Sezarın Hakkını Sezara Vermek

Prof. Dr. Ata ATUN

 
Yazarın tüm yazılarını görüntüle

  
 4 Mayıs 2008 Saat : 12:12


 

Toplum olarak kötü bir alışkanlığımız var. Bazen halkımız için didinen insanları, çalışan kurumları ve halkın rahat yaşamasına yönelik yönünde çalışmalar yapan kuruluşları acımadan eleştirir, yerden yere vururuz.


Bu yolda, küçük çıkarlar için büyük zararlar vermeye çalışırız.


Tabii ki bunun zararı hedef alınan kişiye veya kuruluşa olurken, suya atılan taşın suya düştüğü noktada oluşturduğu çalkantının, etrafa halka halka dalgalar şeklinde yayılması gibi, kuruma veya kuruluşlara verilen zararın yan etkileri de, halka halka vatandaşlarımıza yayılmakta ve olumsuz etkiler yaratmaktadır.



Son birkaç gündür yerel bir gazetemizde, Mağusa Tıp Merkezi ile ilgili çıkan yazılar, bir Mağusa’lı olarak beni çok üzdü.


Maksat CTP hükümetini mi eleştirmekti, yoksa Mağusa Tıp Merkezini mi eleştirmekti, bir türlü anlayamadım. Ama eleştirinin politik olduğu ve maksadın üzüm yemek değil de  bağcıyı dövmek olduğu çok açık.


Yazıda, yapılan usulsüz bir uygulama ile eşdeğer paketinden bir arazinin çıkartıldığından ve Mağusa Tıp Merkezi’ne satıldığından bahsedilmekteydi. Bu kararı alanlar ise acımasızca eleştiriliyor, işin içine politika katılıp, konu politik boyutlara çekiliyor. Belli ki hedef, Mağusa Tıp Merkezi ve Tıp merkezinin yöneticilerinin CTP sempatizanı oldukları iddiası ile de CTP. Yani hem politik hem de mesleki.
 
Şirketler Mukayyitliğindeki kayıtlı ismi Mağusa Tıp Merkezi LTD. olan Mağusa Tıp Merkezi, 1995 yılında, müteşebbis ve Mağusalılara hak ettikleri sağlık hizmetini verebilmek için bir araya gelen pırıl pırıl doktorlarımız tarafından kuruldu.


Yanlış anlaşılmasın, Mağusa devlet hastanesini de kınamıyorum ve yermiyorum.


Rahmetlik Dr. Burhan Nalbantoğlu’nun, 1963’de başlayan karanlık günler sonrasında elinde çekiç ve çivi ile Mağusa kale içinde kurduğu prefabrik binada hizmete başlayan ve 1974 sonrasında da eski Rum hastanesine taşınan Devlet hastanemiz, elindeki olanaklarla, Mağusalılara kırk yıldan fazladır hizmet vermiş, geçen yıl da yeni binasına taşınmıştır. Bürokrasinin, devlet hastanemizin her zaman, özel hastanelere kıyasla daha yavaş çalışmasına ve daha geç çağdaş aygıtlara kavuşmasına neden olduğu da bir gerçek.   


Mağusa Tıp Merkezi, verdiği hızlı, güvenli ve kaliteli hizmet nedeni ile kısa sürede hızla büyüdü ve ilk kurulduğu apartman tipi binaya sığamaz hale geldi. 2003 yılında ise yeni ve çağdaş bir hastane olarak planlanan bu günkü binasına taşındı.


Taşınmaya taşındı da, çalıştırdığı 75\’in üzerinde personel, 35\’e yakın doktor ve yıllık 40 binden fazla hasta nedeni ile bulunduğu yere gene sığmamaya başladı. Taşındıktan kısa bir zaman sonra da ISO 9001:2000 kalite belgesini aldı. Yani kalitesini bir basamak daha yukarı çekti.


Aslında bozulan, kırılan veya iş göremez olan herhangi bir eşyayı satın alabiliyorsunuz ama sağlığınızdan kaybettiğinizi bir kere daha geri satın alabilmek olanağınız yok. Giden sağlık, bir daha geri gelmiyor. Bu nedenle sağlık ve kaliteli bir sağlık hizmeti, insanoğlu için çok önemli. Önemliden de öteye yaşamsal bir gereksinim.


Mağusa Tıp Merkezi son yıllarda yaptığı birçok yatırımın yanı sıra, çok pahalı olan kalp anjiyosu ve kanser taraması yapan 64 dedektörlü Multislice Tomografi cihazı ve Greenlight Prostat Lazer aletlerini alarak, kanserin ve kalp hastalıkların çok yaygın olduğu ülkemizde erken tanıya yeni ve çağdaş bir kapı açtı.


Erken tanı hayat kurtarıyor, geç tanı ise kader olarak tanımlanıyor. Bir insanın son bulmuş hayatını kim para aile satın alabilir veya geri getirebilir ki. Hiç kimse.
 
Bu toprak işi konusunda CTP’ye benim de canım çok sıkkın.


Ama bu seferkinin nedeni politik değil.


Özellikle canımın sıkkınlığı Bakanlar kurulundaki Bakanlara. Halka verdikleri kaliteli sağlık hizmetinden dolayı kabına sığamayan ve büyüme sancıları çeken Mağusa Tıp Merkezine söz konusu araziyi sattıkları için canım çok sıkkın.


Bence söz konusu araziyi Tıp Merkezine hibe etmeleri veya düşük, sembolik bir kira ile uzun vadeli kiralamaları gerekirdi. Sağlık konusunda, toprağa atılan paraya çok yazık oluyor diye düşünüyorum.


Tıp merkezi toprağa ödenen bu para ile bir başka yeni ve çağdaş alet alabilir, tedavi ile erken tanıya yeni bir soluk daha katabilirdi. 


Ama ne yazık ki politikacıların eleştirilme korkusu, toprağın satılmasına neden olmuş.


Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek gerekir.


Ben hiç CTP’li olmadım, CTP’ye oy da vermedim. Mağusa Tıp Merkezi ile uzaktan yakından bir alakam da yok ama söz konusu arazinin Mağusa halkına aksamasız ve kaliteli sağlık hizmeti veren Tıp Merkezine kazandırılmasına olanak sağlayan Bakanlar kurulunu kutlarım. Bence doğru olanı yaptılar.


Keşke hibe veya uzun vadeli kira kararı alsalardı ve Tıp Merkezi de o parayla bir başka önemli tıbbi cihaz daha alabilseydi. O aletler hepimiz için, hepimizin sağlığı için. Bence toprağa yapılacak yatırımdan çok daha kıymetli.

Prof. Dr. Ata ATUN Son 10 Yazı                                                                                  Yazarın Tüm Yazıları



  • ABD GAZZE’de Liman istiyor
  • Türkiye-AB İlişkilerinde Değişim
  • Aile Vakfımızın İftar Yemeği
  • Doğu Akdeniz’de Temelden Değişiklikler
  • 60 Yıllık Yanlış Düzeltilmeli
  • Batı, Kıbrıs Müzakerelerini Neden Başlatmak İstiyor?
  • BRTK TV Programı
  • Müzakerelerin İçeriği Değişir mi?  
  • Doğu Akdeniz ve KKTC başlıklı KONFERANS
  • Soğuk Savaş Kızışıyor
  • Okunma 55
    Sezarın Hakkını Sezara Vermek için yorumlar kapalı

    Yorumlara kapalı.

    Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
    Samtay Vakfı
    kıbrıs haberleri
    kibris 1974
    atun ltd

    Gallery

    Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

    Arşivler

    Son Yorumlar