Hristofyas Hedef Şaşırtmaya Çalışıyor |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Rum Cumhurbaşkanı Hristofyas’ın başı son birkaç aydır fena sıkışık, hem dışta hem de içte.
İç cephede gerilim iyice arttı.
Deniz üssündeki patlama, ölenler, arttırılan vergiler, yeni icat edilip yürürlüğe konan 7 adet vergi ve arttırılan KDV oranları halkı çılgına çevirmiş durumda.
Her gece Hristofyas’ın sarayının önünde fener alaylı protesto mitingleri yapılmakta ve Hristofyas’ın kellesi istenmekte.
Bu protestolar öyle boyutlara ulaştı ki, siyah giyinmiş yaklaşık 200 kişi, dün gece deniz üssündeki patlamada ölenleri temsil eden 13 meşaleyle birlikte Özgürlük (Eleftheria) Meydanı’nda toplandı ve sloganlar atarak yüzlerce kişinin bulunduğu Rum Başkanlık Sarayı önüne yürüdü ve Hristofyas’a karşı yoğun bir protesto gösterisi yaptı.
Protestolar ve Rumların en küçük fırsatta birbirleri ile kavga etmeleri hem halkı, hem siyasi partileri hem de sivil toplum örgütlerini endişelendirmeye başladı.
Anma törenlerinde bile sağcılarla solcular birbirleri ile kavga ediyor oldu artık.
Dışta ise, Cumhurbaşkanı Eroğlu ile yürütülen “Çözüm” müzakerelerinde AKEL hariç geri kalan tüm siyasi partiler Hristofyas’ın başarısızlığından ve ipleri Eroğlu’na kaptırdığından bahsederek Hristofyas’a saldırmakta.
Özellikle de “Dönüşümlü Başkanlık, Çapraz Oy ve KKTC vatandaşı olan Türkiye’den gelen kişilerin Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin vatandaşı olacaklarını Hristofyas’ın kabul etmesi, koalisyon ortağı DIKO’nun bile sabrını taşırdı ve koalisyon bozuldu.
BM yılların geleneğini bozdu ve Rumların müzakerelerde yapıcı adımlar atmadıklarını ve müzakereler belirledikleri takvime uygun gitmezse, adadaki iyi niyet ofisini kapatabileceklerini kulaklara fısıldamaya başladı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgedeki durdurulamaz yükselişi ve müzakereleri Rumların beklentileri doğrultusunda gitmesine izin vermemesi Hristofyas’ın başını iyice derde soktu.
Rumlara göre her geçen gün müzakereler Rumların aleyhine işliyor ve içinden çıkılmaz bir bataklığa sürükleniyorlar.
Hristofyas ve yeni kabinesi bu krizden çıkışı ve bu protestolardan kurtulmanın yolunu hedef şaşırtarak Kıbrıslı Türklere, KKTC’ye ve Türkiye’ye saldırmakta buldu.
Bir taraftan Hristofyas akla gelen her konuda Türkiye’yi suçlamaya başlarken, diğer taraftan da kabine üyeleri, özellikle de “Kara Cira” lakaplı yeni Dış işleri bakanı Markulli, kendine has bahaneler üreterek Türkiye aleyhine AB Parlamentosu üyelerine, Komisyon başkanlarına ve büyük elçilere protesto yazıları göndermeye başladı.
Kara Cira Ulaştırma bakanı iken, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs Hava Yolları uçaklarının Türk hava sahasını kullanmasına izin vermemesi nedeni ile Türkiye’nin Rumlara izolasyon uyguladığı ve milyonlarca Avro zarara uğradığı iddiasını ortaya atmış ve önüne gelen herkese mektuplar gönderip protestolarda bulunmuştu.
Ama aynı Kara Cira’nın aklına, Kıbrıslı Türkleri dünyadan soyutlayıp kendilerine muhtaç kalsınlar diye uyguladıkları ve uygulattıkları izolasyonlar hiç gelmemişti. 1963-1974 yılları arasında içinde çocuk sütü de bulunan 38 kalem malın Türklere satışını yasakladıklarını ve yeni doğan Türk çocuklarını aç bırakarak gıdasızlıktan ölmeleri planını acımasızca uygulamaya koyduklarını hiç hatırlamamış anlaşılan.
Rumlar ezelden beridir böyledirler.
Kendileri yaparken, yaptıkları kendilerinin özel hakkıdır ve uluslararası yasalara göre de uygundur. Ama aynı yöntem kendilerine uygulanırsa, geçmişi hemen unuturlar ve protestolara başlarlar.
Kıbrıs adasında Kıbrıslı Türklerin varlığını isteseler de istemeseler de kabul etmek zorunda olduklarını artık anlamış durumdadırlar, üstelik BM’nin de ön koşul olarak ortaya koyduğu gibi eşit statüde ve eşit politik haklara sahip olarak.
Hristofyas’ın geleceği ise pek parlak değil.
Kurduğu kabinesi ise azınlık hükümeti. Sadece şov amaçlı ve ben ayaktayım mesajını taşımaktan öteye gitmiyor. Koalisyon ortağı EDI’nin (Birleşik Demokratlar) mecliste temsilcisi yok. EDI’nin 2006 seçimlerindeki oy oranı yüzde 1.6 iken 2011 seçimlerine girmek cesaretini gösteremediler ve girmediler.
Hristofyas eninde sonunda politikaya bir daha geri dönememek üzere gidecek ve gidişi Kıbrıs Rum tarihine geçecek türde olacak. Hiç kurtuluşu yok.
Prof. Dr. Ata ATUN
http://www.ataatun.com
10 Ağustos 2011