Hristofyas’ın Stratejisi |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
15 Eylül tarihli “Taksim’den Önceki Son Başkan” başlıklı yazımın son paragrafında bir kehanette bulunmuşum ve demişim ki;
“Yunan milli anlayışına göre adanın bölünmesine imza atacak olan Rum lider Yunan tarihine “lanet okunan” bir kişi olarak geçeceğinden, geriye tek bir seçenek kalıyor Hristofyas için. “Şöyle veya böyle, 17 Şubat 2013’e kadar müzakereleri çıkmaza sokmadan, zoraki olarak sürdürmek ve sonra da aday olmamak.”
Hristofyas işte bu öngörüsünü ve stratejisini şimdiden ufak ufak işittirmeye başladı.
Sizlere şimdiden müzakereler ile ilgili bir kehanette bulunabilirim.
Yakın zaman içinde her hangi bir anlaşma olmayacak ve Hristofyas müzakereleri 17 Şubat 2013’e kadar sürdürebilmek için her yolu deneyecek.”
Evvelki gün Rum tarafından yayınlanan Politis gazetesinde ünlü Rum gazeteci Makarios Drusiotis imzalı bir haber çıktı.
Drusiotis’in kaleme aldığı yazının başlığı “Dimitris Hristofyas’ın Kıbrıs Sorunundaki Bütün Stratejisi… Müzakerelerin Yönetilmesinin Siyasi Röntgeni”.
İçeriği ise “Hristofyas nereye gidiyor? Neden böyle davranıyor? Kıbrıs sorununun çözümüyle gerçekten ilgileniyor mu? İstiyor da korkuyor mu? Bazılarının inandığı gibi sabah nasıl uyanırsa ona göre mi davranıyor? Bir stratejisi var da bunu kendi yöntemiyle mi uyguluyor?” sorularına yanıt bulmak amacıyla çekilmeye çalışılan bir “siyasi röntgen”.
Gerçekten de ilginç bir yöntem. Ama sonuçları neredeyse benimki ile aynı.
Drusiotis bahsettiği röntgeni çekmek için Hristofyas’ın açıklamalarını, meseleleri yönetme biçimini, kararlarını incelediğini, kendisini tanıyanlardan önemli bilgiler aldığını belirtiyor ve sonuç olarak da “Ve karşımızda ne yaptığına ve ne istediğine dair tamamen farklı bir görüntü bulduk.
Kaynaklarımız çok ve ciddidir, ancak malum nedenlerden dolayı onları açıklamayacağız” ifadesini kullanarak çektiği “röntgeni” özetle şöyle aktarıyor.
“Sağlığı yerinde olması şartıyla Hristofyas’ın planı; Kıbrıs Cumhuriyeti Başkanı olarak 5 yılını tüketmek ve olguları; 2012’de çözümü ilan edebileceği bir noktaya taşımaktır. Daha sonra Federasyon’un seçilmiş başkanı olarak bir dört yıl daha ve bir yıl da geçiş döneminde görev yapacak. Yani 10 yıllık (iki dönem başkanlık. 5 yıl Kıbrıs Cumhuriyeti, 1 yıl geçiş dönemi ve 4 yıl Federasyon) hedefliyor ve Kıbrıs sorunu her zaman bekleyebilir…”
Aslında Drusiotis ile bulgularımız aynı.
Hristofyas’ın müzakereleri 2013 yılına kadar sürdüreceğini ve bunun da “Hristofyas’ın stratejisi” olduğunu ikimiz de belirlemişiz.
BM ve Ban Ki Moon boşuna Haziran 2011’i hedef koymuş. Zaten Mayıs 2011’de Rum tarafında yapılacak Milletvekilliği seçimleri daha şimdiden müzakerelerin üzerine kara gölge düşürdü. Rum tarafında “Kim daha milliyetçi” yarışı çoktan başladı. Ne Haziran 2011’de müzakereler sonuçlanacak ne de Haziran 2012 de.
Rum tarafındaki seçimlerden birkaç ay sonra Türkiye’de Milletvekilliği seçimleri yapılacak, sonra da bir olasılıkla Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Sonra da Hristofyas’ın seçime gireceği Şubat 2013 gelecek, arkasından da Nisan 2013 de bizim Milletvekilliği seçimleri.
Hristofyas boşuna tüketti seçildiği 2008 Şubatından 2010 Aralığına kadar olan zamanı. Artık böyle bir zaman dilimi olmayacak önümüzdeki takvimde.
Drusiotis’le ayrıldığımız nokta, 2013’den sonrası.
Ben, “Lizbon Anlaşması” 2014 yılında tam olarak yürürlüğe girecek ve Rumların AB içindeki “Veto” hakları ve engellemeleri ortadan kalkacak. Rumların Kıbrıs müzakerelerinde Türkiye’ye baskı yapmak hayalleri de yok olacak ve müzakereler büsbütün çıkmaza girecek. Bu durumda KKTC’nin statüsünün yükseltilmesi ve adanın daha da derin çizgilerle bölünmesi gerçekleşeceğinden Hristofyas 2013’de yapılacak seçimlere aday bile olmayacak derken, Drusiotis, Hristofyas’ın müzakereleri bir şekilde mutabakatla sonuçlandıracak ve kurulacak Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk “Başkanı” olacak diyor.
Kimin haklı olduğunu zaman ortaya çıkaracak.
Benim bildiğim “Rum Ulusal Konseyi” asla Kıbrıslı Türklerin yönetimine ortak olacağı bir “Federal Kıbrıs Cumhuriyeti”ne yeşil ışık yakmayacaktır.