AİHM KARARI DÖNÜM NOKTASI OLACAK

AİHM KARARI DÖNÜM NOKTASI OLACAK

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Kıbrıslı Rum Mira Ksenidi-Arestis davasına ilişkin tazminat kararını 7 Aralık Perşembe günü, yani bu gün açıklayacak.

Hatırlanacağı gibi AİHM Arestis davasına ilişkin daha önce karara varmıştı ancak Arestis’e verilecek tazminatın kimin tarafından, Türkiye mi yoksa KKTC Tazmin Komisyonu tarafından mı ödeneceğini 7 Aralık’ta belirteceğini açıklamıştı.  Aynı zamanda KKTC Tazmin Komisyonu’nun geçerli bir iç hukuk organı olarak kabul görüp görmeyeceğini de bugünkü AİHM kararı içinde yer alacak.

Rumlar AİHM kararları ile, 1976 da Denktaş ve Klerides tarafından imzalanan nüfus takası anlaşması, 1977’de Denktaş ve Makarios arasında ve 1979’da da Denktaş ve Kyprianou arasında karşılıklı imzalanan I.ci ve II.ci Doruk anlaşmalarında iki bölge ve iki kesimliliği delmeye çalışıyorlar. Bu nedenle de AİHM tarafından pilot dava olarak gösterilen bu davaya çok bel bağladılar.

Taşınmaz mal konusundaki hedefleri belli. Kıbrıs sorunun parçalara bölmek ve BM, AB ve AİHM zeminlerine parça parça taşıyarak, içinden çıkılmaz hale getirmek ve gasp ettikleri Kıbrıs Cumhuriyeti statülerini devam ettirmek arzusundalar. Taşınmaz Mallar konusunda, BM zemininde bulunacak çözüm sonrası gerçekleşecek olan “Global Takas”dan kaçmak için her yolu deniyorlar.

 

Aslında Rumlar açısından yanlış gidişatın sinyalleri Kakoulli davasından gelmeye başladı. AİHM Kakokulli davasında Kıbrıs’ın kuzeyinde devlet olarak tanınmasa da bir otoritenin var olduğunu açıkladığı kararı içine aldı. Aresti davasında ise bu otoritenin geçerli hukuk yasalarına sahip olduğunu ve bu otorite yani KKTC içinde, iç hukukun denenmesini ve sonuç alınamazsa AİHM’ye başvurulması gerektiğini kararında açıkladı. Bu karar Rumların hiç beklemedikleri bir olumsuzluktu ve Rumlar açısından sıkıntıyı biraz daha pekiştirdi.

 

Büyük bir olasılıkla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Mira Ksenidi-Aresti davasıyla ilgili olarak gerek Türkiye’ye gerekse temyiz başvurusunda bulunan Rum avukatlara yarın yanıtı, Rumlar açısından olumsuz olarak değerlendirilecek.

Artık adres belli. KKTC ve KKTC Temyiz Mahkemesi.

 

KKTC tarafından, son gün olan 22 Mart’tan önce AİHM’nin KKTC’deki eski Rum mallarıyla ilgili talep ettiği yeterli tedavinin yaratılmasına yönelik tedbirler yerine getirildi.

 

Tabi durmak dinlenmek bilmeyen Rumlar, taş atmakla kolumuz yorulmaz amacı ile KKTC Hükümetinin çıkardığı kısa halk deyimi ile “Tazmin Komisyonu” yasasının, sonuç getirici ve insan haklarına aykırı olduğu iddiası ile Avrupa Mahkemesi’nin kabul edebileceği bir yasa olmadığını dile getirmeye başladılar.

 

Arkasından da Türkiye’nin Tazmin Komisyonun oluşumunu resmen bildiren 21 Mart tarihli mektubundan bir gün önce de Angelidis, Kliridis, Erotokritu ve Lukaidu isimli 4 Rum avukat, AİHM’ne kendi mektuplarını göndererek Aresti kararının temyize götürülmesi talebinde bulundular.

 

Tabi bu aşamada Rumların AİHM’yi zorladığını ve imkansızı istediklerini de vurgulamak gerekir. AİHM 2 Mart tarihinde, Rum Başsavcı Petros Kliridis’in başvuru mektubunu yanıtlayarak sadece tarafların yani Türkiye ile Ksenidi Aresti’nin temyiz başvurusunda bulunabileceğini de net şekilde ortaya koydu.

Gelen bilgilere göre, AİHM’de, Tazminatların KKTC Tazmin Komisyonu tarafından ödenmesi ve Tazmin Komisyonu’nun geçerli bir iç hukuk organı olarak kabul edilmesi yönünde bir yaklaşım var. Bu gün söz konusu karar kulağımıza geldiği gibi açıklanırsa, Aresti davası Rumlar için bir umut yerine bir kabusa dönüşecek.

 

Ve bu kabus, Maraş’ın Türk toprağı olduğu ispatlanabilirse ikiye katlanacak.

 

Maraş’ın, Abdullah Paşa ve Lala Mustafa Paşa Vakıflarına ait olduğuna dair ciddi iddialar ve bulgular var. KKTC’ de bir grup vatansever bu konuda yoğun çalışmalar yapmakta. Masada geçerli ve orijinal belgeler var. Zaten ilgili belgelerin tümü Türkiye Vakıflar İdaresinde veya Başbakanlık Osmanlı Arşivinde de mevcut.

 

Eğer bu gerçek gerektiği şekilde gözler önüne serilip ispatlanırsa, ki bu konuda Mağusa Kaza Mahkemesinin 271/2000 ve 272/2000 sayılı Maraş’ın Türk Vakıf Malı olduğuna dair kararları var, Kıbrıs Sorunu içindeki Mal-Mülk konusu ters yüz olacak ve mevcut mal-mülk sorunu tam tersine dönecek.

6 Aralık 2006
AİHM KARARI DÖNÜM NOKTASI OLACAK için yorumlar kapalı
Okunma 46
bosluk

Rumlardan bir izolasyon girişimi daha

Rumlardan bir izolasyon girişimi daha

Rumlar Kıbrıs’lı Türkleri dünyadan soyutlamak ve kendilerine muhtaç bırakmak için elden geleni yapıyorlar. Her olanağı değerlendiriyorlar ve olmadık yeni izolasyon kapıları açmaya ve yaratmaya çalışıyorlar.

 

Maksatları belli.

Öncelikle Kıbrıs’lı Türkleri Anavatanları Türkiye’den koparmak ve tüm yaşam güvencelerini yok etmek istiyorlar.  Sonra dünyadan soyutlamak ve tüm yaşam borularını keserek kendilerine muhtaç hale getirmek istiyorlar. En sonunda da, yaşayabilmeleri için bir parça nefes verip ayakta kalabilmiş olanları aralarına alarak, Papadopulos’un tabiri ile  “Osmosis” yolu ile “Asimile” ederek adayı Kıbrıs’lı Türklerden temizlemek istiyorlar.

Sonra da ver elini Megalo İdea.

Zaten o aşamaya gelindiğinde artık Megalo İdea’ya itiraz edecek Türk kalmamış olacak adada.

 

Bu yöntemi uygulamaya koymak için her yol geçerli Rumlar için. Tam bir Makiavelli taktiği uyguluyorlar. Ahlaklı veya ahlaksız, Rumlara göre hedefe giden her yol mubah.

 

Güneyden gelen bilgilere göre şimdi de uzun vadeli hedefleri Türkiye ile KKTC arasındaki ticarete bir şekilde mani olmak ve bunun için de yalana da dayalı olsa ortaya yapay  sorunlar çıkarıp konuyu Avrupa Birliğine taşımak.  Sorun AB içinde çözülmezse, Türkiye-AB müzakereleri devam ederken, diğer AB üyesi ülkeleri de devreye sokarak hem KKTC’nin hem de Türkiye’nin aleyhine geriye dönüşü olmayan bir yaptırımı daha devreye sokmak.

 

Bu konudaki ilk adımları, 1960 Anlaşmalarına göre uluslar arası tanınmışlığı olan ve AB’ye yapılan dış satımlarda ve Yeşil Hat Tüzüğüne göre Güney Kıbrıs’a gönderilecek mallara menşe şahadetnamesi (üretim kökeni belgesi) veren Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nı devre dışı bırakmak.

Bu girişimin başlangıcı olarak geçtiğimiz haftalarda, RMMO’da yenilen domateslerin Türkiye’den KKTC’ye ithal edildiğini oradan da Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın evrak sahteleyerek verdiği üretim kökeni belgesi ile Kuzey Kıbrıs’ta yetiştirilmiş gibi Yeşil Hat Tüzüğü uyarınca Güney’e gönderildiği iddialarını ortaya attılar. Bu iddiaya domateslerin Türkiye’den Yunanistan’a ve oradan da Güney Kıbrıs’a gönderildiği iddiası da eklediler ve “Nerede karmaşıklık, orada çözümsüzlük” ilkesine uygun olarak hem konunun sürekli olarak gündemde kalmasını sağladılar hem de konuyu daha da karmaşık hale getirdiler.

Arkasından İngiliz üsleri içindeki Pile yolunda devrilen patates kamyonu konusunu ortaya attılar. Rumların iddiasına göre Kıbrıs’lı bir Türk olan sürücü, Türkiye’den ithal edilmiş olan patatesleri, güneye kaçak olarak sokmak isterken kamyonu devrilmişti. Zaten patates konusunda bir diğer iddiaları da Türkiye’den ithal edilen patateslerin, Kıbrıs Türk Ticaret Odası tarafından evrakları değiştirilerek Yeşil Hat Tüzüğü içeriğince güneye gönderilmekte olduğu yönünde idi.

 

Konuyu AB Komisyonuna götürebilmek için yasal hazırlıkları da hemen başlattılar. Şimdi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye’de üretilen tarım ürünlerinin KKTC’den Güney Kıbrıs’a kaçak yollarla geçtiğinin kanıtlanması için evrak ve kanıt arayışı içine girdi.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Tarım Bakanı Fotis Fotiu,  Kıbrıs’lı Türklerin yüzüne baka baka yalan söylemekten hiç çekinmeden ve Yeşil Hat Tüzüğü içeriğince gerçekleştirilen ticareti engellemek gibi bir amaçlarının olmadığını, ancak yapılan incelemelerin sonucunda Türkiye menşeli tarım ürünlerinin KKTC yolu ile Güney Kıbrıs’a geçirildiğinin kanıtlanması durumunda, Kıbrıs Türk Ticaret Odasını ve uyguladığı prosedürü AB’ye şikayet edeceklerini açıkladı.

Yalandan hiç kimse ölmediği için, Rumların her zaman yaptıkları gibi kendilerinin yaratacağı sahte belgelerle önce Kıbrıs Türk Ticaret Odasını sanık durumuna sokacaklar ve sonra da savaş suçlusu gibi konuyu AB’ye taşıyacaklar. Sonra da Yeşil Hat Tüzüğünün çalışmaması ve Kıbrıs’lı Türklerin güneye mal gönderebilmelerine mani olmak için, tüzüğe sözde Kıbrıs’lı Türklerin lehine olacak ek yeni koşulların getirilmesini isteyecekler.

Nede olsa Fransız ağabeyleri kayıtsız koşulsuz her konuda arkalarında ve sunulan belgeler sahte de olsa desteklerini Rumlardan ve Ermenilerden hiç esirgemiyorlar.

 

Sanırım Cumhurbaşkanı Talat’ın artık Kıbrıs ile ilgili siyasetini gözden geçirmesinin ve 2003 patentli “Birleşik Kıbrıs” hayalini bir kenara bırakarak yeni bir hedef belirlemesinin zamanı gelmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda ilk adımını Kıbrıs’ta görevli BM Barış Gücü’nün (UNFICYP) 15 Aralıkta bitecek görev süresinin uzatılmasına karşı çıkarak atabilir ve  elindeki çok az sayıdaki kozlardan birini, bu çok uygun zamanda kullanabilir. Bu adım, 14-15 Aralık AB Konsey toplantısında çıkacak AB Konseyi zirvesi karar’ını dahi etkileyebilecek güçtedir.

4 Aralık 2006
Rumlardan bir izolasyon girişimi daha için yorumlar kapalı
Okunma 46
bosluk
  • Sayfa 2 ile 2
  • <
  • 1
  • 2
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-3

Arşivler

Son Yorumlar