AB’yi dava etmek VACİP oldu

Prof. Dr. Ata ATUN

 
Yazarın tüm yazılarını görüntüle

  
 22 Ekim 2006 Saat : 7:00


 

Avrupa Birliğine üye ülkelerin temsilcileri 20 Ekim’’de Brüksel’de yapılan komite toplantısında; Kıbrıslı Türklere yönelik mali yardımın ikinci bölümü olan yaklaşık 200 Milyon Euro’nun serbest bırakılması ve projelerin uygulanmasında kullanılması kararlaştırmış.

Bu Mali yardım ne pahasına olacak ve ne kadar inandırıcı. AB’nin işi yalan dolan. Verdikleri sözleri, aldıkları kararları tutmuyorlar ki, inandırıcı olsunlar. Üstelik, Mali Yardımın bedeli “EGEMENLİĞİMİZ”.

 

AB Program Destek Ofisi Başkanı Alain Botherel’e 18 Ekim Çarşamba gecesi Mağusa’da, halkla yaptığı söyleşide can alıcı soruları soran da bendim.

1983 Anayasasına göre KKTC’de Rum malı yoktur. Tüm topraklar KKTC’nin sahipliliğindedir,  fiziki alt yapı, kanalizasyon ve benzeri konularda yapılacak yatırımların 1974 öncesi Rumlara ait taşınmazların üzerinden geçmesi durumunda ne yapacaksınız diye sorduğum vakit, Botherel hiç çekinmeden, “Tüzükte yazdığı gibi, eski Rum mal sahiplerine ve Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetine soracağız. İtirazları varsa ya projeyi değiştireceğiz ya da iptal edeceğiz” seklinde yanıt vermişti.

Yani “Siz bizim nazarımızda yoksunuz. Parayı alacaksanız, Mali Yardım Tüzüğünün koşullarını da kabul etmek zorundasınız. Egemenliğinizi de unutun” demek istedi o gece. Aslında kafalarındaki de o. Bizi Rumlara yamamak ve Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti içinde azınlık durumuna sokmak.

 

26 Nisan 2004 tarihinde AB (Bakanlar) Konseyinin aldığı bir karar var. Hiçbir kelimesine dokunmadan kaleme alındığı İngilizce şekli ile aynen; “The Council is determined to put an end to the isolation of the Turkish Cypriot Community and to facilitate the reunification of Cyprus by encouraging the economic development of the Turkish Cypriot community” yazılmış ve AB Bakanlar Konseyinin kararı olarak hem resmi belgelere geçmiş hem de tarihe mal olmuş.

Bu cümlenin tam çevirisi (benim İngilizcem ile) “Konsey, Kıbrıs Türk Toplumunun izole edilmesine son vermek ve Kıbrıs Türk Toplumunun ekonomik gelişmesini destekleyerek Kıbrıs’ın tekrar birleşmesine olanak sağlamak kararındadır.” (“Rahatlatmak, kolaylaştırmak” manasında olan “Facilitate” kelimesinin çevirisini biraz değiştirerek, kararı kendime göre yorumladım.!)

 

Gerçek olan şu ki, yukarıdaki  “Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonun kaldırılacağı” yönündeki 26 Nisan 2004 tarihli AB Konsey kararı, 2003 yılı Katılım Antlaşmasının 10 numaralı Protokolü’nün üzerine oturtulmuştur.  Burada Konsey, Kıbrıs Türk toplumunun 24 Nisan 2004 Referandumunda kullandığı “Evet” oyları Avrupa Birliği içinde bir gelecek arzu ettiğini açık bir şekilde ifade ettiğini dikkate alarak, bu toplumun izolasyonuna son verilmesi ve Kıbrıs Türk toplumunun ekonomik kalkınmasının sağlanması suretiyle Kıbrıs’ın yeniden birleşmesine olanak sağlanması veya kolaylaştırılması gerektiğini belirtmiştir.

Bu bir AB Konseyi kararıdır, üstelik Bakanlardan oluşan AB Konseyinin kararıdır. Konsey, AB’nin en üst düzeydeki kuruludur. Yani bu karar AB’nin kurumsal bir taahhüttür.

 

Üstelik bir de, Mali Yardım Tüzüğünün, giriş bölümünde Madde 4 var; “10 numaralı Protokolün 3(1). maddesi uyarınca, Protokol’deki hiçbir hüküm söz konusu bölgelerin ekonomik kalkınmasının teşvik edilmesine yönelik tedbirler alınmasını engellemeyecektir.” şeklinde yazılmıştır bu madde 4.

 

Türkiye, AB’nin bu Konsey taahhüdü ile Mali Yardım Tüzüğünde yer alan yukarıda yazdığım 4.cü maddeye güvenerek,  Ankara Anlaşmasının 10 yeni AB üyesini de kapsayacak şekilde genişletilmesini, yani limanlarını Kıbrıs Rum gemi ve uçaklarına açmak manasına gelen, 17 Aralık 2004 tarihli AB Konseyi Zirve sonuç bildirgesini imzaladı.

Neydi bu Türkiye’nin kabul ettiği 19.cu madde.

 

Madde 19.  “Avrupa Konseyi, Türkiye’nin, yeni AB üyesi ülkelerin katılımını dikkate alarak, Ankara Anlaşması’nın uyarlanmasına dair protokolü imzalamak yönündeki kararını memnuniyetle karşılamaktadır.

Bunun ışığında, Türkiye’nin, “Türk hükümeti, Ankara Anlaşması’nın uyarlanmasına ilişkin Protokol’ü katılım müzakerelerinin fiilen başlamasından önce ve AB üyeliğinin mevcut durumu çerçevesinde gerekli olan uyarlamaların üzerinde anlaşmaya varılması ve tamamlanması ertesinde imzalamaya hazırdır” yönündeki deklarasyonunu memnuniyetle karşılamaktadır.” 

 

İşte Türkiye, bu 19.cu maddeyi, Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonun kaldırılacağı yönündeki 26 Nisan 2004 tarihli AB Konsey kararına ve Mali Yardım Tüzüğünün, giriş bölümünde Madde 4’ün kesin kes uygulanacağına güvenerek kabul etti.

 

Şimdi AB tam “Kıbrıs lisanı ile” cırladı. Kendi verdiği sözleri tutmuyor ve tutmamak için de elden geleni yapıyor..

 

26 Nisan 2004 tarihinde AB (Bakanlar) Konseyinin aldığı bir karar uyarınca izolasyonları kaldırmıyor veya izolasyonları kıracak girişimlerde de bulunmuyor;

Mali Yardım Tüzüğünün, giriş bölümünde yer alan Madde 4’ göre, Rumların Kıbrıs’lı Türklere yapılacak yardımlara mani olmasını da önleyemiyor;

Ama buna karşın, Türkiye’den, 17 Aralık 2004 tarihli AB Konseyi Zirve sonuç bildirgesine ve 3 Ekim 2005  tarihli Müzakere Çerçeve Belgesi içeriğine uymasını istiyor ve Rumlara limanlarını açmasını her gün Türkiye’ye hatırlatıyor.

 

Üstelik Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti de, AB üyesi olurken Protokol 10’nu imzalayarak, Kıbrıs sorununa ilgili BM Güvenlik Konseyi Kararları ile uyumlu, kapsamlı bir çözüm bulunmasına bağlı kalacaklarına ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin bu amaç doğrultusundaki çabalarına destek vereceklerini kabul etmesine rağmen  söz konusu maddeye ters düşmekte ve Kıbrıslı Türklerin ekonomik gelişimini engellemek için ellerinden geleni yapmaktalar.

 

Türkiye’nin Lahey Adalet Divanına gitmesi ve haklarını araması zamanı geldi de geçiyor bile.

 

Lahey Adalet Divanında, Türkiye AB’ye, Yunanistan’a ve Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetine karşı bir kaç dava açmalıdır.

1-      1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anlaşmalarına aykırı olarak Türkiye’nin üyesi olmadığı AB’ye, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin üyelik başvurusu yapması ve kabul edilmesi,

2-      15 Temmuz 1974 tarihinde Yunanistan Cunta hükümetinin Kıbrıs adasını ilhak etmek için yani ENOSİS’i gerçekleştirmek için adada darbe yaptırması,

3-      Tüm Kıbrıs adına ve yasal olmayan bir şekilde AB’nin “Sınır sorunu” olan Kıbrıs Rum Cumhuriyetini üye olarak kabul etmesi,

4-      AB (Bakanlar) Konseyinin 26 Nisan 2004 tarihli kararı uyarınca Kıbrıs’lı Türklere uygulanan izolasyonları kaldırmaması,

Hadi Türkiye!.

AB’yi her koşulda memnun etmek zorunda değilsin. Hakkını aramanın, haklarımızı korumanın önüne geçebilecek başka hiçbir gerekçe olamaz. Biz tanınmış bir devlet değiliz. Tanınmış olsak çoktan bu davayı açmıştık, 1963-1974 döneminde uğradığımız “Soykırım”ın hesabını sormuştuk.

Prof. Dr. Ata ATUN Son 10 Yazı                                                                                  Yazarın Tüm Yazıları



  • ABD GAZZE’de Liman istiyor
  • Türkiye-AB İlişkilerinde Değişim
  • Aile Vakfımızın İftar Yemeği
  • Doğu Akdeniz’de Temelden Değişiklikler
  • 60 Yıllık Yanlış Düzeltilmeli
  • Batı, Kıbrıs Müzakerelerini Neden Başlatmak İstiyor?
  • BRTK TV Programı
  • Müzakerelerin İçeriği Değişir mi?  
  • Doğu Akdeniz ve KKTC başlıklı KONFERANS
  • Soğuk Savaş Kızışıyor
  • Okunma 40
    AB’yi dava etmek VACİP oldu için yorumlar kapalı

    Yorumlara kapalı.

    Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
    Samtay Vakfı
    kıbrıs haberleri
    kibris 1974
    atun ltd

    Gallery

    Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

    Arşivler

    Son Yorumlar