Kıbrıs konusunda neler oluyor |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Yeni yılın bu ilk gününde herkese mutluluklar ve sağlık dolu bir yıl ve huzurlu bir yaşam diliyorum.
Kıbrıs sorununa çözüm ve adaya barış getirmek konusunda yapılan çalışmalar ve sürdürülen müzakereler gün geçtikçe daha da ilginç bir hal almaya başladı.
Kıbrıslı Rumlar tanınmış bir devlete sahip de olsalar artık uluslararası arenada eskisi gibi at koşturamıyorlar, istediklerini yaptıramıyorlar ve kendi çıkarlarına olan kararları da çıkarttıramıyorlar. Türkiye’nin ağır baskısı üzerlerinde, soluklarını kesen nefesi de enselerinde. Artık ortam eskisi gibi değil ve müzakereler de Rumların istedikleri doğrultudaki bir sonuca doğru gitmiyor.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon, geçmişten ders alarak Rumların alışkanlık haline getirdikleri, işlerine gelmediği zamanlarda Türkleri suçlayarak masadan kalkmaları taktiklerinin önüne geçmek için 2010 yılının ilk ayları içinde, büyük bir olasılıkla da Şubat ayı içinde, adaya gelerek bu güne kadar anlaşılmış konuların üzerine kırmızı mum döküp mühürlemek istiyor.
Bir olasılıkla müzakerelerde günümüze kadar sürekli olarak tartışılmış “Yönetim-Güç Paylaşımı, Ekonomi ve Avrupa Birliği” başlıklarını, adını ne koyacaksa, “Ön anlaşma” , Ara anlaşma” veya “Taahhütler Paketi” gibi, taraflarca imzalanıp mühürlenecek bir evrakla kayıt altına almak istiyor.
Bu şekilde bir taşla üç kuş vuracağı inancında Ban Ki Moon.
Müzakerelerin devamı garantiye alınacak.
Talat seçimi kaybederse halefi, geriye dönüş olanağı olmaksızın Talat’ın bıraktığı yerden devam etmek zorunda kalacak.
Hristofyas, geleneksel Rum mızıkçılığını devreye sokup masadan kalkamayacak. Rumların konuştuklarını inkar etmek ve anlaştıklarından caymak gibi kötü bir alışkanlıkları var. Yüzyıllardır bunu hep sergilediler. 20 Temmuz 1974 Barış harekatında Baf bölgesinde silahlarını teslim eden Türklere dokunmayacakları taahhüdünü vermiş olmalarına rağmen, Türkler silahlarını BM Barış Gücüne teslim ettikleri günün ertesinde, Türk mahallesine girip katliam yapmışlardı.
2009 yılının son günü Hristofyas Hastane ziyaretinde yaptığı açıklamada bir ara anlaşma imzalamasının söz konusu olmadığını ve Rum halkının önüne konulacak hazır bir çözüm planı da olmadığını söyleyerek, daha şimdiden BM girişimlerini önlemek çabalarına başladı.
Kulağına kar suyu kaçtığı için, BM Genel Sekreterinin adaya gelip bir “Anlaşılanlar Tutanağı” yapmasını istemiyor. Zaten aklında anlaşama gibi bir niyet de yok.
Her ne kadar BM’nin 41 yıllı Kıbrıs müktesebatı “İki bölgeli ve iki halklı Federal bir Cumhuriyeti” adadaki kalıcı çözümün ana temeli olarak görüyorsa da Hristofyas, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasasında yapılacak değişiklerle “İki bölgeli, iki halklı Federasyon”a dönüşeceğinden ve partenojenez bir devletin yani geçmişi olmayan yeni bir devletin kurulmasını reddedeceğinden korkusuca bahsetmekte.
1977 yılından beri üzerinde anlaşmaya varılmış olan “Siyasi Eşitlik” konusunu bile nasıl sulandırabilirimin çalışmasını yapmakta ve sadece Türklerin yaşayacağı bir devleti ise reddedeceğini açıklamaktan da hiç çekinmiyor.
Kıbrıs Rumcasında “Kıbrıs Halkı” deyiminin sadece Kıbrıslı Rumları tanımladığı gerçeği ile Hristofyas’ın, “Hiçbir koşul ve durumda Kıbrıs halkının bilindik çıkarlarına karşı koyacak bir çözümü kabul etmelerinin mümkün olmadığını ve Kıbrıs sorununun çözümünün Kıbrıs halkının beklentilerine tam anlamıyla yanıt verecek şekilde olacaktır” söyleminden, Hristofyas’ın ve diğer Rum siyasilerin kabul edebilecekleri çözümün sadece kendi istekleri doğrultusunda olan bir çözüm modeli olabileceği, aksi takdirde çözümün asla olmayacağı anlaşılmaktadır.
Belli ki boşuna kürek çekilmekte.
2010 yılının, Kıbrıs konusunda nihai bir çözümün başlangıcını oluşturacağı kesin.