Bağlarbaşı (Malya) buluşması |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Adına “Halk Diplomasisi” denilerek Bağlarbaşı’nda, Rumca ismiyle de Malya’da bir buluşma düzenleniyor yarın.
Adı da “Malya Buluşması”, “Bağlarbaşı Buluşması” değil.
Bu buluşmaya Bağlarbaşı’lı Rumlar ile Türkler katılacakmış.
Tabii kaldılarsa.
Günümüzde Bağlarbaşı’nda yaşayan hiç Türk yok.
Limasol’un büyük bir Türk köyü olan Bağlarbaşı’nda ayakta kalmayı başarmış Türk evi sayısı da eskiye kıyasla bayağı az. Onları da Rum Hükümeti tamir edip yabancılara kiralamış.
Bağlarbaşı’nda ikamet eden “Gerçek Bağlarbaşı”lı Rum’un sayısı ise iki elin parmaklarını geçmiyor.
Kimler orada buluşacak bayağı merak ediyorum.
Geçen seneki buluşmada birlikte yemekler yendi, şarkılar söylendi, dolaşıldı ve bir de folklorik düğün töreni yapıldı.
“Düğün Tören”i gerçekte tamamen hayal ürünü.
Bir Türk ile bir Rum’un evlenmesini 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası adeta yasaklanmış durumdadır.
Önce din değişecek, sonra isim.
Öyle kuru kuruya “Ben Müslüman oldum” veya “Ben Hıristiyan oldum” demek yetmiyor.
Ya Rum Cemaat Meclisi evlenecek olan Türk’ü Ortodoks Hıristiyan olarak kabul edecek, ya da Türk Cemaat Meclisi evlenecek olan Rum’u Müslüman.
Meclisin “Evet” kararı ise olmazsa olmaz koşul.
Öyle Komisyon toplanıp karar da alamaz. Karar illaki Genel Kuruldan çıkacak.
Damat, Müslümanlığı kabul etmiş Rum ise sünnet Töreni, Ortodoks’luğu kabul etmiş Türk ise Vaftiz Töreni yapılması gerekiyor.
Bunlar olmazsa evlilik de olamaz. Nitekim de hiç olmadı.
Ben Kıbrıs’taki yaşamım boyunca hiçbir Türk ile Rum’un evlendiği düğün töreni görmedim.
Gören varsa, lütfen anlatsın. Araştırmacı tarafım dinlemeye hazır.
Bağlarbaşı deyince benim aklıma 10 Mart 1964 geliyor.
1963 yılı sonlarında başlayan Rum saldırıları ile yaşanan en acı insanlık dramlarından birisini de Bağlarbaşı (Malya) Türk halkı ve de onlara eşlik eden diğer 3 komşu Türk köy halkı birlikte yaşadı.
O günleri yaşayan bir Bağlarbaşı’lının anlatımı kelimesi kelimesine aynen şu şekilde;
“1963 öncesi 1000’e yaklaşan nüfusu ile Bağlarbaşı, Kıbrıs’ın en yoğun üzümcülük merkezlerinden birisi idi. O kadar çok üzüm üretilirdi ki, bu üzümü toplamak için bağ bozumu zamanlarında köy nüfusu en az üçe katlanır ve bu zamanlarında köy, Mesarya ve Karpaz’a kadar Kıbrıs’ın her tarafından mevsimlik işçi çekerdi.
1964 yılı başlarında yoğun tedhiş ve baskı altındaki Türklerin can güvenliği kalmamıştı. Herkes canını kurtarma derdinde idi. Bağlarbaşı yanındaki küçük Yerovası (Yerovasa) köyü, bu yüzden bizim köye göç etti. Ardından Rumlar, diğer iki komşu küçük Türk köyleri olan Ceyhan (Ciyas) ve Yuvalı’yı (Prasko) tehdit etmeye başladılar. Bu iki köy halkı etrafta EOKA’cılar yokken köylerini terk ederek dağ, orman ve vadilerden kaçarak Bağlarbaşı’na sığındılar. Bu üç köyle beraber Bağlarbaşı’nın nüfusu 1300’lere çıktı. Trodos yöresi azgın EOKA’cıların yatağı olduğundan Rumlar bunu hiç hazmedemediler ve Bağlarbaşı’na ilk saldırı girişimleri Şubat 1964’de başladı.
10 Mart sabahı saat 05:55’de Makineli Tüfek, Bazuka ve Sten silahları kullanarak Rumlar yoğun hücuma geçtiler. Müdafaada bulunan Türkler, tepebaşındaki okula geri çekilmeye başladı. Silahlarını terk etmeyen köy mücahitleri, bir gece sonra, çok çetin arazilerden gizlice kaçarak, 25 kilometre ötede sahildeki Türk köyü Düzkaya’ya (Evdim) sığındılar. Rum saldırıları sonucunda 8 şehit verildi, çok sayıda kişi de yaralandı.
Geride, tepebaşındaki köy okuluna sığınan İngiliz korumasındaki diğer köy halkı, bir müddet (25- 30 gün) açık havada yaşadıktan ve kurtarılmayı bekledikten sonra, akın, akın köylerinden göç etmek zorunda kaldılar. Köylüler, 20-25 kilometre uzaktaki sahil Türk köylerine sığındılar ve pek çoğu çadır ve ahırlara yerleştiler. 1968-1969 yıllarına kadar göçmen olarak yaşayan Bağlarbaşı halkı, Geçitkale saldırılarından sonra tesis edilen kısmi güvenlik ortamında tekrar köylerine döndüler ve 1974 Mutlu Barış Harekâtından sonra da kuzeye geçerek Güzelyurt yöresindeki Aydınköy’e yerleştiler.
Bağlarbaşı’lı meslektaşımın söz konusu ortak etkinlikle ilgili düşüncesi biraz farklı. “Bağlarbaşı (Malya) kültürünü pek ala kuzeyde de yaşatabiliriz. Karşılıksız ve de gösteri amaçlı şovlara ne gerek var? Eğer Rum kardeşlerimiz bu etkinliklere kuzeyde Aydınköy’de de katılacaklarsa ve birbirlerimizi yakından anlamaya başlayacaksak bir diyeceğim kalmaz. Göç ettikten sonra, 1964 yıllarında Çayönü (Paramal), Düzkaya (Evdim), Yalova (Piskobu), Çanakkale (Kandu) ovalarında çadırlardaki sefaletimize sebep olanlar bizden özür dilemelidirler. O çadır hayatı ki, yıllarca Kızılay tarafından bize dağıtılan bakla, nohut ve fasulye ile yaşamımızı idare ettik. Beklediğim şu ki Bağlarbaşı (Malya) Buluşması etkinlikleri sırasında Arçoz, Dora, Omodoz, Pahna ve Vassa’lı Rumlar, 1964 yıllarında yaptıkları katliam ve saldırılardan dolayı Malya’lılardan özür dilesinler.” diyor.
Bence çok haklı.
NOT : 10 Mart 1964 sabahı Rumların saldırılarını detayı ile anlatan Albay M. A. Crush’ın gözlem raporu (http://www.redcoat.info/cyprus64.htm, Mallia, 8th-10th March 1964) sayfasından okunabilir.