Rumlarla Ortak Yaşam

Rumlarla Ortak Yaşam

Kıbrıslı Türklerin yerel Türkçelerinde, her yörenin de olduğu gibi, Kıbrıs’a has deyimler var.


Bunlardan bir tanesi de halk dilinde çok kullanılan ve “İnananın da” diye başlayan deyimdir.


Bu deyimde, bu ilk kelimeden sonra gelen başka kelimeler de var ama onları yazmak istemiyorum.


Tam da bu yazının başlığında yazdığım “Rumlarla Ortak Yaşam” kavramına yanıt olacak bir deyim bu.


23 Nisan 2003 tarihinde kapılar açılınca, sanki Kıbrıs’ın tarihinde de bir beyaz sayfa açıldı sandı Rumları tanımayan birçok insanımız.


Büyük bir heyecanla güneye giden soydaşlarımız daha ilk günden kötü davranışlarla karşılaşmaya başladılar. Tanınmış bir gazeteci arkadaşımıza ki, Rumlarla beraber yaşanacağına kalben inanıyordu, bir kahvehaneye oturup kahve söylediği vakit, Türk olduğu için kahve servisi yapılmadı. Uzun bir süre beklemesine rağmen, kahveci yanından bile geçmedi. En sonunda kahveciyi çağırıp kahve siparişini tekrarladığında, kahveci Türk olduğu için kendisine kahve yapıp getirmeyeceğini belirtti.


Şok etkisi yaratan bu olay daha soğumadan bir Kıbrıslı Türk aile de, Trodos ziyareti sırasında kendi araçlarının içinde saldırıya uğrayıp tartaklandılar.
 
Hangi birini yazayım.


Bir başka soydaşımız, Lefkoşa-Larnaka anayolunda sürekli sıkıştırılıp, önce geliş-gidiş yolları arasındaki beton ayıraca doğru sıkıştırıldı sonra da dönemeçte yol dışına atılmaya çalışıldı.


Neydi bu vatandaşımızın suçu.


Bütün suçu, plakasının KKTC numaralarını taşımasıydı, yani Kıbrıslı Türk olmasıydı.


Zaman içinde sayıları yüzleri geçen soydaşlarımızın araçları park yerlerinde kasti hasara uğratıldı. Kimi çivi veya gatsavida (tornavida) ile çizildi, kimine taşla vurulup kaportası içeri çökertildi, kiminin de lastiklerini tamir edilemeyecek şekilde bıçakla kesildi.


Rumlarla ortak yaşamı kendisine ilke edinmiş bir Türk siyasi partisinin, her fırsatta anavatana ve adada barışı sağlayan Türk askerine dil uzatan bir yetkilisi bile bu saldırılardan nasibini aldı ve Ledra caddesinde saldırıya uğradı.


Daha birkaç ay evvel İngiliz okulunda okuyan çocuklarımıza yapılan saldırılar taptaze herkesin aklında. Neyse ki artık Girne’de bir İngiliz Okulu açıldı ve İngiltere’de okumayı hedefleyen çocuklarımız bu irfan yuvasında en güzel bir şekilde eğitilmeye başlandı. Umarım artık velilerimiz çocuklarını, Rum tarafındaki İngiliz okuluna göndermezler.


Ve tabii ki, Doğu İngiliz üs bölgesi toprakları içinde yer alan ve güya ortak yaşamın olduğu yer diye propagandası yapılan Pile’deki Atatürk büstüne ve Türk ilkokuluna yapılan çirkin saldırı hala hafızalarda. Üzeri alçı kaplanıp, çirkefle kirletilmeye çalışılmış Atatürk büstü bu sözde ortak yaşamın tam bir yüz karasıydı.


Son olay da Cumartesi günü Kıbrıslı Türklerin trafik ışıklarında durmalarını fırsat bilen APOEL ve Anorthosis taraftarı kisvesi altındaki bir takım fanatiklerin, Türk araçlarına taşlı, şişeli ve sopalı saldırıları.
Olayı örtbas etmek isteyen Rum Polisinin iddiası ise bu kişilerin futbol fanatiği yani “Holigan” oldukları ve bir şey yapamayacaklarıydı. Ne kadar inandırıcıysa..


Adamlarda zaten utanma diye bir kavram yok.


Bütün bu olaylar yaşandıktan sonra, AB üyesi bir devlet olan Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin Rum polisine yapılan şikayetlerin hiç birinin failleri her nedense bir türlü bulunamadı.            


“Faili meçhul cinayetler” gibi bunlar da “Faili meçhul vukuatlar” (Olayı gerçekleştiren kişinin bulunamadığı suçlar” olarak Rum polisindeki tozlu raflarda yerini aldı.


Bu güne kadar hiçbir saldırgan Rum Mahkemelerinde yargılanıp suçlu bulunmadı. Suçlu bulunup hapse konmayı veya tazminat ödemeyi bir kenara bırakın mahkemeye çıkarılıp yüzüne ithamname bile okunmadı hiçbir Rum saldırganın.   


Şu bir gerçektir ki,  Türk düşmanlığı Kıbrıs Rum halkı içinde oldukça yaygın bir duygu. Daha doğdukları günden itibaren bu düşmanlık gerek kilisede gerekse de Rum okullarında genç beyinlere işlenmekte. Hem de yüzyıllardır.


KKTC sınırları içinde bu davranışları sergileyemiyorlar. Korkuyorlar.


Bizleri her zaman korumuş ve 1974’deki katliamdan kurtarmış olan “Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri”nden yani “Kolordu”muzdan ve göz bebeğimiz “Güvenlik Kuvvetleri”mizden korkuyorlar ve bir türlü cesaret edemiyorlar.


Şimdilik başımıza gelebileceklerin en masumu bunlar.


Güneyde bizi koruyan olmadığı için istedikleri gibi saldırıyorlar ve sonra da Rum polisinin himayesi altına sığınıyorlar.


Türk askeri adadan gittiği gün, başımıza gelecekler, 1963-1974 döneminde bize uygulanan soykırımın aynısı olacaktır. Bu olaylar da sadece bunun ispatı ve habercisidir.


Soykırıma uğradığımız 1963-1974 döneminde ben, Kıbrıslı bir Rum ile ihtilafı olan herhangi bir Kıbrıslı bir Türkün Rum Mahkemelerinde haklı bulunarak davayı kazandığını veya bir trafik kazasında bir Rum ile davalaşmış olan bir herhangi bir Kıbrıslı Türkün haklı bulunarak tazminata hak kazandığını hiç görmedim, duymadım ve yaşamadım.   


Rumlarla Ortak Yaşam ha!


İnananın da….

21 Ocak 2009
Rumlarla Ortak Yaşam için yorumlar kapalı
Okunma 52
bosluk

Yurtdışı seçmenlerimiz

Yurtdışı seçmenlerimiz

19 Nisan seçimlerinde Anayasamızda mevcut bazı maddelerde de değişikliklerin yapılması ve bunların da halkoyuna sunulması kaçınılmazdır.


Anayasamız son şeklini 1983 tarihinde almıştır. 26 yıllık bir anayasa olduğu ilk bakışta algılansa da, gerçekte 33 yaşındadır.


1974 Mutlu Barış Harekatından sonra 13 Şubat 1975 tarihinde toplanan Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi Meclisi oy birliği ile Kıbrıs Türk Federe Devletini ilan etmiş ve yeni devletin Anayasası ile seçim yasasını yapması için Türk toplumunun tüm kurum ve kuruluş temsilcilerinin katılımı ile bir Kurucu Meclis’in oluşturulması kararını almıştır.


Kıbrıslı Türklerin ilk Anayasası, Kurucu Meclisçe kabul edildikten sonra 8 Haziran 1976 tarihinde yapılan Halkoylamasında oybirliği ile onaylanarak yürürlüğe girmiştir.


Bu günkü anayasamızın büyük bir bölümünün gerçekte 1976 anayasasından alınma olması nedeni ile Anayasamızın 33 yaşında olduğu da düşünülebilir.


Anayasa ile birlikte aynı dönemde hazırlanan Seçim Yasası da ki tam adı “5/76 Seçim ve Halkoylaması Yasası”dır, 3 Mart 1976 tarihinde Kurucu Meclis tarafından kabul edilmiş ve 13 Mart 1976 tarihinde de Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.


Anayasanın ve 5/76 Seçim ve Halkoylaması Yasasının hazırlandığı dönem, Kıbrıslı Türklerin 96 yıllık esaret, aşağılanma, horlanma ve soykırıma uğrama yıllarının, verilen milli mücadeleden sonra 1974 Mutlu Barış harekatı ile son bulduğu bir dönemdir.


Göçmenlerin akın akın geldiği, ekonomik çarkların yavaş yavaş dönmeğe başladığı, iskan sorunlarının yaşandığı ve Kıbrıslı Türklerin kendi devletlerini kurarak yeni bir hayata göz açtıkları bir dönemdir bu yıllar.


Şehitlerimize ağlarken, hayatta kalabilmek ve yaşamı sürdürmek için de her yerde yeni bir varoluş ve ayağa kalkma mücadelesinin verildiği günlerdir o günler.


Anayasa ve Seçim Yasası bu koşullarda hazırlanmıştı.


Şimdi koşullar ve sorunlar değişmeye yüz tuttu.  


Rumlar, silahlı mücadele ile tümünü ele geçirmek istedikleri Kıbrıs adasında, 1974 Mutlu Barış Harekatı sonrasında kuzey kesiminde egemenliklerini kaybedince, mücadele platformunu silahtan, uluslararası platformlarda hukuksal ve politik mücadeleye kaydırdılar.


Bu amaçla da önce başta Amerika olmak üzere, Kıbrıslı Rumların yoğun bir şekilde yurt dışında kümelendikleri Avustralya ve İngiltere gibi ülkelerde ses getirici birlikler kurdular. Sonra da bu gibi birlikleri daha az sayıda Kıbrıslı Rumların yaşadıkları ülkelerde de hayata geçirmeye başladılar.


Yunan Birlikleri Federasyonu, AHEPA, Yunan Ortodoks Başpiskoposluğu, Rum Kiliseler Birliği, Dış Rum Birlikleri Federasyonu ve Elenlerin Evi gibi benzeri kuruluşları hayata geçirerek, Türk düşmanlığı girişimlerini bu kanallar vasıtası ile yaşadıkları ülkelerin halklarına ve Meclislerine iletmeye başladılar.


Artık bizlerinde yan gelip yatmaktan vazgeçip, yurt dışında yaşayan soydaşlarımızı kucaklamamızın zamanı gelmiştir.
Adamıza gelip yerleşmek isteyenlere çıkardığımız bürokratik engellere bir son verilmeli ve bu soydaşlarımızı da adamıza yürekten bağlamak içinde onları yönetime ortak etmenin yollarını bulmalıyız.


Bunlardan bir tanesi de yurt dışında yaşayan Kıbrıslı Türklere “Seçme” ve “Seçilme” hakkı verilmesidir. KKTC’de yaşamadıkları için düzenli olarak Meclis oturumlarına ve komisyon çalışmalarına katılımları zor olacağından belki “Seçilme” hakkı bir müddet sonraya ertelenebilir ama “Seçme” hakkının soydaşlarımıza verilmesinin artık zamanı gelmiştir.


Mecliste görev yapan bütün siyasi partiler bu konuda olumlu açıklamalar yapmışlardır. Belli ki hiçbir siyasi partinin böylesi bir uygulamaya itirazı bulunmamaktadır.


19 Nisan 2009 Milletvekilliği seçimleri, aynı günde yurt dışlında yaşayan Kıbrıslı Türklerin seçimlerde oy kullanabilmelerine olanak sağlayacak Anayasal değişikliğin yapılabilmesi için de büyük bir olanaktır. Hem de hiçbir ek masraf gerektirmeyecek bir olanak.


Vatan görevi söz konusu olunca, vergiler söz konusu olunca, hükümete ödemeleri gereken gümrükler ve cezalar söz konusu olunca vatandaş olarak kabul edilen yurt dışında yaşayan soydaşlarımız, iş politikaya ve seçme-seçilme hakkına gelince vatandaş olarak kabul edilmemektedirler. Bu büyük bir haksızlıktır.


19 Nisan günü Milletvekilliği seçimleri yapılırken söz konusu Anayasa değişikliği için de “Halkoylaması” yapılmalı ve yurt dışında yaşayan soydaşlarımızın KKTC ile hem gönül bağları arttırılmalı hem de yönetimde söz sahibi olmalarına olanak tanınmalıdır.


O vakit seçim zamanlarında oy kullanabilen ve kendini gerçek bir KKTC vatandaşı olarak gören yurt dışında yaşayan soydaşlarımızdan politik arenalarda mücadele etmelerini istememiz ve gönüllüleri organize etmemiz çok daha kolay olacak ve çok daha verimli sonuçlara ulaşabileceğiz.


Onlar hazır. Bizde hazır olmalıyız.

18 Ocak 2009
Yurtdışı seçmenlerimiz için yorumlar kapalı
Okunma 42
bosluk

Derogasyonlar Ve Mülkiyet Konusu

Derogasyonlar Ve Mülkiyet Konusu

Derogasyonlar Ve Mülkiyet Konusu


Annan Planı döneminde ağızlardan düşmeyen ve bizim de dört elle sarıldığımız bir kavramdı bu “Derogasyon” kelimesi.


Hepimiz bu kelimeyi daha evvel hiç duymamıştık ve manasını da bilmiyorduk ama gene de bu kavrama bu kavrama sıkı sıkıya sarılmıştık.


Kıbrıs sorununa kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm prosedürü içinde “Derogasyon”, basit kelimelerle Avrupa Birliği’nin karmaşık hukuki mevzuatı içinde AB’yi AB yapan temel ilkelere ilişkin bazı istisnaların Kıbrıslı Türklere tanınması anlamına geliyor.


Bu istisnalar, tanımı gereği geçici bir süre için veriliyor. Bunun altındaki neden de zaman içinde derogasyon istenen sorunun yumuşayacağı veya kendiliğinden ortadan kalkacağı düşüncesidir. 


Süreler ise yıllarla değil, on yıllarla belirtiliyor.


27 ülkenin AB’ye katılımı süreci içinde çeşitli ülkeler tarafından kalıcı derogasyonlar talep edildi ve bir kısmı da onaylanarak katılım müzakereleri sonucunda imzalanan “Katılım Belgesi” içinde yerini aldı.


Buna karşılık AB içinde çok sayıda ülkeye çok sayıda durum için tanınmış bir dizi geçici istisnalar yani “derogasyonlar” var.


Örneğin Polonya’nın ve Danimarka’nın AB’ye katılım tarihinden itibaren 10 yıl süre ile Alman vatandaşlarının söz konusu ülkede taşınmaz mal satın alamayacağına dair derogasyon.


Her ne kadar mülkiyet sahibi olmak ve satmak hakkı, AB’nin temel ilkelerinden bir tanesi olsa da, bu konuda talep edilen kısıtlama derogasyon olarak anlaşma içine konmuş.
“Kalıcı derogasyon”ların sayıları çok fazla olmasa da örnek artık oluşmuş durumda.


Talat ve Hristofyas arasında görüşmeler sonucunda, Kıbrıs’ta her iki halkın ayrı ayrı ama aynı tarihte referandumuna sunulacak çözüm planının bir bölümü AB hukukuna getirilen bir dizi istisnayı yani derogasyonları oluşturacak. Oluşturacaktan ziyade oluşturmak zorunda.


Bu derogasyonlar büyük bir olasılıkla, Rumların adanın kuzeyindeki Türk Devletinde daimi ikamet için yerleşmelerine ve mal-mülk satın almalarına (ya da eski mallarına dönmelerine) ilişkin kısıtlamalar ile, çözüm anlaşması uyarınca adanın kuzeyindeki Türk kurucu devletine yerleşmesine izin verilecek olan Rumların bazı seçme ve seçilme hakları ile ilgili olacak.


Kıbrıs müzakerelerinde “Yönetim ve Güç Paylaşımı” başlığı tamamlandı ve 28 Ocak’taki görüşmede ise bütünlüklü çözümün bir parçası olarak değerlendirilebilecek bir konu olan “Mülkiyet” başlığını ele alınacak.


Mülkiyet konusu, bütünlüklü, kalıcı ve sürdürülebilir çözümün en önemli başlığı. Bu başlıkta mutabakat yoksa çözüm olmayacak demektir. 


İşte bu başlık görüşülürken, Kıbrıslı Türklerin “Derogasyonlar” istemleri tekrar masaya konacak.


Taşınmaz mal ve mülkiyet hakkı  AB’yi AB yapan temel kurallardan bir tanesi ve mevcut durum da AB’yi AB yapan bu temel kurala aykırı ama mevcut durumun idamesi de Kıbrıslı Türkler için olmazsa olmaz bir konu.


İşte bu aykırılık yüzünden Cumhurbaşkanı Talat, müzakereler sürerken ve olası çözüm planında, mülkiyet konusunda kalıcı derogasyon istemek ve bunun da AB temel hukukuna dahil edilmesini talep etmek zorundadır.


Amaç, çözüm müzakereleri yapılırken Rumların açtığı davalar nedeni ile mülkiyet konusunun Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından delinmesini önlemek olmalıdır. Nitekim Talat bu konuda çok ısrarcı oldu ve çözüm süreci sonuna kadar AB Adalet Divanında ve AİHM’de dava açılamayacağı konusunu masaya koydu. 


Önümüzdeki hafta, Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuran Orfanidi, Aleksandru, Gavriil ve Solomonidi isimli Kıbrıslı Rumlardan dördünün davasının sonucu açıklanacak.


Bu davalar KKTC Taşınmaz Mal Komisyonu konusu henüz gündemde yokken kabul edilen 32 Kıbrıs Rum başvurusundan dört tanesi. Bunlar büyük bir olasılıkla pilot dava olarak da değerlendirilen diğer 8 davanın sonucu beklenmeden karara bağlanacak ve tümü de Türkiye’nin aleyhine çıkacak.


Bir taraftan mülkiyet konusu masada liderler tarafından konuşulurken, diğer taraftan mülkiyet davaları AİHM’de görüşülmeye devam edecek. Bu davaların etkisini azaltmak için BM’nin de “süreçte hakemlik yapması ve sürece zaman sınırlaması getirmesi”ni talep etmek ve Taşınmaz mal ve mülkiyet hakkı konusunda da Derogasyonları masaya koymak kaçınılmaz oldu.

17 Ocak 2009
Derogasyonlar Ve Mülkiyet Konusu için yorumlar kapalı
Okunma 252
bosluk

Rumlar Asker Sayısını Ne Vakit Azaltacak

Rumlar Asker Sayısını Ne Vakit Azaltacak

Geçmişi hayli katliamlarla dolu olan ve hastalık derecesindeki Enosis saplantısı ile bu adaya felaket getiren lanet papaz Makarios’un (sivil ismi Mihail Hristodolu Muskos) emri ile üstelik de 25 Haziran 1964 tarih ve 227 ETNA sayılı  Gizli Emir ile kurulan Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) her gün asker sayısını arttırmakta, silahlanmasına da hız vermektedir.


Rum tarafındaki Maronitler (Hıristiyan Lübnanlı Araplar) Ermeni ve Latinler 2008 yılına kadar RMMO’ya çağrılmamaktaydı ve askerlikten muaf tutulmaktaydılar. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası, bu üç grubu azınlık olarak tanımlamış ve Mecliste de oy hakkı olmadan temsiliyet vermişti.


Rum hükümeti 2008 yılı içinde yasa değiştirerek MAronitleri, Ermenileri ve Latinleri askere almak kararı aldı. Yani onlara da artık RMMO kışlalarında Kıbrıslı Türkler düşman olarak tanıtılacak ve beyinlerine Türk düşmanlığı sokulacak. Her hangi bir çatışma olursa da, bu güne kadar bizlere karşı savaşmamış olan bu kişiler, ister istemez bize karşı cephe almaya zorlanacaklar ve ellerine Türkleri öldürmek için silah verilecek.


Bu uygulama tamamen 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına aykırıdır. KKTC hükümeti bu konuyu hemen BM’ye ve AB’ye taşımalı, gerekli yerlere de yazılar gönderip şikayetlerini dile getirmelidir.


Rumların adanın yerlisi olan ve 900 yıldır bu adada yaşayan Latinleri, çoğunluğu I.ci dünya savaşından adaya gelmiş olan Ermenileri ve neredeyse adadaki varlıkları bin yılı geçmiş olan Maronitleri askere alarak RMMO’da görev yapan personel sayısını arttırmayı planlamaktadır. Gerçekte de hedefleri ihtiyatlarla birlikte RMMO’daki asker sayısını yüz bine çıkarmaktır.


Nüfuslarının az olması askerde görev yapabilecek erkek sayısını kısıtlamaktadır. Beş yüz beş bin seçmen olması demek, 18 yaş üzerinde yaklaşık ikiyüz ellibin erkeğin bulunduğunu göstermektedir. Askerlik yaşı geçtikten sonra vatandaş yaptıkları “Rum Yerleşikleri”n sayısının yaklaşık yirmi bin olduğu düşünülürse, 18-50 yaş grubundaki erkeklerin sayısının ortalama olarak yüz elli bin olduğu ortaya çıkmaktadır.


Bu da, Rum erkeklerinin her üç tanesinden ikisinin mükellef veya ihtiyat asker olduğu demektir.             


Güney Kıbrıs’ta Harp Okulu olmadığı için 1960’dan beridir tüm RMMO Subayları Atina Harp Akademisinde ve Topçu okullarında eğitim görmektedirler. Yeterli olamayan subay sayısı ise bilinçli olarak Yunanistan silahlı kuvvetlerinden karşılanmaktadır. Özellikle de Yunan Genel Kurmayı RMMO’yu yönetebilmek için bu güne kadar RMMO komutanı da dahil olmak üzere tüm üst düzey subayları Yunanistan’dan göndermiştir.  


Subay göndermekle de kalmayan Yunanistan, paralı asker adı altında binlerce Yunanlı askeri de bu kılıf altında adaya sokmuş ve RMMO’nun asker sayısını çoğaltmak yoluna gitmiştir. 


Yunan Silahlı Kuvvetleri tarafından Yunanistan’da paralı asker olarak silah altına alınan bin kişilik Yunan askeri, geçtiğimiz Ocak ayında Güney Kıbrıs’a gönderildi. Bu askerlerin 500’ü Larnaka  ve diğer 500’ü ise Lefkoşa’daki Acemi Er eğitim Merkezlerinde iki aylık eğitimden geçirildikten sonra RMMO’suna katıldı. Bu katılımı Mart ayında kademeli olarak bin kişilik bir alay daha takip etti.


Bu paralı askerler bilahare yapılan resmi törenlerde silahları ile birlikte boy gösterdiler. Şu anda RMMO’da görev yapan Yunanistan’dan gelmiş paralı askerlerin sayısı  20,000’dir.


Ülkelerin askeri yapısı ve orduları konusunda uluslar arası üne ve güvene sahip “Askeri Savunma Dergisi” olan “Jane’s Defence Weekly” ( http://www.janes-defence-weekly.com  adresinden bu derginin web sayfasına ulaşılıp istenen ülkenin ordusu ile ilgili güncel bilgiler alınabilir) 2008 ortalarında RMMO’nun saldırı gücünü Aralık 2008’e kadar üçte bir oranında arttıracağı iddiası yer almıştı. Dergiye göre RMMO Genel Kurmaylığı mevcut yapılaşmada, örgütlenmede ve işleyişinde köklü değişiklikler yapmak kararı almış ve bu değişiklikler sonucunda da RMMO’nun savaş yeteneği bugüne kıyasla üçte bir oranında arttırılacak. 


Beş ay evvel ortaya atılan bu iddia tamamen doğru çıktı ve Rum hükümeti 41 adet tank alımı için gerekli olan kararı geçen hafta içinde aldı. 


Cumhurbaşkanımız Mehmet Ali Talat’ın canla başla adada kalıcı barışın tesisi için çabalarken Rumların silahlanmaya hız vermesi çok anlamlı ve itici bir gelişme.


Adadaki varlığı ile 1974 yılından beri Rumların her tür saldırısına mani olan Türk Barış Kuvvetlerinin adayı terk etmesini isteyen ve bunu her platforma dile getiren Rumlar, kendi yerel ordularının sayısını yüzbine çıkarmak için uğraşmakta,  20,000 adet Yunan askerine paralı asker adı altında para ödemekte ve her gün silahlarını da arttırmaktadır. 


Türk askeri adadan çekilmeye karar verirse, Rumların bu yüz bin kişilik ordusu nereye gidecek. Ellerindeki silahları ne yapacak.


Yoksa daha evvel yaptıkları gibi, tümünü imha ettik deyip sadece bozuk olanları imha edip, gerisini de bir gün nasıl olsa lazım olacak diyerekten çanaklayacaklar mı?  


Çok merak ediyorum niye RMMO’nun savaş gücü tam da Hristofyas’ın adaya Barış getirmek için soyunduğu bir zamanda %35 arttırılıyor.


Kime karşı kullanılacak bu artırım. 


1963’de olduğu gibi gene Kıbrıs’lı Türklere karşı mı?

14 Ocak 2009
Rumlar Asker Sayısını Ne Vakit Azaltacak için yorumlar kapalı
Okunma 45
bosluk

RMMO’ya Türklerin Katkısı

RMMO’ya Türklerin Katkısı

1989 yılında Kıbrıs Rum tarafındaki iki büyük banka birleşerek, dünyada yaygın bir şekilde kullanılan dört büyük kredi kartı şirketinin -Visa, Mastercard, Diners Club ve American Express- çeşitli bankalar aracılığı ile kullanıcılara sunulan kartlarının tek elden yönetimi ve kontrolü konusunda girişim yaptılar ve merkezi Lefkoşa’da olan JCC Payment Systems Ltd. (http://www.jcc.com.cy) şirketini kurdular.


Bu şirketin ana ortağı %45 hisse ile Bank of Cyprus, %30 hisse ile Marfin Popular Bank ve %25 hisse ile de içinde Hellenic Bank, National Bank of Greece, Piraeus Bank ve Alpha Bank’ın yer aldığı bir konsorsiyum oldu. Şirketin 64’ü Lefkoşa2da çalışan 67 personeli mevcut ve Güney Kıbrıs’ta kullanılan tüm kredi kartları da bu şirket kanalı ile ana kredi kartı şirketlerinin hesaplarına geçmekte ve ödemeler yapılmakta.  


Bu nedenle de Güney Kıbrıs’ta perakende satış yapan tüm satış yerlerinden kredi kartı ile yapılan tüm alışverişler, merkezi Lefkoşa’da olan bu JCC Payment Systems Ltd.’in kayıtlarında yer almaktadır. Her yıl sonunda JCC şirketi yıllık bilançosunu ve yapılan harcamaların dökümünü açıklamaktadır.   


JCC Payment Systems Ltd.’in her yıl sonu ilan ettiği verilere göre, kapıların açıldığı 23 Nisan 2003 yılından günümüze kadar Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Rum tarafında harcadıkları para miktarı toplam olarak 76,460,000 Euro, bu günkü kurla da 164,389,000 TL.


Tabii bu rakama nakit harcamalar dahil değil. Herhalde bir o kadar da nakit harcama yapılmıştır.


Harcama grafiği sistematik olarak 2003 yılından günümüze artış göstermiş ve 8.6 milyon Euro’dan başlayarak 19.92 milyon Euro’ya kadar kademeli olarak artmış.


Kapıların 23 Nisan 2003’de açılması nedeni ile 2003 yılı yarım sene olarak kabul edilirse, son 5.5 senedeki ortalama yıllık harcama miktarı 13.9 milyon Euro, yani 29.9 milyon TL.


2008 yılında Rum tarafında harcanan 19.92 milyon Euro’yu yani 42.83 milyon TL’yi resmi nüfusumuza bölersek, kişi başı harcama yıllık 156 TL. Eğer bu rakamı Rum tarafına geçebilen KKTC vatandaşlarına bölersek, yaklaşık kişi başı harcama yıllık 356 TL olmaktadır.


2003 yılının Nisan ayından günümüze kadar Kıbrıslı Türklerin, Rum devletine yaptıkları doğrudan katkı 29,590,020 TL., Rum şirketlerine yaptıkları katkı da 24,658,350 TL.


Bu beş buçuk yılda Kıbrıslı Türklerin, 1963 yılında bize soykırım uygulayan ve o günden beridir de bizleri bu adadan atmaya çalışan Rum devletine ve Rumlara yaptıkları parasal katkı, toplam 54,248,370 TL. dir.


Herhalde 1958 yılından beridir bu adada verdiğimiz varoluş mücadelesinde şehit olan kardeşlerimizin kemikleri de 54 milyon kere sızlamıştır.


İşin kötü tarafı ise Kıbrıslı Türklerin, bu beş buçuk yıldaki harcamaları ile, hastalık derecesindeki Enosis saplantısı ile bu adaya felaket getiren lanet papaz Makarios’un (sivil ismi Mihail Hristodolu Muskos) emri ile (3206/01 [227 ETNA sayı ve 25 Haziran 1964 tarihli] Gizli Emir) kurulan Tümen Komutanlığına (RMMO, Rum Milli Muhafız Ordusu) silah alımları için tamı tamına 3,058,400 Euro, yani 6,575,560 TL katkı yapmış olması.


Rum tarafında yapılan tüm alışverişlerde %4 oranında RMMO’ya katkı payı vardır ve devlet hazinesine girmeden direkt olarak RMMO Kolordu komutanlığına gitmektedir bu pay.


Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Meclisi Savunma Komitesi, geçen hafta içinde gerçekleştirdiği basına kapalı toplantısında Savunma Bakanlığı Genel Müdürü Petros Kareklas’ın komite üyelerine bilgi vermesinin ardından, Rum Milli Muhafız Ordusunun (Kıbrıs Türklere) vuruş gücünü arttırmak için Rusya’dan bir Tank Taburu’nun gereksinimine tekabül eden 41 adet modern ağır tank alımıyla ilgili 115 milyon Euro ödeneği serbest bıraktı.


Buna ilaveten de Rum  Savunma Bakanlığı, bu yıl içerisinde söz konusu 41 adet tanka ilaveten TOR M2 hava savunma sistemleri ve Kornet güdümlü füze alımını da masaya koydu. Aralık 2008’de ise Rum Milli Muhafız Ordusu’nun mevcut zırhlı araçlarının gece görüşlerini yükseltmek için termik kamera alımına yönelik ödeneği de serbest bırakmıştı.


İşte, zamanı gelince, aynen Çekoslovakya’dan aldıkları silahlarla bizlere 21 Aralık 1963’den sonra sistematik olarak uyguladıkları katliamların benzerini uygulayabilmek ve Kıbrıs adasından atabilmek için, bu silahları alıyorlar. Ve bizde onlara çok cömert bir şekilde altı buçuk milyon Türk Liralık katkı yapıyoruz.


“Alın paramızı ve bu parayla silah alın, zamanı gelince de bize karşı kullanınız” diyoruz Rumlara açıkça.


Halkımıza, Rumları şirin göstermeye çalışan, KKTC’deki vergiler ile gümrük harçlarını  bilinçli bir şekilde yükselterek halkımızı Rum tarafından alış verişe teşvik eden yöneticiler ile siyasileri kınamak ve bunun hesabını sormak gerekmektedir.

11 Ocak 2009
RMMO’ya Türklerin Katkısı için yorumlar kapalı
Okunma 37
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar