PAPADOPULOS-TALAT GÖRÜŞMESİ NEREYE KADAR |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Tasos Papadopulos’un kim olduğu, ne olduğu, Kıbrıs’ta ne gibi bir çözüm düşündüğü ve müzakereleri nereye çekeceği belli.
Daha başından bu müzakerelerden hiçbir sonucun çıkmayacağını ve bir müddet sonra da çıkmaza gireceğini söylemek mümkün.
Bunun için iyi bir politikacı, iyi bir siyasetçi veya kâhin olmaya gerek bile yok.
Bu kehaneti yapmak için Papadopulos’un kim olduğuna bakmak yeterli.
Tasos Papadopulos, Türkleri ortadan kaldırmak için kurulan terör örgütü EOKA’nın siyasi başkanlığını “Defkalion” kod adı ile yürüten ve Türkleri yok etmek için hazırlanan AKRİTAS Planı’nın iki mimarından bir tanesi.
Diğeri de, Papadopulos’un Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yaptığı Makarios kabinesindeki İçişleri Bakanı Polikarpos Yorgacis.
Al birini çal diğerine.
Polikarpos Yorgacis boyunu aşan havalara girince, 1970 yılının Mart ayında Makarios’a düzenlenen suikasttan bir hafta sonra Yunan Subayları Dikmen yolunda kendisini kurşuna dizmişler, adını da “Faili Meçhul Suikast” koymuşlardı.
Bu suikast, dünya üzerinde faili meçhul tek politik suikasttır herhalde. Suikastı kimlerin yaptığını, Rum polisinden başka, ben dâhil herkes biliyor.
Bir de Papadopulos’un soykırım tarihine geçen, ünlü bir sözü var.
1964 yılında, Türkiye eğer adaya müdahale ederse, Kıbrıs’lı Türklerin tümünü 45 dakikada temizleyeceğini söylemişti.
24 Nisan 2004 tarihinde yapılan Annan Planı referandumundan birkaç gün evvel yerel televizyona çıkmış, gözleri yaşlı olarak Annan Planının Enosis’e kapalı olduğunu ima etmiş ve “Dünyaca tanınan bir hükümet teslim aldım, bunu Türklerle eşit haklara sahip yeni bir federasyonun kurucu devletine indirgeyemem” diyerek Rum halkından referanduma “Hayır” demelerini istemişti.
Şimdi ne bekleniyor Papadopulos’tan.
Fikir değiştirmesini mi? yoksa bizim anladığımız gibi, iki devletli bir Federasyona “Evet” demesini mi? Bu sadece bir safdillik olur.
Papadopulos halkına, Annan Planına “Hayır” dedirttikten sonra hemen yaptığı bir açıklamada, bundan böyle Türklerle yapacağı görüşmelerde asla kısıtlayıcı bir takvim ve BM’nin hakemliğini kabul etmeyeceğini söylemişti.
Yani, görüşmeler ne kadar isterse sürsün, isterse elli yıl sürsün ama zamanda bir kısıtlama olmasın istiyor.
Aynı paralelde, Türklerle anlaşamaz ise, Annan Planında olduğu gibi birileri kendilerine, Türklerle anlaşamadıkları konularda çözüm empoze etmesin istiyor.
Bu kafayla bu müzakereler, ben diyeyim otuz sene, siz deyin elli sene daha devam eder ve sonunda da hiçbir somut çözüm elde edilmez.
Papadopulos, Türkiye’nin garantör olmadığı, Türk askerinin ve Türkiye’den gelen soydaşlarımızın geri gittiği, iki toplumlu, iki kesimli fakat buna karşın tek devletli ve tek egemenlikli bir federasyon istiyor.
Ne demek istediğinin ben size çevirisini yapayım.
İçinde Türklerin haklarının kısıtlı olduğu ve Türk askeri adadan gider gitmez ilk uygun politik ortamda, 1963’de yaptıkları gibi, Kıbrıs’lı Türklerin canına okuyacakları ve Türkiye’nin bu sefer müdahale edip çıkarma yapamayacağı, tüm adayı kapsayan Rum egemenliğinde “Üniter” bir devlet istiyor.
Konuşurken mangalda kül bırakmıyor ve istediği çözümün 1977 Makarios-Denktaş Doruk anlaşmasına harfiyen uygun olduğunu söyleyerek sadece “İki toplumlu, iki kesimli Federasyon” istediğini belirtiyor.
Gerisini ise yardımcısı diplomatik Büro Şefi Çionis’e söyletiyor.
1977 Makarios-Denktaş Doruk Antlaşmasında, Türk askerinin adada kalacağı mutabakatını ise ağzına bile almıyor.
İşte bu politik cambazdan ve eli kanlı adamdan, bu yılın siftahının 5 eylül’de yapılacağı “8 Temmuz 2006 Gambari Süreci”nin devamı olan müzakerelerde, olumlu ve yapıcı olması bekleniyor.
Türkçe’de buna “Ölme eşeğim ölme” deniyor.