Kamu Hizmetleri Enstitüsü |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
27 Eylül tarihinde yayınlanan “Memurların Eğitilmesi” başlıklı yazım, benim geçmiş yazılarım içinde “Yirmi dört Yorum” alarak liste başı olmuştu.
Yazımın içindeki fikirlerimi destekleyen de vardı eleştiren de. Kimi bunu yorumları ile yazılı yaptı, kimi de telefonla sözlü olarak.
Bana mektupla gönderilen bir yorum bunların içinde en çok bilgi içereneydi. Gönderen kişi de Sayın İbrahim Rauf.
Uzun yıllar yabancı ülkelerin Sayıştaylarında çalışmış ve kendi becerisi ve çalışkanlığı ile Sayıştay Başkan Yardımcılığına kadar yükselmiş. Şimdi emekli ve Lefkoşa’da yaşıyor.
Bana gönderdiği üç sayfalık mektubunun kamu görevlileri ile ilgili kısımları, gerçekten de okunması, ders alınması ve hemen uygulamaya konması gereken bilgiler içeriyor.
KKTC’de kamu hizmeti veren memurlarımızın artık “Kamu Hizmeti Eğitimi” alması şart oldu. Devlet dairelerinde vatandaşa verilen hizmet son derece düşük seviyede ve dökülüyor. Eğitimsiz memurlar, kendilerini vatandaşın amiri zannedip kendileri rahat edip yerlerinden kalkmasınlar veya herhangi bir sorumluluk yüklenmesinler diye vatandaşa her tür zorluğu çıkarıp sırtına da bütün angarya işleri yüklüyorlar.
Güya Türkiye gibi biz de “E-Devlet”e geçtik ama bu lafta kaldı.
Bu güne değin vatandaşa hizmet verilirken “E-Devlet” olanaklarından yararlanan hiçbir daire görmedim daha.
İçişleri Bakanlığında kimlik, doğum, ölüm, pasaport veya ikamet belgeleri için başvurulunca, sizi hemen önce “Yan odaya” gönderirler ve doğum belgesi almanızı isterler. Zaten üzerlerinde “Otonom Kıbrıs Yönetimi” veya “Kıbrıs Türk Federe Devleti” yazan kimlikler, doğum belgeleri, ölüm belgeleri ve benzeri belgeler geçersizdir, sanki bir başka ülkeden alınmış gibi.
“E-Devlet”e hakkı ile geçmiş olsaydık ve de devlet dairelerimizde de vatandaşa hizmet mantığı olan eğitimli memurlar bulunsaydı anında bilgisayardan başvuran kişi ile ilgili tüm bilgiler çıkartılır, yan odaya da doğum belgesi alması için gönderilmezdi.
Hiç oturma izni için ülkemizde yaşamayı tercih etmiş kişilerden nelerin istendiğine şahit oldunuz mu?
“Git polise giriş çıkış tarihlerini getir”
“Git temiz kağıdı getir”
“Git Vergi dairesinden borcun olmadığına dair belge getir”
“Git Sigortalardan yatırım belgeni getir”
Ve sonra da biz, “E-Devlet”e geçtik diye övünmek için bir harman yer isteriz.
Ya “E-Devlet”iz ve bir tuşa basılarak ki, genelde bu vatandaşlık numarasıdır, bu bilgiler alınır, ya da “E-Devlet” değiliz ve İngiliz sisteminde olduğu gibi ilgili memur beş dakika içinde bu bilgileri kendisi hemen ilgili dairelerden alır ve vatandaşın başvurusunu sonlandırır.
“Git kira kontratını getir” ise bir başka saçmalıktır ikamet izni başvurularında. Niye “Kira Kontratı” istenir hiç anlamış değilim. İkamet isteyen kişi veya ikamet iznini uzatmak isteyen kişi parkta ağacın altında mı yatıyor ki, bizim bürokrasiyi seven memurlarımız onca belgeye ilaveten bir de “Kira Kontratı” istiyorlar.
İbrahim beyin verdiği bilgilerden, memurları eğitmek ve bürokrasiyi oluşturmak kavramının yeni bir olay olmadığı anlaşılıyor.
Bu bilgilere göre memur eğitiminin kökeni Osmanlı Devletine gidiyor. Dörtyüz sene evvel Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Beyazıt, ki eğitime verdiği önemden dolayı lakabı “Sofu Beyazıt” imiş, “Devlet Adamı” yetiştirmek için “Galatasaray Eğitim Merkezi”ni kurmuş.
Fransa, II. Dünya savaşından sonra ülkesini hızlı bir şekilde kalkındırabilmek için çareyi “Kamu Yönetimi Ulusal Enstitüsü”nü kurmakta bulmuş ve hemen başkent Paris’te iki tane birden enstitü kurarak devlete alacağı memurları burada eğitmeye başlamış. Sonra da memurlarını birkaç senede bir “Bilgi tazeleme ve yenilikleri öğrenme” eğitimine tabi tutmuş. Başarısızları da kapının önüne koymuş, “senden adam olmaz” diye.
İngiltere ise hem kendi bünyesinde “Kamu Yönetimi Ulusal Enstitüsü”nü kurmuş hem de birçok “Ortak Refah” ülkesinde aynı sistemin kurulmasına yardımcı olmuş.
Bizim de acilen böylesi bir “Kamu Yönetimi Ulusal Enstitüsü”ne gereksinimiz olduğu kesin. Şimdi ülkemizde bu işi bilen ve yıllarını vermiş bir vatandaşımız da yaşamakta. Bilgi birikiminden faydalanmanın bence tam da zamanı.
Bu hantallık ve bu bürokrasi ile KKTC Devleti, dibi gözükmeyen bir batağa doğru hızla yol almakta. Verimsiz hizmet, yüksek maaşlar ve aşırı sayıdaki personel sayısının KTHY’yi batırdığı gibi bir gün sıra KKTC Devletine de gelecek eğer zamanında önlemler alınmazsa.
Alınacak önlemlerden bir tanesi de işte bu “Kamu Yönetimi Ulusal Enstitüsü”nü kurmak, Fransa’nın 65 sene evvel yaptığı gibi.