PAPADOPULOS, NABUCCO VE VETO HAYALLERİ |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin sözde Münhasır Ekonomik Bölgesi içinde açtığı Petrol ihalesi ilgisizlik ve sadece yönetim kurullarında Rumların yer aldığı küçük petrol şirketlerinin katılımı nedeni ile amacına ulaşamadı. Papadopulos’un Türkiye’yi dev petrol şirketleri ile kapıştırma yönündeki umutları da boşa çıktı.
Şimdi de ortaya, tam da atasözlerimizin arasında yer alan “Tencere kapağını buldu”ya uygun olarak, Rum Yönetimi Dış işleri Bakanı Markulli çıktı.
Bayan Markulli tescilli bir Türk düşmanı diplomat. Hangi ülkenin dışişleri personeline sorsanız size aynı yanıtı verir. Hayatı boyunca hiçbir zaman, BM ve AB binaları da dahil olmak üzere, herhangi bir KKTC diplomatı ile aynı çatı altında bulunmamaya çok dikkat etmiştir. Bizden birisi içeri girdimi, kendisi hemen dışarı çıkar. Bizim diplomatlarımızla asla el sıkışmaz ve konuşmaz. Bizlerle olası bir barış anlaşması görüşmelerinde masada karşımıza oturacak kişi işte böyle birisi.
Ama iş hayal kurmaya gelince, kendisinden büyük yok. Lefkoşa’yı dünyanın merkezi sanıyor.
Petrol ihalesi sonrasında Türkiye’nin ortaya koyduğu sert tepkiye karşı açıklamada bulunan Bayan Erato Markulli, Türkiye-AB katılım ortaklığı müzakerelerinde enerjiyle ilgili müzakere başlığını Veto edebileceklerine ve açılamayacağına dair imada bulundu. Boyuna posuna bakmadan yutamayacağı laflar etti ve Rum diplomasisinin derin bilgisizliğini ve siyasi saflığını da iyice ortaya koydu bu sözleri ile.
Bayan Markulli’nin enerji başlığını “Veto” etmek tehdidi ile ilgili bu sözlerine, eminim Karpaz’daki dostumuz Hektor bile yüksek sesle gülmüştür.
Türkiye, artık AB’nin enerji gereksinimlerinin karşılanmasında “Şah damarı” konumundadır ve olmazsa olmaz bir ülkedir. Bu müzakere başlığının bloke edilmesi, söz konusu bile olamaz. Avrupa, Rus doğal gazına bağımlılıktan kurtulmak için enerji alanında stratejik ortağı olarak Türkiye’yi seçmiş, Sarkozy’nin Fransa’sı bile bu projeye ortak olmak için Ermeni Tasarısından feragat etmek teklifini yapmıştır Türkiye’ye.
Bu kadar ciddidir, Türkiye’nin AB’nin enerji gereksinimindeki yeri.
Markulli, Lefkoşa’da Enerji ile ilgili müzakere başlığını Veto etmekle ahkâm keserken, Türkiye, Avrupa’lı ortakları ile inşa edilen Nabucco boru hattıyla, Avrupa’ya 30 milyar metreküp doğalgaz sevkıyatı için İran ile bir anlaşma imzalamaktaydı.
Nabucco, Babil kralı Nabucodonosor’un kısaltılmış adı olup, “Nabucco Boru Hattı” Türkiye’den AB ülkelerine doğal gaz taşımak amacıyla yapılması düşünülen uzun geçişli bir boru hattı taşımacılığı projesinin adıdır.
Avrupa’nın en büyük doğal gaz tedarikçisi konumundaki Rusya’dan yapılan sevkıyata alternatif olması amacıyla daha çok ABD ve AB tarafından desteklenen bu proje ile Iran doğal gazı ile birlikte Irak doğalgazının da Avrupa’ya ulaşması hedeflenmektedir.
Erzurum’u bir transit doğalgaz geçiş terminali haline getirecek ve 2 bin kilometreye yakın kısmı Türkiye’de inşa edilecek Nabucco Doğalgaz Boru Hattı’ndan, 2011 yılında tamamlandığında ilk aşamada yılda 30 milyar metreküpü aşkın gazın güvenli bir şekilde Asya’dan Avrupa’ya ulaştırılması planlanmıştır.
Hat Erzurum’da Türkiye-İran Doğalgaz Hattı ile birleşerek, yine yapımı düşünülen Trans-Kafkas Gaz Hattı ile bağlanacaktır. Bu özellikleriyle hat, hem Orta Asya’yı, hem de Orta Doğu’yu gaz hatları olarak bağlayacak ve batı ucunda Avusturya’nın temel doğal gaz taşıyıcı hattı ile birleşecektir.
Soğuk Savaşın sona ermesinden sonra enerji güvenliği konusu, önümüzdeki yılların en önemli stratejik konusu olarak kabul edilmektedir. Enerji boru hatları haritasına bir göz atıldığında AB’nin Türkiye’nin topraklarından geçen boru hatlarına ne kadar bağlı olduğu çok açık ve net olarak görülmektedir.
Papadopulos’un ve Markulli’nin atıp tutmaları ve Veto tehditleri artık Brüksel’de pek ciddiye alınmamaktadır. Kıbrıslı Rumların, AB’ye üye olarak Türkiye’nin üyelik sürecini kontrol altında tutmak ve bu sayede de Kıbrıs konusuna ilişkin görüşlerini kabul ettirmek stratejileri iflas etmiştir.
Papadopulos, AB üyeliğini garantiledikten sonra, BM’nin Genel Kuruluna ve Güvenlik Konseyine yazılı olarak verdiği “çözüm sözü”nü geri almakla stratejik büyük bir hata yaptı. AB’ye kabul edilmekle kazanmış olduğunu sandığı Avrupa gücünden yararlanarak, koşulları tek yanlı olarak değiştirmek çabası içine girdi ve Referandumu, perde arkası yaptığı anlaşmaların aksine halkına gözü yaşlı çağrılar yaparak reddettirdi.
AB yetkilileri artık yüksek sesle konuşuyorlar. Birkaç ay evvel üst düzey bir AB yetkilisi, Papadopulos ile katılım öncesi bir anlaşma yaptıklarından ve Kıbrıs sorununun üyelikten önce ve BM temelinde çözülmüş olacağı üzerinde anlaşmaya vardıklarından söz etmiştir.
Artık Avrupa’daki hâkim görüş, Rumların centilmen olmadıkları ve kendilerini aldattıklarıdır. Kendilerini aldatan Rumlardan gelen olur olmaz Veto tehditleri, AB üyesi diğer ülkelerin canını iyice sıkmaya başladı. Avrupalılar bütün sorunların Kıbrıs’taki çözümsüzlükten kaynaklandığına ve çözümsüzlüğün sorumluluğunun da Kıbrıslı Rumlarda olduğuna inanıyorlar.
AB-Türkiye ilişkilerinin Nabucco’dan sonra dikenli yollarda gitmeyeceği kesin.