Rum Siyasileri Tanımak (3/9)

Rum Siyasileri Tanımak (3/9)

2. bölümün devamı…

 

Kıbrıs Rum siyasi partileri içinde şimdilik ikinci en büyük siyasi parti ve ana muhalefet partisi AKEL’dir. DISY ve AKEL’in taraftarları sayıca birbirlerine çok yakın olduğundan zaman zaman iktidar ve muhalefette yer değiştirirler ve bazen AKEL iktidarda, DISY muhalefette, bazen de DISY iktidarda, AKEL de muhalefette yer alır.

 

Çalışan Halkın İlerici Partisi (AKEL)

Siyasi Yelpazedeki yeri: Marksist- Leninist Komünist Parti

 

Dünya üzerinde komünizm doktrinlerine sıkı sıkı bağlı olan ve halâ daha komünizmden vazgeçmemiş ender siyasi partilerden bir tanesidir.

 

AKEL (Çalışan Halkın İlerici Partisi), 1926 yılında, Yunanistan ile Kıbrıs’ın birleşmesi ülküsü olan Enosis’i savunan Yunan (Helen) Milliyetçilerine ve bu düşüncedeki siyasetçilere karşı “Kıbrıs Komünist Partisi” adı altında kurulmuş olan partidir.

 

İngiliz Sömürge döneminde Vali Konağı’nın ve Valinin arabasının yakılması ile sonuçlanan 1931 isyanından sonra Birleşik Krallık Koloni İdaresince adada uygulamaya konan sıkıyönetim nedeni ile tüm siyasi parti, dernek, birlik ve sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin yasaklanması nedeni kapanmak zorunda kaldı.

 

1939 yılında başlayan İkinci Dünya savaşında, Birleşik Krallık Koloni İdaresinin Kıbrıslı Türk ve Rumları çok düşük ücretlerle çalıştırmasını önlemek için 14 Nisan 1941 tarihinde sendikalaşma maskesi altında AKEL ismiyle tekrar kuruldu. Destekçileri de o dönemde Yunanistan’ı ele geçirmek isteyen komünist kuruluşlar ve Rusya oldu.

 

1950’li yıllarda dünyanın iki kutuplu olmasından istifade eden Makarios, hem batıdan hem de Ruslardan menfaat sağlamak için başarılı bir Bizans taktiğini uygulamaya koydu. Açıkça ikiyüzlü bir politika uygulayarak BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri olan ABD’ye ve SSCB’ne ayrı ayrı yaklaşıp her iki tarafı da diğerini desteklemekle ve Doğu Akdeniz’de üs vermekle tehdit edip, şantaj yaptı.

 

Makarios ayni zamanda EOKA için sağlamak istediği silahları, SSCB’ne yakın duruşu ile bilinen Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdulnasır’dan ve Çekoslavakya’dan temin etmek yoluna gidince Marksist- Leninist bir parti olan AKEL de, SSCB’nin onayı ile sağcı Makarios’a destek vermek zorunda kaldı.

1966 yılında Makarios, AKEL’in tam desteği ile Rum Temsilciler Meclisinden ENOSİS kararını “oybirliği” ile geçirdi.

 

15 Temmuz 1974 sabahına gelindiğinde adada sağcı EOKA B’ciler, Makarios’cular, AKEL’ciler ve Milliyetçi Sosyalistler olmak üzere birbirine hasım dört ana siyasi grup bulunmaktaydı.

1955-58 yılları arasında EOKA’nın silahlı eylemlerinde görev alan AKEL, 1970’li yıllarda Grivas tarafından hayata geçirilen EOKA B’yi hiç desteklemedi ve tam aksi bir duruşla da karşı çıktı.

Bu nedenle de 15 Temmuz 1974 darbesinde, Yunan Milliyetçisi olan EOKA B’ciler yüzlerce AKEL ve darbe yaptıkları Makarios taraftarını kurşuna dizerek bu kararlarının intikamını aldılar. 22 Mayıs 2011 Kıbrıs Rum temsilciler Meclisi seçimlerde aldığı yüzde 32.67 oy ile 56 sandalyelik Rum Meclisinde 19 sandalye sahibi oldu. Günümüzde Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisinde Ana Muhalefet partisi konumundadır.

 

Kıbrıs Rum tarafındaki “Siyasi Yapılanmayı” ve Kıbrıslı Rumların Kıbrıs konusuna bakışını anlatan bu yazı dizisi devam edecek…

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

31 Ocak 2014

 

30 Ocak 2014
Rum Siyasileri Tanımak (3/9) için yorumlar kapalı
Okunma 81
bosluk

Rum Siyasileri Tanımak (2/9)

Rum Siyasileri Tanımak (2/9)

1. bölümün devamı

 

Makarios’un talimatıyla, 1968 yılında Türklerle görüşmeler yapmak için Türk Yönetimi Cemaat Meclisi Başkanı Rauf. R. Denktaş ile Rum Cemaat meclisi Başkanı olarak masaya oturan Glafkos Klerides, darbeden hemen sonra Makarios adaya dönenen kadar “Vekil Cumhurbaşkanı” görevini yaptı.

 

Klerides’e göre Enosis olasılığı 15 Kasım 1967 Geçitkale olaylarından sonra gittikçe zayıflamaya başlamış ve 20 Temmuz 1974 “Mutlu Barış Harekatı” ile de tarihe karışmıştı. Bu nedenle de Mutlu Barış Harekatı’ndan sonraki görüşü, adaya çözümün ancak “coğrafi bölünmeye dayalı federasyon” ile gelebileceği şeklinde değişti.

 

Makarios’un dönüşünden sonra bu düşüncesinden dolayı Makarios ile yolları ayrıldı. Klerides, 15 Temmuz 1974 tarihinde Yunanistan’daki Albaylar cuntasının desteği ve talimatı ile darbe yapan ve darbeyi organize eden EOKA B’ciler ile 1955-59 yılları arasında Enosis için kan dökmekten çekinmeyen EOKA’cıların,  darbeden ve bu nedenle de Türkiye’nin askeri müdahalesinden sorumlu tutularak Rum toplumunun belli bir kısmı tarafından dışlanmalarını fırsat bildi ve bu kişileri yanına alarak 1976 yılında adını “Demokratik Seferberlik Partisi” olarak koyduğu DISY’i kurdu. O yıllarda EOKA kökenlilerin gidebilecekleri başka bir yer de olmadığından hepsi Klerides’in şemsiyesi altında toplandılar.

 

DISY adlı bu siyasi partinin kurucuları ve ilk yöneticileri eski EOKA’cılar ile darbeyi gerçekleştiren EOKA B’ciler oldu. Bu nedenle de kuruluşunda “Yunan Milliyetçiliği”ne canı gönülden bağlı Kıbrıslı Rumların parti yönetiminde çoğunlukla yer aldığı sağcı bir parti oldu DISY.

 

DISY’nin Kıbrıs Rum politik yapılanma yelpazesindeki yeri “Enosis Taraftarı Helen Milliyetçisi”dir.

 

22 Mayıs 2011 tarihinde yapılan Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi seçimlerinde Cumhurbaşkanlığı AKEL’in elinde olmasına ve DISY ikinci parti olarak seçime girmesine rağmen, yüzde 34.28 oy alarak seçimi birinci parti olarak göğüsledi ve 56 sandalyelik mecliste 20 sandalye sahibi oldu.

 

17 Şubat 2013 tarihinde yapılan Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de ilk turda, kullanılan oyların yüzde 45.46’sını, 24 Şubat 2013 tarihinde yapılan ikinci turda da,  Kıbrıs Rum siyasi partiler yelpazesinde hepsi de sağcı siyasi partiler olan DIKO, EVROKO ve Ekologlar Partilerinin tam desteğini alarak kullanılan oyların yüzde 57.48’ini alan DISY adayı Nikos Anastasiades seçimi kazandı.

 

DISY halen Rum Temsilciler Meclisinde 9 sandalye sahibi DIKO ile koalisyon yapmaktadır ve 29 sandalye ile Mecliste çoğunluğu elinde tutmaktadır. Rum Temsilciler Meclisi Başkanı ise Milliyetçi Sosyalist olan KS-EDEK’in Genel Başkanı Omiriu olup, DISY-DIKO koalisyonuna dışarıdan tam destek vermektedir.

 

Kıbrıs Rum tarafındaki “Siyasi Yapılanmayı” ve Kıbrıslı Rumların Kıbrıs konusuna bakışını anlatan bu yazı dizisi devam edecek.

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

29 Ocak 2014

28 Ocak 2014
Rum Siyasileri Tanımak (2/9) için yorumlar kapalı
Okunma 79
bosluk

Rum Siyasileri Tanımak (1/9)

Rum Siyasileri Tanımak (1/9)

Kıbrıs Rum tarafındaki politik sahnede neler olup bittiğini anlamak için önce Rum siyasileri ve Rum siyasi partilerin politik yelpazedeki yerleri ile geçmişlerini bilmek,  bu yapılaşmayı kavrayabilmek için de, biraz da olsa Kıbrıs’ın tarihi hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor…

 

Kıbrıs Rum tarafının müzakerelere başlamak için ortaya attığı “Ortak Belge”nin yayınlanması koşulu gerçekte müzakereleri kilitleme amaçlı. Ekonomileri düzelmeden, Afrodit parselinde de (parsel 12) geliri Kıbrıs Rum tarafındaki halkı ve hükümeti ihya edecek ve bataktan kurtaracak miktarda doğalgaz veya petrol bulunmadan masaya oturmak istemiyorlar. Biliyorlar ki masaya ekonomileri iflas etmiş, batakta ve kurtarılmayı bekleyen halk olarak otururlarsa, edilgen taraf olacaklar ve önlerine konan her koşul ile Türklere egemenlikte, devlet yapısında ve yönetimde ortaklık vermek zorunda kalacaklar.

 

Bu nedenle seçimlerin yapıldığı Şubat 2013’den beridir masaya oturmamakta direniyorlar. Rum halkının devlet başkanı olarak seçilen Anastasiades, daha ilk günden zaman kazanmak amaçlı olarak masaya oturmamak ve süreyi de uzatmak için elden geleni yapıyor. Ki, daha çiçeği burnunda bir devlet başkanı iken “Bizim muhatabımız Türkiye’dir. KKTC’yi kendimize muhatap kabul etmiyoruz. Türkiye’de Mart 2014’de yerel seçimler, Temmuz 2014’de Cumhurbaşkanlığı ve 2015’in yazında da Parlamento seçimleri var. Müzakereler 2015’in sonbaharında başlasa daha iyi olacak” sözleriyle niyetini açıkça ortaya koymuştu.

 

Aradan geçen 11 aylık oyalama süresi, gerek BM’nin gerekse de AB ile ABD’nin sabrını taşırmış olmalı ki her üçü de müzakerelerin bir an evvel başlaması için kıpırdanmaya başladılar. ABD ve AB Elçilerinin arayı bulmak ve Ortak Metin ile ilgili tıkanıklığı aşabilmek için Cumhurbaşkanlarını ziyaretleri, BM’nin girişimleri, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanının programını erkene alıp apar topar adaya gelmesi bir hazırlık yapıldığının işaretlerini vermekte.

Kıbrıs Rum tarafındaki politik sahnede neler olup bittiğini anlamak için önce Rum siyasileri ve Rum siyasi partilerin politik yelpazedeki yerleri ile geçmişlerini bilmek,  bu yapılaşmayı kavrayabilmek için de, biraz da olsa Kıbrıs’ın tarihi hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor.

 

Geçtiğimiz yılın Şubat ayında Kıbrıslı Rumların Cumhurbaşkanı seçilen Nikos Anastasiades’in niye müzakere masasına oturmadığını anlayabilmek için önce başkanı olduğu siyasi partiyi, bu partinin ülküsünü ve nasıl kurulduğunu bilmek gerekmektedir.

 

Demokratik Seferberlik Partisi (DISY)

Siyasi yelpazedeki yeri: Yunan (Helen) Milliyetçisi 

 

Rum tarafında birinci büyük parti konumunda bulunan DISY (Demokratik Seferberlik Partisi ), 1976 yılında, 15 Temmuz 1974 darbesinden sonra Makarios ile yollarını ayıran Glafkos Klerides tarafından kuruldu.

 

Geçtiğimiz aylarda vefat eden Klerides 1950 yılında Başpiskopos seçilen Makarios’a destek vererek siyasi hayata atıldı ve yanından hiç ayrılmadı. 1955’de EOKA’nın kuruluşunda aktif rol aldı ve 1960’lı yılların başında Türkleri organize bir biçimde imha etme çalışmaları başlatılan “Akritas Planı”nın hazırlanmasında ve uygulamaya konmasında önemli görevler yaptı…

 

Kıbrıs Rum tarafındaki “Siyasi Yapılanmayı” ve Kıbrıslı Rumların Kıbrıs konusuna bakışını anlatan bu yazı dizisi devam edecek…

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

27 Ocak 2014

26 Ocak 2014
Rum Siyasileri Tanımak (1/9) için yorumlar kapalı
Okunma 67
bosluk

Kilislerde Ayine İzin Verilmesi

Kilislerde Ayine İzin Verilmesi

KKTC sınırları içindeki kiliselerde karşılıksız ve tek taraflı olarak ayinler yapılmasına izin verilmesi KKTC halkını rahatsız etmeye başladı.

 

Gazimağusa’dakiAyiosKserinos kilisesinde bir kereye mahsus ayin yapılmasına izin verilmesi daha işin başında birçok vatandaşımızı rahatsız etmişti. Özellikle hem Mağusa’mızın yerlileri, hem de güneyden göç ederek gelen kardeşlerimiz büyük infialle karşılamışlardı bu kararı. Şimdi Dışişleri Bakanlığı bu izinleri her aya çıkarmış durumda.

 

Vatandaşlarımız kiliselerde ayin yapılmasına izin verilmesine karşılık,Güney Kıbrıs Rum Yönetimi sınırları içinde kalan camilerde Kıbrıslı, Türkiyeli diye ayırım yapılmadan tüm KKTC vatandaşlarına dini ibadetlerini yerine getirmek ve mezarlıkları ziyaret etmek izninin talep edilmesini ve bu izin verilmediği müddetçe de KKTC’lerdeki kiliselerde ayin yapılmasına müsaade edilmemesini istemektedir.

 

Dışişleri Bakanlığı üç açıdan yanlış yapmaktadır.Kiliselerde toplu ayinler arttıkça “Güvenlik Zafiyeti” ortaya çıkmaktadır. Bunun en güzel örneği Rumların 1963 yılında Kıbrıslı Türklerle Rumlar arasında sürtüşme yaratmak için EOKA’cıMarkosDragos’un heykeli ile Ay kasinyo İlkokuluna bomba koymaları ve bunun da suçunu Kıbrıslı Türklerin üzerine atmalarıdır. (Bak. Hristodulus Açıklamaları)

 

BM’de, AB Komisyonunda veya Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye veya da Kıbrıs ile ilgili çok kritik bir günde yapılacak bir toplantı öncesinde yer alacak olan bu kontrolsüz ayinlerin bir tanesinde Kıbrıs Rum Merkezi istihbarat Teşkilatı (KIP) veya fanatik Rumlar tarafından bilinçli bir şekilde organize edilecek kan akıtıcı bir olayın tüm sorumluluğu Kıbrıs Türk tarafına ve Türkiye’nin sırtına yüklenecek, istenen kınayıcı, aşağılayıcı veya lanetleyici karar da ilgili toplantının sonuç kararı olarak açıklanacaktır.

 

Yeterli güvenlik önlemleri alınmadan, ayine katılacak kişi ve ruhban sınıfından kişiler iyice kimlik kontrolünden geçirilmeden bu ayinlere izin verilmemesi gerekmektedir.

 

Rumlar bu şekilde dini alet ederek topraklarımıza girmeleri ve dini binaları fiilen sahiplenmeleri ileride, -bugün üzerinde titrediğimiz- egemenlik haklarımıza büyük zararlar verecektir. Bir kere izin verildikten sonra bir daha bu izni iptal etmek hakkımız olamayacaktır. Yıllardır sadece rüyalarında görebildikleri ve ne politik olarak ne de silahla yapamadıkları KKTC topraklarını işgal etmeyi, dini alet ederek yavaş yavaş bu yöntemle yerine getireceklerdir.

***

Tarihte bunun örnekleri vardır. Zira Osmanlı Devleti de aynı hatayı yapmıştır. Padişah fermanı ile yapılacak olan her kilise veya şapele 400 dönüm toprak verilmesi kararı çıkınca, Kıbrıs adasında dağ taş Kilise ve Şapel dolduruldu. Osmanlı devleti de hepsine 400’er dönüm toprak bağışlamak zorunda kaldı. Bu nedenle bugün kuş uçmaz, kervan geçmez yerlerde hala daha kilise veya şapel kalıntıları görmekteyiz. Kıbrıslı Rumlar ve Rum Ortodoks Kilisesi bu yöntemle on binlerce dönüm toprak sahibi oldular Kıbrıs adası üzerinde.

 

Dışişleri Bakanlığı derhal karşılıksız olarak kiliselerde ayin yapılmasına izin vermeyi durdurması ve ayırımsız olarak tüm KKTC vatandaşlarının Güney Kıbrıs’taki İslam dinine ait dini yerlerimizi ziyaret etmesine ve dini vecibeleri yerine getirmesine izin verilmeden yeni bir izin vermemesi gerekmektedir.

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

24 Ocak 2013

 

23 Ocak 2014
Kilislerde Ayine İzin Verilmesi için yorumlar kapalı
Okunma 106
bosluk

İngiliz Üsleri Devredilecek mi

İngiliz Üsleri Devredilecek mi

Londra’da, 15 Ocak günü Downing Sokak No.10’da bulunan Başbakanlık ikametgahında, İngiltere Başbakanı David Cameron ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Başkanı Nikos Anastasiadis arasında yapılan görüşme sonucunda yayınlanan “Ortak Bildiri” bir kaşık suda fırtınalar kopardı.

 

Açıklamadan sonra Rumlar bayram yaptılar adeta, İngiltere Rum tezlerini destekliyor ve 1960 Anlaşması ile İngiltere’nin mülkiyetine verilen Ağrotur ve Dikelya İngiliz Üslerinden 198 Kilometre kare Rumlara iade ediliyor diye.

 

Söylenenlerin ve iddia edilenlerin her ikisi de doğru değil.

Elimde 15 Ocak günü İngiltere Başbakanı David Cameron ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis arasında mutabakata verilen metnin orijinali bulunmakta.

 

Metin toplamda, bana göre,  sekiz paragraf.

Metnin neredeyse yarını oluşturan ilk üç paragraf iyi niyet temennileri ve Kıbrıs Rum Yönetimi ile Avrupa Birliği ilişkilerinde nelerin yapılabileceği ile ilgili.

 

Dördüncü paragrafın son bölümünde, Kıbrıs Rum tarafı İngiltere’den, Türkiye’yi işaret ederek genişleme konusunda adata destek istiyorlar ve genişlemelerde AB kriterlerine uyulmasının üye ülkelerin halkının üzerinde olumlu etki yapacağı belirtilmekte. Yani burada Kıbrıs Rum Yönetimi İngiltere’ye “siz 2007 yılında Türkiye’ye arka çıktınız, bunu devam ettirmeyin” demek istemekte.

 

Beşinci paragrafta Kıbrıs Rum Yönetiminin ekonomik olarak boğazını sıkan Troyka ile ilgili ve İngiltere Hükümeti’nin GKRY’nin ekonomik dar boğazdan çıkışına yardımcı olacağı ve Ortadoğu’daki çatışmaların daha tehlikeli bir hal alması durumunda bölgenin selameti için İngiliz üslerinin kullanımında GKRY ile istişare edilmesinin ve koordinasyon yapılmasının faydalı olacağı vurgulanmakta.

 

Altıncı Paragraf tamamen sürdürülmekte olan Kıbrıs Müzakereleri ile ilgili ve her iki ülkenin bütünlüklü bir çözüme katkı yapacaklarını teyit etmekte. Son cümle, Birleşik Kıbrıs’ın BM’nin Kıbrıs ile ilgili kararlarında bahsedildiği gibi “Tek egemenlik, tek uluslararası kimlik ve tek vatandaşlık sahibi, politik eşitliğe sahip iki bölgeli bir federasyondan oluşacağı”ndan bahsetmekte.

 

Burada önemli olan, Anastasiades’in Cameron ile görüşmesinde İngiltere’den “İki bölgeli, iki toplumlu Federasyon” tanımının kendilerini rahatsız ettiğinden ve bu tanımdan vazgeçilmesini istediklerini dile getirmesidir. Basın belli ki bunu atlamış.

 

Cameron’un, bu tanımlamanın “BM Güvenlik Konseyi İngiltere’nin Kıbrıs konusunda gerçekleri bilmesi ve yıllar önce masaya koyduğu bir çözüm önerisi olması” nedeni ile bu isteğe yanıtı “kesin hayır” olmuştur. İngiltere Hükümeti tarafların anlaşması ve onayı olmadan bu tanımın değiştirilemeyeceği görüşünde.

 

Yedinci paragraf ise İngiliz Üslerindeki toprakların 198 kilometre karesine kullanım hakkının verilmesi ile ilgili. Gerçekte bu konu yeni değil. 2004 yılındaki Annan Planı görüşmelerinde İngiliz hükümeti Annan Planı’nın taraflarca kabulü durumunda üs topraklarının yüzde seksenini kullanıma açacağını resmi olarak açıklamıştı.

 

Dört yıldır sürdürülen çalışmaların sonunda söz konusu topraklar, İngiliz Üsleri sınırları ve İngiliz Üs Bölgesi yönetimi ile egemenliği altında kalmak kaydı ile kullanıma açılacak. Alım ve satım İngiliz Üsleri kanalı ile olacak. Bölgede İngiliz Üs Polisleri görev yapacak ve giriş çıkışlar gene İngiliz Üs görevlileri tarafından kontrol edilecek. İşlenecek suçlar İngiliz Üs Mahkemelerinde görüşülecek.

 

Sonuç olarak İngiltere hükümeti GKRY’ne bu toprakları bağışlamış değil. Zaten Türkiye’nin ve KKTC’nin onayı olmadan bunu yapması da olanaksız. 1960 Zürih ve Londra Anlaşmaları ile 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasında “Ek madde” olarak sınır koordinatları ile birlikte yer alan İngiliz Üs bölgelerinin sınırları, ancak bu anlaşmaları ve anayasayı imzalayan tarafların onayı ile değişebilir. Taraflardan birisi Türkiye, diğeri de şimdiki adı KKTC olan ‘Kıbrıs Türk Cemaati’dir. Bu tarafların onayı olmadan yapılan değişikliklerin hiç birinin uluslararası geçerliliği olmayacaktır.

 

Ata ATUN

e-mail: ata@kk.tc

http://www.ataatun.com

22 Ocak 2013

22 Ocak 2014
İngiliz Üsleri Devredilecek mi için yorumlar kapalı
Okunma 106
bosluk
  • Sayfa 1 ile 3
  • 1
  • 2
  • 3
  • >
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar