Papadopulos, Ankara’dan yüz bulamayınca Talat’a dönüyor

Papadopulos, Ankara’dan yüz bulamayınca Talat’a dönüyor

Papadopulos bu güne kadar, Kıbrıs’lı Türkleri bir kenara itip Ankara ile  muhatap olabilmek için her yolu denedi. Hatta bunu başarabilmek için AB’yi bile kullanmaya yeltendi ve AB’yi direk veya dolaylı bir biçimde alet edebilmek için büyük çaba gösterdi.

Hatırlayacaksınız çok değil daha birkaç hafta evvel  Rum Hükümeti sözcüsü Hrisostomidis, Papadopulos’un Kıbrıs sorununun uluslararası yönlerini Başbakan Erdoğan ile tartışabilmek için birçok kez görüşme girişiminde bulunduğunu ama hiçbir şekilde olumlu yanıt alamadığını itiraf etmişti.

Anlaşılan, Erdoğan bu güne kadar Papadopulos’u hiç muhatap olarak kabul etmemiş hatta dikkate bile almamış. Rum Hükümet başkanı Papadopulos, Başbakan Erdoğan ile görüşebilmek için 5 kez girişim yapmış, bunun için araya hatırlı aracılar bile koymuş.

İlk görüşme talebini 25 Temmuz 2004’te İspanya Dışişleri Bakanı Miguel Angel Moratinos aracılığı ile iletmiş. Ancak İspanyol Bakan Ankara’da Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’den olumlu yanıt alamamış.

Daha sonra aralarında İtalya’nın da bulunduğu 3 Avrupa ülkesi ayrı ayrı, Türkiye’ye müzakere tarihinin verildiği 17 Aralık AB zirvesi öncesinde Erdoğan’a, Papadopulos ile görüşmesi tavsiyesinde bulunmuş. Papadopulos işin olurunu alabilmek ve Erdoğan’ı ikna edebilmek için, görüşmelerin gizli, gerekirse alt düzeyde, gerekirse üst ve alt düzey birlikte yürütülebileceği mesajını göndermesine rağmen gene olumsuz yanıt almış.

Bu kadar çabadan sonra nihayet Papadopulos’un ayakları yere bastı. Hem de sert bir zemine, sağlam bir şekilde bastı.  Rum tarafından gelen haberlere göre Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Başkanı Papadopulos, KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat’la, BM çatısı altında ve iki toplumlu konular kapsamında görüşmeye sıcak bakmaya başlamış. Zaten mantıken başka bir seçeneği de yok.

Tabi bu arada fanatik Rumlar da boş durmuyorlar ve Papadopulos’un Talat ile yapmaya düşündüğü görüşmeyi baltalamaya ve bu olasılığı ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.

Yapıcı sinyallerin ilki AKEL’den geldi. AKEL salı günü elinde zeytin dalı ile KKTC’ye gelip, CTP ile yaptığı  görüşmede, iki parti arasında başlayan görüşmelerin Talat-Papadopulos görüşmesinin yolunu açabileceğine ve buna bağlı olarak da müzakerelerin yeniden başlayabileceğini vurguladı.

Bu gelişmeden sonra, Papadopulos iktidarının ana destekçisi olan AKEL’in bu sözlerinin ve vaatlerinin Papadopulos’u Başbakan Talat’la görüşmeye zorlayacağı kesin. İşin ucunda iktidarın elden gitmesi de var.

BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonu ile BM çatısı altında çalışmaların yeniden başlaması çerçevesinde, iki toplumu ilgilendiren konularla ilgili olarak Papadopulos ve Talat zaten karşılıklı görüşmek zorundalar. Şimdilik gözüken o ki, masada sadece BM, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıs’lı Türkler oturacak. Masanın etrafında ise Türkiye, Yunanistan, İngiltere, AB ve ABD olacak. Bu da demektir ki, Papadopulos istese de istemese de muhatabı Talat ve iki toplumu ilgilendiren konuları Talat ile yüz yüze görüşmek zorunda.

Kaldı ki, zaten Hristofyas’ın Salı günü Talat ile yaptığı görüşme, Türk ve Rum siyasi partiler arasındaki temasları arttıracak ve toplum liderlerini karşılıklı görüşmeye zorlayacak.

Papadopulos, ne kadar erken Talat ile görüşürse, Kıbrıs sorunun çözümü o denli finale yakınlaşacak…

11 Mart 2005
Papadopulos, Ankara’dan yüz bulamayınca Talat’a dönüyor için yorumlar kapalı
Okunma 227
bosluk

Maraş masaya mı konmak isteniyor

Maraş masaya mı konmak isteniyor

Papadopulos hızla Kıbrıs konusunu BM’nin siyasi platformundan çıkarıp  AB’nin hukuk platformuna çekmek istiyor. Bunu yapmak için Annan ile takışmaktan tutun, Türkiye’yi Veto etmeye kadar her yolu deniyor.

Dünkü yazımda AB’nin de artık yavaş yavaş Kıbrıs sorununa çözüm getirmek için yapılacak görüşmelerde taraf olmak istediğini ve bizlerle beraber masaya oturmak istediğini yazmıştım. Bu sanki daha evvelden tespit edilmiş bir senaryo ve adım adım uygulamaya konuyor. Temsilcinin adı bile belli. Fiğnlandiya eski cumhurbaşkanı  Martti Ahtisaari.

Geçen haftalarda Papadopulos, Başbakan Mehmet Ali Talat’a ilginç bir öneri yapmıştı ve Maraş’ın Rum mal sahiplerine devri karşılığında Mağusa limanının ortak işletilmesini ve direk ticarete açılmasını önermişti.

Önermişti de, derhal ve hemen Başbakan M.A. Talat tarafından reddedilmişti bu önerisi.

İşin AB tarafında Avrupa Komisyonu ve Komisyon’un AB içindeki güçlü ülkeleri,  Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini, Avrupa ile KKTC arasında doğrudan ticarete ilişkin esaslı bir görüşmeye katılmaya ikna etme konusunda yoğun bir şekilde çaba gösteriyorlar.

Fakat bu konuda hiçte istekli olmayan Rumlar, şu ana kadar ilgili tüzüğü hukuki zeminine ve Rum tarafının by-pass edilmesi olasılığına itiraz etmek suretiyle reddetmekle yetinmekteler ve bunun da yeterli olduğunu düşünüyorlar.

AB, hedefine varabilmek için, iki yönde çaba gösteriyor.

Birincisi, doğrudan ticaret kavramı ile Ankara protokolünü Kıbrıs Cumhuriyeti’ni de kapsayacak şekilde genişleten protokolün imzalanması arasında sıkı bir bağlantı kuruyor. Bundan dolayı da Tasos Papadopulos’un, Mağusa Limanı’nın Kıbrıslı Türkler ve Rumlar tarafından ortak işletilmesi önerisini görüşmeyi uygun bir gelişme olarak yorumluyor. Fakat bu yorum içinde Mağusa limanı’nın açılmasının Doğrudan Ticaret Tüzüğünün özünde yer alması gerekliliği var.

Konu burada, iyimserlikten çıkıyor ve bir pazarlık konusu olmaya başlıyor. AB’nin niyeti Maraş’ın Kıbrıslı Rumlara iadesi ile birlikte Ercan Havaalanı da dahil olmak üzere KKTC’deki tüm hava ve deniz limanlarının uluslararası tarfiğe açılmasını masaya koymak.

Elde edilen bilgiler Brüksel’in, Papadopulos’un Mağusa Limanı’yla ilgili önerisini artık görüşmeye hazır olduğu şeklindedir.

Aslında Papadopulos Ağustos ayında,  Kıbrıslı Türkler, Rumlar ve AB tarafından ortak işletilmesi şartı ile Mağusa limanının açılmasını ve buna karşılık da  kapalı Maraş’ın yasal sakinlerine iade edilmesini  önermişti.

AB Mağusa limanının ortak işletilmesine sıcak bakıyor. Fakat Maraş’ın Kıbrıslı Rumlara iade edilmesi koşulu Kıbrıslı Türkler ve Türkiye için Kabul edilemez bir istek. Aslında limanlara karşılık verilebilecek bir taviz değil.

AB’nin yeni stratejisi Papadopulos’u, ticaret konusunda çok daha açık ve dostane bir yaklaşımı benimsemeye ikna etmek. Kıbrıslı Rumlar, şimdilik Maraş kendilerine iade edilmeden, limanın Türkler + Rumlar + AB tarafından ortak işletilmesine dahil edilmeye çalışılacak.

Bence bu al-ver işi çok çetin geçecek. Rumlar Maraş’ın iadesinde ısrarlı olurlarsa, Ercan’a doğrudan uçuşlar, Girne ve Mağusa limanlarının uluslararası trafiğe açılışı, ve bunun devamı olarak Kıbrıs Türk Devletinin diğer ülkelerle yasal zeminde siyasi, hukuki, ekonomik ve kültürel  ilişkilerini de kabul etmeye hazır olması gerekli.

Pazarlık çetin olacak….

10 Mart 2005
Maraş masaya mı konmak isteniyor için yorumlar kapalı
Okunma 42
bosluk

Kıbrıs müzakereleri yeniden başladığında masada AB temsilcisi de oturacak

Kıbrıs müzakereleri yeniden başladığında masada AB temsilcisi de oturacak

Rumlar adım adım, Kıbrıs sorununu BM’nin siyasi platformundan çıkarıp AB’nin hukuk platformuna sokmak düşüncülerine doğru ilerliyorlar.

Rumların, AB’nin konu ile ilgili Komisyonunda yaptıkları kulis çalışmasından sonra komisyon üyeleri arasında müzakerelere önce tam tabirle “misafir sanatçı” olarak katılmak fikri sonra da bir fırsat yaratılarak müzakerelere taraf olmak fikri oluştu.

Olli Rehn ile AB Dış Politika ve Güvenlik Konuları Yüksek Temsilcisi Javier Solana, AB’nin Kıbrıs sorunu müzakerelerindeki rolünün yükseltilmesine olumlu bakmaktalar. Kıbrıs müzakerelerinin temelini ise hala Annan Planı’nın oluşturduğunu ve gerçekleştirilecek her türlü müzakerenin BM çerçevesinde yapılacağını ısrarla belirtiyorlar.

Rehn, Alvaro de Soto’nun Şubat-Mart-Nisan 2004 tarihinde Lefkoşa’da gerçekleştirilen Annan Planı görüşmeleri sırasında, bilgilendirme boyutundan  ve hızından memnun kalmamıştı ve bu düşüncesini de referandumdan hemen sonra  “De Soto’nun teknik konularda mükemmel bir düzenlemeye sahip olduğunu ancak adadaki hassas politik dengeleri anlama konusunda eksikliği bulunduğunu düşündüğünü” söyleyerek dile getirmişti.

Şimdi AB, resmi olmayan bilgilere göre Kıbrıs sorununu çözmek için müzakereler tekrar başladığında masada taraf olmak ve kendi temsilcisiyle de bu görüşmelere katılmak istiyor. Hatta gelen bilgilere göre temsilcinin adı bile belirlenmiş. Temsilci, Finlandiya’nın eski devlet başkanı Martti Ahtisaari.

Bu konuyu Komisyon Başkanı Barroso ve genişlemeden sorumlu sözcü Olli Rehn geçen hafta, birlikte Tasos Papadopulos’a aktarmışlar ve halen Papadopulos’un görüşünü bekliyorlar.

Zannederim kibarlıklarından Papadopulos’un görüşünü bekliyorlar. Gerçekte konuyu AB Komisyonunda ortaya atan ve üyelere benimsettikten sonra bir kademe de yukarı gönderten zaten Yakovu ve Papadopulos.

AB yetkililerinin söylediklerine göre şimdilik hiçbir şekilde BM’nin rolünü azaltmak veya bu rolü üstlenmek gibi bir niyetleri yok. Bütün istedikleri AB’nin komisyonda varlığı ile hem Rumlara hem de Türklere cesaret vermek. Olası bir anlaşmanın ertesi günü tümden KKTC halkı AB vatandaşı olacağından     Kıbrıs’lı Türkleri zaten şimdiden müstakbel vatandaşları olarak görüyorlar. Bu nedenle de AB’nin müzakere masasında temsilci bulundurmasına Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin tepki göstermeyeceklerini varsayıyorlar ve müzakerelerin akış süresi içinde birinci ağızdan bilgi sahibi olmak  ve olası bir tıkanmada veya al-verin kilitlenmesinde de araya girerek olası bir bozuşmayı önlemek istiyorlar.

Şimdilik bu konu, her ne kadar AB içinde büyük bir sempati bulduysa da henüz bu düşünceden resmi olarak BM’nin, ABD’nin ve İngiltere’nin haberi yok. Daha onlarla konu görüşülmemiş ve bir yere bağlanmamış.

Bence “Minareleri gözüken köy kılavuz istemez” atasözümüze tıpa tıp uyan bu gidişatın sonu belli.

8 Mart 2005
Kıbrıs müzakereleri yeniden başladığında masada AB temsilcisi de oturacak için yorumlar kapalı
Okunma 45
bosluk

Hiç Kilisede düğün gördünüzmü?

Hiç Kilisede düğün gördünüzmü?

Dün öğleden sonra uzun zamandır görüşemediğim İngiliz, daha doğrusu İrlanda’lı bir meslektaşımla bilimsel bir görüşme yapmak için Larnaka’ya gittim. Buluşacağımız ve konuşmamızı sürdüreceğimiz yer, deniz kıyısına paralel giden palmiyeli caddedeki kafelerden bir tanesi idi.  Buluşma saatimiz 17:00 olmasına rağmen ben dakik olabilmek,  buluşacağımız yeri zaman kaybetmeden tespit edebilmek ve tam zamanında orada bulunabilmek için daha erken yola çıktım.  Kafeyi bulduğum vakit saat daha  16:00 idi. Önümde 1 saat vardı ve kafede oturup arkadaşımı da beklemeye de hiç niyetim yoktu.

Çocukluğumun bir bölümünün geçtiği Larnaka sokaklarında dolaşıp 1960’lı yıllara geri gitmeyi düşleyerek önce kaleye sonra da Vakıflara ait Bekirpaşa Su İdaresi binasına gittim. Binadan çıktığım vakit uzaktan gelen ve yerel aletlerle çalınan bir müzik sesi duydum. Müzik sesinin nereden geldiğini bulmaya çalışırken aniden bir düğün alayı köşeyi döndü ve benim bulunduğum sokağa girdi.

Kendimi bir an rüyada hissettim. Sanki 18.ci yüzyılda yaşıyordum. En önde bir kemancı ile akerdeoncu yürüyordu ve çok güzel, ritmik bir yerel bir müzik çalıyorlardı. Arkalarında gelinle damat, onların da arkalarında da kalabalık bir halde aile fertleri ve akrabalar yürüyordu. Erkeklerin üzerinde çok şık lacivert takım elbiseler, kadınların üzerinde de renk renk güncel ve çok güzel elbiseler bulunmaktaydı.

Düğün alayı önümden geçtikten sonra en arka sıraya bende katıldım. Bayağı da hoşuma gitti. Hep beraber Aziz Lazarus Kilisesine geldik.

Aziz Lazarus Kilisesi Larnaka’daki en eski kilise. Lazarus, Hz. İsa’nın ilk gösterdiği mucizenin kahramanı.  Lazarus öldükten sonra kendisini bir mağaraya gömerler ve kapısını taş ile kapatırlar. Yakınları Hz. İsa’ya kendisini hayata geri döndürmesi için yalvarırlar. Bu yalvarmalara dayanamayan Hz. İsa tek başına mağaraya girer ve Lazarus’u tekrar hayata döndürerek, kapıdan beraberce çıkarlar. Hayata tekrar geri dönen Lazarus artık bir Aziz’dir ve Hristiyanlığı yaymak için bir gemiye binerek Kıbrıs’a gelir ve Larnaka’ya yerleşir. Larnaka’nın ilk piskoposu seçilir ve ölünce de bu görkemli kilise onun adına inşa edilerek bedeni kilisenin altındaki mağaraya gömülür. Lüzinyan döneminde Hristiyanlar için artık çok kutsal bir Aziz olarak bilinen Lazarus’un bedeni Marsilya’ya taşınır.

Kilise son derece görekemli bir yapı. İçinde dört adet ana sütun var ve bu sütunların arasındaki doğuya doğru olan açıklıklarda 3 adet kubbe, kuzey-güney doğrultusunda ise kemerlerin üst kıvrımları yer alıyor. Genelde, yüzünüzü doğuya yani Kudüs’e doğru döndüğünüz vakit bayanlar sol tarafa, erkekler sağ tarafa oturuyor.

Düğün alayı kiliseye girdikten sonra dini tören başladı. Kadınlar ve erkekler karışık oturdular.  Ben de en arka sıraya geçtim ve oradan tüm töreni izledim.

Töreni 3 rahip idare etmekteydi. Baş rahibin üzerinde siyah renkli ve altın süslemeli bir cüppe, ikinci rahibin üzerinde gümüş renkli ve altın süslemeli bir cüppe ve üçüncü rahibin üstünde ise beyaz renkli ve altın süslemeli bir cüppe bulunmaktaydı. Siyah cüppeli baş rahip töreni idare eden ve ilahileri söyleyen kişi idi. Yanında  2-3 erkekten oluşan bir de koro yer almaktaydı.

Kız tarafı ve gelin solda, damat ve erkek tarafı da sağda yer aldılar. Gelin ile damat ayakta dururlarken taraflar oturdular. Önce gümüş renk cüppeli rahip ilahiler okudu ve yüzükleri taktı. Sonra da Hz. Meryem’in ikonasını havaya kaldırarak önce damada sonra da geline öptürdü.

Damadın adı olan Konstantin’i ve gelinin adı olan Maria’yı bir çok kere söyleyerek her ikisini de tütsüledi. Sonra her ikisinin başına, aynen bizde gelin ve damadın parmaklarına takılan ve kırmızı kurdele ile birbirine bağlı yüzükler gibi melekler kadar saf olduklarını vurgulayan ve beyaz bir kurdele ile birbirine bağlanmış, başa taç gibi konan gümüş birer halka taktı.

Beyaz cüppeli rahip ciltlenmiş ve kırmızı kadife ile kaplanmış büyük bir İncil’i havaya kaldırdı ve gelinle damat başlarını eğerek İncil’e hürmet ve saygılarını sundular. Sonra gümüş cüppeli rahip önce damada sonra da geline şaraba batırılmış kurabiye vererek onları kutsadı ve arkasından Meryem Ana İkonunu havaya kaldırarak damada ve geline öptürdü. Beyaz cüppeli rahip, gelin, damat ve bir genç kız  elele tutuşarak Meryem Ana İkonunu havada tutan gümüş renkli cüppeli rahibin etrafında 3 kez döndüler. Rahip gelin ile damadın alnına kutsal su dokundurduktan sonra kilisedeki herkes ayağa kalktı ve haç çıkardı.

Damat ve gelin sıra ile rahibin elini öptükten sonra, diğer rahip Hz. Meryem ikonunu önce erkek sonra da kız tarafına selamlattı.

Damadın babası ayağa kalkarak önce rahibi, sonra da damadı ve gelini tebrik etti. Arkasından damadın annesi ayağa kalktı ve önce rahibi sonra da damadı ve gelini tebrik etti. Sonrada her ikisi birden dünürlerini tebrik ettiler. Aynı seremoniyi kız tarafı da yaptıktan sonra dini tören bitti ve genel tebrik başladı.

Ve tahmin ettiğiniz gibi bende kendi toplantıma geç kaldım. Ama Kıbrıs aşığı birisi olarak son derece çarpıcı ve folklorik değeri çok yüksek bir gün geçirdim. Tavsiye ederim. Rum adadaşlarımızı her yönleri ile tanıyabilmek için sizde Rumların her tür folklorik faaliyetlerine katılın, görün ve yaşayın.

7 Mart 2005
Hiç Kilisede düğün gördünüzmü? için yorumlar kapalı
Okunma 85
bosluk

De Soto ve Theodoros aynı şeyleri söylüyorlar. Rumlar çözümden yana değil

De Soto ve Theodoros aynı şeyleri söylüyorlar. Rumlar çözümden yana değil

Birbirleriyle sanki anlaşmışlar gibi  BM Genel Sekreteri’nin eski Kıbrıs Özel Temsilcisi Alvaro De Soto ve Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Adalet ve Kamu Düzeni Bakanı Doros Theodoru aynı günde, aynı gerçeği dile getirdiler ve Rumların çözümden yana olmadıklarını söylediler.

De Soto Brüksel’de yaptığı bir konuşmada Rumlar “iki bölgeli, iki toplumlu” bir federasyon istiyorlarsa “Siyasi Eşitlik” (Political Equality) ve “Yetki Paylaşımı”nı (Share of Power) kabul edip etmediklerini netleştirmeleri gerektiğini vurguladı ve Rumlar’ın ekonomik refah içinde olmaları ve Avrupa Birliği’ne girmeleri nedeniyle çözümden yana olmadıklarını söyledi.

Sözlerine devamla, Rumların Annan Planı’nda öngörülen tarafların “siyasi eşitlik ve yetki paylaşımını” kabul etmeye hazır olmadıklarını ve planda öngörülen üç hükümetin (Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs Rum Devleti ve Kıbrıs Türk Devleti) adada şu anda var olan iki devletten daha iyi olduğunu desteklemeye devam edeceğini belirtti. Bence De Soto, bu sözleriyle bugün Kıbrıs’ta iki hükümet bulunduğunu ve Kıbrıs sorununa kesin ve nihai bir çözüm getirmek için BM tarafından ortaya konan Annan Planının taraflarca görüşülmesinde  büyük bir rol oynamış deneyimli bir diplomat olarak “Rumların çözüme karşı olduklarını” bu sözleri ile açıkça ortaya koydu.

Aynı yaklaşımı ve benzeri sözleri de aynı gün, belki de aynı saatlerde sanki ağız birliği etmişcesine New York’ta bulunan Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Adalet ve Kamu Düzeni Bakanı Doros Theodoru’da sarfederek, Rum Hükümetinin bugüne kadar Kıbrıs sorununun çözümünü engellediğini dile getirdi.

Theodoru New York’ta yaptığı açıklamada, “şu anda çözüm için acele etmediklerini ve Kıbrıs sorununu BM’nin siyasi platformundan çıkarıp AB’nin  hukuk platformuna çekmeye ve AB içinde sorunu çözmeyi amaçladıklarını” söyledi.

Theodoru’ya göre Referandumdan çıkan “hayır” yanıtı ile Kıbrıs’ta tanınan tek devlet olmaya devam edildi ve bu devlet ile de AB’ye üye olundu. Böylece AB içinde sadece Rumların sesi duyulacak ve Rumlar istedikleri gibi at oynatacak.

Theodoru New York’taki konuşmasında Tasos Papadopulos’un Kıbrıs sorununda bugüne kadar örtbas edilen taktiğini de açıkladı.

Taktik  özetle;
a- Çözümü engellemek.
b- 3 Ekim’e kadar müzakerelerden kaçımak.
c- Kıbrıs sorununu zaman içinde BM’nin siyasi platformundan çıkarmak ve    Avrupa Birliği’nin hukuk platformu içine sokmak.

Bu taktik sıralaması ile Theodoru, Kıbrıs (Rum) Hükümetinin  bütün mantığının, Güney Kıbrıs’ın AB’ye üye olduğu andan itibaren Kıbrıs sorununu çözmeye gereksinimi olmadığını ve çözümün artık yavaş yavaş Avrupa normları içine gireceği yönünde olduğunu” ortaya koydu.

Bu taktiğin ikinci aşaması Türkiye’nin Kıbrıs sorunun çözmekte acele etmesi ile ilgili. Bu aceleciliği temel alarak Türkiye’yi kontrol etmeyi  ve bir takım yaptırımları uygulatmayı planlıyorlar.

Buna göre AB çerçevesi içinde, değişik yönlerde faaliyetlerde bulunabileceklerini ve müdahale olanaklarının olabileceğini planlıyorlar. AB’nin hukuk rejimi ile Avrupa normlarını esas alarak, AB ilkeleriyle şekillenen bu çerçevede Kıbrıs sorununa, BM Genel Sekreteri’nin önerdiğinden çok daha iyi ve kabul edilebilir bir çözümü aşamalı olarak Türkiye’ye ve de indirekt olarak Kıbrıs’lı Türklere kabul ettirebileceklerini planlıyorlar.

İyi bir planlama ve satranç oyunu ama karşılarında kurt politikacıları bulacakları da kesin… Bakalım kim son sözü söyleyecek…..

6 Mart 2005
De Soto ve Theodoros aynı şeyleri söylüyorlar. Rumlar çözümden yana değil için yorumlar kapalı
Okunma 35
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3

Arşivler

Son Yorumlar