Rumların Çözüm İsteksizliği

Rumların Çözüm İsteksizliği

 

Rum Ulusal Konseyi by Ata ATUN

Rum Ulusal Konseyi by Ata ATUN

Rumların, Kıbrıs sorununa sürdürülebilir bir çözümün bulunmasını ve adaya Barışın gelmesini istemedikleri kesin.

Rum siyasiler tarafından yapılan açıklamalar bu düşünceyi açık ve net olarak teyit ediyor.

Kıbrıs Rum siyasetinde 4. adam konumundaki Nasyonal Sosyalist Partisi EDEK’in ve Rum Temsilciler Meclisinin Başkanı Yannakis Omiriu’nun evvelki gün yaptığı açıklama bu mantığı apaçık ortaya sermekte.

Omiriu, adaya barışın gelmesi için;

Türkiye’nin askerlerini derhal geri çekmesini,

Kıbrıs Rum Cumhuriyetini tanımasını,

Limanlarını Rum bayraklı gemi ve uçaklara açmasını,

AB’nin karşısına bir suçlu gibi oturup af dilemesini ve AB’nin tüm koşullarını kabul etmesini istiyor.

Her halde kafayı yemiş olmalı Omiriu.

Sadece Omiriu mu hayal dünyasında gezinen?

Kıbrıs Rum siyasetinde 3. adam konumundaki DIKO’nun yarı Ermeni Başkanı ve eski Rum temsilciler Başkanı Markos Karoyan’ın istek ve hayalleri de Omiriu’nunkinden geri kalır değil.

Karoyan, BM Genel Sekterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer’in görevinden azledilmesini;

Dönüşümlü Başkanlık önerisinin geri alınmasını;

Ve 50 bin TC kökenli KKTC vatandaşının kurulacak ortak devletin vatandaşı olacağı önerisinin müzakere masasından geri çekilmesini istiyor.

Rum Yönetimi başkanı Hristofyas ise, sanki kuralları koyma hakkına sahip olan sadece kendisiymişçesine “ortaya koyduğu tüm koşullar yerine getirildiği takdirde” Çok Taraflı Konferans’a katılabileceğini söylüyor. Konferansın da nasıl oluşturulacağı konusunda da beyefendinin şartları var.

Konferansın adı “Çok taraflı Konferans” değil “Uluslararası Konferans” olacakmış. Katılımcılar da BM Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesi yani ABD, Rusya, Fransa, Çin ve İngiltere, Garantör güçler olan İngiltere, Türkiye ve Yunanistan, Avrupa Birliği (herhalde AB derken tüm 27 üyeyi kastediyor), Kıbrıs Cumhuriyeti ve Kıbrıs Rum Toplumu temsilcileri ile Kıbrıs Türk Toplumu temsilcileri olacakmış.

Başka türlü bu konferansa katılmayacakmış.

Rum Ortodoks Kilisesi Başı olan Başpiskopos II. Hrisostomos ise din adamı ama siyaseti de yönlendirmek ve yönetmek peşinde, yüzyıllardır diğer Başpiskoposların yaptıkları gibi.

II. Hrisostomos dün adeta bir felaket fetvası verdi ve “Çözüm yoktur çünkü Türkler her şeyi istiyor. Bizim verecek bir şeyimiz yok çünkü hepsini Türkler aldı, onlar bize vermeli. İki devlet kurulursa Kıbrıs’ın Türkleşmesi an meselesidir. Çünkü Türkler sadece iki devlet istemiyor; bir ayaklarının da burada olmasını istediklerinden bağlantılar zayıf olsun istiyorlar. Zannederim böyle bir şey olursa çok yakında halkımız atalarının toprağından kaçacak ve Ada’mızın daha çabuk Türkleşmesi için bir fırsat ve bir sebep daha verecek” diyerek mükemmel bir Türk aleyhtarlığı ve kışkırtıcılık yaptı.

Kıbrıs Rum siyasetinde 2. konumdaki DISI’nin başkanı Anastasiades ise “Başkan, bütün Kıbrıslıların başkanıdır, müzakereci, Kıbrıs Rum toplumu adına müzakere eder” diyerek Hristofyas’ın Rum Ulusal Konsey’inin kararlarını uygulamaması nedeni ile değiştirilmesini ve Rum Ulusal Konseyinin kararlarını harfiyen uygulayacak birisinin müzakereci olmasını istiyor.

Rum Ulusal Konseyi’nde kimler var?

Eski Rum Cumhurbaşkanları (Yorgo Vasiliu hariç hepsi EOKA’nın kurucuları), Rum Temsilciler Meclisinde temsil edilen Rum Siyasi partilerin Başkanları ve bir üyesi, Rum Temsilciler Meclisi Başkanı, RMMO (Rum Milli Muhafız Ordusu) Komutanı, Başpiskopos, Rum Cumhurbaşkanı Özel temsilcisi ve Dışişleri bakanı.

Zaten bu oluşumdan yukarıdaki söylemlerden sonra nasıl bir karar çıkacağı veya çıktığı belli.

Bu ada üzerindeki varlığımızı sürdürebilmek için kendimize, Türkiye ile birlikte başka bir yol çizmemizin zamanı geldi de geçiyor bile.

 

Prof. Dr. Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

8 Şubat 2012

7 Şubat 2012
Rumların Çözüm İsteksizliği için yorumlar kapalı
Okunma 60
bosluk

Rumlar Barışı Katlediyor

Rumlar Barışı Katlediyor
Rumlar Kıbrıs'ta Barışı Katlediyor

Rumlar Kıbrıs'ta Barışı Katlediyor

Rumlar, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un Kıbrıs Müzakerelerini bir sonuca bağlamak için yaptığı çalışmayı engellemek adına her yolu deniyorlar.

Biliyorlar ki bu çabanın sonunda, şöyle veya böyle Kıbrıslı Türkler uluslararası bir kimlik kazanacak ve adanın kuzeyi de ellerinden ebediyen uçup gidecek.

Genel Sekreter Ban Ki Moon çok taraflı konferans niyetini Greentree 2 öncesinde de sonrasında da açıkça ortaya koydu. Her iki devlet başkanına gönderdiği 6 Ocak tarihli davet mektubunda bu hedefine işaret etti. 7 Ocak’ta iki lideri uluslararası konferans yönünde ilerlemeye çağırdı. Greentree zirvesinin başlangıcında liderlerle yaptığı çalışma kahvaltısında görüşmenin bitmesiyle birlikte prosedürün uluslararası konferansa nasıl yönlendirileceğini görüşeceğini söyledi. Zirvenin ikinci gününde yaptıkları görüşmede de liderlere Aleksander Downer’ın rapor hazırlayacağını ve bunun olumlu olması halinde konferansı çağıracağını bildirdi

Greentree zirvesinden sonra BM Genel Sekreteri Moon aynen zirve öncesi yaptığı açıklama doğrultusunda, Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer’a özel bir görev vererek yetki düzeyini yükseltti.

Downer bu yetkilendirme ile Mart sonuna kadar liderler arasındaki müzakereleri takip edecek ve ilerlemeyi gözden geçirerek bir rapor yazacak. Rapor olumlu ise, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon iki tarafla istişare ettikten sonra, Nisan sonu veya Mayıs başı çok taraflı konferans çağrısı yapacak.

Moon, eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın rapor konusunda düştüğü tuzağı göz önüne alarak, BM Güvenlik Konseyini “bypass” edip yani yanından geçerek, BM Güvenlik Konseyinin daimi üyelerinin olası müdahalesine meydan vermeden Çok Taraflı Konferans çağrısı yapma yolunu seçti ve bunda da başarılı oldu.

Ban Ki Moon’un şimdi çok taraflı konferans çağrısı yapmak için Güvenlik Konseyi’nin olumlu kararına veya da sadece daimi üyelerinin onayına gereksinimi yok.

Rumlar çok taraflı Konferanstan son derece korkuyorlar ve biliyorlar ki, çok taraflı konferansın sonucu ne olursa olsun artık adanın tek tanınan hükümeti olmak ayrıcalığını bu konferansta yitirecekler.

Bu nedenle de şimdi “Bu konferansı nasıl önleriz” doğrultusunda tezgahlar hazırlayıp yürürlüğe koymağa başladılar.

Bu tezgah ve planlı Bizans entrikası birkaç aşamalı. Aşamanın son adımı da “Çok taraflı Konferansın yapılamaması.”

Planlanan adımlar aynen aşağıdaki gibi;

Kıbrıslı Türkleri ileriye doğru yapıcı adım atmamakla suçlamak.

Bir kısım Kıbrıslı Türk’ü organize ederek, Türk Lider Eroğlu’nu yapıcı olmamakla suçlatmak. Bunun sonrasında da Kıbrıslı Türklerde “Çok taraflı Konferans”ı istemiyor mesajını Genel Sekretere iletmek.

Çok Taraflı Konferansa karşı çıkmak.

Downer’i karalamak ve Türk tezlerini desteklemekle suçlamak.

Downer’i istenmeyen adam ilan etmek.

Rum temsilciler Meclisinde, Downer ile ilgili “Persona Non Grata” yani “İstenmeyen Adam” kararı çıkartarak Downer’i baskı altına almak.

Rusya ve Çin’i devreye sokarak “Çok taraflı  Konferans”a mani olmalarını sağlamak.

Rum tarafında Downer’ın şahsına yönelik tepkiler yaratarak Genel Sekreter Ban’ı rahatsız etmek.

AB’nin Komisyon ve Parlamentosunda Türkiye aleyhinde kararlar çıkartarak, Türkiye ile AB’yi karşı karşıya bırakmak.

Downer’a, prosedürü tamamlaması için son bir fırsat verildiği ve aksi halde Kıbrıs Özel Danışmanlığı görevinin sona ereceği dedikodusunu yaymak.

1 Temmuz 2012 tarihinde devralacakları “AB Dönem Başkanlığı”nın müzakereleri etkilemeyeceği savını AB üyelerine söyleterek BM’yi baskı altına alıp, Çok Taraflı Konferans gereksiz olduğu havasını yaratmak.

Kısacası ne pahasına olursa olsun “Çok taraflı Konferans”a mani olmak.

Tezgah aynen böyle ve yürürlüğe de girdi.

Bir müddet sonra ülkemizde birkaç tabela partisi ve örgütü birlikte veya münferiden Cumhurbaşkanı Eroğlu’nu müzakerelerin ilerlemesine mani olmakla suçlarlarsa bilin ki izlediğiniz, yukarıdaki tezgahın bir bölümüdür.

 

Prof. Dr. Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

http://twitter.com@ataatun

6 Şubat 2012

5 Şubat 2012
Rumlar Barışı Katlediyor için yorumlar kapalı
Okunma 50
bosluk

Külliye Yapımı

Külliye Yapımı

 

Ahkamul Evkaf by Ata ATUN

Ahkamul Evkaf by Ata ATUN

Haspolat Bölgesindeki 200 dönüm arazinin Vakıflar İdaresi tarafından, açık adı Kıbrıs İlim, Ahlak ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı
(KİSAV) olan bir kuruma kiralanması üzerine birçok sözler söylendi, yazılar yazıldı.

Sanırım bu dünya güzeli küçücük ülkemizde sorun çıkarmak günümüzün modası oldu.

KKTC’ye yatırımcı gelsin, yatırım yapsın diye çalmadık kapı, dile getirmedik rica
bırakmayız ama birileri çıkıp gelince, kendisini bıktırır, çekip gitmesi için her tür yolu deneriz.

Osmanlı İdaresinden kalan “Ahkam-ül Evkaf” uygulaması var. Buna günümüz kelimeleri ile
“Vakıflar Yasası”da denebilir.

Bu Osmanlı Vakıf Yasası’na göre, Vakıf Yöneticileri veya Gallaher’ler -Vakıf adına
taşınmaz mülkü yöneten ve irat toplayan kişi- halkın hayrına veya kullanımına
yönelik yatırımlar için Vakıf Mallarını sembolik kiralarla, uzun vadeli
kiralama yetkisine sahiptirler.

İngiliz Sömürge Yönetimi “Ahkam-ül Evkaf”ı aynen uyguladı ve halkın yararına veya
kullanımına yönelik yatırımlar için Vakıf Mallarının sembolik kiralar ile
kiralanmasını devam ettirdi.

Aynı şekilde 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti de bu uygulamayı değiştirmedi.

15 Nisan 1956 tarihinde Vakıflar İdaresi, Kıbrıslı Türklerin yönetimine
devredildikten sonra bu kuralın uygulamalarına geçildi.

Özellikle başkent Lefkoşa’da Osmanlı döneminden kalan mezarlık, Vakıflar İdaremizin
mülkiyetinde Girne Kapısı’nın tam karşı tarafında yer almaktaydı. Cenazeler, Selimiye Camisinde Cenaze namazı kılındıktan sonra yayan olarak omuzlarda Girne
Caddesi boyunca taşınır, Girne Kapısından surların dışına çıkılınca da hemen karşıdaki mezarlığa gömülürdü.

16 Ağustos 1960 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilmeden önce Anayasa’ya konan ek “U” maddesi uyarınca Kıbrıs Türk Toplumuna verilen bir buçuk milyon
Sterlin’in 500 bin’i, okulların ve halkın faydalanacağı binaların yapımı için ayrılmıştı.

Bu aşamada Vakıflar İdaresinden Okulların yapımı için mezarlık talep edilmiş ve Osmanlı Mezarlığı da Küçük Kaymaklı bölgesine taşınarak, söz konusu arazi
yıllık 1 Sterlin kira ücreti karşılığı okul yapımı için Türk Cemaat Meclisi’ne kiralamıştı.

Zaten Vakıflar İdaresi isteseydi bile aksini yapamaz, Ahkam-ül Evkaf kurallarına karşı gelemezdi.

O bölgeye Kıbrıs Türk Halkının kullanımı amaçlı olarak “Lefkoşa Türk Lisesi”, “Atatürk Kültür Merkezi” ile diğer binalar yapıldı.

Şimdi gene benzeri bir aşama yaşanmakta.

KKTC Devleti, söz konusu bölgeye gereksinimden dolayı halkın faydalanacağı bir kompleks yapmayı planlamakta ve okullar ile AKM’yi bir başka yere nakletmeyi
düşünmekte.

Haspolat’daki söz konusu 200 dönüm arazi üzerine, tam bir eğitim kompleksi yapılması hedefleniyor. Vakıf kendi öz kaynakları ve hayırseverlerin
katkısı ile buraya inşa etmeyi planladığı kompleks içinde sadece İlahiyat Lisesi olmayacak.

KKTC Şehircilik ve Planlama Dairesinin planlamasına göre projenin tümü içinde liselerimiz bölgeye taşınacak, meslek okullarımız, İlahiyat Koleji, Yurtlar, Spor
Salonları, Konferans salonları, Yüzme Havuzu, Kütüphane ve benzeri Sosyal yaşam alanları ile bir Külliye ve Cami inşa edilecek.

KİSAV tüm bu harcamaları kendi bünyesinden karşılayacak. Okulların taşınma masrafları da bu harcamaların içinde ve harcanacak toplam meblağ ise şimdilik 8 buçuk
milyon TL.

Proje tamamlandığında okullardaki eğitim KKTC Eğitim Bakanlığının denetimi ve yönetimi altında yapılacak.

KİSAV projenin belli bir zaman dilimi içinde başlaması ve bitirilmesi konusunda da taahhüt ve teminat vermekte.

Akla gelen sorulardan bir tanesi de Vakıf Yöneticilerinin kim oldukları.

Kıbrıs İlim Ahlak ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı (KİSAV) Yönetim Kurulu Başkan Sn. Hikmet Kaynarca. Yönetim Kurulu üyeleri ise Lefkoşa’da ikamet eden Hüseyin Bekmez,
Girne’de ikamet eden Necati Özgür ve Gazimağusa’da ikamet eden Ali Ata bulunuyor. Hepsi de KKTC vatandaşı.

Günümüzde ortalama olarak Yakın Doğu Üniversitesi, Doğu Akdeniz Üniversitesi gibi üniversitelerimizde çalışanların sayısı üniversite başına 3 binin üzerinde.
Yapılacak olan bu tesiste de çalışacakların sayısı bundan daha az olmayacak.

Gençlerimize yeni iş imkanları sağlayacak, ülkemize gelecek yatırımcıların önünü açacak bu yatırıma niye karşıyız pek anlamış değilim.

 

Prof. Dr. Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

3 Şubat 2012

2 Şubat 2012
Külliye Yapımı için yorumlar kapalı
Okunma 144
bosluk

Antalya’da Müzakerelerin Gidişatı Tartışıldı

Antalya’da Müzakerelerin Gidişatı Tartışıldı
Antalya KOnferansı-Ata Atun ve Hüseyin Laptalı

Antalya KOnferansı-Ata Atun ve Hüseyin Laptalı

Antalya Kıbrıs Türk Kültür Derneği 27 Ocak gecesi, Antalya Uygulama Otelinde KKTC’nin Bağımsızlık Günü etkinliklerinin devamı olarak bir toplantı düzenledi.

Toplantının başlangıcında 27-28 Ocak 1958 şehitlerimizi ve Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş’ı anma töreni yapıldı, tüm şehitlerimize ve Denktaş’ımıza Tanrıdan rahmet dilendi. Antalya Kıbrıs Türk Kültür Derneği Başkanı Hüseyin Laptalı Milli mücadele tarihimizi özetleyen bir konuşma yaparak katılımcıları “Kıbrıs Sevdalıları” ilan etti.

 

27 Ocak 2012 Cuma gecesi Prof. Dr. Ata ATUN Antalya Kıbrıs Türk Kültür derneği davetlisi olarak gittiği Antalya’da, Uygulama Oteli Konferans salonunda Doğu Akdeniz’deki Gaz ve Petrol Aramaları, Münhasır Ekonomik Bölge ve Kıbrıslı Türklerin, Doğu Akdeniz’de bulunması olası petrol ve doğalgaz  üzerindeki yasal hakları konusunda ve de KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ile GKRY Başkanı Dimitris Hristofyas arasında sürdürülen Kıbrıs Müzakereleri konusunda konferans verdi.

 

Prof. Dr. Ata Atun, konferansının Birinci bölümünde Doğu Akdeniz’deki Gaz ve Petrol Aramaları, Münhasır Ekonomik Bölge ve Kıbrıslı Türklerin, Doğu Akdeniz’de bulunması olası petrol ve doğalgaz  üzerindeki yasal hakları konusunda bilgi verirken, ikinci bölümde de KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ile GKRY Başkanı Dimitris Hristofyas arasında sürdürülen Kıbrıs Müzakereleri’nin geçmişi, nasıl başladığı, hangi aşamalardan geçtiği, Müzakerelerin günümüzdeki son durumu ve Kıbrıs Sorununun geleceği hakkında katılımcıları bilgilendirdi.

 

Özellikle KKTC’yi kurmakla Kıbrıslı Türklerin 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti üzerindeki mevcut haklarını kaybetmiş olmadıklarını, bunun bir Rum propagandası olduğunu basit bir dille ve görsel bir sunu ile dinleyicilere aktaran Prof. Atun, müzakerelerin Birleşmiş Milletler tarafından bir sonuca bağlanmadığı ve Kıbrıslı Türklerin 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti üzerindeki mevcut haklarının neler ve ne kadar olduğu uluslararası hukuk çerçevesi içinde belirtilmediği müddetçe, Kıbrıslı Türklerin haklarının 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm faaliyetleri üzerinde var olduğunu hukuksal gerekçelerle katılımcılara aktardı.

 

2 Şubat 2012
Antalya’da Müzakerelerin Gidişatı Tartışıldı için yorumlar kapalı
Okunma 148
bosluk
  • Sayfa 3 ile 3
  • <
  • 1
  • 2
  • 3
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3

Arşivler

Son Yorumlar