Kıbrıslı çözüm |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Son zamanlarda çeşitli çevrelerin dile getirdiği “Kıbrıslı çözüm” ile “Ada’da çözümü Kıbrıslı Türklerin ve Rumlarının bulacağı” söylemleri, ilk anda kulağa çok hoş geliyor. Yenmesi, yutulması ve kanması kolay bir sözcükler dizisi aslında. Gerçekten de dâhiyane bir şekilde hazırlanmış.
Aslında buna, “Çok usturupluca hazırlanmış bir yutturmaca” dense daha doğru olacak.
Yavaş yavaş bu tanımlamanın gerçek yüzü ortaya çıkmaya başladı bile.
Görünen o ki, Kıbrıslı Türklere ve anavatanımız Türkiye’ye atılmak istenen bir başka kazığın habercisi, bu cicili bicili tanımlama.
Bu kulağa hoş gelen güzel başlığın ne demek olduğunun ilk ipucunu İngiliz İşçi Partisi Milletvekili ve “Friends of Cyprus” Derneği Başkan Yardımcısı Andrew Dismore verdi.
Hem de hiç farkına varmadan, bu tanımlamayla gerçekte ne demek istendiğini iyice açıkladı. Yaptığı hatayı anlasa ağzını açmazdı ama bir kere boş bulundu ve baklayı ağzından çıkardı.
İngiliz İşçi Partisi Milletvekili ve “Friends of Cyprus” Derneği Başkan Yardımcısı Andrew Dismore, “Kıbrıs, Yunanistan ve Türk Konuları Derneği” tarafından düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada “Kıbrıs’ın, yabancı ordulara gereksinimi olmayan bağımsız bir ülke” olduğunu ve bu nedenle de Kıbrıs’la ilgili Garanti Anlaşması’nın çağdışı kaldığını iddia ederek, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası EK I: Garanti Anlaşmasına göre üç garantör devletten birisi olan İngiltere’nin garantörlük müessesesinin kaldırılmasına destek vermesi gerektiğini kaydetti.
Yani Dismore’a göre Garanti Anlaşması kalkmalı.
Peki bunu başka kimler dile getiriyor.
Rum Yönetimi Başkanı Hristofyas ve korosundaki solistler. Bazen hep birlikte, bazen de solo yaparak Garantilerin kaldırılmasını her fırsatta dile getiriyorlar.
Aynı şekilde Yunanistan Dış İşleri Bakanı Bayan Theodora Bakoyanni ve şürekası (Ortakları, destekçileri, işbirlikçileri manasındadır).
Hristofyas’a, Bakoyanni’ye ve Dismore’a göre Garantiler kalkmalı, hiç kimsenin ve hiçbir ülkenin Kıbrıs ile bağı olmamalı ve müzakereler sürecinde de dışarıdan hiç kimsenin müdahalesi olamadan Kıbrıs sorununa, Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumlar kendi aralarında, “Kıbrıslı Çözüm” bulmalı.
Felsefe bu ve barış yanlısı olsun veya olmasın, duyanların kulağına da çok hoş geliyor.
Buna paralel olarak da bir takım güdümlü kuruluşlar hemen, içinde garantörlük kavramının yer almadığı “BM ve AB ilkeleri, AB hukuku ve uluslar arası hukuka uygun bir çözüm” hedefi ile ada dışında çeşitli çalışmalar başlattılar.
Bunun somut örneklerinden bir tanesi, İsviçre’de Zürih Üniversitesi Doğrudan Demokrasi Araştırma Merkezi tarafından 2008 Şubat ayından itibaren “Kıbrıs için Bir Anayasa Konvansiyonu” başlığıyla bir Kıbrıs Anayasası hazırlanması çalışmalarının başlatılması.
Bir diğeri de 6-7 Nisan 2009 tarihlerinde Avrupa Siyaset Araştırmaları Merkezi tarafından Brüksel’de “Garanti ve Güvenlik” konusunun ele alınacağı bir toplantının düzenlenecek olması.
Her ne kadar kuruluşların birbirleri ile bağları olmasa da, bu toplantı İsviçre’de hazırlanmaya çalışılan Kıbrıs Anayasasının en can alıcı konusunu ele alacak ve mevcut “1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası EKI: Garanti Anlaşması”nın revizyonunun mümkün olup olmadığının araştırılması hedefiyle, garantiler konusunda “BM ve AB ilkeleri, AB hukuku ve uluslar arası hukuka uygun” görüşler gündeme getirilecek.
Daha doğrusu, “Türkiye’nin Garantörlüğü, Türkiye’yi ve Kıbrıslı Türkleri incitmeden nasıl kaldırılır veya nasıl dayatılır”ın yolları aranacak.
Açık olan şu ki, Garantilerin kaldırılması bir oldu bittiye getirilmek istenmektedir.
Helen dünyası politikacılarının sık sık dile getirdiği ve BM Güvenlik Konseyi kararlarına da dâhil edilen “Kıbrıslı çözüm” ile “Ada’da çözümü Kıbrıs Türk ve Rumlarının bulacağı” söylemleri, birinci adım olarak Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılarak ada ile bağının koparılmasını, ikinci adım olarak da Türkiye’nin Lozan Anlaşmasından kaynaklanan Kıbrıs üzerindeki hakları, yetkileri ve sorumluluklarının sona erdirilmesi hedefini taşımaktadır.
Dikkatli olmakta fayda var. Tuzak geliyorum demektedir.