Atalarımızın Türkiye’deki İlk Durağı (2)

Atalarımızın Türkiye’deki İlk Durağı (2)
Antalya Kıbrıs Türk Şehitleri Parkı ve Girne Kapısı by Ata ATUN

Antalya Kıbrıs Türk Şehitleri Parkı ve Girne Kapısı by Ata ATUN

Yeniköy’ün sadece adı “köy” olarak kalmış. Kendisi bir Belediye, hem de kocaman bir belediye.

Gidiş ve geliş yolları çift şeritli olan ana caddesi, parkları, heykelleri ve gerekli tüm devlet binaları ile pırıl pırıl
bir belde. Binalar ortalama 5 kat yükseklikte. Araya araya zorla bir tek ev
bulabildim 1934-35-36 yıllarında inşa edilip Kıbrıslı göçmenlere verilmiş olan.

Diğerleri zaman içinde yıkılmış ve yerlerini apartmanlar, işyerleri, dükkanlar, mağazalar almış.

Antalya Kıbrıs Türk Kültür Derneği Başkanı, sevgili dostum Hüseyin Laptalı, nam-ı diğer “Erenköy Sürüngeni” Antalya’da
5 bin Kıbrıslı Türkün yaşadığını söyledi bana.

Hüseyin ağabey bir Erenköy Mücahidi.
Erenköy mücadelesi ve savaşı ile ilgili kitapları var. Tabut tahtalarını söktükten sonra mevzisinde bir oyuk kazıp içine tahtaları dizip üzerinde
yattığı için kendisini “Erenköy Sürüngeni” olarak tanımlayan Hüseyin ağabey bundan gurur duyuyor.

Gurur duymakta da haklı. Kim olsa gurur duyardı Kıbrıs Türkünün varoluş mücadelesinde bir dönüm noktasını oluşturan,
makus talihimizi kıran böylesi gurur verici bir mücadelede/savaşta yer aldığı için.

Erenköy mücahitlerine ne kadar teşekkür etsek az. Türkiye’nin 1960 anlaşmalarında var olan etkin garantisi ilk defa fiili
garantiye Erenköy’de dönüştü ve sonra da hiç eksilmeden devam etti.

Antalya’daki Kıbrıs Türk Kültür Derneği, Hüseyin ağabeyin ve yanındaki ekibin sayesinde müthiş etkin çalışıyor. Bence bu
dernek, turizm ve tanıtma faaliyetleri için de görevlendirilse çok güzel sonuçlar alınabilir. Çünkü hem orada ikamet etmelerinden dolayı yöreyi tanıyorlar, hem
de kim kimdir çok iyi biliyorlar.

Antalya Kıbrıs Türk Kültür Derneği 27 Ocak gecesi, Antalya Uygulama Otelinde KKTC’nin Bağımsızlık Günü
etkinliklerinin devamı olarak bir toplantı düzenledi. Bu toplantıya ben de katıldım. Salon hıncahınç
doluydu ve katılımcılar her zamanki gibi “Kıbrıs Sevdalıları” ilan edildi.

Salonda Kıbrıslılarımızla birlikte, Kıbrıs’ta görev yapmış ve şimdi emekli olmuş memurlar, Türk Silahlı Kuvvetleri
mensupları da vardı. Hasret giderdim hepsiyle, ortak arkadaşlarımızı konuştuk, hatıraları yad ettik.

Toplantının başlangıcında 27-28 Ocak 1958 şehitlerimizi ve Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş’ı anma töreni
yapıldı, tüm şehitlerimize ve Denktaş’ımıza Tanrıdan rahmet dilendi. Hüseyin ağabey çok güzel bir konuşma yaptı. Milli mücadele tarihimizi özetledi
konuşmasında. Sonra da ben hitap ettim “Kıbrıs Sevdalıları”na.

Kıbrıs’tan Antalya’ya göç eden Kıbrıslı Türklerin arasında kıymetli, saygın ve başarılar kazanmış insanlar olduğunu
gördüm ve onlarla tek tek tanıştım. Gurur duydum insanlarımızla.

“Eski Dostlar”, “İbibikler Öter Ötmez Ordayım” gibi artık klasik olmuş Türk Sanat Müziği eserlerinin bestecisi ve
güftecisi Gültekin Çeki, Limasol doğumlu bir Kıbrıslı Türk.

Damadı ise Antalya Büyükşehir Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen.

Antalya Kıbrıs Türk Kültür Derneği’nin girişimleri ve masrafların bir kısmına ortak olmasıyla Muratpaşa Belediye
Başkanı Süleyman Evcilmen,  şehrin en merkezi yerine bir “Kıbrıs Türk Şehitleri Parkı” yapmış. Yemyeşil ve son derece
bakımlı bir park. Giriş yerinde ve caddenin neredeyse üzerinde “Kıbrıs Türk Şehitleri
Abidesi” dikilmiş. Abide yaklaşık 12 metre yükseklikte, kare kesitli ve kaidesinden tepe kısmına doğru gittikçe daralan bir formda.

Bu parkta hayatımın sürprizini ve şokunu yaşadım desem yalan olmaz.

Şehitler Abidesinin 50 metre arkasında Lefkoşa’nın neredeyse 445 yıllık simgesi “Girne Kapısı” duruyordu. Gözlerime
inanamadım.

Yarı boyut ve yapıda. Her şeyiyle tıpa tıp aynısı. Tuğrasına kadar tüm detayları da tamam ve eksiksiz bir vaziyette.

(Youtube’da videosu var.  http://www.youtube.com/watch?v=VbQCns38zHg)

“Erenköy Sürüngeni” Hüseyin ağabey, meğer hiç üşenmemiş almış eline metreyi, Lefkoşa’ya gitmiş, “Girne Kapısı”nı
ölçmüş, biçmiş, kağıda dökmüş, resimlerini çekmiş. Sonrada Belediye Başkanı ile “Şehitler parkı” içine aynısını inşa etmişler.

Bu sevgiye, bu bağa hayran kalmamak elde değil.
Prof. Dr. Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

http://twitter.com@ataatun

1 Şubat 2012

 

 

 

31 Ocak 2012
Atalarımızın Türkiye’deki İlk Durağı (2) için yorumlar kapalı
Okunma 232
bosluk

Atalarımızın Türkiye’deki İlk Durağı (1)

Atalarımızın Türkiye’deki İlk Durağı (1)

27 Ocak Cumartesi günü Yeniköy’e gittim.

1934 yılında insa edilen Gocmen Evi by Ata ATUN

1934 yılında insa edilen Gocmen Evi by Ata ATUN

İçinizden Yeniköy’de neresi diye geçirdiğinizi duyar gibiyim.

Antalya’nın 20 km. Kuzey Batısında yer alan, benim için çok kıymetli bir köy.

Aslında adı köy ama artık belediye olacak kadar büyümüş. Nüfusu benim Mağusa’mdan daha fazla.

1934 yılında yakınlardaki Korkuteli, Kızılcadağ mevkiinden gelen ailelerin yerleşmesi ile Kırkgöz – Yeniköy olarak kurulmuş.

28 Ekim 1934 tarihinde Kıbrıs’tan Türkiye’ye göç eden Kıbrıslı Türk aileler önce Antalya’daki Balbey mahallesinde bulunan camilere yerleştirilmişler. Daha sonra zamanın Antalya Valisi Haşim İşcan tarafından Yeniköy’e 60 adet iskân evi yaptırılmış ve bu konutlara 1935-36 yılları içinde toprağa tırnaklarını geçirerek hayatlarını idame ettirecek olan 60 Kıbrıslı Türk aile yerleştirilmiş.

Yeniköy, bölgede göçebe olarak yaşayan “Yörük”lerin de yerleşik düzene geçmesiyle genişlemeye başlamış, mübadele sonrası Türkiye’ye gönderilen Giritli ailelerin de katılımıyla büyümesini sürdürmüş.

Kıbrıslı Türk ailelerin Yeniköy’e iskanı devam etmiş ve 1936 yılı sonunda sayıları 600’ü aşan toplam 150 Kıbrıslı Türk ailenin köye iskanı tamamlanmış.

Kendilerine yeni evler yapılmış. Çığlıkaltı denilen bölgeden de adam başı, daha doğrusu aile fertleri başına 12 dönüm olmak üzere, yörenin en güzel arazileri, taşsız, kumsuz, bereketli toprakları verilmiş. Dağdan kaynayan bir dere ise Kıbrıslı Türklerin yerleştirildikleri yerin yaklaşık 100 m. doğusundan geçip denize dökülmekte.

İlk göç dalgasından sonra Antalya bölgesine gelmeye devam eden Kıbrıslı Türkler Adresan Burnu, Çavuşköy’e, Serik, Çandır, Niğit, Ahmediye ve Kadriye köylerine yerleştirilmişler. Adamızın Mehmetçik, Geçitkale, Boğaziçi ve Limasol bölgelerinden yoğun göçler almış bu köyler. Özellikle Girit muhacirleri de oraya yerleştirilerek, Kıbrıslı Türklerle uyum içinde bir yaşam sürmeleri sağlanmış.

Limasol’a “Leymosun”, Geçitkale’ye “Köfünye”, Mehmetçik’e “Galatya” demeleri çok hoş. Konuşurken, Kıbrıs Türkçesinin vurguları, deyimleri, uzatmaları ve devrik cümle kurma özellikleri göze çarpıyor.

Mehmetçik kökenliler, “Hepimiz keçi gibi inatçıyız” diyerek, karakterlerinin bu baskın özelliğini hala taşıdıklarını büyük bir övünçle dile getirmekte. Bana büyük bir ciddiyetle “Vurulurum ama karantinaya girmem” hikayesini de anlattılar. Hep birlikte gülüştük.

Yeniköy’dekilerin Kıbrıs ile bağları hiç kopmamış.

Neredeyse tümü, 30’lu yılların başında göç edenlerin kendileri, çocukları, torunları ve tüm aile fertlerinin hepsi KKTC vatandaşı. Kıbrıs’taki aileleri ile bağları çok kuvvetli.

Köye yerleşimi hatırlayan ve köyde hala daha yaşamını sürdüren hayattaki en yaşlı Kıbrıslı Türk göçmeni sordum. “Emine aba” dediler hemen.

“Aba” kelimesi dikkatimi çekti doğal olarak. Köylerimizde çok kullanılan bir yerel kelime bu “Aba” hitabı.

Daha geçen hafta KKTC’ye gitmiş ailesinin yanına Emine Aba (Taş). Kızı Yeniboğaziçi’nde oturuyormuş. Tabii ilk fırsatta ziyaret edip hatırladıklarını anlatmasını isteyeceğim kendisinden.

Kıbrıs’tan göçmenlerle birlikte gelen lakaplar ise hala geçerli. Birçok aile Kıbrıs’tan beraberlerinde getirdikleri lakaplarla tanınıyor, biliniyor.

İlgimi çeken lakaplardan biri de “Pataryos”. Pataryos  herhalde “Pataryacı”dan, yani akücüden geliyor. Kimse bilmiyor niye “Pataryos” dendiğini.

Antalya’da dikkatimi çeken bir de yapı çıktı karşıma. Lefkoşa’nın simgesi olan “Girne Kapısı”nın birebir boyutlarında bir ikiziydi bu…. (Devam Edecek)…

Prof. Dr. Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

http://twitter.com@ataatun

30 Ocak 2012

29 Ocak 2012
Atalarımızın Türkiye’deki İlk Durağı (1) için yorumlar kapalı
Okunma 336
bosluk

Ata Atun, TRT AVAZ’da Rauf R. Denktaş’ı Anlattı

Ata Atun, TRT AVAZ’da Rauf R. Denktaş’ı Anlattı
Ata Atun ve Fahri Solak-TRT AVAZ 28 Ocak 12

Ata Atun ve Fahri Solak-TRT AVAZ 28 Ocak 12

28 ocak 2012, Cumartesi günü KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ata Atun, TRT İstanbul, Ulus stüdyosunda TRT AVAZ’ın canlı yayınına katılarak, doğumundan vefatına KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ı anlatmıştır.

 

Kişiliği, Özellikleri, Düşünceleri, Kıbrıslı Türklerin bağımsızlığı yolunda verdiği mücadele, bu mücadelenin aşamaları, TMT’nin kuruluşu ve KKTC ilan edilene dek aşamalarla kurulan “Geçici Türk Yönetimi”, “Türk Yönetimi”, “Otonom Türk Yönetimi”, “Kıbrıs Türk Federe Devleti” ve “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”nin kuruluşları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Ata

Atun, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın bu yolda verdiği mücadeleyi dile getirmiştir.

 

Programa KKTC Başbakanı İrsen Küçük de telefonla katılarak Rauf beyin yaşamından kesitleri dile getirmiş, birlikte yaptıkları çalışmaları anlatmıştır.

 

Programı Sunucu Marmara Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Fahri Solak sunmuş ve Yönetmen Rabia Yılmaz Bıçakçı yönetmiştir.

 

Yayın videosu http://www.turkistangundemi.tv  sitesinden seyredilebilir.

 

29 Ocak 2012
Ata Atun, TRT AVAZ’da Rauf R. Denktaş’ı Anlattı için yorumlar kapalı
Okunma 132
bosluk

Rum tarafında Siyasi Deprem

Rum tarafında Siyasi Deprem
Greentree Zirvesi by Ata ATUN
Greentree Zirvesi by Ata ATUN

Grevler KKTC’de ana gündemi oluştururken ve dikkatlerimiz de daha çok elektrik kesintisi nedeni ile yaşanmış olumsuzluklara yönelmişken, Kıbrıs adasının kaderi II. Greentree zirvesinde daha da belirgin bir hale gelmeye başladı.

Bu zirvede Türk tarafının başarılı olduğu, Cumhurbaşkanı Eroğlu ve müzakere ekibinin görüşmeleri, tarafların içinde bulunduğu tüm siyasi dengesizliğe rağmen başarılı ve Türk tarafının istediği hedefe doğru götürdüğü kesin.

Bunu sadece ben söylemiyorum, Rum siyasiler ve Rum basını da aynı düşüncede.

Ban, müzakerelerde özlü konularda yakınlaşma sağlamak için organize edilen beşinci üçlü görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, yeni bir üçlü görüşme yerine, farklılıklar konusunda yeterli ilerleme kaydedilmesi durumunda garantör ülkeler İngiltere, Yunanistan ve Türkiye’nin de katılımıyla nihai bir çözüm planına yol açacak, çok taraflı bir toplantı için çağrıda bulunabileceğini belirtti.

Rumlara göre Ban’ın bu sözleri ile Kıbrıs sorununun kapanmasına ilişkin yolu da açmış üstelik.

Kıbrıs adasının tümüne hakim olmayı ve Kıbrıs Helen Cumhuriyeti hayallerini toprağa gömmeleri ve unutmaları gerekiyormuş.

Genel sekreter Ban’ın açıklamasını yaparken benim en çok ilgimi çeken kısmı “İzolasyonlar konusunda ise Kıbrıslı Türklerin sıkıntıda olduğunu ve zorlukları bulunduğu” ile “Ne kadar çabuk anlaşmaya varılırsa, insanlar o kadar çabuk sosyal ve ekonomik fırsatlardan yararlanacak. Bu benim amacım ve vizyonum” sözleri oldu.

Bir yerde bu görüş, 2004 referandumundan sonra Genel Sekreter Kofi Annan’ın “Kıbrıslı Türklere uygulanan ambargoların kaldırılması gerekir” sözlerinin devamı gibi.

Kofi Annan’ın bu sözlerini içeren raporu, Rusya ve Fransa’nın “Veto” tehditleri sonucunda yayınlanamamıştı. Şimdi Genel sekreter Ban bu gerçeği, Güvenlik Konseyi duvarları dışında dile getirerek tekrar gündeme taşıdı.

Belli ki Kıbrıs Türk halkının yeniden çözümsüzlükten sorumlu taraf koltuğuna oturtulması artık söz konusu değil. Özellikle de Cumhurbaşkanı Eroğlu ve ekibinin yaptığı ileriye dönük, yakınlaşmalar içeren önerilerinden sonra.

Rum siyasi partileri, Kıbrıs sorununa ilişkin müzakerelerde sürecin gidişatına bağlı olarak Nisan sonu veya Mayıs ayı başında bir uluslararası konferansın düzenlenmesi ihtimaliyle sonuçlanan II. Greentree zirvesi hakkında Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’a yönelik oldukça ciddi tepkiler içinde.

Genel Sekreter’in tüm sürecin, 1 Temmuz zaman sınırlamasıyla, son aşamada bulunduğu görüşü temelinde de, somut bir takvimin belirlediği inancındalar. Yani Genel sekreter Ban hem gidişata takvim koymuş hem de “Çok taraflı Toplantı” adı altında 3 tane de hakem belirlemiş.

Ağızbirliği etmişçesine Hristofyas’ın Ulusal Konsey’in ortaya koyduğu ön koşulları ve ilkeleri savunmayı başaramadığı inancındalar.

Zaten Hristofyas Ulusal Konseyin aldığı kararları aynen masaya koysaydı, anında çözümsüzlükten sorumlu taraf koltuğuna oturtulacaktı.

Ana Muhalefet Partisi DİSİ’nin Başkanı Nikos Anastasiadis, dün Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın Kıbrıs Rum (tarafının) müzakerecisi olmaması gerektiği şeklinde bir açıklama yaptı. Bu güne değin görülmemiş ve işitilmemiş bir açıklama ve itham bu. Bence ithamdan da öte tam bir aşağılama.

Şimdi Rum siyasiler hem bu takvime, hem de  BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer’e vermiş olduğu “müzakereleri değerlendirme” rolüne kafayı takmış durumda.

Adanın tek hakimi oldukları dönemin yakında biteceğini görmeye başladılar anlaşılan.

 

 

Prof. Dr. Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

27 Ocak 2012

26 Ocak 2012
Rum tarafında Siyasi Deprem için yorumlar kapalı
Okunma 58
bosluk

Rumların “Sürecin Sonu” Korkusu

Rumların “Sürecin Sonu” Korkusu
Eroglu-Moon-Christofias, Greentree Summit

Eroglu-Moon-Christofias, Greentree Summit

Adanın tek tanınmış devletinin artık sadece kendilerinin olmayacağı korkusu Rumları sarmış durumda.

İktidarı da, muhalefeti de bundan çok korkmaya başladı.

Tüm Rum siyasilerde Greentree’de yeni bir Bürgenstock için 2004 benzeri bir sahne kurulmaya çalışıldığına ilişkin endişeler var. Çünkü Bürgenstcok demek varlığı yasal olarak tanınan “Kıbrıs Türk Devleti”nin uluslararası camiada kabulü demek Rumlar için.

Annan Planını kabul etselerdi, adada yok saydıkları ve azınlık olarak kabul ettikleri Türkleri Devlete ve Yönetime ortak almak zorunda kalacaklardı. Halbuki istekleri ve ülküleri farklı.

Adada sadece Rumlar tarafından yönetilen bir devlet kurmak ve Türkleri, Ermenileri, Maronitleri ve Latinleri de azınlık olarak yönetmek istiyorlar.

Bu nedenle de Annan Planına “Hayır” diyerek Kıbrıslı Türklerle ortak bir devlet kurmak istemediklerini gösterdiler 2004 yılında yapılan Annan Planı referandumu’nda..

Hala daha günü geldiğinde adadan Türkleri ve Türk Silahlı Kuvvetlerini atmanın ve adaya tek başlarına hakim olmanın hayallerini kuruyorlar. Üstelik buna inanıyorlar da.

Ama hem oyunun hem de Kıbrıs Sorunun son perdesine gelindi.

Gerek ABD ve BM, gerekse de AB, adanın bölündüğünün, adada iki farklı halkın bulunduğunun ve adanın tek temsilcisinin sadece Rumlar olmadığını artık bilincinde. Üstüne üstlük bu işin böyle gitmeyeceğinin, daha doğrusu gidemeyeceğinin de farkındalar. Zaten Türkiye’nin bölgedeki yükselen yıldızının da buna izin vermeyeceğini biliyorlar.

Bu nedenle de Birleşmiş Milletlerin Greentree’de İlerleme, Uluslararası konferans, Referandumlar ve 1 Temmuz’dan önce çözüm hedefine yönelik şartları oluşturmak maksadıyla köprü kurucu önerilerle hareket edeceği kesin.

Downer’in, 1 Temmuz’da Güney Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığı’nı devralarak “büyük” bir sorumluluk üstleneceğini belirtmesi ve “Bu işi bu tarihten önce bitirmeyi hedeflemeliyiz” demesi de boşuna değil.

Rum tarafı ısrarla masaya 1 Temmuz 2012’de Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin AB Dönem Başkanı olacağının müzakereleri etkilemeyeceği iddiasını koymak ve taraflara kabul ettirmek çabasında.

Hedefleri müzakereleri ucu açık yeni bir süreç içine tekrar sokmak, yıllarca kendilerinin adanın tek tanınmış ülke statüsü ile Kıbrıslı Türklerin tanınmamış ve izolasyonlar altındaki konumunu,-Türkiye’nin zayıf bir anını yakalayana dek- sürdürmek.

Ama artık oyun bitti.

Rumların tüm isteksizliklerine ve olumsuz yaklaşımlarına rağmen BM müzakereleri “Çok taraflı Toplantı”ya kadar sürdürmekte kararlı. Hedefte 3. Greentree toplantısını yapmak ve Toprak konusunda harita ve rakamların masaya konması sonrasında da 1 Temmuzdan çok evvel “Çok taraflı Toplantı”yı gerçekleştirmek.

Başarılı olursa zaten tarihe “Kıbrıs Sorunu çözmeyi başarmış Genel Sekreter” olarak geçecek.

Başarılı olamaz ve “Çok Taraflı Toplantı”da işler çıkmaza girerse de yapacağı, sorumluluğu garantör devletlerin sırtına yükleyerek “Elinden Geleni Yaparak Kısmen Başarılı olmuş Genel Sekreter ve Ekibi” olarak aradan çekilmek.

BM Genel Sekreteri’nin “1968 yılında Başlayan Kıbrıs müzakereleri süreci içinde BM çok yoruldu ve çok zaman, çok paralar harcadı” sözünü etmesinin nedenleri var.

Bu cümleden BM’nin artık Kıbrıs konusu ile daha fazla ilgilenmek, para ve zaman harcamak niyetinde olmadığı açık ve net olarak ortaya çıkmakta.

Yanılmış olmayı dilerim ama “Çok taraflı Toplantı”dan sonra Kıbrıs konusu, müzakere aşamasından çıkacak ve çok farklı bir kulvara girecek.

Rumların adanın tek hakimi ve tek tanınan devleti olmadığı, adada Kıbrıslı Türklerin de var olduğu ve adada Rumlarınkinden başka bir devletin daha var olduğu kavramının kabul gördüğü yeni bir kulvar, yeni bir zemin olacak bu.

 

 

Prof. Dr. Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

http://twitter.com@ataatun

25 Ocak 2012

 

 

 

 

24 Ocak 2012
Rumların “Sürecin Sonu” Korkusu için yorumlar kapalı
Okunma 53
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar