İki Halkın “Evet” Diyebileceği Çözüm

Prof. Dr. Ata ATUN

 
Yazarın tüm yazılarını görüntüle

  
 23 Ağustos 2008 Saat : 12:12


 

Daha görüşmeler başlamadan, Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas, tek egemenlik ve tek vatandaşlığı cebine koydu, Güzelyurt, Karpaz ve Maraş’ı da hediyesi olarak istiyor.


Bir zamanlar İstanbul’da daha köprüler yapılmamışken, Avrupa yakasından Asya yakasına geçişlerde, Üsküdar – Beşiktaş arasında feribotlar, Kadıköy – Karaköy arasında da şehiriçi hatları vapurları kullanılırdı. Hepsinde de mutlaka seyyar satıcılar bulunur ve hediyeli satışlar yaparlardı. “2 paket jilet alana, hediyesi madeinusa, hakiki Alman malı tarak” gibi cezb edici ve satışı arttıracak sloganlarla alıcı bulmaya çalışırlardı. Satıcının “madeinusa” sözünün ne demek olduğunu aylar sonra çözebilmiştim.


“Madeinusa” sözünün İngilizce de “Made in USA” kelimelerinin olduğunu ve tek kelime halinde Türkçe olarak söylendiğini, satıcı bana tarağı gösterince anlamıştım.  Anlamaya anlamıştım da bu tarağın nasıl olurda hem Amerikan malı hem de aynı zamanda Alman malı olabileceğini bir türlü anlayamamıştım. Adamın sattığı mal, hem Amerika’da imal edilmiş, hem de hakiki Alman malı oluyordu yaptığı reklama göre.


İşte Hristofyas da, tek egemenlik ve tek vatandaşlığı kopardığını açıkladıktan sonra Güzelyurt’u, Karpaz’ı ve Maraş’ı da aynen “2 paket jilet alana, hediyesi tarak” benzeri, “Tek egemenlik, tek vatandaşlık, hediyesi de Güzelyurt, Karpaz ve Maraş”  demeye başladı.


Sanki “Tek egemenliği ve tek vatandaşlığı” aldığı garanti de, üstüne “Güzelyurt, Karpaz ve Maraş” da bunun hediyesi olacak.


Aç tavuk kendini arpa ambarında sanırmış. Hristofyas’la baryası da aynen öyle. Şimdi kendilerini arpa ambarında zannediyorlar. İsteyenin yüzü bir kara, vermeyenin iki.
  
2004 Annan Planı Referandumundan sonra ABD’nin de desteği ile Rumların dünyaya yaydığı propaganda, 2004 Annan Planının Rumları memnun etmediği ve Rumların “Evet” demesi için de Türklerin Annan Planındaki haklarının budanması ve verdikleri tavizden daha fazlasını vermeleri gerektiği şeklinde başlatılmıştı. Halen de aynen ve dozu arttırılarak sürdürülüyor. 


Rum tarafı, 2004’de Annan Planı referandumunda AB’ye girişi garantiye almış olduğu için Annan Planı’na “hayır” demişti. Rumların şimdi, bu ”hayır”larını “evet”e dönüştürmeleri için çok çalışmaları ve gerçekleri hazmetmeleri gerekecek. Alacakları hiçbir taviz de yoktur. Zaten Kıbrıs Türk halkı da, 2004 Referandumunda, yalana ve dolana dayalı, hiç biri yerine getirilmemiş cicili bicili sözlerle estirilen rüzgarlarla kandırılmış ve %65 oranında “Evet” oyu kullanmıştı.


Bu referandumda gene Rumlar, AB ve ABD, kimleri, nasıl kandıracaklarını inceden inceye hesap ediyorlar ama kandıracak birilerini artık bulamayacakları da kesin. Son yapılan halkoyu yoklamaları bunu açıkça göstermekte. Kıbrıs Türk halkının yarıdan fazlasının artık gözü açılmış. Yeniden önlerine konacak “Yes be Annem” vaatlerini bu sefer yutmayacaklar.    


Rumların aklına gelmeyen bir başka gerçek de, adada hakça ve kalıcı bir çözüme ulaşılabilmesi için Kıbrıs Türk tarafının da ortaya çıkacak plana “evet“ deme gerekliliğinin olduğudur. Bunun için de Kıbrıs Rum halkı kadar Kıbrıs Türk halkının da “evet “ diyebileceği bir çözüm planını üretmek gerekmektedir.


Kıbrıs Türk halkının 2004’deki Annan Planına “evet” demiş olması nedeni ile yeni bedeller ödemeye hazır olduğunu düşünmek yapılabilecek en büyük hatadır. Anlaşılan Hristofyas ve baryası, hala daha bu gerçeği kavrayamamışlar.


Kıbrıs Türk halkının 2004 sonrasında yaşananlar nedeniyle önemli bir hayal kırıklığı içinde olduğu, Rumlara da asla güvenmediği de yapılan halkoyu oylamaları ile ortaya çıkan bir başka su götürmez gerçek.


Rum tarafının 2004’de “hayır” dediği Annan Planı’ndan daha ileriye gitmek istediği kesin. Ancak böyle bir yöntemle Kıbrıs Türk halkının kabul edebileceği bir anlaşmaya varmak da mümkün olamayacak.


Son günlerde liderlerin çizdikleri tablo ve güler yüzle söyledikleri ümitvar sözler gerçekleri hiçte yansıtmıyor. Müzakerelerde tarafların ayrılıklarının çok derin olduğu, insani konular hariç ortak noktaların olmadığı, başladıktan kısa bir müddet sonra müzakerelerin çıkmaza gireceği daha şimdiden belli oldu. Minaresi gözüken köy kılavuz istemiyor.


Şimdilik iki halkın da aynı anda “Evet” diyebilecekleri, akademik dilde de “Optimum kesişme noktası” olarak tanımlanan, ortak bir nokta yok.


Hangi Kıbrıs’lı Türk’ün, Türkiye’nin Garantörlüğünden vazgeçebileceğini ve Türk Askerinin adadan geri gitmesini onaylayabileceğini, Kıbrıs’ın kuzeyindeki egemenliğimizden vazgeçerek yönetimi, AB üyesi Yunanistan’daki Batı Trakya bölgesinde yaşayan soydaşlarımız altında ezildiği koşullarda Rum’a devretmeyi kabul edeceğini, gerçekten çok merak ediyorum.

Prof. Dr. Ata ATUN Son 10 Yazı                                                                                  Yazarın Tüm Yazıları



  • ABD GAZZE’de Liman istiyor
  • Türkiye-AB İlişkilerinde Değişim
  • Aile Vakfımızın İftar Yemeği
  • Doğu Akdeniz’de Temelden Değişiklikler
  • 60 Yıllık Yanlış Düzeltilmeli
  • Batı, Kıbrıs Müzakerelerini Neden Başlatmak İstiyor?
  • BRTK TV Programı
  • Müzakerelerin İçeriği Değişir mi?  
  • Doğu Akdeniz ve KKTC başlıklı KONFERANS
  • Soğuk Savaş Kızışıyor
  • Okunma 11
    İki Halkın “Evet” Diyebileceği Çözüm için yorumlar kapalı

    Yorumlara kapalı.

    Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
    Samtay Vakfı
    kıbrıs haberleri
    kibris 1974
    atun ltd

    Gallery

    Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

    Arşivler

    Son Yorumlar