Hristofyas, kaçak oynamaya başladı |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Evvelki gün Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon, Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Jerzy Buzek’e gönderdiği mektuplarda, Türkiye’nin Güney Kıbrıs karşısındaki ve Kıbrıs sorunundaki tutumunu şikayet eden bir mektup gönderdi.
Hristofyas’ın başı müzakerelerle iyice derde girdi ki BM ve AB yetkililerine mektup göndererek, Türkiye’nin Güney Kıbrıs karşısındaki ve Kıbrıs sorunundaki tutumunu şikayet etmeyi bir kurtuluş çaresi olarak gördü.
Belli ki KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu kendisini fena halde köşeye sıkıştırmış.
Eroğlu’nun bu denli başarılı olabileceğini ve kendisini köşeye sıkıştırabileceğini hiç beklemiyordu.
Hristofyas gerçekte de geçen sene Eroğlu’nun Cumhurbaşkanlığını kazanmasına çok sevinmişti.
Hristofyas’a ve akıl hocaları olan kurmaylarına göre Eroğlu müzakerelerde çok katı davranacaktı ve müzakereler de Rumların yaygaraları sonucunda çıkmaza girince suçlu da Eroğlu olacaktı.
Ama beklenen olmadı.
Eroğlu, yılların politik deneyimi ve çok iyi oluşturduğu müzakere heyeti ile müzakerelerde “Baskın” yani “Dominant” taraf olmayı başardı ve Hristofyas’a iyice yüklendi.
Türk müzakere ekibinin sürdürdüğü görüşmeler, Rumlara verilen yanıtlar ve yapılan yapıcı öneriler altında Hristofyas bayağı ezildi ve Rum stratejisi yıllar sonra kafadan duvara tosladı.
BM’nin ve AB’nin, müzakerelerin yavaş gitmesinin, Türklerin olumlu ve barışa yönelik kabul edilebilir öneriler yapmasına rağmen Rumların hiçbir yapıcı öneri sunmamasının sorumlusunun Rumlar olduğunu ima etmeye başlaması Hristofyas’ı iyice panikletti.
Üstelik şimdi bir de Türkiye’nin soluğu da yoğun bir şekilde ensesinde.
Ensesi yanıyor ki çareyi başkalarından yardım almada gördü.
Hristofyas’a göre Türkiye’nin uluslararası arenada Kıbrıs sorununun çözümünün savunucusu olarak kendini gösteriyormuş, Kıbrıs Rum tarafını müzakereleri oyalamakla suçluyormuş ve de gerçekte çözüm perspektifini sabote etmek için elinden geleni de yapıyormuş.
Hristofyas hala daha 20. Yüzyılın ikinci yarısında BM genel Kurulunda “Bağlantısızlar Grubu”nun güçlü rüzgarlarının estiği günlerde sanıyor kendisini.
Zannediyor ki, o dönemin bağlantısızlar grubu üyeleri hala da arkalarında ve BM Genel Kurulundan Kıbrıs konusunda istedikleri kararları çıkartabilecekler.
Köprülerin altından çok sular aktı ve BM artık eski bildikleri ve Kıbrıslı Türkler aleyhine bol bol kararlar çıkarttıkları BM değil.
Gerçeklerle yüzleşmek ve Kıbrıs adasının tamamının sahibi olmadıklarını anlamak zamanları geldi.
Ya adanın yönetimini ve de egemenliğini biz Kıbrıslı Türklerle paylaşacaklar ya da adada iki ayrı devletin varlığının dünyaca kabul edilmesine baş eğecekler.
Hristofyas başına gelecekleri çok iyi anladığından şimdi müzakere süreci içinde gündem değiştirmeye çalışarak Türkiye ve Kıbrıs Türk liderlerini ada’da ikinci bir devletin tanınmasını ileri götürmek maksadıyla “B planı” uygulamakla suçlamaya başladı.
Aklınca gündemi değiştirecek ve yıllar önce fütursuzca yaptıkları gibi her koşul ve ortam da Türkiye ile Kıbrıslı Türkleri suçlayacaklar ve kendileri de sütten çıkmış ak kaşık pozuna bürünecekler.
Devrin ve güç dengelerinin değiştiğinin farkına vardıklarında çok olacak Hristofyas ve Rumlar için.