Doğalgaz ve Kuzey Kıbrıs

Doğalgaz ve Kuzey Kıbrıs

Rumların, Kıbrıs adasında Kıbrıslı Türkleri “YOK” sayıp kendi çıkarları doğrultusunda kendi kafalarına göre tek taraflı adım atmaları, her seferinde başlarına belalar ve sıkıntılar getirmekte.
Geçmiş yıllarda bunları gördük ve yaşadık.
Rumlar 14 Temmuz 1974’de adanın tümüne tek başlarına hakimdiler.
Devlet, Yönetim, Meclis, Tüm Bakanlıklar, Limanlar, Gümrük, Ticaret, Yargı, Mahkemeler, Polis, Ordu ve bir devletin elinde olması gereken her güç Rumların elinde idi.
Kıbrıslı Türkleri yaklaşık 127 küçük ve birbirinden kopuk bölge içinde, toplamda da adanın yüzde 5’i gibi küçücük bir alanın içine hapsetmiş ve devletin de her tür nimetinden mahrum etmeyi başarmış vaziyetteydiler. Açıkçası Kıbrıslı Türkleri korkunç bir soykırıma tabi tutmuşlardı.
Kıbrıs adasının tek hakimi olmak kendilerine yetmedi ve 15 Temmuz günü adayı Yunanistan’a bağlamak ve 178 yıllık düşlerini gerçekleştirmek için darbe yaptılar. Altında Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin de imzası olduğu 1960 Kıbrıs Cumhuriyetini yıkarak “Kıbrıs Helen Cumhuriyeti”ni kurdular ve Enosis’i, yani adanın Yunanistan’a bağlandığını ilan ettiler.
Tüm bunları yaparken de Türkiye’yi yok saymışlardı.
Radyolar ile Televizyonlarda Kıbrıslı Türklerin moralini bozmak ve Kıbrıslı Türkleri katlederken yardımlarına kimsenin gelemeyeceğini ima etmek için de “Bekledim de Gelmedin” şarkısını çalıyorlardı.
Aradan sadece 5 gün geçtikten sonra, 20 Temmuz 1974 günü Türkiye Kıbrıslı Türklerin katledilmesini önlemek için adaya ayak basmış ve harekatın sonunda da Rumlar adayı Yunanistan’a bağlamayı hedeflemişken, bir daha geri gelmemek üzere adanın üçte birini kaybetmişlerdi.
Şimdi de tek yanlı bir şekilde, adada Kıbrıslı Türklerin varlığını ve ada üzerindeki haklarını hiçe sayarak, kendi düşünce ve çıkarları doğrultusunda, aynen 1974 yılında olduğu gibi gene Türkiye’yi yok sayarak Doğalgaz çıkarmak peşine düştüler.
Türkiye’nin hiçbir uyarısını dikkate almıyorlar ve 1 Mayıs 2004 tarihinde tek taraflı üyesi oldukları Avrupa Birliği’nin arkasına saklanarak, kendi bildiklerini okumaya çalışıyorlar.
Acısını hiçbir zaman unutamayacakları bir tokat daha yiyecekleri kesin.
Bu seferki politik bir tokat olacak.
Şimdi içlerinde bir ümit var. AB ve BM’nin baskıları ile müzakereleri istedikleri gibi sonuçlandırmak ve adanın tümüne hakim olarak 14 Temmuz 1974 koşullarına geri dönmek.
Bütün hayalleri bu.
Bu nedenle de Kıbrıslı Türkleri dünyadan koparmak, aç susuz, işsiz, parasız ve korumasız bırakmak ve kendi hakimiyetleri altına almak.
Bu hedef içinde yıllardır her tür politik düzenbazlığı yapıyorlar.
Doğalgaz konusunda Kıbrıslı Türklerin ada üzerinde hakları olduğunu kabul etmeyip tek başlarına, Türkiye’nin de hiçbir uyarısını dikkate almadan devam etmeleri sonucunda atılan ilk adım, Türkiye ile KKTC arasında Kıta Sahanlığı Sınırlaması Anlaşması yani KKTC ile Türkiye arasında gerek denizde gerekse karada doğal kaynakların çıkarılması için işbirliği yapılacağının açıklanması oldu.
Bunun arkasından Ekonomik İşbirliği, Gümrük İşbirliği, Ticari İşbirliği, Enerji Üretimi ve Dağıtımı işbirliği ve benzeri, her konudaki İşbirliği Anlaşmalarının geleceği kesin.
Rumların dik başlılığının devam etmesi ve adada Kıbrıslı Türklerin varlığını yok addetmeleri, Kıbrıslı Türklerin egemen oldukları ve varlıklarını sürdürdükleri adanın kuzeyinin, adeta bıçakla kesilircesine adanın güneyinden ayrılmasına ve kopmasına neden olacağı kesin.
Aynen 1974’de olduğu gibi, adanın kuzeyi güneyinden kopunca, Rumlar işin farkına varacaklar ama iş işten çoktan geçmiş olacak.

Prof. Dr. Ata ATUN
ata.atun@atun.com
http://www.ataatun.com
19 Eylül 2011

19 Eylül 2011
Doğalgaz ve Kuzey Kıbrıs için yorumlar kapalı
Okunma 56
bosluk

Euro Bölgesinin Sonu

Euro Bölgesinin Sonu

Uluslararası alanda Yunanistan ile ilgili mali durum ve mali porte hızla değişmekte.
Avrupa’da Yunanistan’ın “koordineli iflası” gündemde ve bu yüksek sesle konuşulmaya başlandı.
Her an, her saat, her dakika Yunanistan için kritik.
AB üyesi devlerin Yunanistan’a karşı hoş görüsü bitti ve dayanma sınırlarının da sonuna gelindi.
Avrupa Birliğinde Yunanistan’ın dipsiz kuyu gibi para yutmasına artık sempatik bakılmıyor. Yunanistan için ortada olasılığı yüksek iki senaryo var.
Her ikisi de Yunanistan’ın iflası sonrasında nelerin olacağı ve yapılabileceği ile ilgili.
Birinci senaryoda, iflastan sonra Yunanistan’ın müflis bir devlet olarak Euro bölgesinde kalması ve AB tarafından yönetilmesi var.
İkinci senaryoda ise Atina yönetiminin ortak para birimi Euro’dan vazgeçerek, Yunan para birimi “Drahmi”ye geri dönmesi ve daha birinci günde Drahmi’yi yüzde yüzlere varan bir oranda düşürmesi hesapları yer alıyor.
Yani ilk günkü enflasyon oranı yüzde 100 olacak demektir.
Allah Kerim diğer günlerdekilere.
Yunanistan’la ilgili iflas senaryoları Euro Bölgesi ve dünya borsalarını derinden etkilemeye başladı. Ülkenin geleceği pek de parlak değil.
Yunanistan mali iflası ile ilgili oluşturulan bu senaryolar, AB içinde yeni gelişmelerin de habercisi.
Yeni gelişmelerin en önemlisi, AB üyesi ülkelerin mali durumlarına göre Euro bölgesinden çıkışlarının serbest bırakılması düşüncesi.
Fransa Frank’a, İtalya Liret’e, İspanya’da Pezo’ya dönebilir başı sıkışınca. İngiltere zaten Euro bölgesine girmemiş ve kendi para birimi olan Sterling’i kullanmaya devam etmişti.
Yunanistan’ın olası iflasının tabu olmaktan çıkarak açıkça tartışılmaya başlanması ve bu olasılığın özellikle Almanya’da giderek yoğunlaşan bir şekilde dile getirilmesi Euro Bölgesi’nin bir krize doğru gittiğinin en açık bir göstergesi.
Euro, Yunanistan paniğiyle uluslararası piyasalarda tepetaklak olurken başta Fransız bankaları olmak üzere piyasalar kelimenin tam anlamıyla kara günler yaşamaya başladı.
Fransa’nın durumu da kritik.
Dış borcu dört buçuk trilyon Dolar’a yakın. Aynen ABD gibi Fransa ekonomisinin de bu borcu ödeyebilmesi olanaksız.
Fransa’nın en önemli üç bankası olan Societe Generale, BNP Paribas ve Credit Agricole’nün hisseleri, kasalarında bulunan Yunan Bankalarına ait hisse senetleri ve Yunanistan Devlet Tahvili nedeni ile yüzde 10’a varan düzeylerde değer kaybetti.
Sıra İtalya’da.
İtalya’nın da mali durumu da çok parlak görünmüyor .
Batış kuyruğunda, (AB ülkeleri içinde) Kıbrıs Rum Cumhuriyetinden sonra beşinci sırada yer alıyor.
Zaten Fransız Bankalarının hisselerinin değer kaybetmesine Yunanistan’ın ne denli etkisi olmuşsa, İtalya’nın da o kadar etkisi oldu.
Söz konusu Fransız Bankaları, İtalya’ya ciddi oranda kaynak sağlayan para kaynakları aynı zamanda.
Yunanistan batarken İtalya’yı da beraberinde aşağıya çekiyor.
Dibe giden iki ülke şimdi göbeklerinden bağlı oldukları Fransa’yı da aşağıya çekmeye başladılar.
Avrupa Birliği’nin uzun yıllar içinde kurmaya başardığı Euro Bölgesi, dağılma süreci içine girdi.
Biraz daha bu sarsıntılar devam ederse, içinde Kıbrıs Rum Cumhuriyetinin de yer aldığı 1 Mayıs 2004 tarihinde ve sonrasında AB’ye katılan 12 devletten birçoğu 2012 sonuna kadar mali baskılara dayanamayıp Euro bölgesinden çıkmak zorunda kalabilir.

Prof. Dr. Ata ATUN
ata.atun@atun.com
http://www.ataatun.com
16 Eylül 2011

16 Eylül 2011
Euro Bölgesinin Sonu için yorumlar kapalı
Okunma 58
bosluk

Rum Liderlerin İtirafları

Rum Liderlerin İtirafları

Bu hafta içinde, Kıbrıs Rum tarafında değişik konumdaki lider kişilerin açıklamaları, bu güne değin büyük bir ustalıkla gizlenmiş bir takım art niyetli düşünceleri de ortaya çıkardı.
Çok ilginç itiraflardı bunlar bence.
Rum Başkanlık Ofisi Müdürü Hristos Hristofidis’in dün, Rum tarafının siyasi aşamada uluslararası bir “kalkan” meydana getirilmesi için girişimlerine devam ettiğini söylemesi, Rum Yönetimin bölgede sorun yaratıp Türkiye’yi AB ve ABD ile karşı karşıya getirmek için elden geleni yaptığını ortaya koymakta.
Tam bir Bizans taktiği.
Başkaları ile Türkiye’yi kapıştırmak için her yolu deneyip ortamı hazırlayacak, arada kendisi de eğer Türkiye bu dalaşıdan yaralı çıkarsa, aklınca Kıbrıs’ın kuzeyine yani bizlere saldırıp tüm adayı ele geçirecek.
15 Temmuz 1974’de de Türkiye’yi hiçe sayıp, Radyoda ve Televizyonda “Bekledim de Gelmedin” şarkısını çalıp adayı Yunanistan’a bağlamak için darbe yapmışlardı. Darbenin neticesinde adanın tümünü Yunanistan’a bağlamayı ümit ederken, sonunda adanın üçte birini yıllarca soykırım uyguladıkları ve ada üzerinde yok saydıkları Kıbrıslı Türklere terk etmek zorunda kalmışlardı.
Bu tür aptalca düşünceleri “Dimyata pirince giderken evdeki Bulgurdan olmak” cümlesi ile tanımlamış atalarımız.
Şimdi de bu Bizans taktiğini uygularken, Dimyata giderken evdeki bulgurdan da olabileceklerini hiç düşünmüyorlar.
İçinde bulunduğumuz bölgede ve ortamda siyasi kriz ve çatışma kokusu var.
Aynen 1938-1939 Avrupa’sındaki havaya benziyor.
Rumlar ise ateşe benzinle yaklaşıyorlar.
Benzin doğru kullanılırsa, ateşi harlar, yanlış kullanılırsa elinde tutanı yakar.
Kıbrıs’ın Rum kesimindeki siyasiler bir taraftan politika kazanını kaynatırken, Rumların dini lideri, Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Hrisostomos’da bir başka kazan kaynatıyor. Etrafa köpükler saça saça hem de.
Başpiskopos Hrisostomos, Rum lider Hristofyas’tan memnun değil.
Türklere aşırı taviz verdiği düşüncesinde. Bu tavizler her ne ise.
Bu nedenle de Hristofyas’ı devirmek ve EOKA’cı Tassos Papadopulos gibi birisini Rum devletinin başına getirmek istiyor.
Hrisostomos’a göre bu kişi memleketin dizginlerini eline alacak ve ulusal konuda somut bir çizgi ortaya koyacak biri olmalı.
Hedefi de, kendisinin atayacağı veya da seçtireceği Rum lidere, her türlü politik düzenbazlığı yaptırarak AB veya da ABD’nin yardımları ile Türkiye’yi adanın kuzeyinden atmak ve adanın tümüne hakim olmak.
Bu plan başarılı olmazsa da Rum Milli Muhafız Ordusunu güçlendirip Kıbrıslı Türklere saldırtarak adanın kuzeyini ele geçirmek ve tüm adaya bu yöntemle hakim olmak.
Hrisostomos’a göre şimdi kurtuluş vakti ve herkesin milli anlamda uyanık olması gerekiyor. İdeal çözüm “Rum üniter devleti”ni kurmak ve Kıbrıslı Türkleri de bu devletin içine lütfen “Azınlık” olarak kabul etmek. Bunu beğenmeyen Kıbrıslı Türkler, Hrisostomos’a göre adayı terk edip gidebilir.
Gerçekte Hrisostomos’un asıl istediği veya da ana tercihi de bu.
Bütün Kıbrıslı Türkler adayı terk etsin ve ada Rumlara kalsın.
Rum politikacılarının ve din adamlarının, Kıbrıs adası üzerinde Kıbrıslı Türklerin de yaşadıklarını ve ada üzerinde kendileri kadar hak sahibi olduklarını anladıkları gün adaya barışın gelmesinin kapıları açılacaktır.
Rumların bu mantalitesi değişmedikçe adaya barışın gelmesi sadece bir iyi niyet temennisi olmaktan öteye geçemeyecektir.

Prof. Dr. Ata ATUN
ata.atun@atun.com
http://www.ataatun.com
14 Eylül 2011

13 Eylül 2011
Rum Liderlerin İtirafları için yorumlar kapalı
Okunma 71
bosluk

KITSAM’a Çağrı

KITSAM’a Çağrı

KITSAM’ın açılımı “Kıbrıs Türk Stratejik Araştırmalar Merkezi”.
Yaklaşık 3 sene evvel bu ismi Şirketler Mukayyitliğimize tescil ettirdim.
Amacım, zamanı geldiğinde çalışkan, dil bilen ve dünya vizyonu olan gönüllülerden oluşan bir ekiple, dış ülkelerin yöneticilerine ve dünyanın siyasetinde başrol oynayan politikacılarına dönük olarak, KKTC Cumhurbaşkanlığının ve KKTC Dış İşleri Bakanlığının sürdürdüğü çabalara ilaveten, bilgilendirme girişimleri yapmak, Kıbrıslı Türklerin haklı oldukları yönlerde bıkmadan usanmadan ve pes etmeden uğraşılar vermekti.
“Kıbrıs Sorunu” konusunda bizim de doğrularımız var.
Rumların süreç içinde hasıraltı etmeyi başardıkları gerçekler var.
BM’de ve AB’de haklı olduğumuz birçok konuda bizleri haksız taraf olarak tanımlama alışkanlığı var.
Adada azınlık değil eşit ortak olduğumuz gerçeği var.
Tapu kayıtlarında yapılan tahrifatla kaybedilen ata topraklarımız var.
1963-1974 yılları arasında soykırıma uğradığımız gerçeği var.
Rum saldırıları nedeni ile şehitlerimiz, insani kayıplarımız, taşınır ve taşınmaz mal kayıplarımız, geleceklerini yitirmiş insanlarımız var.
Ve bunlara ilaveten, bizim bildiğimiz ve olağan bir bilgi olarak kabul ettiğimiz ama Rum-Yunan lobilerinin çalışmaları sonucunda dünya siyasetinin ve parlamentolarının etkili isimlerinden büyük bir maharetle saklanabilmiş veya çarpıtılmış birçok konu ve gerçekler var.
3. Hristofyas kabinesinde yer alan Dış İşleri Bakanı Erato K. Markulli’nin Türk düşmanlığı bütün yabancı diplomatlarca bilinen bir gerçek. Tassos Papadopulos bile düşmanlık duygularını bu denli açığa vurmamıştı diyor birçoğu. Ve neredeyse tümü de Markulli’nin bu çabalarının müzakerelere uzun vadede zarar vereceği konusunda hem fikir.
Dünyadaki siyasi dengeler ve ekonomik yapılaşma hızla değişime doğru gitmekte ve bu değişimin de “Kıbrıs Sorununa Çözüm Bulmak” çabalarını ve liderler arasında sürdürülen müzakereleri esasından etkileyeceği de kesin gözükmekte.
Bu noktada KITSAM’ı artık hayata geçirme zamanı geldi.
“Güç Birlikten Doğar” atasözümüzü ilke edinerek, haftanın herhangi bir günü, uygun gördüğü bir saat diliminde birkaç saatini, kendi evinde veya iş yerinde KITSAM çalışmalarına ayırabilecek, İngilizce, Rumca, Arapça, Rusça, Çince, Almanca ve Fransızca dillerinden bir tanesini veya daha fazlasını çok iyi düzeyde konuşan ve düşündüklerini yazıya dönüştürebilen, KKTC’nin varlığına ve varoluş haklılığına inanan, yıllardır çektiğimiz sıkıntıları bilen ve yüreği KKTC için atan, yurtsever ve vatansever kişilere KITSAM’ın gereksinimi vardır.
Çalışmalar tamamen gönüllülük esasında olacak ve dünya siyasetinde önemli rol oynayan ülkelerin başkanları, bakanları, milletvekilleri, komisyonları, diplomatik temsilcileri ve ilgili sivil toplum örgütlerine yönelik olarak, yazılı bilgilendirme, ziyaretler ve görüşmeler şeklinde sürdürülecektir.
Yurt dışında yaşamlarını sürdüren KITSAM üyeleri ile belirli zamanlarda internet üzerinden telekonferans şeklinde yapılacak bağlantılarla toplantılar düzenlenecek ve çalışma hedefleri ile geleceği yönelik stratejiler belirlenecektir.
Böylesi bir çalışmaya katılmayı arzulayan ve KITSAM’ın bu mücadelesinde yer almak isteyen okurlarımın ve kişilerin benimle iletişime (ata.atun@atun.com) geçmesini bekliyorum. İstediğiniz zaman veya kendinizi hazır hissettiğiniz zaman katılım için bana mesaj gönderebilir veya arayabilirsiniz veya da üçüncü bir şahsı tavsiye edebilirsiniz.
Güç Birlikten Doğar, Başarı Hep Birlikte Yılmadan Mücadele İle Elde Edilir.
Hadi Hep Birlikte Yeni Bir Güç Oluşturalım, Kalbi KKTC İçin Atan Bir Güç.

Prof. Dr. Ata ATUN
http://www.ataatun.com
ata.atun@atun.com
11 Eylül 2011

11 Eylül 2011
KITSAM’a Çağrı için yorumlar kapalı
Okunma 115
bosluk

Orta Doğu’da Soğuk Rüzgarlar

Orta Doğu’da Soğuk Rüzgarlar

4 yıl önce Suriye’nin kuzeyinde Nükleer tesis olduğuna inandığı binaları vuran İsrail, hava harekatı sırasında gerekli izinleri almadan Türk hava sahasını ihlal ettiğinin ortaya çıkmasından sonra, Türkiye’nin talebi üzerine “özür” dilemişti.
Bu sadece bir hava ihlaliydi ve İsrail jetleri Suriye-Türkiye hududu boyunca uçarken Türkiye hava sahasına da girmişlerdi. Bilerek veya bilmeyerek.
Ama sonunda özür dilemişlerdi, hem de ertesi gün.
Buna karşın Mavi Marmara saldırısında 9 can almalarına rağmen “özür” dilememek için köprüleri bile yakmaya hazır gözüküyorlar.
Binyamin Netanyahu hükümetinin bu tavrından İsrail vatandaşları da çok memnun değil. Türkiye ile ilişkilerin bozulmasını istemiyorlar.
Aklıselim Yahudi politikacılar, özellikle de Savunma Bakanı Ehud Barak ve Ana muhalefet lideri Tzipi Livni bu konudaki görüşlerini açık ve net olarak ortaya koydular.
Her ikisi de Türkiye ile İsrail’in arasının bozulmasına sıcak bakmıyor.
Gururu bir kenara itip, toplumsal çıkarları öne almayı tercih ediyorlar.
Açıkçası, bir İsrail deyimi olan “karnınla değil aklınla hareket et”e uygun olarak, “karnımızla değil, kafamızla hareket etmemiz gerekiyor” çağrısı yapıyorlar.
İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, Türkiye ile İsrail arasındaki gerginliği daha fazla genişletmenin İsrail’in çıkarına olmadığını, Türkiye’yi düşman haline getirmek niyetinde olmadıklarını, bu nedenle de gurur olayının çok önemli bir konu haline getirilmemesini ve kararların da duygusal değil akılcı olarak alınması gerektiğini belirterek dün “özür” kapısını gındırıkladı (araladı).
İsrail’deki Ana muhalefet lideri ve Kadima Partisi başkanı Tzipi Livni ise Türkiye’nin, ABD’nin İsrail’i artık bir değer değil, yük olarak gördüğünün farkına vardığını ve İsrail’in zayıflığının ve yalnızlığının kokusunu aldığını dile getirerek, Türkiye’nin “İran tehdidine karşı ABD’yle işbirliğini artırdığını” iddia etti.
Aslında Tzipi’nin bu iddiasında gerçek payı da yok değil.
Kuzey Afrika Ülkelerinde başlayan ve domino etkisi ile Suriye’ye kadar uzanan “Arap Baharı”nın bu krize paralel seyretmesi, ABD’nin Irak’tan Kasım sonundan itibaren çekilmeye başlayacağı ve NATO füze savunma sisteminin de Türkiye’de kurulması kararının alınmasının aynı döneme rast gelmesi pekte tesadüf değil.
Bu tesadüfler aslında Türkiye’nin bölgesel önemini sessiz bir şekilde, sözel açıklamalar gerektirmeden ortaya koyuyor.
Türkiye bölgesel öneminin ortaya çıktığı ve bölgenin tartışılmaz lideri olduğu bu aşamada, özür ve tazminatın ödenmesi talebinin de ötesine geçerek, İsrail’in kabul edemeyeceği ve etmeyeceği bir o konu olan Gazze ambargosunun kalkması şartına geri döndü.
Bu dönüş, asırlardır Arapların hayalinde yaşayan ve bir türlü bulamadıkları “Adil Hükümdar” tanımlamasına tıpa tıp uyduğu için de, Türkiye artık Arapların gönlünde “Adil Hükümdar” ve “Adil Yönetici” konumunda.
Filistin hükümeti ve halkı bu günlerde Kıbrıs Rum Yönetimine ve Yunanistan’a diş biliyor. Yıllardır Kıbrıslı Rumları dost bildiklerini, bu nedenle de Müslüman Kıbrıs Türk halkının yanında durmadıklarını dile getiren Filistinliler, Kıbrıslı Rumların doğalgaz konusunda kendilerini satması ve 15 Eylül’de BM genel Kurulunda Filistin Devletinin tanınması için yapılacak oylamada olumsuz oy kullanacaklarını açıklamalarından dolayı Rumların gerçek yüzlerini gördüklerini söylemekteler.
Testi artık kırılmış durumda.
Yapıştırılsa bile kırığın izleri ve çatlakların derinlikleri bir daha kaybolmaz.
Türkiye İsrail gerginliğinin son noktasını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır ziyareti koyacak. Kahire’den sonra Başbakan Erdoğan’ın Gazze’ye geçip geçmeme kararı, olayların nasıl seyir edeceğini iyice belirleyecek.

Prof. Dr. Ata ATUN
ata.atun@atun.com
http://www.ataatun.com
9 Eylül 2011

8 Eylül 2011
Orta Doğu’da Soğuk Rüzgarlar için yorumlar kapalı
Okunma 51
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3

Arşivler

Son Yorumlar