Türkiye’de Korkutucu Gelişmeler (1)

Türkiye’de Korkutucu Gelişmeler (1)

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) kendi savaş uçaklarında, özellikle de dünyanın en gelişmiş saldırı uçağı olan F-16’larda, Aselsan ve Havelsan tarafından üretilen yerli yazılımları kullanmaya başlaması, başta Beşgen mimarisi nedeniyle ‘Pentagon’ olarak bilinen ABD Savunma Bakanlığı olmak üzere, birçok da dost geçinen ülkenin canını sıkmış durumda.

 

ABD Basınında çıkan haberlere göre ABD askeri yetkilileri, Türkiye’nin Temmuz ayında Kandil’e yönelik hava operasyonlarından hiç hoşlanmamışlar… Açıkçası hem gelişmelerden endişe duymuşlar, hem de kendilerine yeteri kadar önem verilmediği için bayağı öfkelenmişler.

 

TSK’ya ait F-16’ların Kandil’e ellerini kollarını sallayarak “Hava Harekatı” yapmalarını ABD’li yetkililer “Türk uçakları” bölgeye bir hayalet gibi girdiler” şeklinde rapor etmişler Pentagon’a. Geçmiş yıllarda yapılacak hava harekatını, bölgede bulunabilecek ABD’li askeri personelin ve sivil yetkililerin zarar görmemesi için saatler evvel ABD’nin yetkili askeri birimlerine bildiren TSK, bölgeyi bombaladığı vakit, daha evvel ABD’nin bölgedeki terör örgütüne bilgi veriyor olması nedeni ile beklediği başarıyı elde edemiyordu.

 

Bu sıkıntıyı kendi içinde dahiyane bir şekilde çözmeyi başaran TSK, bu sefer bölgede konuşlanmış terör örgütüne yönelik operasyonu ABD’ye 10 dakika önce haber vererek, ABD’li yetkililerin bulunduğu yerlerin koordinatlarını istemiş sadece, dikkatli olup ABD’li personeli bombalamamak için.

 

Hava harekâtını belirttiği saatte başlatan TSK, bu sefer geçmişte yaşananların aksine ABD ve müttefiklerine uçuş rotasını, uçuş yüksekliğini, arama işaretlerini, hedeflerinin konumlarını, kendi uçakları ve merkez arasındaki haberleşme frekanslarını, uçakların radarda görünmelerini sağlayan kimlik bilgilerini ve savaş kodlarını vermeden Aselsan ve Havelsan tarafından üretilen yerli yazılımları kullanarak adeta bir hayalet olarak bölgeye girmiş, radarlarda görülemeden ve tespit edilemeden son yılların en başarılı imha operasyonuna imzasını atmış.

 

Harekatta kullanılan F-16 savaş uçaklarının montajı, uzun zamandır Türkiye’de faaliyet gösteren, (yüzde 100 Türk kuruluşu) TAI şirketi (Turkish Aerospace Industries, Türk Havacılık Endüstrisi) tarafından yapılmakta. TAI’nin ne iş yaptığını, kime ait olduğunu anlamak için biraz gerilere gitmek lazım.

 

Aslında bu başarı hikâyesinin başlangıcı 1964 yılına kadar geri gidiyor.

Rumların 21 Aralık 1963 gecesinde adayı Yunanistan’a bağlamak amacı ile Kıbrıslı Türklere saldırması, Türkiye’nin askeri yönden yapılanmasında ve ileriye dönük stratejisinde yepyeni bir kapı açılmasını sağlar.

 

Kıbrıs’ta, Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türkler arasında 21 Aralık 1963 gecesi başlayan çatışmaların artması ve yüzden fazla Kıbrıslı Türk yerleşim yerinin Rumlar tarafından yakılıp yıkılarak yüzlerce Kıbrıslı Türk’ün şehit edilmesi, Türkiye’yi çok tedirgin eder. Tüm bu gelişmelere ilaveten bir de Rum tarafının silahlanma kararı alması üzerine 2 Haziran 1964 tarihinde İsmet İnönü Başbakanlığındaki Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olağanüstü bir toplantı yapar ve Kıbrıs’a çıkarma yapma kararını alarak resmi yoldan açıklar, gerekli hazırlıklarını da başlatır.

 

Doğu Akdeniz bölgesinde, NATO’nun güney kanadını oluşturan Türkiye ve Yunanistan arasında bir savaş çıkması olasılığından büyük endişe duyan ABD,  bölgede çıkacak bir savaşı kendi stratejik çıkarlarına zarar vereceğini düşünerek devreye girer ve dönemin ABD başkanı Lyndon B. Johnson, Türkiye başbakanı İsmet İnönü’ye, 5 Haziran 1964 tarihinde kaba bir üslupla yazılmış, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini önlemek amacını içeren bir mektup, daha doğrusu bir ültimatom gönderir…. (devam edecek)

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

21 Ağustos 2015

20 Ağustos 2015
Türkiye’de Korkutucu Gelişmeler (1) için yorumlar kapalı
Okunma 234
bosluk

Rum Basını Sahte Haber Üretiyor

Rum Basını Sahte Haber Üretiyor

Son birkaç aydır Rum basınında, Rum lider Anastasiadis ile Cumhurbaşkanı Akıncı arasında sürdürülen Kıbrıs Müzakereleri ile ilgili olarak gerçek olmayan, çoğu da duyuma dayalı kafadan atma haberler yayınlanıyor.

 

Bunlardan en çok öne çıkanları, okuyucunun en çok dikkatini çekenleri de öncelikle “Mülkiyet” sonra da “Toprak” konusu.

 

Rum Basınına bakarsanız, mülkiyet konusu konuşuldu bitti ve ilk mal sahibinin ilk söz hakkı olacağı konusunda anlaşmaya varıldı.

Toprak konusunda ise iade edilecek köylerin, bölgelerin, yörelerin ve hatta mahallelerin üzerinde mutabakata varıldı, iade hazırlıklarına bile başlandı. 1974 Rum göçmenlerine “valizlerinizi toplayın” diye haberler ulaştırıldı. Bu yapılan çağrı bugüne değin yapılanların ‘dokuzuncusu.’ 1974 Mutlu Barış Harekâtından sonra Rum tarafında Makarios’tan başlamak üzere sırası ile Kyprianou, Vasiliou, Klerides, Papadopulos, Hristofyas ve Anastasiadis olmak üzere toplamda 7 Rum lider göreve geldi ve hemen hemen hepsi görevleri boyunca asgari bir kez Rum göçmenlere “Oy uğruna” yalandan “Valizlerinizi hazırlayın, BM, ABD ve Avrupa Türkiye’ye baskı yapıyor, yakında geriye döneceksiniz” diye çağrı yaptı. Bu çağrıların toplamı son günlerde yaratılan “Anlaşma ve toprak iadesi konusu hariç” olmak üzere tamı tamına 8 tane.

 

BM’li, ABD’li, İngiliz ve Avrupalı diplomatların sözüne her kanan Rum lider, Rum halkına sevinç içinde müjdeler vermiş ve İçişleri bakanlığına da çağrılar yaptırdı, “toplayın valizlerinizi, geriye dönüyorsunuz” diye.

 

Cumhurbaşkanı Akıncı, basınla yaptığı kahvaltıda ve 100. Gün açıklamalarında toprak ve mülkiyet konularının görüşülmediğini açıkladı.

Oysa Rum lider Anastasiadis, Mülkiyet konusunda Global Takas’dan vazgeçildiğini ve bireysel hakkın üzerinde mutabakata varıldığını, ilk mal sahibinin ilk ve son sözü söyleyeceğinden bahsetti.

Rum basının önemli gazetelerinden bir tanesi olan Fileleftheros’a göre Kıbrıslı liderler anlaştı, mülkiyet hakkına saygı temelinde mal sahibi ile kullanıcı, az ya da çok malın ortak sahibi konumunda olacak diye bir haberi manşetine koydu.

Rum Sözcü Hristodulis dün liderlerin toprak üzerinde müzakere ettiğini ve varılan uzlaşının ardından yer-bölge isimlerine geçileceğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Sözcüsü Barış Burcu da dün, “Toprak konusu en son konuşulacak” içerikli bir açıklama yaptı.

 

Bu haberlerin hiçbiri rakiplerin söylediklerini desteklemiyor ya da doğrulamıyor.

Önceleri, Rum basınının müzakerelerin içeriğini değiştirmek ve de olası Türk tavizlerine zemin hazırlayabilmek için bilinçli bir şekilde “dezenformasyon” yaptığını zannediyordum ama sonradan yavaş yavaş ortaya çıktı ki, amaçları sadece yalan dolan kulaktan dolma haberlerle birçok okuyucunun dikkatini çekmek, tirajı arttırmak ve Kıbrıs Türk halkının moralini bozmakmış.

 

Komisyonlarla ilgili Rum tarafında çıkan haberler ise tam bir komedi. Özellikle geçen hafta içinde Rum gazetelerinin bir tanesinde manşette yayınlanan “Kıbrıslı Türk kız çocuklar ilkokuldan sonra okula devam etmiyor” haberinin tamamen uydurma olduğu ve tirajı yükseltmek için kurgulandığı çıktı ortaya.

 

Komisyonların daha toplanmadan önce vardıkları ortak mutabakatları, yapılan toplantılar hakkında dışarıya bilgi sızdırmamak. Ve her iki taraf da bu mutabakata uyuyor. Bunun gerekçesi de konuların ileriki toplantılarda çok ciddi bir seviyeye ulaştığı vakit, taraflardan bir tanesinin geri adım atabilmesi veya da taviz alıp taviz verilebilmesi. Bu yöntem yüzyılların diplomasi kuralıdır. Bu nedenle de tartışılan konu hakkında kesin bir anlaşmaya varılmadan komisyonda konuşulanlar açıklanmaz. Açıklansa bile diplomatik dille, yusyuvarlak kelimelerle pek bir bilgi verilmeden yapılır açıklamalar.

 

Kıbrıslı Türk Komisyon üyelerine sordum “Siz bu konuyu komisyonda konuşurken neler dediniz de Rum basını böylesi yüz karası bir açıklama yaptı?” diye. Aldığım yanıt “Biz böylesi bir konuyu görüşmedik” oldu.

Rum basınına çok inanmayın. Yüzde doksanını atın, geri kalan yüzde 10’unu da “belki” diye değerlendirin.

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

19 Ağustos 2015

18 Ağustos 2015
Rum Basını Sahte Haber Üretiyor için yorumlar kapalı
Okunma 112
bosluk

Elektriği Kullanan Ödeyecek

Elektriği Kullanan Ödeyecek

Basında çıkan haberlere göre Pile’de ikamet eden Türkler ile Karpaz’da ikamet eden Rumlar karşılıklı olarak her iki bölgeye elektrik veren kurumlara elektrik ücretini artık ödeyeceklermiş.

 

Karpaz’da yaşayan Rumların sayısı 222. Pile’de yaşayan Kıbrıslı Türklerin sayısı da 209. Üç aşağı, beş yukarı sayılar aynı. Bugüne değin Enerji takası düşünüldüğü için Karpaz’da yaşayan Rumlar Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’ndan (KIB-TEK) elektrik alıp ödemezken, Pile’de yaşayan Türkler de Rum Elektrik Kurumundan (İngilizce EAC, Rumca AHK) aldıkları elektriği ödemediler. Basit düzeyde Kıbrıs Türkçesi ile “Batsi” yani birbirlerine eşit gittiler.

 

Şimdiden sonra burada yaşayanlardan elektrik parası tahsil edilmesine itirazımız yok ancak bundan böyle elektriği kullanan herkes bedelini ödeyecekse, yıllardır beleş elektrik kullanan KIB-TEK personeli de elektrik ücretini kendi cebinden ödemelidir. 222 Kıbrıslı Rum ve 209 Kıbrıslı Türk son 41 yılın uygulamasının dışına çıkıp kullandıkları elektriği ödeyeceklerse,  sayıları 500’ün çok üzerinde olan KIB-TEK çalışanları da ellerini cebine atmalı.

 

Geçmiş yıllarda hiç elektrik ücreti ödemeyen KIB-TEK çalışanlarından bazıları, kendileri verilen bu hakkı suiistimal edip, 3-5 arsa uzaktaki yakınlarının evine kaçak kablo çekip kaçak elektrik verince, mahallenin çamaşırlarını garajlarında kurdukları çamaşır yıkama makinesi ile yıkamaya başlayınca beleşçiliğe son verilmiş ve yerine de “K Değeri” adı altında bir ödenek getirilmişti. KIB-TEK, bu değişiklikten sonra çalışanlarına her ay “K Değeri” adı altında bizim cebimizden ekstra bir para ödemekte ve çalışanlar da buna karşın kullandıkları elektriği ödemekteler, güya.

 

Bu yöntemle sadece KIB-TEK çalışanlarının fazla elektrik tüketimi önlenmiş oluyor ve akrabalarına kaçak elektrik vermelerinin veya mahalleye KIB-TEK’in sağladığı beleşçiliğinden yararlanıp ekstradan para kazanmalarının önüne geçilmiş oluyor ama KIB-TEK çalışanlarının elektrik kullanım parası dönüp dolaşıp gene tüketicinin sırtına yükleniyor, bu dâhiyane bir buluş ile!

 

Tüm “Kamu İktisadi Teşekkülleri (KİT) gibi KIB-TEK de aşırı istihdamı, büyük boyutlarda ve gereksiz giderleri, şaibeli ihaleleri, Sayıştay tarafından denetlenememesi nedeni ile vatandaşın sırtında büyük bir yük haline geldi. Hatta taşınması artık mümkün olmayan maddi bir ağırlık, elektrik enerjisini ücretleri ve yan menfaatlerini arttırmak için şantaj malzemesi olarak kullanarak yaptıkları insanlarımızın tümünü cezalandırıcı grevleri ile artık sempati duyulmayan bir kurum ve işletme.

 

KIB-TEK’te örgütlü sendika olan EL-SEN’in 2012 yılında yaptığı çirkin ve şantaj içerikli grevi vatandaşımız hala daha unutmamıştır. Özellikle de greve katılmayan AKSA’nın ürettiği elektrik belirli bölgeler ulaşmasın diye bazı karanlık kişilerin KKTC halkının tümünü elektriksiz bırakmak ve cezalandırmak için yüksek gerilimli elektrik hatlarının üzerine zincir atıp tüm KKTC’yi elektriksiz bırakmasını unutmuş değil. Bazıları da çıkıp sosyal medya da “2008’den beridir KIB-TEK’de çalışıyorum hiç grev görmedim” gibi saçma sapan yazılarla EL-SEN’i ve KIB-TEK’i korumaya çalışmakta.

 

KIB-TEK’in vatandaşlarımızın sırtında oluşturduğu kambur yetmezmiş gibi bir de Maliye Bakanlığımızın bizlerden topladığı vergilerle gene bizlere hizmet vereceğine, “Sanayi, turizm, tarım alanındaki işletmeler, üniversiteler, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan onaylı yurtlar ve KKTC televizyon kanallarının elektrik girdi maliyetinin daha düşük olması için ödenmiş faturaları üzerinden kilovat başında 0.10 kuruş elektrik enerjisi teşviği ödemektedir KIB-TEK’e. (Kaynak : http://www.kktcmedya.com/h6354-maliye_bakanligindan_kib_tek_aciklamasi.html#ixzz3iyBiUryN) Şimdi bir de bunun üstüne KIB-TEK’e 6 kuruş daha ödenecek ve bunun da yükü gene vatandaşın sırtına yüklenecek.

 

İkide birde vatandaşın sırtına elektrik maliyeti diye ek vergi yükü yükleneceğine elektriğin maliyetini düşürme yoluna gidilmeli. Üstelik bu da çok kolay. Fazladan partizanca istihdam edilen yaklaşık 230 kişinin işine son verilmesi ve çalışanlara yılda sadece 12 veya 13 maaş ödenmesi ile ortalama kilovatsaat başına 15-16 kuruşluk düşüş sağlanabilir. Veya -en doğrusu- Avrupa’da ve Türkiye’de yapıldığı gibi bir KİT olan KIB-TEK’in özelleştirilerek, gerçek maliyetlerde elektrik üretmesi/satması sağlanabilir.

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

17 Ağustos 2015

16 Ağustos 2015
Elektriği Kullanan Ödeyecek için yorumlar kapalı
Okunma 103
bosluk

Vatandaş Elektrik Zammına Karşı

Vatandaş Elektrik Zammına Karşı

KKTC vatandaşları gerek Başbakanın, gerekse de CTP genel Başkanı Mehmet Ali Talat beyin “elektrik ücretleri maliyetin 6 kuruşluk altında üretiliyor, zam yapmak kaçınılmazdır” sözlerini pek anlayamıyor. Daha doğrusu petrol fiyatları düşerken niye elektrik ücretlerine zam yapılmak istendiğine bilinçli olarak aklı basmıyor vatandaşın.

 

Bugün KIB-TEK’in giderlerinin yüzde 65’i yakıt parası, geri kalan yüzde 35’i de maaşlar ve bakım parasıdır.  Vatandaşın isyanı, hem çalışan sayısının fazlalığına hem de bir yıl içinde 13 tane yüksek maaş, 13 tane tazminat adı altında asgari ücrete orantılı ödenek ve 13 tane de “K” değeri adı altında beleş elektrik kullanmak karşılığı bir başka ödeneğin oluşturduğu haraca. Açıkçası vatandaş geçmiş yıllar içinde bitmek bilmeyen grevlerle elektriksiz bırakılarak zorla kendisine kabul ettirilen yıllık toplamı 39 adet olan maaş ve ödeneklere karşı ve sırtına haksız bir yük yüklenerek soyup soğana çevrildiği inancında.

 

Bundan 2 sene evvel KIB-TEK’e elektrik direklerinin altını temizlemek amacı ile yüzden fazla kişi siyasi amaçlarla istihdam edildi. Yapılan açıklamada da bu kişilerin sezonluk oldukları ve elektrik direklerinin altı temizlendikten sonra işlerine son verileceği belirtildi ama bugüne değin işine son verilmiş herhangi bir temizlik amacı ile alınmış geçici personel görülmedi.  Duyan varsa bana bildirsin.

 

Evvelki sene alınan bu yüzlerce kişiye ilaveten bir o kadar da geçen sene gene siyasi amaçlarla ve partizanlık yapılarak KIB-TEK’te istihdam edildi.

 

Zaten vatandaş bu partizanca istihdamların mali yükünün kendi sırtına yüklenmesine çok içerliyor, bu nedenle de elektrik ücretine yapılmak istenen zamma fena halde karşı.

 

Elektrik ücretine zam yapılacağına son 2 yıl içinde yapılan partizanca istihdamlarla alınan kişiler işten durdurulduğunda, KIB-TEK çalışanlarına ödenen “K değeri” ödeneğinin ve “Tazminat” adlı avantayı kestiklerinde, elektrik birim maliyeti değil 6 kuruş, 16 kuruş birden aşağıya ineceğinin inancında halkımız.

 

Vatandaşlarımız, yıllardır sırtında taşıdıkları, son 2 yılda siyasi çıkarlara dayalı istihdamlar nedeni ile maliyetin, ekonominin, turizmin, sağlık hizmetlerinin ve sanayinin kaldıramayacağı düzeye geldiğini düşündükleri elektrik faturaları yüzünden KIB-TEK’in özelleştirilmesini istemektedir.  Siyasi kazanım için yapılan istihdamlar nedeni ile şişen birim maliyet bedelini vatandaş ödemek istememektedir. Sırtına kaldıramayacağı büyüklükte bir yük bindirildiğinin inancındadır ve bunun sürdürülmesine de sempatik bakmamaktadır.

 

Sayın KIB-TEK yöneticileri, elektrik birim fiyatına 6 kuruşluk zam yapacağınıza, maliyetleri nasıl aşağıya indirebilirsiniz onun çalışmasını yapmanız gerekmektedir. Fazla yapılmış olan istihdamı da hiç kimsenin gözünün yaşına bakmadan aşağılara çekmek zorundasınız eğer elektrik birim fiyatına zam yapmamak ve tam aksine aşağıya çekmek istiyorsanız.

 

Siyasi kazanım elde etmek için istihdam yapmak yöntemini yıllar önce terk eden Avrupa Birliği üyesi ülkeleri, benzeri maliyetleri aşağıya çekme yöntemlerini başarıyla uyguladılar ve kabul edilebilir düzeye indirmeyi başardılar. Halkları aşırı istihdam nedeni ile sırtlarına bindirilmiş yüklerden kurtarılarak, daha ucuz enerji kullanmanın zevkini yaşamaktadır.

Şimdi sıra bizde… Bizim de aynı yöntemleri, korkmadan, çekinmeden uygulamamız lazım, maliyetleri aşağıya çekmek ve zam yapma mecburiyetinde kalmamak için…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

14 Ağustos 2015

13 Ağustos 2015
Vatandaş Elektrik Zammına Karşı için yorumlar kapalı
Okunma 70
bosluk

Mülkiyette Çözüm Mübadele ile Olmalı

Mülkiyette Çözüm Mübadele ile Olmalı

Mübadele AnlaşmasıMülkiyette çözümü bireysel düzeye indirgemenin, sorunları daha da büyüteceği ve arkasından da büyük bir kargaşa yaratacağı kesin. Dünya üzerinde yakın tarihte yaşanmış benzeri konulara bakılırsa, savaş sonrası ortaya çıkmış olan mülkiyet sorunları hep devletlerin birbirlerine tazminat ödemesi ile sonuçlanmış. İhtilaflı devletler sorunun içine kesinlikle bireyleri katmamışlar ve bu nedenle de her iki tarafın bireylerini hiç karşı karşıya gelmemişler. Devletler karşı karşıya müzakere masada oturmuşlar ve mülkiye konusunu kendi aralarında çözmüşler.

 

Birinci Dünya savaşını takip eden Kurtuluş savaşının 30 Ağustos 1922 günü kazanılan zaferle bitiminden sonra 30 Ocak 1923 tarihinde İsviçre’nin Lozan kentinde imzalanan “1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi Anlaşması” Türkiye’de yaşayan Rumlar ile Yunanistan’da yaşayan Türklerin yer değişimini yasal bir zemine oturmuştu.

 

Anlaşmanın;

MADDE: 1– “Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklarıyla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine (exchange obligatoire) girişilecektir. Bu kimselerden hiç biri, Türk Hükümetinin izni olmadıkça Türkiye’ye, ya da Yunan Hükümetinin izni olmadıkça Yunanistan’a dönerek orada yerleşemeyecektir” şeklindedir ve mübadelede dini farklılığın esas alındığı görülmektedir.

 

Mübadele Anlaşmasının 5., 9. ve 10. Maddeleri, Türkiye’deki Rumların ya da Yunanistan’daki Müslümanların mülkiyet haklarını ve taşınmazların tasfiyesini bir esasa bağlamaktadır.

11. Madde ile tasfiye işlerini ele alacak adil ve hem taraflardan hem de tarafsız ülkelerin üyelerinden oluşan bir “Karma Komisyon” kurulmaktadır.

12. ve 13. Maddeler “Karma Komisyon”un işleyiş tarzı ile yetkilerini belirlemektedir.

Tasfiye edilen taşınmaz malların kim tarafından nasıl ödeneceği de 14. Madde açık ve net olarak belirtilmektedir.

 

MADDE: 14 Komisyon, ilgili mal sahibine, elinden alınan ve bulunduğu ülkenin Hükümeti emrinde kalacak olan mallardan dolayı borçlu kalınan para tutarını belirten bir bildiri belgesi verecektir.

Bu bildiri belgeleri esas alınarak borçlu kalınan para tutarları, tasfiyenin yapılacağı ülke Hükümetinin, göçmenin mensup olduğu Hükümete karşı bir borcu olacaktır. Göçmenin, ilke olarak, göç ettiği ülkede, kendisine borçlu bulunulan paraların karşılığında, ayrıldığı ülkede bırakmış olacağı mallarla aynı değerde ve aynı nitelikte, mal alması gerekecektir.

Yukarıda belirtilen biçimde bildiri belgeleri esası üzerinden, her iki Hükümetçe ödenmesi gereken paraların hesabı, her altı ayda bir çıkartılacaktır.

Tasfiye işlemi tamamlandığı zaman, karşılıklı borçlar birbirine eşit çıkarsa, bununla ilgili hesaplar denkleştirilmiş (takas ve mahsup edilmiş) olacaktır. Bu denkleştirme işleminden sonra, Hükümetlerden biri ötekine borçlu kalırsa, bu borç peşin para ile ödenecektir. Borçlu Hükümet, bu ödeme işine süre tanınmasını isterse, yıllık en çok üç taksitle ödenmek şartıyla, Komisyon bu süreyi ona tanıyabilecektir. Komisyon, bu süre içinde ödenmesi gereken faizleri de saptayacaktır…” Mübadele Anlaşması için bakınız:  http://www.ataatun.org/?p=4964

Hem bizim hem de Rumların anavatanları olan Türkiye ve Yunanistan arasından bundan tam 92 yıl önce yapılmış ve başarıya ulaşmış nüfus ve mal mübadelesini içeren anlaşmanın aynısının adada barışın devamı isteniyorsa yapılması gerekmektedir. Böylesi bir anlaşma BM’nin son 47 yılda oluşturduğu Kıbrıs Sorunu ile ilgili çözüm parametrelerinin “İki toplumlu, iki bölgeli” kısmının tam ve eksiksiz olarak gerçekleşmesini sağlayacaktır.

 

Zaten bu örneğin “Nüfus Mübadelesi” bölümü, 1975 yılında Nisan ayında başlayan ve beş kez toplanılan Viyana görüşmelerinin 3.sünde imzalanan “Nüfus Mübadelesi Anlaşması” ile gerçekleştirilmiştir. Bu anlaşmaya göre arzu eden Rumlar güneye, Türkler de kuzeye göç etmişler ve nüfus mübadelesi bu şekilde 40 sene evvel sonlandırılmıştır. Mübadillerin geride bıraktıkları toprakların tazmini konusu da 1923 Mübadele Anlaşmasında olduğu gibi bireyler yerine KKTC devleti ile Rum Devleti arasında gerçekleşmesi ya da Annan Planı’nda yer aldığı şekli ile bölgede barış ve huzur isteyen “Bağışçılar” ve “Bağışçı Devletler” tarafından ödenmesi, Kıbrıs sorununun hem barışçıl yollardan çözülmesine, hem de çözümün uzun süreli olmasına yol açacaktır…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

12 Ağustos 2015

11 Ağustos 2015
Mülkiyette Çözüm Mübadele ile Olmalı için yorumlar kapalı
Okunma 198
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar