Maronite ‘Evet’, Kıbrıs Türküne ‘Hayır!’

Maronite ‘Evet’, Kıbrıs Türküne ‘Hayır!’

Maronite ‘Evet’, Kıbrıs Türküne ‘Hayır!’
Dr. Yurdagül ATUN

Maronit açılımıyla ilgili yazıdan sonra birçok e-mail ve mesaj aldım.
Bu açılımın gerekçesini soranların yanında, Maronitlerin Kıbrıs Türklerine yaptıklarını hatırlatanlar oldu.

Biz de hazırlatalım; Geri gelsinler diye -şimdilik- 9 milyon 820 bin 891 lira 7 kuruş harcanacak olan Maronitler, 1963-1964 yıllarında Kıbrıs Türklerini ortak yaşadıkları Gürpınar köyünden kovuyor ve adanın her yanında zulme uğrayan Türkler can korkusundan evlerini barklarını bırakarak çevre köylere yerleşiyor.
1963 olayları-22
Aya Marina (Gürpınar) doğumlu Kıbrıslı bir Maronit olan Josef Solomo Andreu, Sevgül Uludağ’la yaptığı röportajda, amcası Maronit papaz Andreas Frangu’nun 1963’te Aya Marina’da Kıbrıs Türklerinin hayatını kurtardığını belirterek, “1963 yılına kadar karışık olarak kalmayı başaran Gürpınar, toplumlararası olaylardan etkilenecek, Kıbrıslı Türkler köyü terk edeceklerdi” diyor.

Simerini gazetesinde 2010 yılında yayımlanan, “Atillalar Ay.Marina-Şillura’dan gidiyor… ” başlıklı haberde de, “1964’te köyün Gönyeli kökenli öğretmenine yapılanlarla alakalı bazı olayların geçmişte kaldığını ve hepsinin her açıdan özgür bir Ay. Marina Şillura istediğini söylediler” ifadeleri yer alıyor. (09/09/2010 TAK)

Türkler ve Rumlar arasında çatışmalar başlar başlamaz, Maronitler Türklere saldırmaya, Türk evlerini yakıp yıkmaya başlıyor Gürpınar’da. 1964 Türk köylüler can korkusuyla evlerini terk ediyor, 1974’e kadar Maronitler yaşıyor köyde.

O dönemleri Müride K. Şöyle anlatıyor; “2 çocuğum, 2 tane de torunum var. Gürpınar’da doğdum. Bizler Gürpınar’da Maronitlerle birlikte yaşardık. Savaş başlamadan önce Maronitler ile hiçbir sorun yaşamamıştık. Savaşla birlikte bir kısım Maronit bize çok kötü davranmaya başladı.” (http://alaykoybelediyesi.org/efsaneden-dogan-ismiyle-sillura)

1974 Barış Harekatında Koruçam’da yaşayan Maronitler Kuzeyde yani Türk yönetiminde kalmayı tercih ederken, yedikleri hurmaların kendilerini tırmalama gününün geldiğini düşünen Gürpınar Maronitleri Güney Kıbrıs’a göç ediyor. Maronit; Josef Solomo Andreu, o döneme ait şu bilgiyi veriyor: “1974’te Kormacitliler kaçmadı, hiç kimse ayrılmadı köyden, herkes köyde kaldı, papazlarıyla birlikte herkes kaldı. Ben de oradaydım. Türk askerleri köye geldiği zaman köyün dışında durdular ve Türk komutan köy muhtarı ve köy papazını çağırdı konuşmak üzere. Muhtar ve papaz köyün dışında Türk komutanla görüşmeye gitti, komutan onlara köyde herhangi bir Rum ya da Yunan askerin bulunup bulunmadığını sordu. Muhtar ve papaz da ‘Hiçbir asker yoktur, daha önce köyün dışında bir radar vardı, birkaç gün önce oradan da ayrılıp gittiler. Burada Kıbrıslı Rum yoktur, sadece Maronitler vardır’ dediler. Bu komutanın yanında Ayirinili bir Kıbrıslı Türk de vardı, hem çeviri yapmak, hem yardımcı olmak için komutanla birlikte gelmişti oraya. ‘Endişelenmeyin, size dokunmayacaklar… Ama eğer köyde Rum asker varsa, sorun çıkacak, bize söyleyin Rum asker varsa köyde’ demişti. Biz de ona köyde Kıbrıslı Rum asker olmadığını, radarda olanların da birkaç gün önce ayrıldığını söylemiştik. Tüm av tüfeklerini topladılar, ‘Tarlalara çıkmayın çünkü hala savaştayız’ dediler. Sonra yavaş yavaş tarlalarımıza gitmemize izin vermeye başladılar. Orada durdular ve bize dokunmadılar.” (Kıbrıslı Maronitler’in saklı tarihine yolculuk 10 – Sevgül Uludağ)
Şimdi birileri çıkmış, Maronitleri Kuzeye getirmeye çalışıyor, Gürpınar’da yaşayan Türklerin Maronitlerden çok önce köylerinden çıkarıldığını unutarak… Gürpınar Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Hoca’nın, “Gürpınar köyünün kuruluşundan beri var olan Türk nüfusu olarak, köye dönme” talebini duymazdan gelen Kıbrıs Türk liderliği, Rumların taleplerini yerine getirme telaşında.

Köyün Türk nüfusunun Aralık 1963 olayları sonrası ata topraklarını terk edip ayrılmaya zorlandığına dikkat çeken Mehmet Hoca, köyün halen iskana kapalı olduğunu, Maronitlerin köye dönmesi konuşulurken, kendilerine hiç danışılmadığını söylüyor. Şöyle diyor, Gürpınar köyünün Türk sakini; “Gürpınar Maronitleri muhtarları ve Maronitlerin Güney Kıbrıs Rum Meclisi’ndeki temsilcisi Andonis Hacırussos bildiri ve mektuplarla köylülerinin Rum idaresinde köylerine dönmelerini talep etmektedir. Köyümüz hakkında karar verilirken bizim de görüşlerimizin alınması gerektiğini düşünmekteyiz. Son olarak 8 Şubat 2016’da Maronitlerin Güney Kıbrıs Rum Meclisi’ndeki temsilcisi Andonis Hacırussos; Anastasiadis’in de bulunduğu bir ortamda ve/veya toplantıda konuşma yaparak yine aynı beyanları dile getirmiş ve Gürpınar köyündeki Türk nüfusu yok saymıştır. Köyde evleri, camisi, mezarlığı, okulu ve kültürel ve/veya tarihsel mimarisi olan, köyün kuruluşundan beri var olan bizlerin de güvenlik içinde ‘Kıbrıs Türk Devleti’ idaresinde köyümüze dönme isteğimizi açıklar, konunun hassasiyetle ileriye götürülmesini bir kez daha rica ederiz.”

Görüldüğü üzere, Gürpınar’ın Türk sakinlerinin yok sayılarak, -Rum talebi doğrultusunda- her daim Rumların yanında olduklarını, Rum yönetimi altında yaşamak istediklerini söyleyen Maronitlerin Gürpınar köyüne yerleştirilmesi telaşı akıllara ziyan. KKTC Meclisinde çıkıp Maronitlere ah vah eden vekillere de diyecek bir sözüm var: Kendi milletiniz dururken başka milletlere arka çıkmanız sizin bileceğiniz şey de, 1963-1964 yıllarında, bir arada yaşadıkları Maronitler tarafından camileri, evleri yıkılan, köylerinden kovulan Gürpınar köylülerine bir arada yaşamak isteyip istemediklerini sormak aklınıza gelmiyor mu? Veya bu Maronitlerin yerleştirilmesi için ayırdığınız, KKTC’nin çok ihtiyacı olan o milyon milyon paracıklarla Gürpınar köyünün Türk sakinlerini iskan etmek?

“Türklere hayır, Maronite evet” tavrının abesliğini bir yana bırakın, ortada kabak gibi “Rum taleplerinin kabulü” durumu var, Rum’a/dışa yaranmak için yapılan tercihler var, müzakerelerin Türk tezleri değil, Rum tezleri doğrultusunda yapıldığı var, ortada anlaşma olmamasına rağmen, “buyur bu da benden olsun” durumu var, 1974’ü sonuç değil, sebep görme fikri var, Ortega Raporundaki hakların gündeme getirilmemesi var, Türkleri istilacı gibi lanse etme durumu var ama en önemlisi tarihi bilmemenin getirdiği cahil cesareti var.

Son olarak da, Maronitlerin yüzde 80’inin Kıbrıslı Rumlarla evlilik yapmış, kalanının da 1950’lerden bu yana Rumların yanında bulunmuş olmalarından ötürü “Maronit açılımı” adlı imtiyazın Rumlara çekilen bir kıyak olacağını, Rumların, Kuzeye geçme yolunda ilk adımı atarak emsal imtiyazlara kapı açacaklarını sözlerime ekleyeyim.

Dr. Yurdagül ATUN

12 Aralık 2018
Maronite ‘Evet’, Kıbrıs Türküne ‘Hayır!’ için yorumlar kapalı
Okunma 93
bosluk

Kıbrıs İlim Üniversitesi Akademisyeni Prof. Dr. Ata Atun’un makalesi ISI’da

Kıbrıs İlim Üniversitesi Akademisyeni Prof. Dr. Ata Atun’un makalesi ISI’da

Kıbrıs İlim Üniversitesi akademisyenleri Prof. Dr. Ata Atun, Dr. Yurdagül Atun ve Yd. Doç. Dr. Ayman Köle tarafından hazırlanan “New Political Balances in the Eastern Mediterranean” başlıklı makale, International Scientific Indexing (ISI) ve diğer kuruluşlar tarafından taranan, Academy of IRMBR yayını olan “International Review of Social Sciences (IRSS)” dergisinde yayınlanma onayı almıştır.
Kıbrıs İlim Üniversitesi-1
“New Political Balances in the Eastern Mediterranean” başlıklı makale “International Review of Social Sciences (IRSS)” dergisinin Cilt 7 (Volume 7), Sayı 1 (Issue 1), Aralık 2018 (December 2018) tarihli dergisinde yayınlanacaktır.

“International Review of Social Sciences (IRSS)” dergisi, ISSN (Online) : 2309-0081 kayıtlı olup aşağıdaki kuruluşlar tarafondan taranmakta ve indekslenmektedir;
International Scientific Indexing (ISI), Scientific Journal Impact Factor (SJIF), Index Copernicus (IC), Ulrichsweb, Cite Factor, International Society of Universal Research in Sciences, Open Academic Journals Index (OAJI), Journals Impact Factor (JIF), Prerna Society of Technical Education and Research, Scientific Indexing Services (SIS), Google Scholar, Directory of Abstract Indexing for Journals (DAIJ), NewJour, Scholar Steer, WorldCat, Genamics JournalSeek, OA Journals, Root Society for Indexing and Impact Factor Service, SPARC, Directory of Research Journal Indexing (DRJI), Pak DOAJ, Universal Impact Factor, Electronic Journals WZB, Electronic Journals Library, University of Hamburg Library System

Dergi hakkında bilgi: http://irss.academyirmbr.com/indexing.php

9 Aralık 2018
Kıbrıs İlim Üniversitesi Akademisyeni Prof. Dr. Ata Atun’un makalesi ISI’da için yorumlar kapalı
Okunma 148
bosluk

ABD’den Kıbrıs’ta yeni girişimler

ABD’den Kıbrıs’ta yeni girişimler

ABD’den Kıbrıs’ta yeni girişimler

Kıbrıs sorununun çözümü konusunda, daha doğrusu Kıbrıs’ta Yunanistan’ın açgözlülüğü sebebiyle uçup giden “Batı blokunun egemenliğinin tekrar kurulması” yolunda ABD’nin ve AB’nin ayak oyunları bitmek bilmiyor.

Şimdi gündem; BM Genel Sekreteri’nin geçici Kıbrıs Özel Danışmanı Jane Holl Lute’un müzakereleri başlatmak için attığı adımlar ve ABD’nin Güney Kıbrıs’ta yeni askeri üsler kurmak adına Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile yürüttüğü görüşmeler.

vector illustration of uncle sam eating hamburger and pointing…

vector illustration of uncle sam eating hamburger and pointing…


ABD, hem kara, deniz ve hava kuvvetlerini yasal bir şekilde adanın Rum kesimine yerleştirmek istiyor, hem de adada Rum üniter devleti kurdurup, Rumlara vekalet vererek kendisi ortalarda gözükmeden adayı yönetmek istiyor. Gerçekten çok akıllıca ve dahiyane.

BM Genel Sekreteri’nin geçici Kıbrıs Özel Danışmanı Jane Holl Lute, büyük bir olasılıkla 24-25 Aralık tarihlerinde kutlanacak olan Noel’den evvel Kıbrıs’a gelecek. Özel Danışman Lute’nin, Kıbrıs sorununa ABD’nin istediği şekilde bir çözüm bulmak konusunda acelesi olduğu kesin. Adaya geldiği gün KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerine zaman dilimi olarak 15 ay kalmış olacak. Asgari üç aylık propaganda dönemi içinde ciddi sonuçlara yol açabilecek veya önemli başlıklar içerek müzakerelerin yapılmasında fayda olmayacağı ve elle tutulur bir sonuç alınamayacağı için portföyündeki müzakerelere yönelik verimli kullanabileceği süre sadece 12 ay olacak.

Lute’nin önünde iki önemli konu var.

Birisi güya kendisi ile ilgili değil ama gerçekte çok ilgili. Ajandasında ilk sırada yer alan Kıbrıs Rum Kesiminde ABD askeri üslerinin kurulması ve yasal olarak ABD askerlerinin adada konuşlanması.

Diğeri de her tür ayak oyununu ve aldatmacasını kullanarak, gerekli aşamalarda tehdit ve şantaja da başvurarak içeriğinde Türkiye’nin 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında yer alan garantörlüğünün kaldırılmasını, aynı şekilde 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında yer alan İttifak Anlaşması ile adada yasal olarak bulunan Türk Alayının geri gönderilmesi için İttifak Anlaşmasının iptal edilmesini ve Garanti Anlaşması EK I, Madde 4 uyarınca adada yasal olarak bulunan Kıbrıs Türk Barış Kuvvetlerinin (Kolordu) Türkiye’ye geri dönmesini içeren müzakere gündemini taraflara kabul ettirip, ucu açık ve takvimi olmayan yeni bir müzakereyi, seçimlerde kim kazanırsa kazansın devam etmek zorunda kalacak bir şekil ve yöntemle başlatmak.

BM Genel Sekreteri’nin geçici Kıbrıs Özel Danışmanı Jane Holl Lute’nin adaya geliş hedefi ve misyonu ile kendisine verilen görev tanımı aynen bu şekilde. Cebindeki takvim de bu program ve hedefe milimi milimine ayarlanmış durumda.

Öte yandan, Rum lider Anastasiadis ve yönetimindeki Rum Hükümetinin, ABD hükümetine, Kıbrıs adasında İngiltere’nin egemen toprağı konumundaki Ağrotur (Akrotiri) ve Dikelya askeri üslerine ilaveten, bir başka bölge veya yerde askeri üs kurması için izin vermesi, Kıbrıs Cumhuriyeti 1960 (Uluslararası) Anayasasına aykırı olmasına ilaveten adada yasal olarak bulunan Kıbrıs Türk Barış Kuvvetlerinin (Kolordu) geri gönderilmesi taleplerine de aykırı ve zıt.

Belli ki, Kıbrıs Rum Yönetimi, AB üyesi olmasının avantajlarını kullanarak, Türkiye’ye karşı diplomatik ve sıcak bir savaş başlatmadan evvel, ABD’yi de yanına çekerek, Türkiye ile AB ile ABD’nin kanatları altında mücadele etmeyi hedefliyor.

Anastasiadis’in unuttuğu, daha doğrusu unutması için dualar ettiği, Rusya’nın bu gelişmeye göstereceği tepki. ABD’nin Kıbrıs’taki askeri yapılanma planına Rusya’nın tedbir amaçlı bazı karşılıklar vereceği kesin. Rusya, Kıbrıs adasında böylesi bir yapılanmanın bölgedeki istikrarı kötü etkileyeceğine, adanın daha fazla askerileştirilmesinin ve ABD ile NATO’nun dahil olduğu bu tür planların, ada için kaçınılmaz bir şekilde tehlike ve istikrarsızlığa yol açacağına inanmakta.

Hatırlatalım; 1974 Barış Harekatında son sözü ABD’nin aksine Rusya (SSCB) söylemişti ve Türkiye’nin önünü açmıştı. Tarihin tekerrürden ibaret olduğu sözünü yineletecek gelişmeler ışığında, son söz gene Rusya ve Türkiye’de olacak gibi görülüyor…

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Dr. (Ulus. İliş.) Ata ATUN
Akademisyen, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı
e-mail: ataatun@gmail.com (Kişisel) , ataatun@csu.edu.tr (Akademik)
http://www.ataatun.org
Facebook: AtaAtun1

7 Aralık 2018
ABD’den Kıbrıs’ta yeni girişimler için yorumlar kapalı
Okunma 71
bosluk

KKTC’de büyük tehlike: Maronit açılımı … Dr. Yurdagül ATUN

KKTC’de büyük tehlike: Maronit açılımı … Dr. Yurdagül ATUN

KKTC’de büyük tehlike: Maronit açılımı
Dr. Yurdagül ATUN

KKTC Cumhurbaşkanlığından, Maronitlerin KKTC’ye dönmesi için gerekenlerin acilen yapılması yönünde bir uyarı geldi bazı dairelere.
Müsteşar Gürdal Hüdaoğlu’nun, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı, Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı ve Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’na ayrı ayrı iletilen yazısında, Gürpınar, Karpaşa ve Özhan köylerinin altyapı işleri için toplam 9 milyon 820 bin 891 lira, 7 kuruşluk keşif bedeli belirlediği ifadeleri ile arazide yapılan çalışmalar sonucunda söz konusu köyler için altyapı kapsamında keşif raporları ve haritaların hazırlandığı yani kaynağın hazır olduğu belirtiliyor.
Özetle, “Cumhurbaşkanlığı’nda 26 Temmuz 2017’de gerçekleştirilen üst düzey toplantıda karara bağlanan ve kamuoyuna duyurulan Maronit Açılımı çerçevesinde Gürpınar, Karpaşa ve Özhan köylerinin yerleşime hazır hale getirilmesi için, planlanan çalışmaların tamamlanması gerekmektedir. Mali kaynak yaratılmasına imkân sağladığı anlaşılan yeni koşullarda gerekli projelerin ivedilikle tamamlanması büyük önem taşımaktadır” diyor Hüdaoğlu.
Crans-Montana sürecinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Kıbrıs Türk tarafının “ne olur vazgeçmeyin” niyetiyle beyan ettiği bir dizi açılımdan biri bu.
Öyle “aman gelsinler, ne olacak ki” sözleriyle geçiştirilmeyecek bir durum bu Maronit açılımı. İyiniyet göstergesi olarak ortaya konan en küçük adımı dahi atmayan Rumlara bir jest olmaktan öte, KKTC’nin toprak bütünlüğünün iğfali aynı zamanda.
Buradaki tehlikenin büyüklüğüne ve nedenlerine geçmeden önce, Maronitlerin, Gürpınar Muhtarı Parteslis Hacıfessas’la birlikte 2012 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nu ziyaret ederek, köylerine dönme isteklerini dile getirdiklerini, Eroğlu’nun ise, “Şu anda hemen gelin diyecek pozisyonda değilim, bunun değerlendirilmesi lazım” dediğini, sonrasında bu konuyu gündeme dahi getirmediğini hatırlatmak gerek.
Eroğlu gitti, Rum taleplerinin kutsandığı bir döneme girildi.
Gelelim esas konuya;
Bundan 20 gün kadar önce Güney Kıbrıs’ta, Maronitler, Rumlar ve Kıbrıs Türkleri arasında bir toplantı gerçekleşiyor. Gürpınar Muhtarı Partelli Hacıfesa bu toplantıda yaptığı konuşmada, “Kıbrıslı Türklerin, Başsavcılığının, kuzeydeki bütün mülklerinin Maronitlere verilebileceğini söylediği bilgisini ilettiklerini” iddia ediyor.
Bu toplantıda ayrıca, Gürpınar’daki Maronitlere ait binaların yüzde 20’sinin Kıbrıslı Türklere tapulandığı, bu binaların dahi yasal sahiplerine geri verileceğini, bugünkü kullanıcılarına ise tazminat ve/veya başka mülk verilebileceği teyidinde bulunulduğu ileri sürülüyor.
Üstelik bu evlerin/binaların bakım ve onarımları ile altyapı çalışmalarının da Türklere ait olacağı!
Öncelikle bunun, müzakerelerin en çetrefilli konusu olan “mülkiyet” konusunda Rum tezlerinin kabulü olan bir açıklama olduğunu söyleyelim zira Kıbrıs Türkleri Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı dönemine kadar mülkiyet konusunu hep takas ve tazminat üzerine şekillendirmişler, Kıbrıs Türklerini tekrar göç etmeye/yer değiştirmeye zorlayacak her türlü talebi ellerinin tersiyle itmişlerdi.
Bugün “üç-beş Maronit’ten bir şey olmaz” diyenler, takas ve tazminatla birlikte, “iade” tuzağına düşüleceğini ve bu uygulamanın “emsal” teşkil ederek, Kıbrıs Türklerinin ellerini zayıflatacağını ve Kıbrıs Türklerinin yeniden evinden barkından edilmesine kapı açacağını idrak edebilmeli.
Bir başka mühim ve gözden kaçan konu, her fırsatta Rum idaresi altında yaşamaktan memnun olduklarını vurgulayan Maronitlerin ne sebepten Türk tarafından yaşama sevdasına düştükleri. Rum Meclisi’ndeki Maronit Temsilcisi Yiannakis Musas bundan birkaç yıl önce, Maronit toplumunun belirli bir stratejiye (!) sahip olduğunu ve köylerine dönmenin tek yol olduğunu düşündüğünü belirtmiş ama Maronit toplumun, 1960 yılında Kıbrıs Rum tarafına ait olmayı kabul ettiğini, Kıbrıs Rum toplumuna ait olmaya devam etmek istediklerini ve bu isteğe saygı duyulması gerektiğini de ifade etmişti!
Adam açıkça söylüyor; Türk tarafında yaşamak istiyoruz ama Rum yönetimi altında!
Maronitlerin Rum Meclisindeki şimdiki temsilcisi Andonis Hacirusos da Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis’e, “Maronit Cemaatinin hedefi, köylerine, mallarına ve kiliselerine geri dönmektir. Vatanın yeniden birleşmesi için belirleyici öneme sahip kritik bir dönemden geçtiğimizin bilincindeyiz. Bu zor çabada Maronitler olarak sizin tarafındayız” dedi ve “Maronitlerin, Özhan ve Gürpınar’a derhal yerleşmek ve olası bir siyasi çözümde Rum oluşturucu devletçiğinde olmak istediğini” de konuşmasının sonuna ekledi.
Görüldüğü gibi Maronit açılımı, Türk tezlerinin yerle bir edilerek, Rum taleplerinin yerine getirilmesi demek. Rum yönetiminde yaşamak isteyen Maronitler, Türk tarafına gelerek evlerine yerleştikten sonra sırada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarının adım adım, “gerçek sahiplerine” iddiasıyla Rumlara verilmesi var. Peki İngiliz İdaresi döneminde Rumlara verilen Türk toprakları, 1950-1974 yılları arasında Kıbrıs Türklerinin yakılıp yıkılan köyleri, Ortega Raporunda yer alan maddi manevi kayıpların tazminatları ne olacak diye soran yok. Türk düşmanlığı atağı geçirenlerin bu durumu görmezden gelmesi normal ancak Kıbrıs Türklerinin bu adada verdikleri varoluş mücadelesini, 1950-1974 yılları arasında Kıbrıs Türklerine yaşatılan zulümleri ve bir alacak verecek davası varsa alacaklı tarafın Türk tarafı olduğunu bilenlerin buna sessiz kalması kabul edilebilir değil. Kıbrıs sorununda Rum tarafını romantize edip, bizim tarafı şeytanlaştıran Batı’dan adalet ve lehimize bir davranış bekleyemeyeceğimize göre, üzerimizdeki ölü toprağından kurtulmamız, muhakeme edebilmemiz, kar-zarar hesapları yapabilmemiz, Rum’un avukatlığına soyunmak yerine kendi haklarımızı savunmamız gerek, hem de acil olarak…
Son olarak, Güneyden Kuzeye göçmek isteyen kafası karışık Maronit kardeşlerimize bir hatırlatma; Tamam Rum yönetiminde yaşamak isteyebilirsin de burası Türk yönetimi. Rahmetli Rauf Denktaş’ın son günlerinde söylediği üzere, bağımsız bir cumhuriyet üstelik. Size ne vaat edildi bilmiyorum ama hem öyle, hem böyle olmuyor. Rum tarafında yaşamaktan memnun değilseniz, buyurun gelin, ev alın, yatırım yapın, Türk idaresi altında yaşayın ama “dur k…a yer edeyim, sonra sana neler edeyim” yok. Bilmem anlatabildim mi?
Not: Maronitler, 9. ve 13. yüzyılda Levant’tan dinsel ve siyasi çatışmalar sebebiyle kaçarak, Kıbrıs’a yerleşen Hristiyan Araplar. Maronit açılımıyla 1200 civarında Maronit’in KKTC’ye yerleştirilmesi hedefleniyor. 1200 sayısı, -iki kişiden hesap edilirse-600 konutun iadesi anlamına geliyor.
Dr. Yurdagül ATUN

4 Aralık 2018
KKTC’de büyük tehlike: Maronit açılımı … Dr. Yurdagül ATUN için yorumlar kapalı
Okunma 72
bosluk
  • Sayfa 2 ile 2
  • <
  • 1
  • 2
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar