Makarios’un, Kıbrıs adasını Rum egemenliği altına sokmak ve Yunanistan’a ilhak etmek hedefi ile hazırlattığı ve hayata geçirdiği AKRİTAS Planı içeriğince Kıbrıslı Türkleri yok etmek amacı ile 21 Aralık 1963 Cumartesi sabahı EOKA terör örgütü silahlı saldırılar başlatmıştı.
Bu vahşi be insanlık dışı saldırılar neticesinde 30 bin Kıbrıs Türkü, arkalarında evlerini, mal varlıklarını, tarlalarını, hayvanlarını, zahirelerini, geçmişlerini ve mezarlıklarını bırakarak yaşadıkları 103 köyü terk etmek zorunda kalmıştı.
1963-1974 yılları arasında 11 yıl süren soykırım, Anavatan Türkiye’nin müdahalesi ile 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı ile son buldu. Bizler Anavatanımız Türkiye’nin garantörlüğünde, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığımız ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin güvencesinde özgürlüğümüzü kazandık ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurarak insani bir yaşama kavuştuk.
Bu uğurda yaşamlarını feda etmekten çekinmeyen Aziz Şehitlerimize Allah Rahmet diler, gazilerimizi minnetle selamlarım..
As if the rapid change of balances in the world will lead to the reconciliation of resentments and the re-determination of ranks…
For example, after Israel completed the exploration and extraction of gas in the Karish field, political relations between Lebanon and Israel were positively affected by the certainty that there was gas in the region.
In fact, although there has been no conflict between Lebanon and Israel for years, a ceasefire agreement has not yet been signed. Although the two countries are still technically at war, talks on the designation of adjacent maritime jurisdiction areas have continued, albeit intermittently.
The confirmation of the existence of rich hydrocarbon deposits in the Qana and Karish fields off the southern coast of Lebanon and the northern coast of Israel, and Israel’s physical extraction of natural gas from the Qarish region, have eased tensions between the two countries.
In particular, Lebanon’s years of political and economic crisis have triggered the idea of better relations with Israel.
Although it has no de facto right to the hydrocarbon deposits in the Eastern Mediterranean, the United States, which wants to use it as leverage against rival countries, did not miss the opportunity and entered the dispute between Lebanon and Israel as a mediator in 2020. With the de facto participation of the United Kingdom and France, the parties agreed on 11 October 2022. (The fact that Hezbollah, which has a say in Lebanese politics and people’s lives, is also warm to this issue has positively affected this agreement.)
According to this agreement, which is unique to date, all the rights of the Qarish region will belong to Israel and all the rights of the Qana region will belong to Lebanon. Since a small part of the Qana region falls under Israel’s maritime jurisdiction, the French company Total will extract natural gas from the region. Israel will own a part of the shares of this company. Israel will not receive a share of the natural gas that will come out of the Qana region, but of the profits that Total makes from this region.
Let’s come to Turkey; Turkey’s insistence on the Exclusive Economic Zone determined according to the 1958 and 1960 World Law of the Sea Conferences marked the beginning of a new construction in the Eastern Mediterranean. This development was accelerated by the war in Ukraine and the crisis in Iran.
Since the U.S. has mediated in the Exclusive Economic Zone (EEZ) designation talks between Israel and Lebanon, Russia also wants to take an active role in the EEZ designation talks between Syria and Lebanon.
The involvement of the United States, Russia and Turkey in the restructuring in the Eastern Mediterranean has made the Greek Cypriot Administration of Southern Cyprus (Greek Cypriot Administration – GCA) very nervous.
The fact that the European Union began to struggle with economic and political problems and was dragged to the brink of relegation in the global league weakened the regional power of Greece and the Greek Cypriot Administration. Their alliances with Israel, Egypt, Jordan and Lebanon to strengthen their presence and demands in the Eastern Mediterranean have lost their importance.
The rejection of the EEZ, unilaterally declared by the Greek Cypriot Administration, and the declaration of the Seville Map, which Greece had insidiously prepared, as invalid by the USA and the EU, pushed both Greece and the Greek Cypriot Administration out of the developments in the Eastern Mediterranean and broke their power in the international arena.
Turkey’s continental shelf agreement with Libya and the steps it has taken for the normalization of relations with Israel and Egypt have begun to reveal Turkey’s superiority in the new construction that has started in the Eastern Mediterranean.
In addition to all these, the acceptance of the TRNC as an observer member of the Organization of Turkic States extended the borders of the Organization of Turkic States to the middle of the Eastern Mediterranean. While behind Greece and the Greek Cypriot Administration is the European Union, which has entered a period of decline, behind Turkey and the TRNC is the Organization of Turkic States, whose star has begun to shine again. The balances in the region have changed in favor of Turkey and the TRNC.
This new development began to affect the borders of the exclusive economic zones of the littoral countries in the region and the way of shipment of natural gas to be extracted.
Israel has put on its agenda the sending of the natural gas it has started to extract in the Eastern Mediterranean to the European continent through Turkey. The Greek Cypriot Administration is aware that if it succeeds in extracting natural gas that it can export one day because it is alone and without alternatives in the region, it has to send it through Turkey.
For this reason, GCA started to look for ways to establish relations with Turkey. For now, GCA is trying to extract concessions from Turkey with threats, but GCA knows very well that at the end of the day GCA will have to make concessions himself.
It is certain that the Exclusive Economic Zone border agreement signed by Israel and Lebanon will pave the way for Turkey and the TRNC to conclude Exclusive Economic Zone border agreements with their economic zone neighbors Syria, Lebanon and Israel in the future, and that the Greek Cypriot Administration will eventually have to reach an agreement with the TRNC and recognize the TRNC, albeit under certain conditions.
Prof. Dr. (Civ. Eng.), Assoc. Prof. Dr. (Int. Rel.) Ata ATUN
Dean, Cyprus Science University
Dünyada dengelerin hızla değişmesi, küslerin barışmasına, safların yeniden belirlenmesine yol açacak gibi…
Mesela İsrail’in Kariş sahasında gaz arama ve çıkarma işlemlerini tamamlamasından sonra, -bölgede gaz olduğunun kesinlik kazanmasıyla- Lübnan ile İsrail arasındaki siyasi ilişkiler olumlu yönde etkilendi.
Esasen Lübnan ve İsrail arasında yıllardır çatışma olmamasına rağmen halen daha ateşkes anlaşması imzalanmış değildi. İki ülke teknik olarak hâlâ savaş içinde olmalarına rağmen, birbirine bitişik olan deniz yetki alanlarının belirlenmesi konusundaki görüşmeleri kesintili olsa da devam ettirdi.
Lübnan’ın güney sahili ve İsrail’in kuzey sahili açıklarında yer alan Kana ve Kariş sahalarında zengin hidrokarbon yataklarının var olduğunun kesinleşmesi, İsrail’in Kariş bölgesinden fiziken doğalgaz çıkarımına başlaması iki ülke arasındaki gerginliği azalttı. Özellikle Lübnan’ın yıllardır politik ve ekonomik krizle boğuşması, İsrail ile daha iyi ilişkiler içinde olması düşüncesini de tetikledi.
Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yatakları üzerinde fiilen hakkı olmamasına rağmen bunu rakip ülkelere karşı koz olarak kullanmak isteyen ABD fırsatı kaçırmadı ve 2020 yılında arabulucu olarak Lübnan ile İsrail arasındaki anlaşmazlığın arasına girdi. Konuya İngiltere’nin ve Fransa’nın da fiilen katılımı ile 11 Ekim 2022 günü taraflar anlaştılar. (Lübnan siyasetinde ve halkın yaşamında söz sahibi olan Hizbullah’ın da bu konuya sıcak yaklaşması, bu anlaşmayı olumlu etkiledi.)
Bugüne kadar benzeri olmayan bu anlaşmaya göre, Kariş bölgesinin tüm hakları İsrail’e, Kana bölgesinin tüm hakları da Lübnan’a ait olacak. Kana bölgesinin küçük bir kısmının İsrail’in deniz yetki alanı içine girmesi nedeni ile, bölgeden doğalgazı Fransız Total şirketi çıkaracak. Bu şirketin hisselerinin bir kısmına İsrail sahip olacak. İsrail, Kana bölgesinden çıkacak doğalgazdan değil ama Total’ın bu bölgeden elde ettiği kardan pay alacak.
Gelelim Türkiye’ye; Türkiye’nin, 1958 ve 1960 Dünya Deniz Hukuku Konferanslarına göre belirlediği Münhasır Ekonomik Bölgesi konusunda ısrarlı olması Doğu Akdeniz’de yeni bir yapılaşmanın başlangıcını oluşturdu. Bu gelişmeyi de Ukrayna’daki savaş ile İran’daki kriz hızlandırdı.
ABD’nin, İsrail ile Lübnan arasındaki Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) belirleme görüşmelerinde aracı buluculuk yapmış olması nedeni ile Rusya da, Suriye ile Lübnan arasındaki MEB belirleme görüşmelerinde aktif rol almak istemekte.
Doğu Akdeniz’deki yeniden yapılanmanın içinde ABD, Rusya ve Türkiye’nin yer alması, Güney Kıbrıs Rum Yönetimini (GKRY) bayağı tedirgin etmiş durumda.
Avrupa Birliğinin ekonomik ve siyasi sıkıntılarla boğuşmaya başlaması, küresel ligde küme düşmenin eşiğine sürüklenmiş olması, Yunanistan’ın ve GKRY’nin bölgesel gücünü zayıflattı. Doğu Akdeniz’de varlıklarını ve taleplerini güçlendirmek için İsrail, Mısır, Ürdün ve Lübnan ile kurdukları ittifaklar önemlerini yitirdi.
GKRY’nin tek taraflı ilan ettiği MEB’nin kabul görmemesi ve Yunanistan’ın sinsice hazırlattığı Sevilla Haritasının ABD ve AB tarafından geçersiz ilan edilmesi hem Yunanistan’ı hem de GKRY’i Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin dışına itti, uluslararası arenadaki güçlerini kırdı.
Türkiye’nin Libya ile yaptığı kıta sahanlığı anlaşması, İsrail ve Mısır ile yeniden ilişkilerin normalleşmesi için attığı adımlar Doğu Akdeniz’de başlayan yeni yapılaşmada Türkiye’nin üstünlüğü ortaya koymaya başladı.
Tüm bunlara ilaveten KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak kabul edilmesi, Türk Devletleri Teşkilatının sınırlarını Doğu Akdeniz’in ortalarına kadar uzattı. Yunanistan ve GKRY’nin arkasında gerileme dönemine girmiş olan Avrupa Birliği yer alırken, Türkiye ve KKTC’nin arkasında yıldızı yeniden parlamaya başlamış olan Türk Devletleri Teşkilatı var artık. Bölgedeki dengeler Türkiye ve KKTC lehine değişmiş durumda.
Bu yeni gelişme bölgedeki kıyıdaş ülkelerin münhasır ekonomik bölgelerin sınırlarını ve çıkarılacak olan doğalgazın sevkiyat yolunu da etkilemeye başladı.
İsrail, Doğu Akdeniz’de çıkarmaya başladığı doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa kıtasına göndermeyi gündemine aldı. GKRY, bölgede yalnız ve alternatifsiz kaldığı için bir gün ihraç edebileceği doğalgaz çıkarmayı başarabilirse bunu Türkiye üzerinden göndermek zorunda olduğunun bilincinde. Bu nedenle de Türkiye ile ilişkiler kurmanın yollarını aramaya başladı. Şimdilik tehditle Türkiye’den taviz koparmaya çalışıyor ama günün sonunda kendisi taviz vermek zorunda kalacağını da çok iyi biliyor.
İsrail ile Lübnan’ın imzaladığı Münhasır Ekonomik Bölge sınır mutabakatının, ileriki dönemlerde Türkiye ve KKTC’nin ekonomik bölge komşuları Suriye, Lübnan ve İsrail ile Münhasır Ekonomik Bölge sınır anlaşmaları yapmalarının yolunu açacağı, GKRY’nin de eninde sonunda KKTC ile anlaşma yoluna gitmek ve belli koşullarla da olsa KKTC’yi tanımak zorunda kalacağı kesin.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı