Rusya iflasa sürükleniyor (3)

Rusya iflasa sürükleniyor (3)

Rusya Başbakanı Medvedev’in “Eğer biz Suriye’ye girmeseydik, önümüzdeki yıllarda Türkiye karşımıza devasa bir ülke olarak çıkacaktı” açıklaması ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılış sürecini başlatan Rusya eski Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov’un “Rusya, Türkiye ile sürtüşürse kaybeden kendisi olur” sözü boşuna söylenmiş değil.

 

Gerçekte dünya üzerinde küresel güç olmaya soyunan Rusya’nın elinde stratejik öneme sahip herhangi bir ekonomik güç yok. ABD, dünya üzerindeki petrol yataklarının yüzde sekseninin, Çin tüm kıymetli ve stratejik öneme sahip madenlerin çıkarıldığı ocakların kontrolünü elinde tutuyor. Rusya’nın elinde ise sadece kendi toprakları içinde çıkan petrol ve doğalgazdan başka bir şey yok. ABD dünya petrol ve doğalgaz fiyatlarını yapay olarak manipüle ederek Rusya’nın ekonomisini parmağında oynatıyor.

 

Dünya ham petrol varil fiyatının 1 Dolar düşmesi, Rusya’nın döviz girdilerini yaklaşık 2 Milyar dolar azaltıyor. ABD’nin Rusya’yı ekonomik olarak iflas ettirmek stratejisinin verileri doğrultusunda 2012 yılından beri düşüş trendine girmiş olan dünya ham petrol fiyatları Rusya ekonomisine ve bütçesine onarılmaz zararlar vermeye başlayınca Rusya Cumhurbaşkanı Putin çözümü bölgede gerginliği tırmandırmakta buldu.

 

Putin, eski adı ile IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) yeni adı ile DAESH (ad-Dawlah al-Islamiyah fil-‘Iraq wa ash-Sham), Türkçe okunuşu ile DAEŞ terör örgütü ile mücadele etmek bahanesi ile petrol fiyatlarının düşmesini durdurmak istiyor. Hedefi petrol arzını azaltmak ve fiyatların yukarıya doğru dönüşünü sağlamak. Stratejisi de belli.

 

İlk hedefi Ortadoğu’da üretilen ham petrolün dünyaya dağılımını sağlayacak ve fiyatların daha da düşmesine neden olacak olan yeni petrol boru hatlarının yapımını ve mevcut boru hatlarının Akdeniz limanlarına bağlanmasını durdurmak.

 

Rusya’daki Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2018 yılının Mart ayında. 2012 yılında yapılan değişiklikle Rusya Cumhurbaşkanlığı görev süresi dört yıldan altı yıla çıkarıldığı için bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2016 yılı yerine 2018 yılında yapılacak.

 

Rusya’da son 3 yıldır petrol gelirlerinin düşmesinden dolayı başlamış olan ekonomik sıkıntılar artık Rus halkı tarafından da günlük yaşamda hissedilmeye başlandı. Cumhurbaşkanı Putin’in yurt içindeki prestiji ve saygınlığı da buna paralele olarak düşüşe geçince bundan kurtulmanın yolunu, Bizans’tan kalma çok eski bir yöntem olan, dikkatleri yurt dışındaki bir olaya çekmekte ve Rusların ebedi düşmanı olan kapitalist dünyanın Suriye’de çıkardığı karışıklığa karşı Suriye’nin yanında yer almakta buldu. Burada durabilseydi ve Türkiye ile kasten veya da kazara sürtüşme içine girmeseydi, yurt içinde saygınlığı yükselişe geçecek ve bir müddet daha herşey yoluna girecekti ama olmadı. Bir şanssızlık oldu ve Türkiye ile ters düştü, karşı karşıya geldi.

 

Bir anda batı dünyası Türkiye’nin yanında yerini alınca ve de büyük boyutlarda açık veren bütçe nedeni ile Rusya’nın para birimi olan Ruble üzerinde enflasyonist baskılar artınca içte ve dışta durum Rusya’nın aleyhine döndü bir anda. Rus ekonomistler Ruble’deki düşüşün 2 puan daha artacağı ve enflasyonun da yüzde 17’e çıkacağı görüşünde hemfikirler. Hemfikir oldukları bir başka konu da Rusya’yı bu sıkıntılardan kurtaracak olanın gene Türkiye olacağı….

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

11 Aralık 2015

 

10 Aralık 2015
Rusya iflasa sürükleniyor (3) için yorumlar kapalı
Okunma 149
bosluk

Rusya iflasa sürükleniyor (2)

Rusya iflasa sürükleniyor (2)

Halen dünya üzerinde petrol piyasasında arz fazlası var ve bu nedenle de ham petrol fiyatları düşüş trendinde. Bu düşüş devam ettiği takdirde Rusya mali açıdan iflas aşamasına gelecek.

 

Suudi Arabistan’ın “Daha gerçekçi fiyatlar görmek için elimizden geleni yaparız” açıklaması ve Libya’daki Shara petrol alanının üretime açıldığının ilanı dünya ham petrol fiyatlarını düşüş trendine soktu. Buna ilaveten Viyana’da yer alan Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) toplantısında ilk kez ortak bir kararın alınamaması, mevcut durumun, yani günlük 30 milyon varil petrol üretiminin devam edeceğini teyit etmesiyle dünya petrol fiyatları düşüşe devam etti. Beklentiler bir müddet sonra ham petrol fiyatlarının varil başına 20 dolara kadar ineceği yönünde.

 

2000 yılından beri direkt olarak yoldaşı Medvedev’i de emanetçi kullanarak iktidarı elinde tutan Rusya Cumhurbaşkanı Putin, başkan olduğu dönemden itibaren dünya ham petrol fiyatlarının artması ile ayakta durmayı başardı.

 

Rusya’nın, 2000 yılında sadece 33 Milyar Dolar olan  petrol ve doğalgaz dış satım geliri, ham petrolün fiyatının yükselmesi ile 2011 yılında yaklaşık 199 Milyar Dolar’a çıkarak tarihinin en yüksek değerine ulaştı.

 

2011 yılında sonra dünya ham petrol fiyatlarının düşüşe geçmesi, 2014 yılında Rusya’nın petrol ve doğalgaz dış satım gelirini 184 Milyar Dolar’a düşürdü. 2015 yılında ise düşüş daha dramatik oldu ve ilk 9 ayın geliri yaklaşık 70 Milyar Dolara, yılsonu itibarı ile de 93 Milyar Dolara indi. Bir yıl içinde Rusya’nın petrol ve doğalgaz dış satım gelirinde neredeyse 90 Milyar dolarlık bir azalma yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin 2015 yılı dış satım beklentilerinin 161 Milyar Dolar civarında olması, Rusya’nın ham petrol ve doğalgaz satışındaki kaybının ne denli büyük olduğunu göstermekte. Türkiye Cumhuriyeti’nin dış satımının, Rusya Federasyonu’nun dış satımına çok yaklaştığı ise bu verilerden apaçık ortaya çıkmakta.

 

Dünya ham petrol fiyatlarında varil başına 10 Dolarlık bir düşüş Rusya Federasyonu’nun dış satım gelirlerinin 20 Milyar Dolar birden düşmesine neden oluyor. Viyana’daki 186.cı OPEC Toplantısından sonra beklenti dünya ham petrol fiyatlarının varil başına 30 Dolar’a düşebileceği doğrultusunda. Bundan sonraki aşamada da hedef, petrolün satış fiyatını varil başına 22.5 Dolar’a inmesini sağlamak.

 

Dünya petrol rezervlerinin yüzde seksenini kontrol altında tutan ABD’nin hedefi, Rusya Federasyonunu mali açıdan iflasa sürüklemek. Rusya’nın ürettiği ham petrolün varil başına maliyeti 23 Dolar. Bu nedenle de ikinci aşamada belirlenen hedef, ham petrol satış fiyatını 22.5 Dolar’a indirmek ve Rusya’nın petrol ve doğalgaz satışı ile gelirini sıfırlayarak mali kaosa sürüklemek, yani iflas sürecini başlatmak.

 

ABD-Türkiye-Rusya ilişkilerinde, Rusya’nın tribünlere yönelik attığı adımlarda içte kazancı yapay bir şekilde şimdilik artarken, dışta ağırlığı, saygınlığı ve prestiji belirgin ve kalıcı bir şekilde azalmaya başlamış durumda. Buna karşın Türkiye’nin bölgedeki belirleyici rolünün de artış trendine girdiğini ünlü analistler dile getirmeye, uluslararası gazeteler de yazmaya başladı.

Rusya Başbakanı Medvedev’in “Eğer biz Suriye’ye girmeseydik, önümüzdeki yıllarda Türkiye karşımıza devasa bir ülke olarak çıkacaktı” açıklaması ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılış sürecini başlatan Rusya eski Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov’un “Rusya, Türkiye ile sürtüşürse kaybeden kendisi olur” sözü boşuna söylenmiş değil…(devam edecek)

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

9 Aralık 2015

 

8 Aralık 2015
Rusya iflasa sürükleniyor (2) için yorumlar kapalı
Okunma 141
bosluk

Rusya iflasa sürükleniyor (1)

Rusya iflasa sürükleniyor (1)

Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Suriye’ye müdahalesinde gerçekte çok önemli iki neden var.

 

Bunlardan biri stratejik, diğeri de ekonomik.

 

Stratejik olanı direkt olarak Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki Rusya’nın çıkarlarına yönelik.

Stratejik çıkarları da kendi içinde üç bölüm oluşturuyor.

Baba Hafız Esed’in 1960’lı yılların son yarısında Rusya ile başlattığı ve 1970 yılında iktidar koltuğuna oturduktan sona geliştirdiği ve perçinlediği Suriye-Rusya ilişkilerinin bozulmaması. Suriye’nin Tartus limanındaki askeri deniz üssü ile Lazkiye şehrindeki hava üssünü kaybetmemek.

Suriye hava sahası üzerinde söz sahibi olmak ve tampon bölge ile uçuşa yasak bölge ilanını önlemek.

Rusya stratejik çıkarlarına yönelik belirlediği bu hedeflerle Ortadoğu’da belirleyici rol üstlenmek ve politik aktörlük yapmak istiyor.

 

Ekonomik hedefi ise enerji kaynaklarından elde ettiği gelirleri arttırabilmek. Bunu başaramazsa Rusya Federasyonunun önümüzdeki on sene içinde ekonomik olarak iflas etmesi kaçınılmaz bir son olacak. Zaten ABD de bunun için yoğun bir çaba harcıyor.

 

Rusya’nın ihracat gelirlerinin yüzde altmışını petrol ve doğalgaz oluşturuyor. Bir ton petrolün ürettiği enerji ile yaklaşık bin iki yüz on iki metre küp doğalgazın ürettiği enerji aynı miktarda olduğundan, petrol fiyatlarındaki düşüş doğrudan doğalgaz fiyatlarına da yansıyor. Birinin fiyatı düşerse, diğerinin de fiyatı düşüyor, birin fiyatı yükselirse, diğerinin ki de birlikte yükseliyor.

 

Rusya’nın mali yapısı, ham petrolün küresel fiyatı ile doğrudan ilişkili. Ham petrol fiyatları belli bir rakamın altına indiği anda Rusya’nın bütçesi açık vermeye başlıyor. Rusya’nın dış satım gelirinin yüzde 60’ını petrol ve doğalgaz oluşturmakta ve ham petrol fiyatları 95 dolar seviyesinde olduğu zaman, bütçe giderleri ile gelirleri birbirlerine eşit hale gelmekte. Ham petrol fiyatlarında düşüş olursa, aradaki fark yatırımlar durdurularak ve Ruble’ye değer kaybettirilerek kompanse edilmeye çalışılıyor. Düşüş devam eder ve ham petrol fiyatları da 30 dolar seviyesine inerse Rusya ekonomisi bunu artık kaldıramaz duruma geliyor ve iflas sinyalleri çalmaya başlıyor.

 

Günümüzdeki gelişmeler, Rusya Federasyonunun mali yapısı için büyük tehlike oluşturacak şekilde gelişiyor. Rusya’nın Suriye’ye askeri destek vermesi ve Türkiye-Rusya arasındaki gerginlik, Batı dünyasının Rusya’ya üstü örtülü ambargo uygulamasına ve Türkiye’ye de destek vermesinin kapılarını açtı. Bu son gelişmelerden sonra bölgedeki jeopolitik gerginlik ve Ortadoğu’ya yönelik küresel aktörlerin uyguladığı strateji, Rusya’nın bankacılık sektörünü sıkıntıya sokmaya başladı ve Ruble üzerinde büyük bir baskı oluşmasına yol açtı.

Halen dünya üzerinde petrol piyasasında arz fazlası var ve bu nedenle de ham petrol fiyatları düşüş trendinde. Bu düşüş devam ettiği takdirde Rusya mali açıdan iflas aşamasına sürüklenecek…. (devam edecek)

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

7 Aralık 2015

 

7 Aralık 2015
Rusya iflasa sürükleniyor (1) için yorumlar kapalı
Okunma 210
bosluk

Su konusunda neler biliyoruz (4)

Su konusunda neler biliyoruz (4)

KKTC’ye Anadolu’dan suyun gelmesinin biz Kıbrıslı Türklere insani, doğasal, ekonomik, siyasal ve stratejik kazanımlar sağlayacağı kesin.

 

KKTC Su Temin projesi

KKTC Su Temin projesi

Bunlardan en önemlisi de başlangıçta KKTC topraklarını neredeyse üç bin yıldır sürmekte olan kuraklıktan kurtaracağı, tuzlanmayı önleyeceği ve asırlardır mecburi kullanımdan dolayı yer yüzüne çekip gün be gün azalttığımız yer altı sularımızın yerine girmiş olan deniz suyunu, zaman içinde gerisin geriye denize iteceğidir.

 

Yaklaşık 125 bin dönümlük kuru arazinin sulu tarıma dönüşmesi, çiftçinin gelirini ortalama 25 misli arttırırken, toprak değerini de bir o kadar arttıracaktır. Bunu sanal olarak, mevcut topraklarımıza yaklaşık olarak neredeyse 1670 kilometre kare toprak daha yani, mevcut sınırlarımız içinde kalan toprakların yarısı kadar daha bir toprağın eklendiği şeklinde de değerlendirebilir, suyun gelmesi nedeni ile. Bu suyun KKTC’nin kalkınma hamlesine ve de ekonomik özgürlüğüne büyük bir katkı koyacağı kesindir.

 

Günümüzde Rum tarafı gerek duyduğu suyunu, kirletmek pahasına denizden arıtarak elde etmektedir. Denizden arıtma amaçlı çekilen her 3 ton sudan sadece 1 tonu arıtılabilmekte, arıtılan 1 tonluk suyun tüm artıkları da denize geri gönderilen 2 ton suyun içine katılmaktadır. Bu arıtma süreci içinde deniz suyu düzenli olarak, azar azar da olsa kirletilmektedir. Yıllar içinde Rum tarafının kıyılarını çevreleyen denizlerdeki kirliliğin limitleri aşmış olması nedeni ile de Avrupa Birliği Kıbrıs Rum tarafını uyarmış ve deniz suyundan içilebilir su arıtma elden eden tesislerini belli bir sıra ile kapatmasını talep etmiştir. Daha doğrusu emretmiştir ve günümüzde Kıbrıs Rum Yönetimi belirli bir düzen içinde ve belirli periyotlarla denizden su arıtma tesislerini kapatmaya başlamıştır.

 

Makarios’un 1972 yılında “Helen dünyası için felaket niteliğindeki proje” diye tanımladığı ve Dünya Bankası’nın neredeyse hibe olarak adlandırılabilecek tüm parasal desteğine rağmen tereddütsüz adanın fiziken borularla Anadolu’ya bağlanacağı gerekçesi ile reddettiği Anadolu’dan Kıbrıs adasına borularla su getirmek projesi, gerçekte Kıbrıslı Türkler kadar Kıbrıslı Rumlara da, adanın Türk bölgesinde olduğu kadar Rum bölgesinde de insan yaşamına, hayvan alemine, bitki dünyasına, ekonomisine, sanayisine, tarımına ve da ada üzerinde varlıklarını sürdüren tüm canlılarının yaşamına katkısı çok büyük olacaktır.

 

Rumların kendi dillerinde “Küçük Asya Felaketi” olarak tanımladıkları 1919-1922 yılları arasında Anadolu’nun yarısını ve İstanbul’u fethetmek rüyası ile giriştikleri maceranın hüsranla ve Yunan ordusunun yüzde doksanının yok olması ile bitmesini aradan sadece ve sadece 41 yıl gibi kısa bir dönem geçmiş olmasına adeta unuttular. Kıbrıs adasının yanı başındaki Anadolu’yu da yok sayarak adanın tümünü ele geçirmek hayaline kapıldılar. Adına “Megali idea – Büyük Ülkü” dedikleri bu hayali gerçekleştirmek için de Yirminci yüzyılın ilk üç çeyreği içinde Kıbrıslı Türkleri adadan söküp atmak için her yolu denediler. Yollarda, tarlalarda, iş yerlerinde buldukları Türkleri sırf Türk oldukları için acımasızca öldürdüler. Türk köylerini yakıp yıktılar. Türklerin dolaşım ve yaşam özgürlüğünü kısıtladılar. Türk bölgelerine elektrik ve su vermediler, yol yapmadılar. Özetle tam bir “Soykırım” uyguladılar bizlere 1963-1974 yılları arasında.

 

Tüm bu insanlık dışı yaşanmışlıklara rağmen günümüzde Türkler, adına “Asrın Projesi” denilen yepyeni bir tekniği uygulayarak ve teknolojiyi geliştirerek adaya getirdikleri, canlı yaşamı için olmazsa olmaz olan Anadolu’nun bu güzel suyunu, “Barış getirmesi” dileği ve temennisi ile Kıbrıslı Rumlarla da paylaşmayı planlamakta.

 

Yıllardır Rumların adanın tümüne sahip olmak hayallerinden ve bu düşüncenin bize yaşattığı olumsuzluklardan çok çektik. Türkiye’nin büyük düşünen beyinleri ve müthiş teknolojisi sayesinde kavuştuğumuz, insanoğlunun asırlardır adını “Allah’ın nimeti” olarak koyduğu bu su sayesinde umarım adaya kalıcı ve süreğen bir barış gelir……

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

4 Aralık 2015

 

3 Aralık 2015
Su konusunda neler biliyoruz (4) için yorumlar kapalı
Okunma 143
bosluk

Su konusunda neler biliyoruz (3)

Su konusunda neler biliyoruz (3)

Bu andlaşmanın can alıcı noktalarından bir tanesi de, ilk okunuşta pek önemli gözükmese Madde-3’ün, İkinci paragrafı, “Suyun satış bedeli; yatırım, finansman, işletme ve yenileme maliyetlerini karşılayan makul bir kar oranı ile fiyat değişikliklerini dikkate alan, taraflar arasında imzalanacak Ev Sahibi Hükümet Andlaşmasında saptanacak uygun bir fiyat formülü ile belirlenir.” demektedir.

KKTC Su Temin projesi

KKTC Su Temin projesi

Bu paragrafı Kıbrıs Türkçesine çevirirseniz anlamı biraz farklı olmaktadır. “KIB-TEK’de (Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu) yıllardır yaşandığı gibi, bu tesisi ele geçiren çalışanlar, sendikal haklar adı altında, standartların çok üstünde maaşlar talep edemezler, toplu sözleşmeler kanalı ile de vatandaşın sırtına “Tazminat, K-Değeri, Fazla Mesai” gibi yükler yükleyip, bir yılda 39 maaş alamazlar” demektedir.

 

Çerçeve Andlaşmasına ilaveten bir de “Entegre Su Yönetimi Yasası” hazırlanması ve Meclislerden geçirilmesi gerekmektedir. KKTC’nin su ihtiyacının karşılanması ile ilgili olarak suyun Anadolu’dan getirilmesinin önemine eşdeğer olarak suyun akıllıca ve en verimli bir şekilde yönetilmesinin de o denli önem taşıdığı, bu ek koşul ile ortaya çıkmaktadır.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin yedi asırlık bir devlet deneyimi ve nüfusu bir milyonu aşmış onlarca şehrin su yönetimi bilgi birikimine sahip olmasına ve de tüm bunlara ilaveten dünya üzerindeki “su zengini” ülkeler sınıfı içinde yer almasına rağmen, T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı uhdesinde T.C. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün 2011 yılında kurulmuş olması su yönetiminin ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

 

T.C. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün Misyonu “Ülkemizdeki kıyı ve geçiş suları dahil su havzalarının havza koruma eylem ve yönetim planlarını hazırlayarak bütünleşik bir yaklaşımla su yönetiminin altyapısını oluşturmak, ülkemizin ulusal ve uluslararası su yönetim politikasının geliştirilmesi için gerekli koordinasyonu yapmak, havza bazında su kalite standartlarını oluşturmak, su kalitesinin denetimi için etkin bir izleme sistemi kurulmasını sağlamak, su ile alakalı verileri tek elde toplamak ve değerlendirmek, havza bazında taşkın ve kuraklık yönetim planları ile taşkın risk ve zarar haritalarını hazırlamak, iklim değişikliği senaryolarının Ülkemiz su kaynaklarına etkisini belirlemektir. Temel görevlerimiz “Su kaynaklarının korunmasına ve sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasına dair politikalar oluşturmak, mevzuat hazırlamak, havza bazında üst planlamaları yaparak bütünleşik havza yönetimini sağlamak, Ülkemizin ulusal ve uluslararası su yönetimini koordine etmektir” olup,

 

Vizyonu ise “Ülkemiz su kaynaklarını hem miktar hem de kalite açısından korumak, geliştirmek, kontrol etmek ve sürdürülebilir şekilde kullanmak için katılımcı ve bütünleşik bir yaklaşımla havza bazında suyu yönetmektir.”dir.

 

Yani kısa ve öz olarak, T.C. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün asli görevinin “suyun en ekonomik nasıl kullanabileceğinin, kaçakların nasıl önlenebileceğinin ve atık suyun nasıl ve nerede tekrar kullanılabileceğinin araştırılması, uygulanması ve yeni teknolojilerin geliştirilmesi ” olduğu ortaya çıkmaktadır. Tam da sanki bizim için, neredeyse üçbin yıldır kuraklıktan kıvranan Kıbrıs adası için kurulmuş ve konusunda uzman olan deneyimli kişilerin görev yaptığı bir kurum.

 

Bizim aslında, ufak hesapları ve popülist yaklaşımları bir kenara bırakarak bu konuda deneyimli kişi ve kurumlarla işbirliği yapmamız ve Anadolu’dan gelmiş olan bu altın değerindeki suyu, insani, sanayi, tarım ve doğa açısından en doğru bir şekilde kullanabileceğimiz bir alt yapıyı akıllıca yaklaşımlarla kurmamız gerekmektedir. Artık popülist yaklaşımları bir kenara bırakıp, ufak çıkarların, akrabayı, eşi dostu işe almanın peşinde koşmamalıyız.

 

Yıllardır bu düşüncenin bize getirdiği olumsuzluklardan çok çektik ve artık kurtulmamızın zamanı da gelmiştir……

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

2 Aralık 2015

1 Aralık 2015
Su konusunda neler biliyoruz (3) için yorumlar kapalı
Okunma 164
bosluk
  • Sayfa 3 ile 3
  • <
  • 1
  • 2
  • 3
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar