Kıbrıs’ta Son Raund

Kıbrıs’ta Son Raund
Eroğlu ve Hristofyas Son Raund da by Ata ATUN

Eroğlu ve Hristofyas Son Raund da by Ata ATUN

Dün Liderler arasında yapılan müzakere yavaş yavaş Kıbrıs Müzakerelerinin ne yana doğru gittiğini göstermeye başladı.

Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun dün uyguladığı strateji Rum tarafını bayağı sıkıntıya soktu ve “Çok taraflı Toplantı”dan kaçmak için uzun zamandır alt yapısını oluşturdukları yolların bir çoğunun önünü tıkadı.

Türk tarafının müzakere süreci içinde bayağı atak davrandığını ve müzakerelerde yapıcı ve ileriye doğru görücü hamleler yaptığını bir çok diplomatın söylemesi hiçte yanlı bir davranış ve tesadüf değil.

Özellikle evvelki gün Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun Genel Sekreter Ban Ki Moon’a yazdığı mektubunda, çok taraflı konferans çağırmaya karar vermesi halinde kendisinin de Rum Lider Dimitris Hristofyas’ın önerdiği gibi “Dönüşümlü Başkanlık”ve Federal Hükümetin Başkanlarının “Çapraz Oy”la seçilmesi paketine olumlu bakabileceğini ve Mülkiyette de çok yapıcı tavır sergileyeceğini belirtmesi, Türk tarafının elini ve konumunu çok daha da güçlendirdi.

Özellikle 4’lü veya 5’li zirve toplantısı yapılacaksa, birçok konuları bu toplantıda müzakere etmek yönünde hazır olduğunu beyan etmesi Hristofyas’ı fena halde köşeye sıkıştırdı.

Hristofyas’ın bu aşamadan sonra Çok Taraflı Toplantıya “Hayır” demesi, neredeyse olanaksız.

Konuyu olanaksız yapan da Maraş konusu.

Maraş’la ilgili açıklama doğru veya yanlış, resmi veya değil, ortalığı bayağı karıştırdı ve Hristofyas”ı da bayağı sıkıntıya soktu.

Üstelik Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin Schulz’un Kıbrıs sorununda, Maraş’a karşılık doğrudan ticaret arasında al-ver merkezli bir rol talep etmesi, İngiliz AP Milletvekili Van Orter’in, Kıbrıslı Türklerin izolasyonlarının kaldırılması konusunu gündeme getirerek bunun AB’nin taahhüdü ve yükümlülüğü olduğu görüşünü vurgulaması ve Rumların Kuzey Kıbrıs’taki hava ve deniz limanlarını açması gerektiğini söylemesi, Genişlemeden sorumlu AB Komiseri (Bakanı) Stefan Füle’nin Avarupa Parlamentosunda aralarında Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin tek taraflı dondurduğu 23 numaralı “Temel Haklar” ve 24 numaralı “Adalet” başlıklarının da yer aldığı 8 başlığının ileri götürülmesi konusunun gündemde olduğunu açıklaması hiçte tesadüf değil.

Bu gelişmeler bana artık yerel tabirimizle “tekerleğin döndüğünü”, Rumların ve Yunanlıların eskisi kadar politikada etkin olmadıklarını buna karşın Türkiye’nin ise çok güçlendiğini ve sözünün dinlendiğini söylemekte.

Dönem Başkanlığını tam da devir alacağı bu dönemde hem Türkiye’nin kendilerini “yarım Devlet” oldukları için dikkate almayacağını açıklaması hem de Maraş’ın Kıbrıs Türk İdaresi altında açılacağının ortaya atılması, Hristofyas’ın ve de Kıbrıslı Rumların sevincini kursaklarına bıraktı.

Hristofyas her ne kadar kağıttan kedi gibi Türkiye’yi “Kıbrıs sorununa çözüm istememekle” ve “Kıbrıs’ta ve Kıbrıs etrafında kriz yaratma planlarını uygulamakla” suçlamış olsa da ve “Türkiye Şantaj Yapmayı Sürdürürse AB’ye Üye Olmayacak” tehdidini savursa da kendisini dikkate alan pek olmadı.

Anadolu’muzda Hristofyas benzeri küçük adamların boylarından büyük laflar ettikleri zaman söylenen çok güzel bir tanımlama var “Üfürükten Tayyare” diye. İşte Hristofyas’ın bu tehditleri de aynen bu deyimdekinin benzeri bir tayyare.

Ekim 2014, köşenin arkasında olduğunu ve Ekim 2014 tarihinde de AB’de kararların tek kişilik Veto’larla değil “Nitelikli çoğunlukla” alınacağını unutmuşa benziyor anlaşılan.

BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Downer bu gün Genel Sekreter Ban Ki Moon’a kısa raporunu bildirecek ve 19 Nisan’da da New York’ta BM Kıbrıs ekibi Genel Sekreterin katılımıyla son durum değerlendirmesi yapacak. Bu değerlendirme sonucunda da 4’lü veya 5’li toplantıya tarafların çağrılıp çağrılmayacağı konusunda bir karar ortaya çıkacak.

Her halükarda, “Çok Taraflı Toplantı”ya çağrı yapılsa da yapılmasa da, Dananın kuyruğu Nisan’ın son haftasında kopacak ve Kıbrıs Müzakerelerinin kader tam olarak belli olacak.

 

Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

30 Mart 2012

29 Mart 2012
Kıbrıs’ta Son Raund için yorumlar kapalı
Okunma 75
bosluk

Rumların Dış Borcu

Rumların Dış Borcu
Rumlar Borç Para Altında Eziliyor by Ata ATUN

Rumlar Borç Para Altında Eziliyor by Ata ATUN

Müzakereler hızla devam ederken, gerek BM’nin gerekse de KKTC ile Türkiye’nin isteği, 1 Temmuz 2012 tarihinde Kıbrıs Rum Yönetimi AB Dönem Başkanlığını devralana kadar son 44 yıldır aralıksız süren Kıbrıs Müzakerelerinin son bulması ve adada tarafları memnun edecek bir çözüme ulaşılması.

Her şey hayal edildiği ve düşünüldüğü gibi giderse, 1 Temmuz 2012’ye kadar liderler mevcut 6 başlıkta anlaşarak kapsamlı, süreğenliğinden emin olunacak bir anlaşmaya varacak, bu anlaşma referandum yapılarak adada mevcut iki halka sorulacak ve her iki taraftan da “evet” oyları çıkınca da “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti” ilan edilecek. Bu yeni devlet de 1 Temmuz 2012 tarihinde AB’nin Dönem Başkanlığını devir alacak.

Bana göre tam “Ölme eşeğim ölme, yaza yonca bitecek” deyimine çok uygun bir kurgu ama aynen gerçekleştiğini farz ediyorum.

Rum muhalefet lideri, DISI Genel Başkanı ve 2013 Rum Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde daha şimdiden adaylığını açıklamış olan Nikos Anastasiades, her ne kadar “KKTC’de memur sayısı çok fazladır, anlaşmadan sonra kurulacak ortak devlete hepsini alamayız sonra sırtımıza büyük bir mali külfet biner. Biz Kıbrıslı Türkleri sırtımızda taşımak istemiyoruz. Herkes kendi borcundan ve giderinden sorumlu olsun. Gevşek bir Federasyon kuralım” diyorsa da,  kazın ayağı pek öyle değil.

Rum tarafının Dünya Bankasından aldığı borçların, tahvil satışlarından dolayı sırtlandığı mali külfetin ve iç borçlanmadan dolayı sırtına binen parasal yükü kimin ödeyeceği veya da kimler tarafından ödeneceği konusunda bir tek kelime eden yok.

Bugün Kıbrıs Rum tarafının Dış Borcu’nun toplamı tamı tamına 104 Milyar Dolar. Buna tahviller ve iç borçlanma içeri değil.

Rum tarafının kabul edilebilir nüfusunu 800 bin olarak düşünürsek ve de dış Borçlarını 800 bine bölersek, kişi başına 130 bin ABD Doları dış borç yükü düşer.

Bu miktar, dış borcu olmayan KKTC’nin memur giderleri ile kıyaslandığında, ortaya çok anormal bir dengesizlik çıkmaktadır. Rumların dış borcu, KKTC’nin 162.5 yıllık memur giderlerine eşit.

Kıbrıs Rum tarafı, bizim memurlarımızın kendi sırtlarına kambur olacağını düşünüyorsa, Rumların dış Borcunu da bizlerin, sırtımıza haksızca vurulmuş bir yük olarak düşünmemiz çok doğal bir sav olacaktır.

Bu güne değin bu konu pek gündeme gelmedi ama artık bu konuları hesaplama vaktinin de geldiği kesin.

Kıbrıs Rum tarafı artık batmış ve iflas etmek üzere olan, Türkiye’nin AB Bakanı ve Baş görüşmecisi Sayın Egemen Bağış’ın deyimiyle “Yarım bir devlet”.

Bu yarım devletin, adına “Dış Borç” denen bu mali yükünün sırtımıza yüklenmesi büyük bir haksızlık olacaktır eğer bir anlaşma olursa.

Bu yüke ilaveten bir de Kıbrıs Rum Yönetiminin “İflastan ve ekonomik çöküntüden” kurtulmak için günümüzde sattığı, faizi 2 haneli sayılarla tanımlanan Devlet Tahvillerinden ve iç borçlanmalardan oluşan dev gibi bir mali yükü daha var.

Birde mali yönden batan Yunanistan ile birlikte buhar olan,  Kıbrıs Rum Yönetiminin ve Kıbrıs Rum halkının, sanki de matah bir şeymiş gibi  “Yunanistan Devlet Tahvillerine” yatırdıkları paralar var.

Rumların zirzirolar (Ağustos Böceği) gibi yıllardır vur patlasın çal oynasın yaşam tarzlarından oluşan bu mali yükün bir kısmının, bir anlaşma sonrası bizim sırtımıza yüklenecek olması gerçekten de büyük haksızlık.

Annan Planı taraflarca kabul edilseydi, başımıza gelecek olan felaketlerden ders alınarak, olası bir anlaşmadan sonra başımıza geleceklere ilaveten birde Rumların bu mali borçlarının getireceği yükü de çok iyi düşünüp tartıp, 1 Temmuz sonrası için çok sağlıklı bir karara varmamız gerekmektedir.

Artık gözü kapalı gitmenin zamanı çoktan geçti.

Eğer Annan Planına taraflarca “Evet” denseydi, günümüzde neleri yaşayacağımızı geçmiş yazılarımda açık ve net olarak okuyucularımın önüne koymuştum. Şimdi onlara ilaveten birde Rumların yıllarca haklarımızı gasp ederek, vur patlasın çal oynasın yaşamlarının bedeli olarak borç binecek sırtımıza…

 

Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

http://twitter.com@ataatun

28 Mart 2012

27 Mart 2012
Rumların Dış Borcu için yorumlar kapalı
Okunma 179
bosluk

İngiliz Üslerini Kapatma Kararı

İngiliz Üslerini Kapatma Kararı
Hristofyas and British Bases by Ata ATUN

Hristofyas and British Bases by Ata ATUN

Rumların büyük bir çoğunluğunun içindeki megalomani duygusu, zaman zaman kendilerini dünyanın en güçlü insanları ve ülkesi gibi görmelerine ve boylarından büyük kararlar almalarına neden oluyor.

Bu akıl dışı kararlarını da uygulamaya koyunca, sonunda hem hüsrana uğruyorlar hem de gülünç duruma düşüyorlar.

Tarih bunun örnekleriyle dolu.

15 Mayıs 1919’da Anadolu’nun tümüne sahip olmak hayalleri ile İzmir’e çıkmaları hüsranla sonuçlanmış, Yunan Kara Kuvvetlerinin yüzde seksenini oluşturan 20 bin kişilik orduları da Anadolu’da yok olmuştu.

Her horoz kendi çöplüğünde öter deyimimize uygun olarak Makarios da, Kıbrıs’ı kendi çöplüğü sanmış ve horozlanarak adayı Yunanistan’a bağlayabileceğini sanmıştı, 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin Anayasasını ve garantörleri olan İngiltere ve Türkiye’yi hiçe sayarak…

21 Aralık 1963’de Türklere silahlı saldırı başlatmış, arkasından da 30 Temmuz 1964 tarihinde Rum Meclisini toplayarak ENOSİS kararını çıkarttırmıştı. Bu kararı takan ve ciddiye alan olmadı.

1963-64’de Kıbrıslı Türklere silahlı saldırılarını Türkiye’nin etkin girişimleri sonucu durdurmak zorunda kalınca, yeni bir taktik izlemeye başladı. Türklere silahlı saldırılar yerine Türk bölgelerinin kuşatıldı, Türkleri- kendilerini savunmak amacı ile- mevzilerde yaşamaya zorlayıp üretimden koparılması, işsizlik, açlık, sefalete mahkûm edilmesi planını uygulamaya koydu.

Buna göre Kıbrıslı Türklerin ada içinde dolaşımları kısıtlanacak ve yoksulluk içinde yaşamaya mahkum edilerek teslim olmaları sağlanacaktı. Bu karar doğrultusunda Türklerin adada dolaşımı yasaklandı ve Kıbrıslı Türklere utanç barikatlarında yıllarca, insan haklarına aykırı ve insanlık onurunu rencide eden işkenceler yapıldı. Ancak tüm bu baskı ve insanlık dışı uygulamalara rağmen Kıbrıslı Türkler pes etmedi.

Rum komünist partisi AKEL 3-6 Mart 1966 tarihleri arasında toplanan XI. kurultayında ENOSİS kararını alınca, Makarios böylesi ulvi bir ülküyü solculara kaptırmamak için derhal 26 Haziran 1967 tarihinde Rum Temsilciler Meclisini topladı ve bir ENOSİS kararı daha aldırttı. Arkasından da Grivas’a Türklere saldırı yapması talimatını verdi. 15 Kasım 1967’de Geçitkale’ye yapılan saldırı sonrasında Türkiye’nin hem Yunanistan’a hem de Kıbrıs Rum Hükümetine verdiği son derece ağır ültimatom Makarios’a, ada üzerinde Garantör ülkelerin söz hakkı olduğunu ve kendi kafasına göre hiçbir şey yapamayacağını bir kez daha hatırlattı.

Bu defa megalomani içine giren Yunanistan oldu ve Garantör devletleri yok farz edip 15 Temmuz 1974 tarihinde adada darbe yaparak Makarios’u Cumhurbaşkanlığından atıp yerine onlarca İngiliz’in ve Türk’ün katili Nikos Sampson’u koydu ve Enosis’i ilan etti.

Garantör Türkiye 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına aykırı olan bu harekete karşı müdahalede bulununca, sonucu Rumlar için büyük bir hüsran oldu ve adanın üçte biri üzerindeki egemenlik haklarını yitirdiler.

1950 yılında Başpiskopos seçildikten sonra her gece Enosis hayali ile yatıp sabahları da Enosisi nasıl gerçekleştirebilirim düşüncesi ile uyanan Makarios, 20 Temmuz 1974 sonrasında Türk askerini adada gözleri ile görünce kahrından öldü.

Günümüzde gene Rum Temsilciler Meclisi, daha evvel de birkaç kez aldığı İngiliz Üslerinin kapatılması kararını 22 Mart Perşembe akşamı oy birliği ile gene aldı.

Bu kararı ciddiye alan olacak mı;

Hiç Sanmıyorum.

1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası içinde İngiliz Üslerinin yeri olduğu gibi ekinde de bölgenin tanımı ve koordinatları bulunmakta. Yarım bir devletin Meclisinin hiçbir geçerliliği olmayan uyduruk bir kararı ile İngiliz Üslerinin kaldırılması söz konusu bile değil.

Rumlar adanın 3 tane garantörü olduğunu ve anayasanın altında da bu 3 garantörün imzasının bulunduğunu gene unutmuşa benziyorlar.

Zaten ne vakit İngilizler, Kıbrıs konusunda gerçeklerden bahsedip Kıbrıslı Türklerin haklarını vermeye çalışsalar, adayı kendi çöplükleri zanneden Rum Horozlar hemen ötmeye ve İngiliz Hükümetini Üsleri kapatmakla tehdit etmeye başlar.

 

Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

http://twitter.com@ataatun

26 Mart 2012

25 Mart 2012
İngiliz Üslerini Kapatma Kararı için yorumlar kapalı
Okunma 96
bosluk

Prof Dr. ATA ATUN ‘‘LEUCOSIA’’ SERİSİNİ TAMAMLADI.

Prof Dr. ATA ATUN ‘‘LEUCOSIA’’ SERİSİNİ TAMAMLADI.
3 Cilt LEFKOŞA Serisi

3 Cilt LEFKOŞA Serisi

Prof. Dr. Ata Atun, üstbaşlığı ‘‘Sevdası Krallıklardan Bir
Kent’’ olan ‘‘Leucosia’’ adlı üç ciltlik, Lefkoşa şehrini M.S. 140 ile 1957
yılları arasında ziyaret eden 81 gezginin toplam 842 sayfa olan çeviri kitap
serisini, tamamladı.

Kıbrıs adasının tarihsel süreci içerisinde ‘‘Lefkoşa’’
üzerine çeşitli yabancı yazarlar tarafından yazılan yazıları ilk kez topluca
değerlendiren, Türkçeye aktaran ve günümüz okurlarına kazandıran Ata Atun,
hafta içerisinde basımı tamamlanan üçüncü ciltle birlikte kültür arşivlerimizin
zenginleşmesine ciddi bir ivme kazandırdı.

Atun; Lefkoşa üzerine yazıldığı bilinen en eski yazıdan
(MS.140), yakın tarihimiz olan 1957 yılına uzanan yüzyıllar içerisinde
gezginler, tarihçiler, denizciler ve Kudüs’lü hacılar tarafından farklı
dillerde yazılarak sonraları İngilizceye aktarılan ‘‘Lefkoşa’’ yazılarının ilk
cildini 2008 yılı Ağustos ayında yayınlamıştı.

Yaklaşık on yıllık yoğun bir çalışma süreci sonrasında
harita, gravür, karakalem resim ve 500’ün üzerinde yardımcı dipnotlarla
geliştirip derinleştirilerek sonuçlandırılan üç ciltlik ‘‘Leucosia’’ serisi,
bugüne değin başkent Lefkoşa üzerine yazılan ve yayınlanan en kapsamlı çalışma
olarak dikkat çekmektedir.

1.ci Cilt  278 sayfa olup  M.S. 140 ile 1573 yılları arasında Lefkoşa’yı
ziyaret eden 41 farklı yazarın Lefkoşa’da gördüklerini ve anılarını, 2.ci Cilt
246 sayfa olup M.S. 1571 ile 1821 yılları arasında Lefkoşa’yı ziyaret eden 27
farklı yazarın Lefkoşa’da gördüklerini ve anılarını ve 3. Cilt de 318 sayfa
olup M.S. 1877 ile 1957 yılları arasında Lefkoşa’yı ziyaret eden 13 farklı
yazarın Lefkoşa’da gördüklerini ve anılarını içermektedir.

Ata Atun kitaplarında, konu ile
ilgili elde edebildiği orijinal resimleri kullanırken, çevirisini yaptığı
kitaplarda resim bulunmayan bölümleri de kendi çizdiği karakalem resimler ile
okuyucunun hayal gücünde canlandırmaya çalışmıştır.

 

 

24 Mart 2012
Prof Dr. ATA ATUN ‘‘LEUCOSIA’’ SERİSİNİ TAMAMLADI. için yorumlar kapalı
Okunma 79
bosluk

Müzakerelerin Kaderi Belirginleşiyor

Müzakerelerin Kaderi Belirginleşiyor
Ban Ki Moon

Ban Ki Moon

Rum lider Hristofyas ve müzakere ekibi, özellikle de Çelebisin başını çektiği grup, (her zamanki gibi) spekülatif haberler yaratmak için basını son demine kadar kullanmaktan hiç çekinmiyor.

Rum Basını son bir haftadır, Müzakerelerin kaderini belirleyecek olan “Çok Taraflı Konferans”ın yapılmayacağından, Downer’in de BM Genel Sekreterine sunacağı raporunu ertelediğinden söz etmekte.

İşlerine gelmediği için ne Çok Taraflı Konferansın toplanmasını istiyorlar ne de Downer’in Mart sonunda rapor sunarak bu konuda ileriye doğru adım atmasını…

Şimdiden kulaklara kar suyu kaçırıp, kendi isteklerini olağan hale getirmeye çalışıyorlar.

Ama ne Downer’in hareket ve tavırları, ne de Genel Sekreterin söylemleri bu iddiaları pekte doğrulamamakta.

İşin içinde bir bit yeniğinin olduğu kesin.

Zaten Rum Dışişleri Bakanı bayan Markulli de boşuna, o ülke senin bu ülke benim durmaksızın dolaşmıyor.

Downer bu gün Brüksel’de 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “Kurucuları ve Garantörleri” olan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin Dışişleri bakanlarıyla ayrı ayrı görüşecek. Görüşme konusu da elbette Karpazımızın ünlü Medoş Laleleri değil.

Konu “Çok Taraflı Konferans” ve Türkiye’nin Kıbrıs müzakereleri konusunda 1 Temmuz sonrasındaki olası tavrı ve yürürlüğe koyacağı uygulamaları.

Gerek BM Genel Sekreteri Ban’ın, gerekse de Ban’ın Kıbrıs Özel Danışmanı Downer’in Türkiye’nin 1 Temmuz sonrasındaki tavrı ve uygulamaları sonucunda karizmalarının çizileceği kesin.

Bu nedenle de daha evvel açıklandığı üzere Downer müzakerelerle ilgili raporunu Mart sonuna kadar BM Genel Sekreterine sunacak. Daha doğrusu sunmak zorunda kalacak.

Rumlar her ne kadar “Çok taraflı Toplantı” yapılmadan evvel Kıbrıs sorununun temel boyutlarında var olan anlaşmazlıkların çözülmesini istiyorlarsa da, Türk tarafı da 1 Temmuz’a kadar müzakerelerden bir sonuç alınamazsa devam edilmesinin artık gereksiz olduğu görüşünde.

BM Genel Sekreteri ve Kıbrıs masası öncelikle “Mülkiyet” konusunda Kıbrıs Rum tarafının talepleri ile Kıbrıs Türk tarafının talepleri arasında bir ortak yol bulmaya çalışıp, var olan pürüzü gidermek için uğraşırken aynı şekilde de “Çok taraflı Toplantı”nın yapılması veya yapılmaması için de ortak yolu bulmak zorunda.

Sadece Rumların istekleri yerine getirilecek diye bir kural yok. Her iki tarafı da memnun edecek ortak bir yolu bulmak BM’nin kuruluş amaçlı görevi zaten.

Ama bu ortak yol konusunda ufukta bir olasılık gözükmüyor.

Zaten Downer’da bunun farkında ve evvelki gün Associate Press’e verdiği, Washington Post’ta yayımlanan mülakatında da “Eğer bir taraf görüşmelere bir kez daha gelmeme kararı verirse, bu son demektir” diyerek orta yolu BM olarak bulamazlarsa müzakerelerin devam edemeyeceğini açık ve net olarak, yazılı bir şekilde ilan etti.

Üstelik Downer, Rumların istediği şekli ile müzakerelerin, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, AB Dönem Başkanlığı’nın ardından da devam etmesi halinde dahi, tarafların bir anlaşmaya varacağından şüphe duyduğunu söyleyerek 1 Temmuz’un önemini ortaya koydu.

Bu son gelişmelerden ve girişimlerden Rum Basınının iddialarının aksine BM Genel Sekreteri’nin, muhtemel antlaşmaya son rötuşların yapılacağı,  İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ın da yer alacağı “Çok Taraflı Toplantı” çağrısı yapmak niyetinde olduğu açıkça belli oluyor.

48 yıldır kucağında taşıdığı “Sorumluluk” topunu “Çok Taraflı Toplantı”ya katılan üyelerin kucağına atıp “Artık siz halledin, benden bu kadar” diyerek bu işten sıyrılmanın alt yapısını oluşturmaya çalıştığı da…

 

Ata ATUN

ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.com

23 Mart 2012

22 Mart 2012
Müzakerelerin Kaderi Belirginleşiyor için yorumlar kapalı
Okunma 71
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar