Hemen Aresti’yi dava edin

Prof. Dr. Ata ATUN

 
Yazarın tüm yazılarını görüntüle

  
 4 Haziran 2007 Saat : 7:01


 

Biz Türkler diplomaside, genelde ileri yönde ve doğru adım atmakta hep gecikiriz. Rumların veya Yunanlıların Kıbrıs konusunda yıllardır yaptıkları gibi karşımızdaki kişiler veya ülkeler, ileri doğru ve bize karşı bir diplomatik atak yaptıklarında aklımız başımıza gelir ve hemen savunmaya geçeriz.

Yanıt olarak biz de bir karşı hamle yaparız ve bize yöneltilen okları bir başka yöne çevirmeye, bu ataktan gelecek zararı savuşturmaya veya asgariye indirmeye çalışırız.

Siyasette çok geçerli bir sözcük vardır, “Gündemi belirleyen, Politikaya hâkim olur” tümcesidir bu.

Eğer gündemi bir başkası belirlemiş ise, size kalan o gündemin yarattığı dümen suyu içinde çırpınmaktır. Oluşturulan güçlü akıntının yönü bellidir ve siz artık bu akıntıya karşı kürek çekemezsiniz. Bütün çırpınışlar boşunadır.

Aresti davası da şimdi aynı aşamaya girmek üzere.

Aresti davası ile ilgili olarak AİHM’nin aralık 2006’da aldığı karara yapılan itirazlar Büyük Daire (Grand Chamber) tarafından reddedilince karar kesinleşti ve yürürlüğe girdi.

Bayan Aresti hemen Ankara’ya bir yazı gönderdi ve parasını talep etti. Burada dikkatinizi çekerim, yazı KKTC’nin yetkili makamlarına değil, Ankara’ya gönderildi.

Amaç, parayı aldıktan sonra hemen ve derhal Maraş’taki araziye geri dönmek talebi olacak ve Ankara’ya ikinci bir yazı gönderilerek  “Ankara, Maraş’ı açta topraklarımıza geri dönelim” denilecektir bu mektupta.

Maraş’ın açılması talebi de, AİHM’nin bu kararına istinaden yapılacaktır. Türkiye’nin Maraş’ı açmaması durumunda da konu hemen ve derhal Lahey Adalet Divanına gidecek ve Türkiye’ye yaptırım kararı çıkacaktır.

Olacaklar belli.

Köyün minareleri gözüktü ve artık oraya gitmek için rehber istemez.

AİHM’nin Arestis davasında almış olduğu kararın ardından Türkiye’nin Arestis’in kapalı bölge Maraş’ta bulunan taşınmaz malına geri dönmesine izin vermesi konusu, önümüzdeki hafta içinde Strasbourg’ta yapılacak olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin gündemine girdi bile.

Arestis’in bütün iddiası ve güvencesi, söz konusu toprak üzerindeki şaibeli  mülkiyet hakkının da bu karar ile onaylanmış olması. Arestis bu iddiada.

Tabi, Arestis davası AİHM’de görüşülürken, söz konusu toprağın yalan ve dolanla Aresti’nin dedesi olan Mavrodi Haji Hambi Mavreli adına, 15.09.1913 tarihinde, Mülhak Vakıf olarak kayıtlara geçmiş Abdullah Paşa Vakfından sahtekarlıkla ve tapu oyunu ile gasp edilip adına geçirildiğine dair belgeler niye sunulmamış bu da ayrı bir konu. 2000 yılında Mağusa Mahkemesinde açılan tespit davasında söz konusu belgeler mahkemeye sunulurken, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında AİHM’de Arestis’in iddialarına karşı yapılan savunmalarda bu belgeler maalesef sunulmamış ve bu yüzden de Arestis’e tazminat ödenmesi ve malının iadesi kararı çıkmıştır. Tarih bir gün bunların sorumlusunu elbet ortaya çıkaracaktır. Sıçan deliği bin para olacaktır o vakit.

Geç kaldık mı?. Hayır.

Daha hala geç değil. Yapılacak akıllıca işler ve atılacak stratejik adımlarla bu saldırı çok kolay savuşturulabilir ve Türkiye çok sağlam bir pozisyona getirilebilir.

Gazi Mağusa Kaza Mahkemesinin 271/2000 ve 272/2000 sayılı Davalarında verilen Tespit Kararları, Arestis’in mülkünün de içinde yer aldığı Maraş’ın %90’ının Lala Mustafa Paşa Vakfı ile Abdullah Paşa Vakfı’na ait olduğunu karara bağlamıştır.

 

KKTC Vakıflar İdaresi hiç gecikmeden KKTC Devleti ile Xenides-Arestis aleyhine KKTC Magosa Kaza Mahkemesinde derhal bir dava açmalıdır. Bu davada tapu kütüklerinin düzeltilmesini ve söz konusu taşınmaz malın Vakıflar İdaresine teslimini öngören Hüküm ve Emir alması gerekmektedir.

 

Bu davanın sürdüğü sürece de ara emri alarak, bayan Arestis’e tazminat ödenmesini ve söz konusu malına geri dönmesini durdurması gerekmektedir.

Böylesi bir işlem hem Türkiye’nin elini güçlendirecek, hem de Maraş’ta gasp edilmiş Türk mallarını sahiplenmiş Rumların AİHM’de açacakları davaların haklılığına şaibe düşürecektir.

 

Maraş’taki Vakıf mallarının Abdullah Paşa ve Lala Mustafa Paşa Vakıfları adına yeniden tescil edilmesinden sonra da, Kıbrıs konusunun seyri ve etkin parametreleri çok değişecektir.

Özellikle Direk Ticaret tüzüğünde, Mağusa limanının ortak çalıştırılmasına karşılık talep edilen Maraş’ın iadesi koşulu da ortadan kendiliğinden kalkacaktır.

Eğer Rum avukatların dediği gibi Maraş’ta gasp edilmiş Türk Vakıf Mallarının sahiplerinin sayısı gerçekten beş bin kişi ise, Abdullah Paşa Vakfı ile Lala Mustafa Paşa Vakıflarının talep edecekleri tazminat miktarı ortalama otuz milyar avro, tekrar sahiplenilecek mülklerin güncel değeri ise bundan onlarca kat daha fazla olacaktır.

 

Hadi KKTC yöneticileri, bu sefer geç kalmayın.

Prof. Dr. Ata ATUN Son 10 Yazı                                                                                  Yazarın Tüm Yazıları



  • ABD GAZZE’de Liman istiyor
  • Türkiye-AB İlişkilerinde Değişim
  • Aile Vakfımızın İftar Yemeği
  • Doğu Akdeniz’de Temelden Değişiklikler
  • 60 Yıllık Yanlış Düzeltilmeli
  • Batı, Kıbrıs Müzakerelerini Neden Başlatmak İstiyor?
  • BRTK TV Programı
  • Müzakerelerin İçeriği Değişir mi?  
  • Doğu Akdeniz ve KKTC başlıklı KONFERANS
  • Soğuk Savaş Kızışıyor
  • Okunma 51
    Hemen Aresti’yi dava edin için yorumlar kapalı

    Yorumlara kapalı.

    Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
    Samtay Vakfı
    kıbrıs haberleri
    kibris 1974
    atun ltd

    Gallery

    Şehitlerimiz-1 kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3

    Arşivler

    Son Yorumlar