Prof. Dr. Ata Atun
Rumlar, yıllardır arkalarını Hristiyan birliği olan batılı emperyalist güçlere dayayıp, BM’den Kıbrıs konusunda, insanlık dışı ve akıl almaz kararları çıkarttırmayı başarmışlardı. Bir başka Hristiyan kulübü olan Avrupa Birliğine de, birliğin kendi kurallarına aykırı bir şekilde, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ayaklar altına alınarak -1 Mayıs 2004 tarihinde- kabul edilmişti.
Her fırsatta insanların eşitliğinden, insan haklarından, adaletten bahseden Batı dünyası ve AB, iş Hristiyan bir toplum olan Kıbrıslı Rumların çıkarlarına gelince, 25-30 yıl evvel yaptıklarına gözünü kapatıp soykırım suçu ile yargılayıp cezalandıracağı yerde, gözlerini kapatıp, kulaklarını tıkayarak arka çıkmayı ve Kıbrıs Türk’ünü ezip Rumların boyunduruğu altına sokmak için elden gelen her adaletsizliği yapmayı tercih etmişti.
Ancak görünen o ki bazı şeyler değişecek zira 78. BM Genel Kurulunda Kıbrıslı Rumlar beklediklerinin hiç birini bulamadılar. Arkalarında artık güvendikleri, onlarca yıl sırtlarını dayadıkları, bu nedenle de kendilerini Kıbrıs adasının tek söz sahibi sanmalarını sağlayan güçlerin varlığını hissedemediler.
Kıbrıslı Rumların 78. BM Genel Kurulundan beklentileri olan;
Kıbrıslı Rumların sırtlarını dayadıkları güçler, tatlı sözlerle, sıvazlamayla Rumların gönlünü hoş ederken, elle tutulabilecek herhangi bir karar almadılar. Daha doğrusu alamadılar.
Türkiye Cumhuriyetinin artık büyük bir devlet olması, Batılı Emperyalist güçlerin ve bir Hristiyan kulübü olan Avrupa Birliğinin Türkiye’ye dişlerini geçiremeyeceklerini anlaması, T.C. Cumhurbaşkanının ve T.C. Dışişleri Bakanlığının Türkiye’nin yenidünya stratejisi doğrultusunda mükemmelden de öte taktikleri/girişimleri uygulamaya koyması Rumların ve Yunanistan’ın 78. BM genel Kurulunda duvara toslamasına neden oldu.
Kıbrıslı Rum lider, Amerika’ya giderken -aklınca Kıbrıs Türklerini ve Türkiye’yi kandırmak amaçlı- cebine “Kıbrıslı Türklere sağlanacak yeni imkanları içeren 15 maddelik öneriler” havucunu koydu ve gitti. Kıbrıs Türkleri ve Türkiye, isteklerini tümüyle kabul ederse, o da önerilerini açıklayacaktı güya. Esamesi bile okunmadı.
BM’den elleri boş dönen Kıbrıslı Rumlar, şimdi de “Şantaj” yolunu seçtiler. “Kıbrıs sorununda ilerleme kaydedilmemesi halinde, AB-Türkiye ilişkilerine veto koyarız”ı dillendirmeye başladılar ayaklarının tozu ile. Ellerindeki son koz, AB’ye katıldıkları 2004 yılından beri kullandıkları bu “veto” hakları. Türkiye, AB ile katılım müzakerelerinden vazgeçtiği gün Rumların eli boş kalacak, sırtlarını dayadıkları duvarlar da yıkılmış olacak.
Ne diyelim; Rumların başına ne geldiyse hep Türkiye’yi yok saymak ve hayalleri doğrultusunda boylarından büyük kararlar almaktan geldi. Bu gidişle akıl koyana kadar da gelmeye devam edecek…
Not: “Akıl koymak”, Kıbrıs Türkçesinde “akıllanmak” manasındadır.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı
New York’ta düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) 78’inci Genel Kurulu görüşmeleri bu yıl geçmişlerden farklı ve yeni bir dönemin başlayacağının habercisi konumunda zira 2023 yılında dünya siyasetini ve güç dengesini derinden etkileyecek çok önemli gelişmeler oldu.
Mesela; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avrupa Parlamentosu’nun 2022 Türkiye raporu ile ilgili, “Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içerisinde. Avrupa Birliği’yle gerekirse yolları ayırabiliriz.” açıklaması,
Rusya Federasyonu’nun Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi ile eskiden gelen din birliğine dayalı dostluğunun son bulması ve Rusya Federasyonu’nun KKTC’de Konsolosluk açmak kararı,
KKTC’nin ve Türkiye’nin, BM gözetiminde 1968 yılından beri Rumların her fırsatta açgözlülükle masadan kalkması nedeniyle kopa kopa süregelen Kıbrıs müzakerelerinde artık “Federasyon temelli çözümü” görüşmeyi reddetmesi ve “egemen eşitliğe dayalı, uluslararası tanınmış iki devletli çözüm” önerisinde ısrarlı olması,
Güney Afrika’nın Johannesburg şehrinde düzenlenen 15. BRICS Zirvesi’nde Suudi Arabistan, Arjantin, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Mısır ve Etiyopya’nın BRICS üyeliğine davet edilmesi kararının alınması,
BRICKS’in genişlemeden sonra dünya nüfusunun yüzde 46’sını oluşturacağı ve Küresel Ticaretteki payının yüzde 30 olacağı ve ABD’nin küresel siyasi ve finansal hegemonyasına darbe vuracağı tespiti,
ABD, AB ve Çin’de büyüme yerine ekonomik küçülme olacağı beklentisi,
Ermenistan’ın Rusya Federasyonu ile bağını koparıp, ABD’ye yakınlaşarak ortak tatbikat yapması,
ABD’nin Suriye’de gücünü kaybetmeye başlaması, desteklediği terör örgütlerinin sürekli başarısız olması nedeni ile Türkiye’nin güney hudutları boyunca kurmak istediği kendi ve İsrail güdümündeki yapay devletin artık kurulamayacak olması,
Türkiye’nin, ABD ve AB’nin baskı ve ambargolarını saf dışı ederek bölgesel güç haline gelmesi, dünya silah üretiminde ilk beş içine girmeyi başarması ve Türk silahlı Kuvvetlerinin dünyanın sayılı askeri güçlerinden birisi haline gelmesi,
Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’ın, ABD’nin güdümünden çıkıp Türkiye ile iyi ilişkiler içine girmek ve ekonomik işbirliği yapmak kararı alması gibi…
Artık Orta Doğu’daki ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin Türkiye’nin tutumuna bağlı olacağını, Türkiye’nin istemediği bir kararın alınmayacağını ve yürürlüğe konamayacağını öngörmek yanlış olmayacak.
Kıbrıs konusunda ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın havaalanında ve BM Genel Kurulunda yaptığı açıklamadan sonra konunun tamamen, Rumların ve Yunanların üyesi olduğu AB’nin müdahale ve söz sahibi olmak olasılığından çıktığını, Türk tezlerinin daha da güçlendiğini ve AB’nin Kıbrıs Rum Yönetimini 1 Mayıs 2004 tarihinde AB’ye üye kabul ederken karşılıklı imzaladıkları “10. Protokol”ün artık çöp olduğu da şimdiden söylenebilir.
1945 yılından sonra emperyalist ülkelerin dünya üzerinde kurmayı başardıkları siyasi, askeri, ekonomik ve finansal gücün, 2024 yılı itibarı ile büyük bir kayba uğrayacağını, emperyalist ülkelerin uydusu olmayan ülkelerin birleşerek, siyasi, askeri, ekonomik ve finansal güç ortaklığı kuracaklarını söylemek niyet okuma veya tahmin değil, görünen köyün resmedilmesi.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı
Prof. Dr. Ata Atun
Nikos Anastasiadis, Crans Montana’da Kıbrıs Türk müzakere heyetinden istediği tüm tavizleri aldıktan sonra son olarak masaya “Sıfır asker, sıfır Garanti” isteğini koyunca ve bu isteğine beklemediği bir karşılık verilince masayı devirip kalktı gitti.
Burada önemli olan “Türk askerinin tümü ile terk etmesi ve Türkiye’nin garantörlüğünün iptal edilmesi” önerisine verilen yanıtın ne olduğu ve cebindeki Türk müzakere heyetinden aldığı tavizler ve felaketin neresinden dönüldüğüdür aslında.
Anastasiadis’in “Sıfır asker, sıfır Garanti” talebine verilen karşı yanıtta “Türkiye’nin garantörlüğü 12 yıldan sonra iptal edilebilecek Türk askeri de adadan süreç içinde tamamen çekilecek” ifadeleri yer almaktaydı.
Masayı devirirken Anastasiadis’in cebinde olan ve müzakere süreci içinde Rumlara verilmiş olan tavizler;
Anastasiadis, tüm bu tavizlerle yetinmeyip, “anlaşmanın ertesi günü Türk askerinin adayı terk etmeyeceği ve Türkiye’nin garantörlüğünün hemen kaldırılmayacağı” cevabına öfkelenmiş, mahalle kabadayısı edasıyla müzakere masasını terk ederek Kıbrıs’a dönmüş, masayı bir kez daha çökertmişti.
Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Hristodulidis’in niçin ısrarla “müzakereler Crans Montana’da kaldığı yerden başlasın, biz masaya oturmaya hazırız” diye yırtındığı ve “Eşit ve egemen, uluslararası tanınmış iki devletli çözümü” konuşmam bile diyerek BM, AB, ABD, İngiltere ve Fransa hükümetleri ile AB’ye üye devletleri kışkırtmaya çalıştığı bu gerçeklerle net bir şekilde ortaya çıkmıştır herhalde.
Hristodulidis, yıllar önce Anastasiadis’e verilmiş tavizleri cebine koymak, son adım olan “sıfır asker, sıfır garanti” konusunu konuşmak ve Kıbrıs Türklerine en ufak bir hak vermeden adanın yönetimini ele geçirmek için çırpınmakta ve “olmayacak duaya amin” demektedir. Unuttuğu veya hesap etmediği, KKTC’de, o masaya oturduğu dönemki başkanın olmadığı, Kıbrıs Türklerinin iki devletli çözümden farklı bir anlaşmaya yanaşmayacağıdır…
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı
18 Ekim 2020 tarihinde KKTC Cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatar, seçim propagandası döneminde halkına vaat ettiği “Eşit, Egemen, Uluslararası tanınmış iki devletli çözüm” stratejisini, seçimlerin hemen ertesinde açıklayarak devlet politikası haline getirdi. Günümüze kadar emperyal (yayılmacı) güçlerin yaptıkları tüm baskıları savuşturan Tatar, müzakere masasına KKTC’nin, tüm diğer devletlere eşit statüde tanındığı gün oturacağı ısrarını sürdürdü. Bu konuda kararlı olduğunu da defalarca sözlü ve yazılı medyada açıkladı.
Kıbrıs Rum Yönetiminin çiçeği burnunda lideri Nikos Hristodulidis, yaklaşık 7 ay önce, 12 Şubat 2023 tarihinde makamına oturdu. Oturur oturmaz da ilk 3 ayını 29 ülkenin lider ve yöneticisini kapı kapı dolaşıp, Türkleri Kıbrıs müzakereleri masasına oturtmaları ve müzakerelerin Crans Montana’da koptuğu, “siyasi eşitliğe sahip iki kesimli iki toplumlu federasyon” müzakerelerinin kesildiği yerden başlatılması için yalvarmakla geçirdi.
Kendisinden evvel görev başında olan adaşı Nikos Anastasiadis, 7 Temmuz 2017 yılında Crans Montana’da Kıbrıs müzakereleri sürerken, sanki kendisi ne isterse onun Türkler tarafından kabul edilmesi ve yerine getirilmesi şartmış inancıyla, gözlüklerini masaya fırlatmış, yaklaşık iki yıl devam eden çözüm hedefli müzakere masasını terk etmiş ve aynı gün uçağa binip Güney Kıbrıs’a geri dönmüştü.
Nikos Anastasiadis’in çözüm masasını devirmesinin ve çözüm çabalarının başarısız olmasının ardından Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Tüm heyetler ve tarafların güçlü çabalarına rağmen Kıbrıs konferansı anlaşma sağlanamadan sona ermiştir” açıklamasını yaparak müzakereleri sonlandırmıştı.
Gerçekte Crans-Montana’da sadece Kıbrıs müzakereleri çökmedi, 50 yıllık BM parametreleri tümü ile çöktü.
Bu nedenle, Nikos Hristodulidis ve ekibi, seçildikten sonra, BM’ye, AB’ye, ABD’ye, İngiltere’ye, Fransa’ya ve akla gelebilecek her yere kişisel ve diplomatik yollarla başvurarak, Tatar’ın talebi olan “Eşit, Egemen, Uluslararası tanınmış iki devletli çözüm” önerisini kabul etmediklerini, müzakerelerin 2017 yılında Crans Montana’da kaldığı yerden devam etmesi gerektiğini ve masaya oturmaya hazır oldukları mesajını iletti.
Nikos Anastasiadis’in niçin 7 Temmuz 2017 yılında Crans Montana’da Kıbrıs müzakerelerini terk ettiğini, cebinde Kıbrıs Türk tarafından aldığı hangi tavizlerin olduğunu ve niçin Hristodulidis’in yana yana müzakerelerin kaldığı yerden devamını istediğinin gerekçelerini bilmekte fayda var.
Nikos Anastasiadis, Kıbrıs Türk müzakere heyetinden istediği tüm tavizleri aldıktan sonra son olarak masaya “Sıfır asker, sıfır Garanti” isteğini koyunca ve bu isteğine de ayni mealde ama farklı bir içerikte karşılık verilince masayı devirip kalktı gitti.
Önemli olan “Türk askerinin tümü ile terk etmesi ve Türkiye’nin garantörlüğünün iptal edilmesi” önerisine verilen yanıtın ne olduğu ve cebindeki Türk müzakere heyetinden aldığı tavizler ve felaketin neresinden dönüldüğüdür aslında.
(Yazının devamı olan 2. bölümde, tavizlerin listesi ve açıklaması yer alacak.)
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı