BAŞKANLIK SİSTEMİ

Prof. Dr. Ata ATUN

 
Yazarın tüm yazılarını görüntüle

  
 4 Ağustos 2007 Saat : 5:46


 

Başkanlık sisteminin doğuşu 1787’de Amerikan Anayasa Kongresi ile birlikte olmuştur. Amerikan tarihinde, ABD’nin ilk kurucuları olan ve kendilerine “Founding Fathers” denilen “Kurucu Ata”ların yarattıkları bir sistemdir.

 

Bu kişiler İngiltere’nin devlet sistemlerine hayranlık duyuyorlardı ve İngiliz “Monarşik” sistemini de çok iyi biliyorlardı. İngiltere’de yazılı olmayan bir anayasa, yasama ve yürütmeden bağımsız bir yargı, yürütmeden bağımsız bir yasama (meclis) ve yasamadan bağımsız bir yürütme (Kral) bulunmaktaydı.

Kongre, “Yasama” ve “Yargı” mekanizmasını oluşturduktan sonra İngiliz Kralı tarafından uygulanan “Yürütme”nin kendi ülkelerinde nasıl uygulanacağı sorunu ile karşılaşınca, yeni bir devlet kavramı ile kurulan Amerika Birleşik Devletlerinde yeni bir kral yaratmaktansa, bu sorunu “Başkanlık sistemi”ni oluşturarak çözdüler.

Ama “Başkan”ı yaratırken, Fransız aydınlanma düşünürü Montesque’nun “kuvvetler ayrılığı” ilkesinden esinlenerek yasama, yürütme ve yargı organlarını birbirinden mümkün olduğu kadar ayırmaya çalıştılar. Böylece, ABD Başkanı İngiliz Kralı’nın yerini almadı, aynı yetkilere sahip olamadı. Tarihsel olarak da, hukuki olarak da, ABD Başkanı oluşum sürecinde İngiliz kralından tamamen ayrı bir kuvvet olarak gelişti.

 

Sistem nasıl işliyor?
Başkanlık sistemi sert ve sağlam bir “Kuvvetler Ayrılığı” üzerine kuruludur. Yürütme yetkisi “Başkan”da, yasama yetkisi “Parlamento”da, yargı yetkisi de “Yargı Organı”nda bulunmaktadır. Aksi takdirde, “Başkanlık” sistemi hemen bir “Padişahlık” veya  “Diktatörlük” sistemine dönüşmeye aday hale gelmektedir.

 

Bu üç kuvvet arasında iyi bir ilişki bulunmaktadır. Başkan parlamentoya yasa teklifinde bulunamaz. Ama Başkan’ın bir partisi olabilir ve gerekirse partisinin milletvekilleri yasayı Meclis’e sunabilir. Başkan partisi üzerinden birçok yasa teklifini yasalaştırabilir.        Öte yandan, yürütme yetkisi birçok atamalar yapmayı içeren bir yetkidir, başkan da atamalarında kendi kişisel takdirini kullanır. Fakat Başkan’ın atamaları büyük ölçüde “Üst Meclis”in (Senato) onayına tabidir. Senato onaylamadan, hiçbir atama geçerlilik kazanmaz. Bakan atamalarında da, başkanın seçtiği şahıs, ancak senatodan onay alır ise bakanlık koltuğuna oturabilir.

Bu sistemde, Bakanlar Parlamento dışından göreve getirilmektedir ve Parlamento içinden atanamamaktadır. Bu yöntem de kuvvetler ayrılığının bir parçası olup, yasama ile yürütmenin bir kişide toplanmasının önüne geçmeyi sağlamaktadır. Bunun bir simetrisi olarak da “Yürütme Organı”nda yer alan kişiler de, yasama organı içinde görev yapamıyor.

 

Parlamenter sistemde, Cumhurbaşkanının Meclisi fesih yetkisi vardır. Meclisin de yürütme organının başı olan başkanı görevden düşürme yetkisi vardır. Başkanlık sisteminde bunlar yoktur. Başkanlık sisteminde Başkan ile meclis arasındaki etkileşim, parlamenter sistemdeki kadar güçlü değildir.

 

Başkanlık sisteminde Başkan Meclisi feshedemez, Meclis de Başkanı görevinden uzaklaştıramaz. Ama Başkanın suç işlemesi durumunda, Senato, Başkanı yargılayabilir ve azledebilir.

 

Anayasa canlı bir yapı gibidir. Yurttaşla devlet arasındaki ilişkileri düzenlerken, devletin organizasyonunu da düzenler ve sağlıklı çalışmasını sağlar. Organlar hangi yetkilere sahip olacak, aralarındaki ilişkiler neler olacak, hangisinin nereye kadar yetkisi olacak gibi kesin çizgileri ortaya koyar.

 

Yazılanlarla, yaşananlar ve uygulamalar genelde birebir denk düşmez. Yazıdaki maksatla uygulamadaki amaç farklılaşabilir. Aynı anayasanın iki ayrı ülkede, farklı yorumlanıp farklı bir şekilde uygulamaya konması çok olasıdır.

Seçim sistemindeki olası en küçük farklılık, uygulamada büyük farklılıklara yol açabilir. Halkların siyasal, kültürel ve halk-devlet anlayışları aynı anayasanın uygulamasını ülkeden ülkeye farklılaştırır.

Bu faktörleri dikkate almadan yapılacak karşılaştırma pratik olarak havada kalır. Aynı şekilde, ABD’nin veya Fransa’nın “Başkanlık” Sistemini alıp, kendi ülkemize aktarma isteği bu faktörler dikkate alınmazsa, son derece olumsuz ve ters sonuçlar da yaratabilir.
KKTC’de Başkanlık sistemi aynı verimde çalışabilecek mi?
Uygulama açısından bakarsak, başkanlık sisteminin temelinde iki teorik sorun bulunmaktadır.  Bunlardan birisi “Yürütme”nin tek bir kişide toplanmasının diktatörlük eğilimine yol açabilmesi, diğeri de bu sistemde Muhalefetin verimli ve etkin olarak çalışma olanağının olmaması.

Başkanlar zaman zaman “Alt ve Üst Meclisi” veya “Parlamento”yu dikkate almadan veya her iki Mecliste çoğunluğa sahipse bu çoğunluğa güvenerek, halkın isteklerine aykırı gelen politikaları güdebilir. Basit bir tabirle, “Başkanlık Sistemi”,  diktatör olmaya yatkın bir kişiye bu koşullarda daha fazla olanak sunabilir.

Buna karşın “Alt ve Üst Meclis”de veya “Parlamento”da çoğunluğunun karşı partiden olduğu durumda da, Başkanın eli kolu bağlanabilir ve hiçbir icraat yapamaz duruma gelebilir.

 

Başkanlık sisteminde, muhalefetin konumu nedir

 

Başkanlık sisteminin uygulamada olduğu ABD’deki partileşme, siyasi yaşam anlayışı ve sistemi bizden ve Türkiye’den biraz farklıdır. ABD’de disiplinli partiler yoktur ve başkanlık sistemini temsil eden sadece iki parti bulunmaktadır. Partiler daha çok seçim dönemlerinde politika üretmekte ve çoğu zaman da konu tabanlı çalışmaktadırlar. Hangi konu ile ilgili bir yasa çıkacaksa bazen ayrı ayrı bazen de beraberce örgütlenip yasama üzerinde baskı kurmaktadırlar. Bizde ve Türkiye’de olduğu gibi sürekli bir muhalefet kültürü ABD’de yoktur.

 

Oysa siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Siyasal parti, ideolojisi ne olursa olsun siyasal elit ile halk arasındaki bağı kurar, halkın gündelik taleplerini yönetenlere yansıtır. Kendi değerlerini temsil ettiği zümrenin dileklerini dile getirir.

Başkanlık sistemi içinde “Siyasi Parti Sistemi” veya “Siyasi Parti Olgusu” yoksa, Başkan kendi atadığı kadrolarla çalışır ve bu ortamda siyasi partiler silinir ve muhalefet suskunlaşır. Böylesi bir ortamda, Başkan elindeki yetkilerle tek-adamlığa daha da yakınlaşır ve demokrasi tehlikeye girmeye başlar. Muhalefetin ve siyasi partilerin zayıfladığı bir ortamda da demokrasiyi uygulamak iyice zorlaşır.

KKTC’de Başkanlık sistemine geçilirken, Başkanlık sisteminin tüm bu olumsuz tarafları dikkate alınmalıdır.

 

Başkan hem başkan, hem de muhalefet olamaz. Yasaların yapılması sürecinde mecliste bir muhalefet söz konusu olabilir, ama asıl iş yürütmeye, yani uygulamaya muhalefet etmektir.

Demokratik taleplerin asıl yürütmeye karşı dile getirilmesi esas muhalefettir. Halktan kopuk bir başkanlık iradesi, uygulamada istediğini yapabilir ama muhalefetsiz bir uygulama, eleştirilerin dile getirilemediği bir uygulama demokratik olamaz.

Muhalefetsizlik problemi başkanlık sistemlerinin en ciddi sorunudur ve ABD bu sorunu halen aşabilmiş değildir.

 

 

 

 

ABD’deki Başkanlık sistemini uygulayan devletler var mı?

 

Başkanlık sistemi Amerika kıtasında ve bazı Afrika ülkelerinde denendi. Latin Amerikalılar bunu uyguladılar ama hepsinde sorun çıktı. Başkanlık sisteminin Latin Amerika’da birbiri ardına diktatörleri yarattığına yakın tarihte tanık olduk. Seçimle gelmiş olsa dahi, başkanlar, yetkilerini daha da güçlendirmeye, meclisleri fesih ederek tek adam olmaya yöneldiler. Sistem bu tip başkanlara diktatörlüğün yolunu açabilecek yapıya sahiptir.
Başkanlık sisteminde parlamentonun kendi başına anayasa değişikliğinde hukuki gücü var. Bu nedenle Başkanlık sistemi Latin Amerika’da kendini tüketti. Afrika ülkelerinde ise daha başlangıçta sistem değişikliğe uğradı ve direkt olarak diktatörlükle sonuçlandı.
KKTC’nin siyasi yapısı Başkanlık sistemine dönüşebilir mi?

 

Partilerimizin içinde de halen demokratikleşme sorunları bulunmaktadır. Bazı partilerimizde başkanlar neredeyse yaşam boyu başkanlık yapmayı amaçlıyorlar. Bir siyasi parti içinde liderliği ele geçiren kişi onu kaybetmemek için ne gerekiyorsa yapıyor.  Bunun örnekleri geçmiş 33 yıllık parlamenter yaşamımızın içinde açıkça görülebiliyor.

 

Böylesi bir kültürde başkanlık sisteminin kurulması ve halk tarafından seçilen başkanın tek başına ülkeyi yönetmeye kalkışması, mevcut yargı sistemi ve yasalarla hemen ve derhal bir “Padişahlığa” ve kâbusa dönüşecektir. Partizanlık daha büyük boyutlara ulaşacak, sendikalar benzeri kuruluşların her biri bu padişahlığın içinde birer derebeyi durumuna gelecektir.

 

Başkanlık sistemi çok büyük bir risktir. Bu risk ABD’de dahi halen varlığını sürdürmektedir. Birçok ABD’li anayasa hukuku uzmanı başkanlık sisteminin diktatörlük eğilimini potansiyel olarak barındırdığını yazmaktadır. Potansiyel olarak diktatörlüğe yatkın bir rejimi alıp, bizim gibi demokratikleşmeyi henüz olgunlaştıramamış bir ülkeye adapte ettiğimiz zaman, “tek-adam”lık ciddi bir riske yol açmış olacağız.

 

Başkanlık sistemi nasıl KKTC’ye adapte edilebilir

 

KKTC Başkanlık sistemine geçişin ilk adımı zaten atılmıştır ve Başkan halk tarafından 2 turlu bir seçimle iş başına getirilmektedir.

 

Başkanlık rejiminde, başkanın meclisi fesih yetkisinin olmaması buna karşın da Meclisin Başkan ve Bakanlar üzerindeki denetim yetkisinin kaldırılması gerekmektedir.  Yasamadaki değişiklikler ile birlikte özellikle “Yargı Sistemi”nin ve “Yasalar”ın da baştan sona değişmesi gerekmektedir.

Yargı sisteminin, Başkanı, Bakanları ve Milletvekillerini Meclis kararı olmadan yargılayabilme yetkisi olması ve Dokunulmazlıkların sadece Meclis kürsüsü ile sınırlandırılması gerekmektedir.

 

Başkanlık sisteminde halkın tek güvencesi Yargı organıdır. ABD’de de yargı organı esas olarak yurttaşın devlete karşı haklarını korumak için kurulmuştur ve tam bağımsız olarak çalışmaktadır. Yargı Başkanlık sisteminde, Başkanın güçlerini diktatöryel kullanmasının karşısında halkın kalkanıdır. Bu nedenle de Yargıyı mutlak surette bağımsız hale getirmek gerekmektedir.

Yargının bağımsızlığını yeniden kurmak için parlamenter sistemi değiştirmek şart değildir. Başkanlık sisteminde Yargının, yasama veya yürütmeye boğun eğmesi mümkün değildir.

 

KKTC Anayasası’nda yapılacak en önemli değişiklikler, başkanın yetkilerini belirlemeye yönelik olanlar maddelerde olmalıdır. Başkanın yetkileri ve yetki sınırları anayasa ile belirlenmeli, hiçbir madde yoruma açık olmamalıdır.

 

Başkanlık sistemine geçişte, anayasanın temel haklar dışında kalan tüm bölümlerini ciddi bir biçimde baştan sona değiştirmek, toplumsal uzlaşı ve tüm siyasi partilerin katılımı ile uzun bir süreç içinde bu değişikliklerin yapılması gerekecektir.

 

Geleneklerimiz, iktidardakilerin popülist uygulama hevesleri, siyasal rant alışkanlığı, siyasi parti kültürümüz, yargının tam bağımsızlığı, siyasilerin ve kamu görevlilerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması gibi sorunlar varken başkanlık sistemine geçiş pek de kolay olmayacaktır.

Prof. Dr. Ata ATUN Son 10 Yazı                                                                                  Yazarın Tüm Yazıları



  • ABD GAZZE’de Liman istiyor
  • Türkiye-AB İlişkilerinde Değişim
  • Aile Vakfımızın İftar Yemeği
  • Doğu Akdeniz’de Temelden Değişiklikler
  • 60 Yıllık Yanlış Düzeltilmeli
  • Batı, Kıbrıs Müzakerelerini Neden Başlatmak İstiyor?
  • BRTK TV Programı
  • Müzakerelerin İçeriği Değişir mi?  
  • Doğu Akdeniz ve KKTC başlıklı KONFERANS
  • Soğuk Savaş Kızışıyor
  • Okunma 402
    BAŞKANLIK SİSTEMİ için yorumlar kapalı

    Yorumlara kapalı.

    Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
    Samtay Vakfı
    kıbrıs haberleri
    kibris 1974
    atun ltd

    Gallery

    Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-4

    Arşivler

    Son Yorumlar