





Bu Rumların kafasındaki soru işareti ve beklentileri. Hükümet üyeleri yarın topluca kiliseye gidip saat 07:00 ayinine katılacaklar ve Türkiye’ye karşı AB içinde bir hareket başlaması için dua edecekler. Yarın ki program öyle. Kimden öğrendiğimi sormayın!.
Rum Dışişleri bakanı Yorgo Yakovu, Türkiye’nin deklarasyonuna karşılık AB’den karşıt bir bildiri beklediklerini her fırsatta dile getiriyor. Bu dillenme de bana deklarasyonun Türkiye tarafından çok sağlam bir zemine oturtulduğunu ve adeta bozulamaz olduğunu söylüyor.
Hatırlarsanız Türkiye, protokole imza atarken (özellikle) Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni tanımadığını da yayımladığı bir
Dış Rumlar 14. Konferansında verilen beyanatlar, yapılan konuşmalar bana beklediğimden çok daha fazla bilgi ve siyasi ipucu verdi.
Ortodoks kiliseleri Rumlar üzerinde çok etkindir ve bu etkinlikleri de yüzyıllardır , M.S. 354 yılından beri süre gelmektedir. Özellikle de Başpiskopos, Kıbrıs’ta adeta bir “Papa” gibidir ve sözünden kimse çıkmaz. Zaten mevkisinin politik ismi de milli lider ve sözcü manasında olan “Etnarh”dır. Bu Etnarh’lığı kendisine Osmanlı Padişahı vermiştir. Frenk döneminde, yani Katoliklerin adayı idare ettiği 1290-1571 yılları arasında, Ortodoks Rumlar bu adada birer “Hiç”tiler. Erişebildikleri en yüksek sosyal seviye “Paricii” idi. Yani adadaki 5 sınıf vatandaşın 3.cü sınıfı.
Dün ...
Papadopulos DIKO başkanı ve DIKO’nun Mecliste sadece 9 milletvekili var. DIKO yapı olarak ortanın sağında bir parti ve parti adı “Dimokratiko Koma”. Adının Türkçe açılımı “Demokratik Parti”.
DIKO’nun destekçisi AKEL ve Mecliste 20 milletvekili var. DIKO’nun küçük destekçisi ise KISOS. Onun da sadece 4 Milletvekili var.
Aslında DIKO iktidar değil, iktidarın büyük ortağı da değil ama iktidar.
Bir de DIKO’nun kanlısı var, DISY.
DISY’nin mecliste 19 Milletvekili var ve ana muhalefet partisi. Kurucusu Glafkos Klerides ve şimdiki başkanı da Nikos Anastasiades.
DISY yapı olarak ortanın sağında bir parti ve parti adı “Dimokratikos Synagermos” . Adının Türkçe açılımı “<...
Benim bildiğim ve tanıdığım, yüzyılların Avrupa’sının kaderinde rol oynamış Fransa, dış siyasetini mesnetsiz fikirlerin üstüne kurmaz. Bu adamlar, neyi ne zaman yapmaları gerektiğini çok iyi bilirler.
Ceplerinde asırların deneyimi var. Yüzyıllardır idare ettikleri sömürgelerden bilgi birikimi, 1789 ihtilalinden aldıkları dersler var. Dağarcıkları ağzına kadar dolu. Türkiye’nin oldu bittileri sineye çekmeyeceğini ve 1960 Cumhuriyetinin tek temsilcisi olarak Rumları tanımayacağını da çok iyi biliyorlar.
Türkiye altı maddelik deklarasyonu ile tutumunun değişmediğini açıkça teyit etti. Zaten Fransa da, ortada daimi üyesi olduğu BM Güvenlik Konseyi’nin karar ve direktifleri doğrultusunda hazırlanmış bir çözü...
3 Ekim yaklaştıkça, toplantılar sıklaşıyor, beklentiler artıyor, stratejiler belirleniyor.
Yunanistan’ın ve Kıbrıs’lı Rumların Türkiye’ye bakışı aynen, giyotine götürülmekte olan elleri bağlı bir suçluya bakar gibi. Bu suçluyu giyotinden kurtarmak için, suçludan illaki bir şeyler yapması, af dilemesi, ayaklarına kapanması ve ödünler vermesi istenecek.
İstenenlerin eksiksiz yerine getirilmesi de koşul.
Atina’daki siyasilerin yüksek sesle fısıldadıkları aynen şöyle: “Erdoğan’a oynadığı ortaoyununun bittiği açık bir dille söylensin. Ankara, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanısın, işgali bitirsin, sahte devleti ortadan kaldırsın. Aksi takdirde Atina, Türkiye’nin üyeliğine destek verme...