15 Nisan 2016
KKTC’deki paralel yapı (2) için yorumlar kapalı
Okunma 158
bosluk

KKTC’deki paralel yapı (1)

KKTC’deki paralel yapı (1)

Anavatan Türkiye de “Paralel Yapı” ve “Paralel Devlet” olur da biz de olmaz mı.

Elbette bizde de bir “Paralel Yapı” var.

Kayıtsız şartsız KKTC’nin lav edilmesi, Kıbrıs Rum Yönetiminin altına “Ayrıcalıklı Azınlık” olarak girmemiz ve “Anavatan Türkiye’den kopmamız” için canla başla çalışan bir “Paralel Yapı”mız var bizim de.

 

KKTC'deki Paralel Yapı

KKTC’deki Paralel Yapı

Türkiye’mizden gelip topraklarımıza yerleşen kardeşlerimizi de yaşamlarından bezdirmek ve Rumların istediği doğrultuda geri gitmelerini sağlamak için elden geleni ardlarına koymuyorlar. Yüz karası bir uygulama olan “Beyaz Kimlik” rezaleti de bu yapının eserlerinden bir tanesi. Adamızda doğan çocukların doğum belgelerine kıpkırmızı, kocaman boyutlarda “KKTC vatandaşı değildir” diye mühür vurulması uygulaması gibi.

 

Bu “Paralel Yapı”nın tek bir hedefi var. Türk askerini Kıbrıs’tan çıkarmak, Kıbrıs Türkleri ile Türkiye’nin kardeşlik bağlarını koparmak, KKTC’yi Rumlara teslim etmek, Kıbrıslı Türklerin adada azınlık statüsüne indirgenmesini sağlamak ve adanın tümünün uygun bir politik ortamda Yunanistan’a ilhakı için elden geleni yapmak.

 

Geçmişte yaşadıklarımızı, uğradığımız soykırımı, kaybettiğimiz yıllarımızı, evlerimizi, köylerimizi, hayvanlarımızı, zahiremizi ve çeşitli mal varlığımızı hatırlamak veya da bilmek istemeyen, kişisel çıkarlarla hareket edip gözlerini bürüyen Türk düşmanlığı ile buna alet olan içimizdeki kendini bilmezler maalesef bu “Paralel Yapı”nın kurucuları. Devletin çeşitli kademelerinde görev yapan, müdür, müsteşar, Bakan, milletvekilliği mevkilerinde bulunmuş, siyasi partilerde, sendikalarda, birliklerde, derneklerde görev yapanlar ile sivil halktan bazı kişiler bölük pörçük bir şekilde bu KKTC ve Türkiye düşmanı “Paralel Yapı”yı oluşturmuş durumda.

 

Hele aralarında bazıları var, inanılmaz laflar ediyor Rumlarla yapılan görüşmelerde ve ara bölge toplantılarında. Türk değillermiş, Müslüman değillermiş, dinsiz ve ateistmişler. Buna ilaveten Makarios’un yıllar önce Yeşilköy’de gerçekleştirilen bir miting de, adada var olan Kıbrıslı Türklerin hiçbir hak sahibi olmadıklarını vurgulamak için “Biz Helen’iz, Kıbrıslı değiliz, hakiki Kıbrıslılar, sadece Kıbrıs’ın eşekleridir” sözünü unutarak veya da yok sayarak, kendilerini Türk veya Kıbrıslı Türk saymamaları ve sadece Kıbrıslı olduklarını iddia etmeleri.

 

Üstelik bir de tüm Kıbrıslı Türkler adına konuştuklarını iddia etmekteler bu ayakları yere basmayan hayalperestler. Hepimizin, yani Kıbrıslı Türklerin tümünün Müslüman gözüktüğünü ama camiye gitmediğini, dini vecibelerin hiçbirini yerine getirmediğini ve gerçekte de ateist olduklarını söylemekteler, sanki de biz onlara adımıza konuşmaları için yetki vermişiz gibi.

 

Ben ve benim gibi düşünen Kıbrıslı Türkler, bu insanlara bizim adımıza konuşmaları için yetki vermiş değiliz. Ancak kendi adlarına konuşabilir bu kendilerini Türk veya da Kıbrıslı Türk addetmeyen kişiler. İster ateist olsunlar ister Budist, isterse de Teist. Bu kendi bilecekleri bir şey ve söyledikleri de düşündükleri de kendilerini bağlar, bizi değil… (Devam edecek)

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

13 Nisan 2016

12 Nisan 2016
KKTC’deki paralel yapı (1) için yorumlar kapalı
Okunma 231
bosluk

Rum tarafı karapara ustası (2)

Rum tarafı karapara ustası (2)

24 Nisan 2004 tarihinde gerçekleştirilen Annan Planı Referandumu döneminde, Kıbrıslı Rumlar refah düzeyi bakımından bizden çok yukarıdaydılar. Yerel Türkçe tabirimizle “bıyıklarını balta kesmiyordu” ve hepsinin de ağzından “Bizim Rum Kurucu Devletimiz zengin, Türklerin Kurucu Devleti ise fakir. Asla Türklerin maaşlarını ödemeyiz, refahımızı paylaşmayız, onların gelişmeleri için hiçbir şey yapmayız, bir kuruş da vermeyiz” sözleri çıkıyordu her fırsatta…

 

“Düşmez kalkmaz bir Allah’tır” sözü hiçte boşuna söylenmiş bir deyim değil…

 

Batmış Kıbrıs Rum Yönetimi

Batmış Kıbrıs Rum Yönetimi

Çok değil aradan 5 yıl geçtikten sonra Kıbrıs Rum Ekonomisi neredeyse bir gecede çöktü. Bizden iyi durumda olanlar, önce bizim seviyemize, sonra da daha da aşağılara indiler. Dünyanın önde gelen kredilendirme şirketleri Kıbrıslı Rum Bankaları, şirketleri ve de Kıbrıs Rum Yönetimini “Çöp” sınıfı düzeyine indirgediler. Bildiğiniz “Çöp”, İngilizcesi ile de “Junk” sınıfına. Daha aşağısı veya da kötüsü yok bu sınıfın.

 

11 Eylül 2001 tarihinde New York’un neredeyse simgesi olan Ticaret merkezi İkiz Kulelerine yapılan saldırı sonrası ABD’nin başlattığı “Kara Parayı aklamayı durdurma hamlesi” küresel olarak, Kıbrıs Rum Yönetimi düzeyindeki meyvelerini ancak 7 yıl sonra verebildi.

 

Tassos Papadopulos daha Cumhurbaşkanı iken, Hırvatistan, Bosna ve Kosova’da işlenen savaş suçları nedeniyle yargılanmış olan ve 2006 yılında hücresinde bir sabah ölü bulunan Eski Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç ile bağlantılı gizli şirketler ile yurtdışına çıkarılan Yogoslavya’nın paraları konusunda bayağı suçlanmıştı. Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi belgelerine göre, Haziran 1995’ten 24 Eylül 1999’a kadar Vantervest, Lamoral, Browncourt ve Vericon isimli bankaların Abridge isimli şirketin Limasol’daki 7073979 numaralı banka hesabına 385 bin Alman Markı naklettikleri ve toplam 18 havale yapıldığı belirlenmişti. Vantervest, Lamoral, Browncourt ve Vericon bankalarının, Papadopulos’un avukatlık bürosu aracılığıyla kaydolan sekiz bankadan dördü olduğu ve Güney Kıbrıs’a toplam 4.3 milyar Dolar havale ettikleri tespit edilmişti.

 

Dünyanın 193 ülkesinde faaliyet gösteren bankaları arasında belli bir miktarın üzerinde yapılan havale veya da para transferlerini ABD sıkı bir takip altına alınca, ekonomisini ve geçimini kara para aklama üzerine kurmuş olan Kıbrıs Rum bankaları, Lefkoşa borsası, avukatlık büroları, muhasebe büroları ve profesyonelce para aklayan şirketler, bir bir batmaya başladı.

 

Şirketler battıkça işsizler çoğaldı, ülkeye giren para azaldı, kısa ve uzun vadeli borçlar ödenemez hale geldi. Sanayi, hizmet üretimi ve ihracatı, ülkenin giderlerinin çok altında kalınca da ülke batış sürecine girdi. Dıştan gelen taze para azalıp neredeyse durma noktasına gelince de, iç piyasada dolaşan, günlük hayatı idame ettirmeye yarayan ve perakende satış yapan dükkanlar ile küçük esnafın ayakta durmasını ve geçimi sağlayan para azalmaya başladı. Para azaldıkça da iç ticaret durmaya, dükkanlar da tek tek kapanmaya başladı. Rumların ne pahasına olursa olsun AB’ye el açmaları ve Osmanlı’nın kanını emen Düyunu Umumi’nin benzeri olan Troyka’nın karşısında el pençe durmalarının tek nedeni, ekonomilerinin nefes alıp biraz olsun ayakta durabilmesi. Zaten AB’nin atadığı Troyka’nın şart koştuğu özelleştirme ve traşlama sonrası ülkeye nakit para girmeseydi, Kıbrıs Rum tarafı şimdiye çoktan batmıştı. Uzun Yol’da gördüklerim zaten bu durumu net bir şekilde ispatlamakta.

 

Bizim içimizde bulunan bazı sivil ve siyasi körlerin bu gerçeği hala daha görememiş olması beni gerçekten çok şaşırtıyor. Yıllarca, üstü gayet maharetli bir şekilde kamufle edilmiş “kara para aklama” suçunu işleyerek “ekmek elden su gölden” yaşayan ve suyu kesilince de batan Rum tarafına bu denli hayranlık duymaları ve Rumların silah zoru ile el koyduğu sahte Kıbrıs Cumhuriyetinde azınlık olmak için KKTC’yi yıkmayı ve kötülemeyi, anavatan Türkiye ile bağımızı koparmak için elden geleni de yapmayı marifet saymaları inanılır gibi değil…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

11 Nisan 2016

11 Nisan 2016
Rum tarafı karapara ustası (2) için yorumlar kapalı
Okunma 108
bosluk

Rum tarafı karapara ustası (1)

Rum tarafı karapara ustası (1)

Dün eşimle birlikte Kıbrıs Rum kesimine geçtik.

Niyetimiz biraz araştırma yapmak, siyasi havayı koklamaktı.

 

Masumları öldüren EOKA katilleri

Masumları öldüren EOKA katilleri

Lokmacı Barikatından ara bölgeye, oradan da Uzun yola girdik.

Uzun yol beni çok etkiler. En azından bir asırdan fazla bir dönem boyunca Kıbrıs adasının ticaret ve ekonomi dünyasının kalbinin attığı yer olmuştur. Ünlü Rum şirketlerinin merkezleri ve satış yerleri hep bu “Uzun Yol”da ve bitişik sokaklarda yer almıştır. 1821 isyanının hazırlığı da hemen iki arka sokaktaki Fenorameni Kilisesinde yapılmıştı.

 

Uzun Yol’a adımımı atınca aklıma hep EOKA’nın tetikçisi Nikos Sampson gelir. EOKA’nın adada terör eylemlerine başladığı vakit, Uzun Yol’da alış verişe çıkan masum İngiliz ailelerinin arkalarından sinsice yaklaşır, enselerine kurşun sıkarak öldürürdü. Sonra da hemen koşarak yanına gelen Fenorameno kilisesi kız lisesinde okuyan rahibe kılıklı bir kıza silahını verirdi. Kız silahla olay yerinden uzaklaşıp kaçarken, boynundaki fotoğraf makinesini çıkarır yerde yatanların resmini çektikten sonra ertesi gün sahibi olduğu Mahi gazetesinde olayı hem anlatır hem de resmini basardı.

 

Uzun Yol’a adımımı atınca bu olaylardan bir tanesini, sanki de göz şahidi olmuşum gibi gözümün önünde canlandırmaya çalışırım hep. “İşte burada yaklaştı, İngiliz kadın ile çocuğunun arkalarından enselerine kurşunu sıktı. Şu köşeden rahibe kılıklı kız öğrenci koşarak geldi, silahı aldı ve kaçtı. Nikos Sampson’da yerde yatanları şöyle çekti” diye.

 

23 Aralık 1963 gecesi Nikos Sampson emrindeki silahlı EOKA’cılarla masum ve silahsız Türklerin yaşadığı Küçük Kaymaklı bölgesine saldırmış, evleri talan ederek yakıp yıkmış, birçok kardeşimizi de şehit etmişti. Zaferini de eline büyük boyda bir Türk bayrağı alarak arkadaşları ile birlikte adeta bir kahraman pozunda Küçük Kaymaklı sokaklarında çektiği resimle ilan etmişti. Çekilen resimde Nikos Sampson’un yüzünde mağrur, zafer kazanmış muzaffer bir komutan ifadesi vardı.

 

Çok değil 11 yıl sonra, 20 Temmuz 1974 günü adaya ayak basan Mehmetçiklerin önünde kahramanlığı sökmeyince, ayaklarını kıçına vura vura kaçmayı yeğlemişti sahte kahraman. Silahsız insanların karşısında kendini aslan zanneden Nikos Sampson, Türk askerinin karşısında korkak bir tavşana dönüştü anında.

 

Uzun Yol’un tenhalığı, dükkanların neredeyse tümünün vitrinlerinde “Sale” yani “İndirim”, buna ilaveten hepsinde “OLA MISI TIMH” yani “HEPSİ YARI FİYATINA” yazması beni çok şaşırttı gerçekten. Sezon indiriminden öte bir durum var Güney’de. Korkunç bir ekonomik sıkıntı içinde oldukları bariz bir şekilde ortada.

 

24 Nisan 2004 tarihinde gerçekleştirilen Annan Planı Referandumu döneminde, Kıbrıslı Rumlar refah düzeyi bakımından bizden çok yukarıdaydılar. Yerel Türkçe tabirimizle “bıyıklarını balta kesmiyordu” ve hepsinin de ağzından adeta sakız gibi olmuş “Bizim Rum Kurucu Devletimiz zengin, Türklerin Kurucu Devleti ise fakir. Asla Türklerin maaşlarını ödemeyiz, refahımızı paylaşmayız, onların gelişmeleri için hiçbir şey yapmayız, bir kuruş da vermeyiz” sözleri çıkıyordu her fırsatta ağızlarından…

 

“Düşmez kalkmaz bir Allah’tır” sözü hiçte boşuna söylenmiş bir deyim değil….. (devam edecek)

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

8 Nisan 2016

 

7 Nisan 2016
Rum tarafı karapara ustası (1) için yorumlar kapalı
Okunma 244
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3

Arşivler

Son Yorumlar