Downer ve Rumlar |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Aleksander Downer’in söyledikleri ile Rumların söyledikleri pek birbirini tutmuyor.
Downer’in Rumlar tarafından niye istenmeyen adam ilan edilmek istendiği de yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.
Belli ki Downer Rumların baskısına, şantaj girişimlerine, hediyelerine, rüşvetlerine ve bunlara benzer akıl çelici girişimlerine hiç kanmamış. Kanmayınca da kötü adam olmuş.
Downer dün, Rumlardan gelecek her tür saldırıyı göze alarak Rum tarafında yayınlanan bir gazetede yayınlanan söyleşisinde beklenmeyen bir açıklama yaptı ve Kıbrıs’ta her iki tarafın da Kıbrıs sorununa federasyona dayalı bir çözüm için samimi çaba gösterdiğini, Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve Kıbrıs Türk tarafının müzakere masasında sunmuş olduğu önerilerin de federasyon çözümü çerçevesinde olduğunu söyledi.
Gazetede yayınlanan söyleşisinde Birleşmiş Milletler olarak, siyasi eşitliğe, tek uluslar arası kimliğe vb. dayanan iki toplumlu, iki kesimli federasyon için çalışmakta olduklarını belirten Downer, Kıbrıs’ta “iki federe birime ya da federe devletçiğe sahip federal bir Kıbrıs olacağını” iyice ortaya koydu.
Atandığı görev gereği tarafsız birisi olması gereken Alexander Downer’in açık sözlülükle söyledikleri ile Rumların iddiaları arasında dağlar kadar fark var.
Downer, Cumhurbaşkanı Talat’ın BM’nin Kıbrıs Müktesebatına uygun adilane çalışacak bir federasyon için öneriler sunduğunu dile getirirken Rumlar Talat’ın önerilerinin 1960 Anayasası’nda Kıbrıslı Türklere verilen haklardan çok daha ilerde bulunduğundan, istediği veto haklarının çok aşırı olduğundan ve Bütçelerde, Dış İlişkilerde, Savunma Anlaşmalarında ve Güvenlik konularında ısrarla “Oy Birliği” talep ettiğinden bahsetmekteler.
Downer’e göre halen liderlerin, üzerinde uzlaşıya varması gereken pek çok anlaşmazlık noktası bulunmakta.
Yani 49 görüşmenin sonundaki sonuç hala “el elde baş başta”.
Bir arpa boyu yol bile alınmamış.
Rumlara göre, özellikle de mülkiyet konusu çok karmaşık değil ve toprak sorunu onlara göre “1974 Mutlu Barış Harekatı ile adanın ikiye bölünmesi sonucu Rumlardan çalınan toprakların geri iadesi ve haksızlığın giderilmesi” şeklinde çözülmeli.
Bu kadar basit.
Tabii olayın basitliği Rumların tümünün Kıbrıs’taki olayların 1974’de başladığı şeklinde yıllardır beyinlerinin yıkanmış olmasından kaynaklanıyor.
Neredeyse hiç biri, olayların 21 Aralık 1963’de başladığından, Rumların Türklere saldırı planlarını ve adanın tümünü silah zoru ile ele geçirmek hazırlıklarının Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilan edildiği 16 Ağustos 1960 tarihinden hemen sonra Makarios, Yorgacis, Papadopulos ve Klerides’in başını çektiği bir ekip tarafından başlatıldığından haberdar değil.
Ne de Rumların 21 Aralık 1963 tarihinde Türklere karşı başlattıkları silahlı saldırılarından sonra 103 tane Türk köyünün boşlatıldığından, Türklerin yüz binlerce dönüm kendilerine ait tarlaları, bahçeleri, bostanları, bağları ve işyerlerini silah zoru ile terk ettiklerini, binlerce kayıp ve şehit verdiklerini biliyorlar.
Varsa da yoksa da konuştukları ve istedikleri hep 1974 Mutlu Barış Harekatından sonra kuzeyde terk ettikleri kendi malları.
Bu yüzden Downer’i istemiyorlar, Lynn Pascoe’yi istemiyorlar ve ABD’nin Lefkoşa Büyükelçisi Urbancic’i istemiyorlar. Doğruyu söyledikleri için.
Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ı daha başından istememişlerdi, şimdi Talat’ı da istemiyorlar.