GREEK CYPRUS UNWILLING FOR NEW START OF NEGOTIATIONS

GREEK CYPRUS UNWILLING  FOR NEW START OF NEGOTIATIONS

The Greek Cypriot administration has displayed many times since 2004 its unwillingness for a new start of negotiations based on the Annan plan.

The request of the former UN secretary-general from the Greek side for a written submission of their proposals concerning some alte-rations in the plan has still not yet been responded to. In addition to this, they have declared their unwillingness on many occasions for a new start.

Foreign Minister Yiorgo Iacovou has hinted many times their re-fusal to negotiate a new plan by blocking available paths forward with requests that are impossible to implement, like the participation of the permanent members of the UN Security Council and the European Union in the discussions on “the return of Varosha, the retreat of troops located on the cease-fire line and disarmament of the island” without any compromises.
It is clear that in any attempt at a solution for the troubled island before the Greek Cyprus presidential elections in February 2008 will not receive a positive response from the Greek side.

Basically, it doesn’t mean that Greek Cypriot President Papado-poulos’ policy will be abandoned if he is not elected or if his presidential term comes to an end. His administration will carry on with their general policy on the Cyprus issue, as it was unanimously agreed in the Greek Cypriot National Council consisting of all the Greek Cypriot political parties.

On the other side, to keep strong cards in hand and to build up the pressure on Turkey for further compromises on the island, it is possible that additional artificial blockades from the Greek Cypriots may take place during Turkey’s accession talks with the EU. The Greek accord will also use the opportunity to hold talks by accusing the Turkish side of irreconcilability.

But unless the international community takes measures to lift the embargo on the Turkish Cypriots and treats them as politically equal, there will be no incentive for the Greek Cypriots to seek a solution.
One of the factors that will strongly affect the progress in the Cy-prus problem is the attitude of Greece as well. The psychology of the Turkish, Turkish Cypriot, Greek and Greek Cypriot people — and their support or opposition to their own administration’s policy — will be quite influential on the shaping of progress on the Cyprus problem, after the presidential elections in southern Cyprus in February 2008.

With regards to Turkish Cypriot public opinion, their hopes and enthusiasm fired up by the opening of the borders in 2003 were wiped out by the disappointment of the 2004 referendum.

The non-realization of the promises given to remove the isolation of the Turkish Republic of Northern Cyprus (KKTC), as well as a sub-sequent lifting of the embargo, have led to mistrust of the EU. Whilst their economic prosperity is actually on the increase, the biggest prob-lem facing Turkish Cypriots nowadays is the vagueness of their future caused by the political uncertainty.

The Greek Cypriot people are rapidly moving away from the idea of living together with the Turkish Cypriots. Thus the outcome of the public opinion polls taken in Greek Cyprus in 2006 and 2007 revealed the fact that 65 percent of those aged between 18 and 24 and the ma-jority of those below 45 no longer wish to live alongside the Turkish Cypriots.

By the time this attitude spreads to both sides of the divided isl-and, this will lead to a confederal solution rather than federal.

14 Temmuz 2007
GREEK CYPRUS UNWILLING FOR NEW START OF NEGOTIATIONS için yorumlar kapalı
Okunma 80
bosluk

Rum Siyasetinde çılgın günler

Rum Siyasetinde çılgın günler

2008 Şubatında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, AKEL politbürosunun, Genel Sekreter Hristofyas’ın adaylığını onaylaması Rum siyasetinde bir çok taşları yerinden oynatacağa benziyor.

 

Daha şimdiden Rum siyasilarin eteklerindeki taşlar bir bir dökülmeye başladı.

 

Eteğindeli taşları ilk döken Hristofyas oldu. Tasos Papadopulos’la yıllardır yaşadığı sorunları ve anlaşmazlıkları, şimdilik alçak düzeyden başlamak üzere bir bir açıklamaya başladı.

 

Anlaşılan Hristofyas, Rum tarafının Kıbrıs sorununda içine düştüğü çıkmaza ve de Rumların köşeye sıkıştırılmasına neden olan, Papadopulos’un kötü ve hedefsiz icraatlarına ilişkin perde arkası gerçekleri, günü gelince azar azar dozunu arttırarak açıklamaktan hiç çekinmeyecek.

 

Gelecek günler, seçim atmosferi kızışmaya başladığı vakit, Ulusal Konseyin ve ulusal değerlerin ayağa  düşeceğini gösteriyor.

 

İşin ilginç yanı, AKEL’in Hristofyas’ın adaylığını açıklamasından sonra Papadopulos’un da songüne kadar askıda bırakmaya karar verdiği adaylık açıklamasını bugünlerde resmen açıklamak zorunda kalmış olması. Aksi takdirde özellikle Hristofyas’ın saldırılarına aynı dozda yanıt vermek şansına sahip olamayacak.

 

Şimdi resmen açıklanmış adaylar üçlendi. Zaten başka da dişli bir adayın çıkması artık söz konusu değil. Adaylar destek aldıkları grupları ve güçlerini ortaya koydular. Herkesin kökeni belli.

Gelecek yıl yapılacak Cuumhurbaşkanlığı seçiminde adaylığını ilk açıklayan Avrupa Parlamentosu üyesi Yoannis Kasulidis oldu. Arkasından AKEL GENEL Seketeri Dimitris Hristofyas, en son da Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulos oldu. Papadopulos daha resmen açıklamadı ama, açıklamış kadar oldu.

 

Papadopulos’un elinde Başkan olmanın verdiği güç ve devlet düzeyindeki yetkiler varken, Hristofyas’ın da elinde 66 yıldır kemikleşmiş %38 oy gücü var.

 

2003 seçimlerini Cumhurbaşkanlığı koltuğuna AKEL’in desteği ile oturan Papadopulos, bu sefer AKEL’i karşısında buldu. Üstelik bu defa AKEL içindeki olası kemikleşmemiş sol oyların veya tereddüt içinde olan AKEL taraftarlarının oyları asla Papadopulos’a gitmeyecek.

 

Yoannis Kasulidis’in arkasında ise DISY, KEP ve EVRO.Dİ var.

DİSY Siyasi Bürosu, Başkanlık için adaylığını açıklayan DİSY Avrupa Parlamentosu üyesi Yoannis Kasulidis’in desteklenmesi kararını oy birliği ile alırken, KEP olarak bilinen Özgür Vatandaşlar Hareketi de oy birliği ile Kasulidis’in adaylığının desteklenmesi kararını aldı.  Prodromos Prodromu başkanlığındaki EVRO.Dİ partisinin de, Kasulidis’in desteklenmesi yönünde karar alacağı neredeyse kesinleşti.

 

Bu üç partinin oylarını üst üste koyarsanız %41 ediyor. Yani şimdilik Kasulidis’in cebinde %41 oy var.,

Hristofyas’ın da cebinde %38 oy var.

Papadopulos’un oyları ise DIKO’dan gelecek oylar. Yaklaşık %17 civarında.

2008’in 17 Şubatında yapılacak olan Başkanlık seçimlerinin ilk turunda  matematiksel olarak, en çok oyları Hristofyas ile Kasulidis’in alacağı gözüküyorsa da, Papadopulos’un aktif olarak 1956’dan beri EOKA’nın içinde üst düzeyde görev yapması, ENOSIS yolunu açmak için hazırlanmış Akritas gibi bir planın mimarı olması ve şu anda da seçime elinde devlet ve Cumhurbaşkanlığı gücü ile girmek şansının bulunması, önümüzdeki 7 ayda bir çok dengelerin ve oy dağılımının kökünden sarsılacağını işaretini veriyor.

 

Papadopulos’un sağlığı, seçimlere girebilecek ve propagandayı sürdürebilecek denli iyi olursa, her birinin arkasında yaklaşık %40 oy gözüken her iki adayı da zorlayacağı ve sallayacağı kesin.

Rum Başkanlık seçimleri yıllardır saklanmış ve gizlenmiş bir çok bilgileri ortaya dökecek ve tarihin akışını değiştirecek görünümünde.

12 Temmuz 2007
Rum Siyasetinde çılgın günler için yorumlar kapalı
Okunma 45
bosluk

Rumun Yeni Mülk Oyunu

Rumun Yeni Mülk Oyunu

Rumlar güneyde kalan malarımız üzerinde, haksız bir şekilde yasal hükümet olmalarının verdiği avantajla istedikleri kararı alıp, istedikleri gibi oynuyorlar.

 

Güneyde kalan Türk mallarının yötimi ile ilgili olarak bir vasilik kararı çıkarttılar ve bu vasiliğin arkasına saklanıp, güneydeki Türk mülkleri sorununu kapsamlı bir çözümün ertesine ertelediler. Ve arkasından da Türk mallarını haksızca yağmalamaya başladılar.

 

Son olarak Larnaka’daki Harmanlar Bölgesi’nde Mehmet Hulusi Müderrisoğlu’na ait mülk üzerine inşa edilen binadaki yetki çekişmesi mahkemeye kadar gitti ve dava konusu oldu.

 

Bu olay aslında kendi içinde çok ciddi iki konuyu içeriyor.

 

Birinci konu, 1974 sonrası Larnaka’ya göç eden Lazaros Andoniadis isimli Rumun, bir Türk malı üzerine, sahibi olduğu şirketin ana binasını inşa etmesi konusu. Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinde halen yürürlükte olan YOLLAR VE BİNALAR KANUNU’na göre, bu binayı inşa edebilmesi için, söz konusu malın sahibi olması lazım veya mal sahibinden aldığı inşaatın yapılmasına şikayeti olmadığına dair izin kağıdı ile Larnaka Belediyesine ve Planlama ve İnşaat Dairesine başvurması gerekiyor.

 

Olayın mahkemeye yansıdığı şekle bakılınca belli oluyor ki, Mağusa göçmeni Lazaros Andoniadis, 1974 sonrasında Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin ilgili devler dairesinden, herhangi bir sahiplilik veya izin belgesi sunmadan inşaat iznini alıyor ve kendi adına kurduğu şirketin ana binasını bu arazinin üstüne inşa ediyor.

 

Rum basınında çıkan iddialara göre, bilahare mülkün Türk sahibi söz konusu mülkü 18 Haziran 2002’de “Medici Estates” isimli bir başka Rum şirketine devrediyor. Ve bu şirket de, doğal olarak elindeki devir senedi veya sözleşmesi ile Mahkemeye baş vurup, hem Lazaros Andoniadis’in tahliyesini istiyor hem de Lazaros’un kendi elleriile inşa ettiği bu binaysöz konusu mülkün içinde olması nedeni ile de sahipleniyor.

 

Andoniadis şimdi, “yetkili makamın izni olmaksızın işyeri inşa etmek, işyerini yetkili makamın onay belgesi olmaksızın tasarrufunda bulundurmak ve kullanmakla” suçlanıyor.

 

Olaya Rum İçişleri Bakanı Neoklis Silikiotis de ister istemez bulaştı. Rum hükümetinin daha evel aldığı “Hiç bir Rum göçmenin başka bir yerde iskan edilmeden ikinci kez yerinden edilmeyeceği” kararına göre, 1974 göçmenlerinin prensip olarak ikinci kez göçmen durumuna sokulmaları olanaksız. Bu nedenle de Andoniadis mahkemede, Kıbrıs Türk mülkü üzerine inşaat yaptığı için mahkemeye verilen ilk göçmen olduğunu belirterek, Rum İçişleri Bakanı Neoklis Silikiotis’in, hiç bir Rum göçmenin başka bir yerde iskan edilmeden ikinci kez yerinden edilmeyeceği açıklamasını hatırlatarak davanın geri çekilmesini istedi.

 

Buradaki can alıcı nokta, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin yetkili makamlarının Türk mallarını AB Parlamentosunda, AİHM’de veya ABAD’da iddia ettikleri gibi koruma altına almadıkları, vasi tayin etmedikleri ve mallarımızı golifa gibi dağıttıkları konusudur.

 

Eğer bir Rum elinde hiçbir sahiplilik veya mülkiyet belgesi olmadan Türk malı üzerine inşaat yapabiliyorsa, kanunlar bilerek çiğneniyor veya çiğnetiliyor demektir. KKTC hükümetiin bu konuyu özel olarak ABAD’a veya uluslar arası bir mahkemeye iletmesi gerekmektedir.

 

İkinci konu ise, Rum gazetelerinin iddia ettiği gibi, malın Türk sahibi Larnaka’daki bu malını 18 Haziran 2002 tarihinde bir Rum şirketine devretti ise, bu konu da KKTC mahkemelerine aktarılmalı ve söz konusu kişinin güneydeki bu malına karşılık kuzeyde mal alıp almadığının araştırılması gerekmektedir.

 

Güneydeki Türk malları konusunun, Kıbrıs sorununun kilit taşını oluşturan “Mülklerim Global Takas”ı ile çözüleceği kavramını zedelememesi gerekmektedir. Bunun için de KKTC hükümeti her tür tedbiri almak zorundadır. Aksi takdirde, masaya oturduğumuz vakit, elimizde pazarlık yapacak kozlarımızdan en önemlisini yitirmiş olacağız.

9 Temmuz 2007
Rumun Yeni Mülk Oyunu için yorumlar kapalı
Okunma 64
bosluk

WHAT THE JULY 22 ELECTIONS WILL CHANGE

WHAT THE JULY 22 ELECTIONS WILL CHANGE

For most of the people, the July 22 elections in Turkey will forcibly divert the political life of the Turkish Republic of Northern Cyprus (KKTC) onto a new path. It’s a correct judgment based on simple assumptions, like the saying, “If Turkey sneezes, the KKTC catches cold.”

 

The internal perception of estimating the results of the elections in Turkey differs when looking at them from outside. When you look at them from inside or experience them, you get focused on a specific point and what you get is the results of this region, which gradually get enlarged and cover the whole country.

 

When looking at them from outside, the picture is totally different. The view is clearer when not attached to a political party and not affected by sentimentality. You smell the results very close to the reality.

 

To me, Turkey looks like a new and strong bus of a recent design, confidently running on tough roads.

 

The management of the bus is handled by the ruling Justice and Development Party (AK Party) and the driver is the leader of this party. His seconds are his teammates.

 

The passengers sitting in the bus are the people of Turkey, and they are represented by the other political parties. Naturally their speakers are the leaders of these political parties.

 

While some of the passengers are quarreling, shouting, objecting, protesting the management and trying to pull the driver out of his seat, others are cheering the driver and giving him support. This is what the picture is when looking at the elections from inside, or while sitting in the bus.

 

The situation looks totally different from outside or standing on the pavement.

 

The situation and the disputes taking place within the bus do not reflect fully to the observers standing outside, and what they see or perceive is a shining bus of a latest model, running smoothly and safely on a rough road. The performance of the bus hits you rather than what the passengers are doing inside.

 

So as the elections approach, outsider observations are different than insider ones.

 

It seems that the AK Party is leading and again will be the winner of this election.

 

For ages the people who formed the silent majority of Turkey, living a life without compromising their tradition and culture, will again support the AK Party as they did in the last elections.

 

The Democrat Party (DP), born out of the joint venture of the True Path Party (DYP) and Motherland Party (ANAVATAN) as the new hope, suddenly fell into an awkward position with the backtracking of Erkan Mumcu, the leader of ANAVATAN. Although the DP was once considered the strongest opponent of the AK Party and the inevitable coalition partner of the new government, it is now struggling to get enough votes to cross the election threshold.

 

Although the Republican People’s Party (CHP) claims to be the biggest, it is true that they are the largest of the opponents only and not overall. It seems quite impossible that they will top the votes of the AK Party.

 

The Nationalist Movement Party (MHP) is trying very hard to pass the threshold and it is very likely that they will manage so.

 

This is the overall picture a fortnight before the elections.

 

According to the act regulating the elections, the seats in Parliament are distributed to political parties according to the votes they garner, as per the famous D’Hondt method widely used in Western countries.  The votes of the small parties underneath the threshold are also conveyed and redistributed to the political parties which topped the necessary number of votes to get seats in Parliament.  The system seems unfair but is the best among all.

 

The performance of the ruling party during the final days of the election will have a permanent effect on the destiny of elections. A cross-border operation over the Iraqi border to take control of the area widely used by the terror Kurdistan Workers’ Party (PKK) will have a positive effect on the votes of the silent majority and the others. This fact need not to be a soothsayer. It will have the same effect on people as the 1974 intervention on Cyprus.

 

In the Turkish part of Cyprus, the Republican Turks’ Party-Freedom and Reform Party (CTP-ORP) coalition government is now like a lame duck. They are trying very hard to survive until the elections in Turkey. There will be a change in the KKTC government as well after the elections. No wonder there came about the famous phrase I mentioned in the beginning.

9 Temmuz 2007
WHAT THE JULY 22 ELECTIONS WILL CHANGE için yorumlar kapalı
Okunma 68
bosluk

22 TEMMUZ SEÇİMLERİNDE NE DEĞİŞECEK

22 TEMMUZ SEÇİMLERİNDE NE DEĞİŞECEK

Birçok kişiye göre KKTC’nin siyasi hayatı ve geleceği, 22 Temmuz’da Türkiye’de yapılacak seçimlere bağlı olarak yeni bir kulvara girecek.

 

Basit ve düz bir mantıkla bu doğru bir yaklaşım.

Türkiye hapşırırsa KKTC nezle olur gerçeğinden yola çıkılınca karşınıza zaten bu tablo geliyor.

 

Türkiye’deki seçimler, dışardan bakınca farklı, içerden bakınca farklı gözüküyor.

 

Seçimlere içerden bakınca adeta belli bir noktaya “zoom”lanmış oluyorsunuz. Gördüğünüz sadece orası oluyor ve sonuçları da oraya göre genellemeye çalışıyorsunuz.

 

Hâlbuki dıştan bakınca, hem resim farklı oluyor hem de her hangi bir parti bağına kapılmadan duygusal kararlar vermiyorsunuz. Sonuçları ve algılamaları belki de doğruya en yakın bir şekilde de görebiliyorsunuz.

 

Türkiye bana göre, dıştan bakınca, güvenli bir şekilde yol alan, sağlam ve modern çizgilere sahip yeni bir otobüse benziyor.

Otobüsün yönetimi AKP tarafından yapılıyor ve direksiyonda doğal olarak AKP Genel başkanı oturuyor. Yardımcısı da kendi takım arkadaşları.

Otobüsün içindeki yolcular ise Türk halkı. Tabi bu yolcuların sözcülük görevini de değişik siyasi partiler ve onların başkanları yapıyor.

Otobüsün içinde yüksek sesle konuşanlar, tartışanlar, bağıranlar, protesto edenler olduğu kadar, şoföre destek çıkıp moral verenler de var.

İçerden bakınca işte görülen bu.

 

Dışardan bakınca, gördükleriniz farklı.

İçerdeki olaylar dışarıya, içerdeki yoğunlukta yansımadığı için, siz sadece yolda güvenli bir şekilde giden, son model, sağlam ve pırıl pırıl bir otobüs görüyorsunuz. İçinde yolcuların ne yaptığından çok, otobüsün performansı sizi etkiliyor.

 

Seçimlere dıştan bakınca, görüntü, içerden bakıştan biraz farklı gözüküyor.

AKP’nin seçimleri önde götüreceği çok açık ve net olarak algılanabiliyor. Yıllardır sessiz çoğunluk olarak kalmış, kendi kültüründen ve geleneklerinden taviz vermeden yaşamını yıllardır gözlerden uzak sürdürmüş geniş bir kesim, geçen seçimde olduğu gibi şimdi de AKP’nin arkasından gidiyor.

DYP-ANAP işbirliğinden bir ümit olarak doğan DP, Mumcu’nun geri çekilmesi ile çok zor bir durumda kaldı. DP, AKP’nin belki de en güçlü rakibi olacakken, şimdi barajı geçmesi bir mucize gibi gözüküyor.

CHP her ne kadar en büyük benim diyorsa da, muhalefetin en büyüğü olduğu kesin. AKP ile baş edebilmesi, dışardan bakılınca çok zor gibi gözüküyor.

MHP ise baraja oynuyor ve barajı geçmesi daha yüksek bir olasılık olarak gözüküyor bu seçimlere 17 gün kalan günler içinde.

 

Seçim ve Halk oylaması yasasına göre seçimlerde oyların partilere dağılımı De Hont sistemine göre yapıldığı için, barajın altında kalan oylar, aynı oranda barajı geçen partilere dağılıyor. Sanki bu oylar barajın altında kalan partilere değil de, barajı geçen partilere verilmiş gibi, hepsi de eleğin üstünde kalmış partilere gidiyor. Sistem adil gözükmüyor ama mevcutların da en iyisi.

 

Seçimlerin kaderini, iktidar partisinin son hafta içindeki performansı belirleyecek. Son haftanın en çarpıcı olayı ve halkın büyük çoğunluğunu iktidar partisine oy vermeye yöneltecek en etkili çıkış, herkesin lanet okuduğu teröre karşı alınacak etkili bir tedbir olacak.

Tabi bunun için müneccim (Kahin) olmak gerekmiyor.

Bu da doğal olarak Irak harekâtı olacak.

Son hafta içinde PKK’ya yapılacak sınır ötesi bir harekât, seçimlerin kaderini değiştirecek ve oyların oluk gibi AKP’ye akmasını sağlayacak.

1974 Kıbrıs Barış Harekâtının Türkiye’de yarattığı coşku fırtınası ve ulusal kenetlenmenin aynısı, bu PKK harekâtında da yaşanacak.

 

Barış Harekatı deyince akla Kıbrıs geliyor.

Aslında Kıbrıs’ın siyasi hayatı da kaynayan bir kazan. Adeta fokur fokur kaynıyor. Zaten şu anda mevcut hükümetin durumu, iki seçim kazanmış Amerikan Başkanlarına, dönem sonu yaklaşırken seçimlere bir daha giremeyeceği ve esaslı kararlar alamayacağı için verilen “Topal Ördek” (Lame Duck) tanımlamasına benziyor.

KKTC’de hükümet kağıt üstüne var gözüküyor ama fiilen yok. Son haftalarda patlayan rüşvet fırtınasından sonra Bakanlar kurulundan esaslı kararlar çıkmamaya başladı.

CTP-ÖRP koalisyon hükümeti tam bir “Lame Duck” hükümeti. Üflesen yıkılacak durumda ama 22 Temmuz seçimlerine kadar ayakta kalmak için elden gelen gayreti de gösteriyor.

5 Temmuz 2007
22 TEMMUZ SEÇİMLERİNDE NE DEĞİŞECEK için yorumlar kapalı
Okunma 57
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3

Arşivler

Son Yorumlar